Archive for Mayıs 2014

“TÜRKİYE 5. DERGİ GÜNLERİ” İNTİBALARIM   Leave a comment

“TÜRKİYE 5. DERGİ GÜNLERİ” İNTİBALARIM

“Milletlerarası Dergi Fuarı-Türkiye 5.Dergi Fuarı-7-11 Mayıs (2014) Sirkeci Tren Garı”nda, 7 Mayıs’ta başladı. Bana da bizzat “dergi günleri fuarı”nı ziyaret etmek nasip oldu.”Eskimeyen yıllar”da, “fakülte yıllarım”da, merhum Ahmed Hüsrev ALTINBAŞAK “Nur Ekolü”ndeki, “Hayrat Vakfı” mensubu çok muhterem ‘Cuma Ağbi’ ile Küçükçekmece’ye giderken, Sirkeci Tren Garı’nı kullanırdık. Mübarek Cuma ağbim de elinde tesbih, Hazret-i Yunus Aleyhisselamın yaptığı dûayı mütemadiyen tekrar ederdi: “Yarabbi! Bizler zalimlerden olduk. Bizleri affet yarabbi!” mealindeki duâ..
2014’ler Sirkeci Garı’nın girişinde ise “Dergi Fuarı”, “Dergi Panayırı” yapılıyordu. 2013’dekini acemiliğimden unuttuğumdan katılamamıştım. Çok sade bir mekanda “Hür Tefekkürün Kal’ası” ‘dergiler panayırı’nın girişinde “Yeşilay Cemiyetinin ve Yeşilay Dergisi”nin yayın standında “a free/ücretsiz” birşekilde neredeyse bir çanta dolusu “broşür,dergi” almıştım bile..
“Türkiye 5. Dergi Günleri”nin hatırasına yayınlanmış olan “Dergiler Kitabı”ndaki, iştirak eden bazı “dergiler”i mufassalan tanıtan kısımlara şunları yazmışım: “Âşıkane dergisi…” Daha geçenlerde Star gazetesinin “Star Uşak İlavesi”nde taptaze bir şekilde “Uşak Vilayetimizi” tanıtıcı bilgiler okumuştum.Uşak, “dünya altın rezervi sıralaması” ve “Karun Hazineleri”ne sahip bir şehir olmaktan ziyade “Âşıklar diyârı”dır..Elime değdirdiğim ve birazcık da olsa okuduğum “Uşşakî Tasavvufî Seçeresi” de bunun en bariz ispatıdır…

“Cafcaf Dergisi”: Sözümona “Türk Sağı”nın günümüzdeki tek “mizah” dergisi “Cafcaf”. Acaba kabaca “sağcılar”dan kaçının okuduğu, takip ettiği ve haberi olduğu bir “sağ mizah dergisi” ki?!Hâlen bile , muhtelif sebeplerden ve neticede, “Türk Kültür-Sanat Dünyası”nı “tekelleri”nde tutan; yine sözümona “Türk Solu”nun, kabaca “solcular”ın günümüzde neşredilen haftalık periyotlu “mizah” dergilerinin müessiriyetinin kaçta kaçını “cafcaf” gösterebiliyor ki?!
Kabaca, “sağcılar” çok mu “asık suratlı” bir “ömür” mü sürüyorlar ne? Hani nerede birden fazla sayıdaki “mizah dergileri” ki?
“Dergâh Dergisi”: ‘Dergâh dergisi”ni yine “eskimeyen-fakülte yıllarım”da yakînen ‘takip’ edebiliyordum. Maateessüf son yıllarda muhtelif sebeplerden yakînen ‘takip’ edemiyorum. “Karton kapaklı”(?) ciltli şekillerini çok beğendim…
“Doksanlar”, “İkibinler” sonrası çok sayıda -“sağ cenâh”ta diyelim kabaca- “Edebiyat Dergileri” de neşredilmeye başlandı. “Yeni Edebiyat Yaprağı Dergisi” ve “Edebiyat Ortamı Dergisi” de böyle dergilerden…
“GENÇ Dergisi” standı önüne geldiğimde ise “namaz gönüllüleri platformu” ile adetâ özdeşleşmiş Nurettin YILDIZ Beğ’in TRT kameralarına yansıyan izahatları vardı…
“HAKSÖZ Dergisi-Kur’an’ın Aydınlığına Doğru”, standına geldiğimde ise “internet”ten zaman zaman “tık”ladığım dergiyi “kağıda basılı” bir şekilde de görebilmek , başka bir duygu!!!
“HECE-Aylık Edebiyat Dergisi”, “doksanlar”ın “Edebiyat dergisi” olarak, hem de kalın kalın şekli ile adetâ bir “arşiv” ve tabi ki “ekol-okul” türünde bir dergi. “İnternet”ten zaman zaman “tık”ladığım “Hece”nin kalın kalın “Özel Sayıları “ise her “Edebiyat Âşığı”nın kütüphanesinde olması elzem sayılar…
“Samsunlu” olarak gıyaben bildiğim A.Ali URAL’ın hem “Merdiven Şiir” ve hem de “Karabatak” edebiyat dergileri..”Karabatak” ismini okuyunca, bir “güzel adam”ın beni gördüğünde söylediği sözü de hatırladım:”Ne o? Karabatak gibi bir batıyorsun, bir çıkıyorsun!!!”
“Kutadgubilig” isimli neşredilen bir derginin bile olduğunu, altı ayda bir yayınlanarak, 25. sayıya kavuştuğunu öğrenmek bile hayrete mucip oluyor!

“Kürt Edebiyatı” kategorisindeki dergilerden “Nûbihar Dergisi…” “Kürt Dili” ile “Kürtçe” yazılmış dergi alt yazısını standdakilerle beraber okuyup anlamaya çalıştık..
“Osmanlıca-Eğitim ve Kültür Dergisi”, 2013’den beri yakînen ‘takip’ ettiğim fakat 2014 yılı sayılarının çoğunu henüz edinemediğim bir “güzel dergi…”
“Seyyide” dergisi bilemiyorum amma belki de ve o anda düşündüğüm üzre, İstanbul topraklarında yaşayan “Evlâd-ı Rasûl”un “hanımefendilerinin neşrettiği bir dergi olsa gerek. Standı ziyaret ettiğimde, bir “Seyyide” Hanımefendinin benim için ayağa kalkması, doğrusu kendimin “edebsizliğine” verdim. Ben kimim ki sahiden bir “Seyyide” hanımefendi, benim için ayağa kalkmış olsun ki?..Doğrusu, “sünnet-i seniye” de, “ayağa kalkmamak da sünnet” olduğunu biliyorum…”Dergi günleri fuarı” çıkışı, kendi kendime, “Ne olurdu da İstanbul topraklarında yaşayan “Evlâd-ı rasul”lerin birinin, meselâ bir “Seyyide” Hanımefendinin duâsı ile maddî ve manevî nâkıslarım tamama erse idi?”
“Türk Edebiyatı Dergi” standı ise yine “Eskimeyen Yıllarımı” fakat “Fakülte yıllarım sonrası”nı hatırlattı. Çünkü ben de bir zamanlar “TEDEV Çatısı” altında idim…Suphi Beğ ile kısa sohbetimizde, mutad mevzû ile alakalı olarak dediğimi hatırlıyorum:” Piyasalar çok bozuk..Herkes birbirinin açığını arıyor..”
“YEDİKITA-Tarih ve Kültür Dergisi” standında, “dergilerin e-dergi şeklinde yayınlanmasını sağlayan bilgisayar programı ve yazılımı hakkında bilgi almak da istedim. Sağolsunlar bir telefon numarası verdiler. Öyle ya, “kağıda basılı dergi çıkartamıyorsan, e-dergi çıkartırsın olur biter…”Günümüz Türkiye’sindeki neşredilen “Tarih Dergileri” içinde “YEDİKITA”nın ayrı bir yeri var..
“HENDESE-Bilim-Teknoloji ve Düşünce Dergisi” ise dört ayda bir yayınlanan ve üçüncü sayıyı da neşretmiş olan “ücretsiz” olup, “ufuk açıcı” bir dergi. “Bilim tarihi ve Felsefesi” ve “Şehir ve İnsan” konulu ikinci ve üçüncü sayılarını “dergi günleri”nden aldım…

NETİCE:
İstanbul Merkezli dergiler, mecmualar, elbetteki çok bol imkânlarla daha uzun ömürlü de olabiliyorlar. “İstanbul dışı” diye tarif edilen “taşra dergiciliği” ise birçok handikaplerle boğuşmak mecburiyetinde..Yine de “taşrada dergi” çıkartabilmek, “taşra dergiciliği” de ayrı hazların duyulduğu “dergicilik faaliyetleri”nden..
Teknolojinin çok geliştiği “Milenyum Çağı”nda, “İletişim Çağı”nda, “eteğinde taşı olanlar”ın “bireysel/ferdî” olarak da “dergi çıkartabilmeleri” de çok kolay..
Bütün “grup”lar üstü, bütün “meşrep”ler üstü, bütün “klik”ler, “sekte”ler üstü, sadece ve sadece “Hakk’ın Hatırı Âlidir, Hiçbir Şeye Fedâ Edilmez “düsturu ile “dergi” çıkartabilmek ve “Türk Kültür Sanat Dünyası”nda bir “zerre” olabilmek, günümüzde aslında çok kolay…
Bütün “tekel”ller, bütün “tröstleri” aşabilmek sahiden böyle “teknolojik gelişmelerle” çok kolay..
Önemli olan “eteğinde taşın olması..” Fikirlerinin, düşüncelerinin, söylenecek bir şeylerinin olması…
“Türkiye 5. Dergi Günleri Fuarı”nı ziyaret ettiğim ilk günde çokca “lokum” ve “şeker “de yedim.. Bir lira para verip aldığım “dergi” ise “İstanbul BİR NOKTA Dergisi”nin “Cahit Koytak Özel Sayısı” oldu. Ziyaretim sırasında KOYTAK’ın okuduğum şiirini sizlerle de paylaşayım:
“Ben. El Harizmi’nin gözde tilmizi,
Öyle olduğu için Bağdat’ta tutunamayan
Roma’da anlaşılmyan
Ve Bizans’ta , elli yaşında tam yıldızı parlayacakken
Adı ikon kırıcıya ve kart hovardaya çıkartılan
Ben yıldız bilimci,şair, seyyah
Harranlı Leon:
Ben, matematikçi, mimar, ressam,
Rum ateşinin mucidi;
Hendesede hace-i hacegân;
Yedi dilde konuşan, üçünde yazan bozan;
Gizli ilimlerde, bahusus maraz-i kalpte
Ve inkisar-i aşk ve muhabbette uzman;
Diline hâzik hekim, eline mahir cerrah;
Tarid-i cin ve sihir,
İlahiri ilahiri ilahir…”

11.Mayıs.2014

İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com

Posted 19 Mayıs 2014 by metgultekin in Kitaplar

Tagged with ,

SPOR HÂTIRALARIM-Malik GÜLTEKİN-Yayına Hazırlayan: İsmet GÜLTEKİN-www.millimefkure.com’un Kültür Hizmeti-2014   Leave a comment

 

 

 

 

 

 

 

 

M A L İ K G Ü L T E K İ N

(Beden Eğitimi Öğretmeni ve Termespor Alt Yapı Antrenörü)

S P O R

 

H A T I R A L A R I M

(18.Eylül.1996-25.Ocak.1998)

Yayına Hazırlayan: İsmet GÜLTEKİN

-www.millimefkure.com’un Kültür Yayını-2014-

 

 

 

 

 

 

 

 

SÖZBAŞI:

 

Bu çalışmam aslında rahmetli Malik Ağbim ile ilgili daha kapsayıcı bir çalışmamın da “önsöz”ü, başlangıcı mahiyetinde. Yıllardır içimde bir ukde olan “Malik GÜLTEKİN-Öğretmenliği, Sporculuğu, Tiyatroculuğu” kitabî çalışmamı da inşallah yayına hazırlayacağım.
Bu çalışmam ise rahmetli Malik Ağbim’in “Sporculuğu”nun sadece 18.Eylül.1996-25.Ocak.1998 tarihleri arasında tuttuğu “günlük”lerden, “hatıralar”dan, günümüz bilgisayar terminolojisi ile “blog”lardan meydana gelmekte.
En ufak kardeşi olarak, rahmetli Malik Ağbimin, her ağbinin kardeşi üzerindeki müsbet tesirleri, katkıları gibi çok sayıda “kalıcı iz” bırakan tesirleri oldu. Rahmetli Pederimin daha “İmam-Hatip Liseleri”nin 1970’li yıllardaki müessiriyeti ile ve elbette mütedeyyinliği ile Barbaros İlkokulu’nu bitirdikten sonra beni “Terme İmam-Hatip Lisesi”ne vermek isteyişi. Fakat bir türlü kayıt yapılmayışı, muallakta, boşlukta kalışım ve bu muallakta kalış sürecimde rahmetli Malik Ağbimin beni Terme Ortaokulu’na kayıt yaptırışı..
Ladik Akpınar Öğretmen Lisesi’nde okurken, rahmetli annem ile birlikte yanında kalışımız…
Bilhassa da İ.T.Ü. Mezuniyetim akabinde her “genç işsizler”in yaşadığı “psikoloji” sürecinde, beni hem tiyatro faaliyetlerine, hem de yeniden sportif faaliyetlere çekerek, bir nebze “bunalım psikolojisi”nden kurtarma gayretleri. 1987-1988 yıllarında, Terme’de, rahmetli Malik Ağbim ile birlikte, “başrol” denilebilecek tiyatro eserlerinde rol alışım..Ve elbette “tiyatro” denilince, fikir kavgalarının şiddete dönüşme emareleri görüldüğü yıllarda, Terme Turan Sineması salonunda, Ladik Akpınar Öğretmen Okulu namına, “Her şey Bu Vatan İçin” isimli “piyes”de rol alışım…Muharrem KÖSE’ler, Hasan KÖKSAL’lar…Milliyetçi ve Ülkücü hissiyatlarla bezenmede rahmetli Malik Ağbimin kütüphanesindeki kitaplarının da etkilerini yazmalıyım. Hani derler ya, “Nasıl Milliyetçi oldunuz? Nasıl Ülkücü oldunuz?”; işte bu suâlin cevabın da rahmetli Malik Ağbimin de payını unutamam. Hatta Ankara Keçiören’de, bir düğün merasiminde, “Ekmek Parası” isimli bir ‘Skeç’i de ikimiz, beraber canlandırmıştık. Hem burada “rol icabı” yediğim tokatı unutmam mümkün değil. Bir tokat ile yere serilmiştim..Aybastı’ya bile ‘turne’ yapmış ve orada da tiyatro eseri sahnelemiştik.
Sportif faaliyetlerde ise neredeyse her zaman beraberdik. Öyle ki, dört kardeş olarak-Malik-Mahir-Zabit-İsmet- aynı futbol takımı forması altında bile müsabaka yapmıştık.Kaldı ki kendisi “kedi kaleci” idi ve o yıllarda gazetelerin de bölge spor sayfalarına çıkmakta idi.
İçimde kalan bir başka ukde ise 1993’de, Terme Nizâm-ı Âlem Ocak Başkanlığı yaptığım-ki Kurucu Başkan olmayı Allah bana nasip etmişti-yıllarda, yine Terme Atatürk Ortaokulu’nda öğretmenlik yapan rahmetli Malik Ağbime, “Nizâm-ı Âlem Ocakları adına da bir tiyatro eseri sergileyebilir miyiz?”, diye suâl ettiğimde çok müsbet karşılamıştı…
Bu çalışmam, rahmetli Ağbimin “sporcu yönünü” bir nebze hatırlatmaya ve “hâtıraların canlanması”na vesile olursa ne mutlu..Kaldı ki “Termespor Alt Yapı Antrenörü” olarak tuttuğu “blog”ları okuduğumuzda, zihinlerde çokca hatıraların da canlanacağını ümid etmekteyim..Hemen yine tekrar edeyim ki, “kaleci” olarak da çok hatıralara sahipti.
Hülâsa;
Terme’miz, sadece çeltik, sadece pirinç, sadece fındık memleketi değil; sporcular, tiyatrocular, hafızlar, evliyalar, şehidler, gaziler diyarıdır da..Terme’miz “adam gibi adamlar”ın da, “kahramanlar”ın da, nice yazar,gazeteci, şairlerin de yetiştiği kutlu topraklardır da…
Sarıyer, 11.Mayıs.2014
Kardeşi İsmet
İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com
http://www.millimefkure.com
Terme Birlik Mefkûre, Millî Mefkûre ve Mefkûre Adamları Blog’larım…

 

 

 

 

 

 

 

-TERTEMİZ BİR SAYFA DAHA-

Evet benim için 1996-1997 Futbol Sezonu Termespor çatısı altında yepyeni bir dönem…
Termespor’un 1995-1996 futbol sezonunda gruplara katılarak 3. lige çıkması benim için yepyeni bir dönem, yepyeni bir sayfa açılmış oldu….
Kolay değil..Gerçekten sorumluluk gerektiren bir göreve getirildim.
Geleceğin TERMESPOR’unu oluşturacak sporcuları yetiştirmek için Alt Yapı Antrenörlüğüne getirildim.
İki görevi bir arada yaparak götürüyorum. Hem bir yandan 1. Amatör Küme Genç takımını, bir yandan 1. Amatör Küme Büyükler Kategorisinde mücadele edecek sporcuları, spor camiasına kazandırmak için çalışıyorum.
İşimin ve görevimin çok zor olduğunu biliyorum. Elimde mevcut bulunan GENÇLERLE bu ligi götürmeyi düşünüyorum.
Gençlere gerçekten güveniyor ve onlara inanıyorum…
Büyüklerde 1.Amatör Kümede mücadele etmenin kolay olmadığını çok iyi biliyorum.
Antrenörlüğümün 8.yılında ilk kez 1. Amatör Küme Büyüklerde mücadele etmenin sorumluluğunu çok iyi biliyorum.
Bu yüzden benim için bir sınav, bir imtihan dönemi başlıyor..
İnşallah bu sınavdan, bu imtihandan başarılı çıkarım…
Hemen hemen 1 aydan beri Antrenman yapıyoruz. İyi bir hazırlık dönemi geçirdik diyebilirim..
İşte bütün bu hazırlıklardan sonra sınav dönemi geldi.
İlk sınavımızı 14 EYLÜL’de(96) Çarşamba’da ÇRŞ.Belediyespor GENÇ Takım karşısında vereceğiz.
Haydi her şeyin hayırlısı…İnananların yardımcısı ALLAH’dır…
Allah yardımcım olsun…
Şimdilik söylenecek fazla bir şey yok. her şeyi zaman gösterecek…
Zaman her şeyin ilacıdır. Bunu çok iyi biliyorum…
Bunun içinde zaman akışı içersinde beklemekten başka bir çarem, tutacak bir dalım yok…
Önemli olan zoru başarmak.Bende bu zoru zorda olsa başaracağına inanıyorum…İnanıyorum…İnançlıyım…Hırslı ve azimliyim..İnşaallah Allahım beni utandırmaz.
Sporcularım beni UTANDIRMAZ.
Son söz sporcularıma. Saha da konuşacak olanlar onlar….Son sözü söyliyecek olanlarda yine onlar…
Haydi çocuklar…Göreyim sizi. Size daima başarılı olmak yakışır..
Haydi gösteriniz gücünüzü…
Hepinize başarılar….SİZLERİ kucaklıyor ve öpüyorum…
BOL ŞANSLAR…12 EYLÜL 96

– HÂTÂ KURBANI-

Evet, her zaman der ve söylerim. Hangi alanda olursa olsun…her şeyin ilki ve riski zordur…Her işin ilkinde az hâtâ yapan az riske giren istenilen sonuca varmış olur.
İşte benim sporcularımı ÇRŞ Belediye maçında çok hata ve çok riske girince kendi yaptıkları hataların kurbanı oldular. Sonuçta 4-2 sahadan yenik ayrılmış oldular…
Yapılmayacak yerde hata yapılınca, girilmeyecek yerde riske girilince tabiki haliyle yenilgiye zemin hazırlamış olacaksın….Bunun sonucunda da haklı olarak sahadan yenik ayrılacaksın…
Ben her zaman der ve yine söylerim…Bir Antrenör sporcusuna öğretilmesi gerekenleri öğretir ve bilgi verir. Bütün bu öğretilenleri ve bilgileri de sporcu sahada uygular.
Uygularsa başarılı olur. Uygulamazsa başarısız olur. Bu kadar basit. İsterse Antrenör kulübede kendini parçalasın.
Bazı sporcularım benim değil de kendi düşüncelerini sahada yansıtmaya çalıştıklarından istenilen sonuca gidememiş oldular…
Olsun diyorum. Önemi olan bu hatalara bir daha düşmemek…
Henüz daha işin başındayız. Yapılan hatalar gözden geçirilecek.
Sporculara bu hatalar gösterilecek..Sahad bu hataların yapılmaması için gerekli çalışmalar yapılacak.
SPORCULARIN umarım bundan böyle bu gibi hataları yapmazlar. Ve böyle durumlara düşmezler.
Her zaman olduğu gibi BEN sporcularıma güveniyorum…
Bundan sonraki maçlarda daha az hata…Daha az risk ve heyecan…
SONUÇTA başarı bizlerin olsun…
ATK. BELEDİYE maçında bütün bu söylenenlere riayet ederek…
Bol ŞANSLAR diyorum. 18 Eylül 1996

-AYNI HATALAR-

Gençler Liginde ÇRŞ.BELEDİYESSPOR’la yaptığımız ilk maçta ÇRŞ.’da 4-2 yenilmiştik…
Kalemizde gördüğümüz dört(4) golü de rakibimizin bilinçli gelişen ataklarından meydana gelen bir hadise değildi.
Yediğimiz dört(4) göldeki hatayı da inanılmayacak derecede benim takımım futbolcuları yaptı. 4(Dört) hata (4) Dört gol…
Haliyle sahadan yenik ayrılan yine benim takımım oldu….
Bu aynı hatalar, iyi başladığımız oyuna, hakim olmaya başladığımız Büyüklerde ilk maçımızda KDZ.AZOTPOR maçında da yapınca yine sahadan yenik ayrılan, biz olduk.
Maçın daha ilk On(10) da bir hata kalemizde bir gol…
Buna güzel bir golle 25.’da cevap veriyoruz. Durum 1-1…Birinci devre bu skorla bitiyor.
İkinci devre oyuna güzel başlayan benim takımım.
Net gol pozisyonları bulan yine benim takımım…Ama golü yapacak son vuruş yok…..
Grubumuzda şampiyonluğa oynayan AZOTSPOR karşısında sporcularımın ortaya koydukları oyun ve mücadeleden dolayı gönülden kutlarım…
70.’ya kadar oyun üstünlüğünü elinde bulunduran GENÇ oyuncularım…Girdikleri net gol pozisyonlarını da değerlendiremeyince…Bunun üstünde umulmadık anda hatalar zinciri yine üst üste gelince kalemizde golü gören yine benim takımım oldu..
Ali’nin umulmadık bir anda 70.’da topa bir ıskası bu hatayı affetmeyen AZOTSPORLU FUTBOLCU ATA’nın kalecinin üzerinden topu filelerimizi göndermesi skorda dengeyi bozdu.2-1…88.’da yine Ali’nin hatasından doğan pozisyonda yine aynı oyuncunun gole giden topu elle kesmesi, hem kendisinin dışarıya atılmasına, hem de Penaltıya sebebiyet vermesine yol açmıştır.
Ata’nın kullandığı penaltıda gole dönüşünce SKOR 3-1 oldu…
Bu skorla da sahadan yenik ayrılmak zorunda kaldık.
Bütün bu hatalara rağmen genç oyuncularımın ortaya koydukları oyun ve mücadeleden son derece memnunum.
Umarım bu hataları CUMA günü KİRAZLIKSPOR’LA oynayacağımız inançta yapmayız..
Oyuncularımın bu gidişata dur diyeceklerine inanıyorum…
Buna da KİRAZLIKSPOR maçında başlayacaklarına eminim…
Her şeyden önce ALLAH diyor…Sabırla bekliyorum…18.Eylül 1996

-YA SABIR-

Gerçekten YA SABIR diyorum. AZOTSPOR yenilgisi daha sonra KİRAZLIK maçındaki PUAN alma umudumuz da suya düşünce:
Birde girdiğimiz pozisyonları cömertce harcayınca…Bir ANTRENÖR olarak çaresiz kalmaya mecbur oluyorum….Ama ben sabırla beklemesini bilen İNSANIM…Onun için YA SABIR…..diyorum…
Orta da bir gerçek varsa o da takımımın üst üste yenilgi alması…
Üzülüyorum….
Ama her şeyin düzeleceğine inanıyorum….
Yalnız beni üzen bir şey daha var.. O da sporcularımın birbirine karşı samimiyetsizlikleri…
Bütün bu durumları göz önüne alınarak dikkatleri çekilecek…
Hiçbir zaman ne sporcunun, ne Antrenörün, ne yöneticinin menfaatleri, Külübün menfaatlerinin üzerindedir.
Bu gerçeği herkes bilmeli.. Ona göre hareket edilmeli…
Bunu ben HER ZAMAN üzerine basa basa söylüyorum.
Takımımın düzeleceği ve puan alacağı günleri SABIRLA bekliyorum…
Bir yerden başlamamız lazım ama nereden…
Umarım bu başlangıç noktası ayın 10 da oynayacağım ÇRŞ. Belediye maçı olur….
10 EKİM Benim için, bizim için dönüm noktası olur….
Haydi HAYIRLISI… 20 Eylül 1996

-İKİNCİ TANGO-

 

1996-97 Futbol sezonunun benim için zor SEZON olduğunu biliyorum.
Bütün bu zorluklara rağmen alnımın akı ile bu yükün altından kalkacağıma inanıyorum….
1. Amatör Küme büyüklerde mücadele ederken; 1. Amatör Küme Gençlerde mücadele etmek. Bu iki sorumluluğu ve yükü taşımak gerçekten çok zor…
İşte bu zorlardan birini bu hatta ATK. Belediye maçında yaşadık….Sonuçta 3-0 yenildik.
Oyunun böylece ikinci perdesi İKİNCİ TANGOSU başlamış oldu..
Bu bölümde de ANADOLU maçı PUAN almamızın başlangıç noktası olur.
Bu perde de her şeyin hayırlısı…23. Eylül 1996

-ARDARDA GELEN YENİLGİLER-

Bir Antrenörün en zor, en sıkıntılı günleri, takımın art arda aldığı yenilgilerden doğan anlardır.
Şu günlerde böyle anları bir Antrenör olarak yaşamaktayım.
Gençlerde ve Büyüklerde alınan üst üste yenilgiler beni gerçekten son derece üzüntüye sevketti…
Yapılan dört(4) maçta, dört(4) yenilgi…Benim için son derece üzücü…
Üzülmemek elde değil…Ama yine de bu yükün altında yüzümüzün akı ile çıkağımıza inanıyorum.
Bu hususta da sporcularıma son derece güveniyorum..
Bu Pazar Gençlerde 3. maçımıza çıkıyoruz.
Anadoluspor karşısına çıkacağımız bu maçta, galip gelmek istiyoruz. Böylece puansızlığa, başarısızlığa dur demek istiyoruz…
Tek çaremiz var, o da beklemek ve sabır etmek.SABIR…29 Eylül 1996

-KAÇAN GOLLER-

Bir maçın ardından yine aynı feryatlar. İnanılmayacak şekilde kaçan goller…
Son derece KRİTİK pozisyon ve anlarda ele geçen GOL pozisyonları ve fırsatları..
Neticede alınması gereken bir maçın 2-2 berabere bitmesi.
Olacak şey değil…
İşte bu dediklerimi yaptığımız ANADOLU maçında gördük ve yaşadık…
Pozisyon zenginliği açısından çok şanslı olan takımım. Girdikleri son derece net gol pozisyonlarında son vuruşu yapmalarında şansız, bir yandan da beceriksizdiler.
Umarım TOPRAKSU maçında bu şansızlıkları yaşamayız.
Sahadan galip ayrılan biz oluruz…
ŞANSINIZ AÇIK OLSUN…Tarihsiz…

– OLMAZ BÖYLE ŞEY-

Her zaman der, her zaman söylerim…
Bir HOCA Kulübede kendisini ne kadar parçalarsa parçalasın, ne kadar tepinirse tepinsin.
Futbolcuları denilenleri yapmadıktan sonra gerisi nafile.
Olmaz böyle şey…Takımının elemanları maç boyunca 22 NET GOL pozisyonu ARTI bir de penaltı bulan ve bunlardan sadece birini gole çeviren;
Üstüne üstelik farklı almamız gereken maçı 1-0 Galipken 3-1 Mağlup olmamız beni gerçekten KAHRETMİŞTİR.
Böylesine net 22 gol pozisyonu bulan takımımın elemanlarının sadece bir tanesini değerlendirmesine, bir de KRİTİK bir pozisyonda penaltı KAÇIRMASINA bir türlü mantığım almıyor…
Biliyorum bir HOCA İÇİN ZOR ANLAR…BU ZORU başaracağımıza inanıyorum…
Ama kesinlikle bunu yalnız başarmam mümkün değil…
Gerçekten de bazı çevrelerin yersiz sitemleri beni kahrediyor..
Evet Çocuklar…Ben her zaman söylüyorum…Ben sizlerle varım…
Sizler olacaksınız benim başımın dik olmasını sağlayacak.
Yine sizler olacaksınız, benim başımın önde eğik gezmesine sebep olacak…
Toparlanın…Toplayın kendinizi…Ben sizlere güveniyorum.
Gerçekten ben sizleri seviyorum.
Haydi toplayın artık kendinizi…Önümüzde daha çok maçlar var…Layık olduğunuz yer bu değil.
Göreyim sizi layık olduğunuz yere dönün.
Sabırsızlıkla o günü bekliyorum. SABIRLIYIM..SABIRLA BEKLİYORUM…10 EKİM 96 PER

Yapılmayacak Hata: Antrenörlük hayatımda unutamayacağım bir gün…
Fikstür hazırlayışında değişen maç saatlerini yazarken ÇRŞ.’da oynanması gereken ÇRŞ. Belediye maçının 10’da yazılması gerekirken 14’de yazmam.Bizim hükmen yenik ayrılmamıza sebep olmuştur.

-YETER ARTIK-

Antrenörlük hayatımda ben böyle RUHSUZ ve İNANÇSIZ takım görmedim.
Bu derece ruhsuz ve inançsız futbolcu da görmedim..
Toplam GENÇLER ve BÜYÜKLERDE YEDİ(7) maç yapıyorsun…
Sonuçta sadece bir(1) PUAN alıyorsun…olacak şey değil…
Bir merkezde onbir(11) mahalle ve sokaktan onbir(11) topçu toplasan ve sahaya çıksan üst üste YEDİ(7) yenilgi yine olmaz..
Tabiki bir futbolcu maç izlerken sıkılıyor ve seyretmek istemiyorsa; kendisi maç yaparken ne düşünür, gelin de siz karar verin?
Demek sonuç ne olursa olsun…Bütün futbolcularım için söylemiyorum..
Bu sözüm bazı sporcularıma…Maç bir an önce bitsin biz de gidelim…
Sokakta SERSERİ gibi gezelim..Başka bu durumdan ne sonuç çıkarabilirim.
ARTIK YETER ve bu düşüncede olan sporculara DUR demenin zamanı geldi..(Tarihsiz)

-RAKİBİN DURUMU-

Sahaya amaçsız bir düşünceyle Yıldız sporcularla sahaya çıkan Salıpazarı’nı gönülden kutlamak gerekir.
Bünyesinde bulundurduğu Yıldız futbolcuları Büyüklerde 1. Amatör kümede mücadele eden bir grubun maçında bu sporcuları sahaya sürmesi…Benim için gerçekten takdir edilecek bir davranış olarak görüyorum.
O yönetimi, hocamı ve sporcuları gönülden kutluyorum.
7-0 gibi farklı yenilmeleri bence hiçte önemli değil.
Bir Antrenör olarak bu galibiyeti aldığımdan böyle bir konuşma gereği hissetmedim.
Sadece bu taplo karşısında onur ve gurur duydum.
Kutlarım Salıpazarı’nı…Kutlarım Remzi Ağbiyi.
Kutlarım sahaya çıkmalarının bile bir cesaret olan Yıldız futbolcularımı…(Tarihsiz)

SORUMSUZLUK-

Bulunduğu yerin, sırtına giydiği formanın kıymetini ve önemini bilmeyen sporculara söylenecek tek söz vardır.
O da sorumsuzluk…
Tabi ki böylesine son derece sorumsuz olan sporcuların meydana getirdiği bir takımda kesinlikle başarılı olması söz konusu olamaz.
Sporcularımın çoğunda ben bunu gördüm. Ve kahroldum.
Yenilgilere bir hoca olarak kesinlikle bir KULP aramıyorum.
Benim geçen yılkı GENÇ takımımda üst üste (6) altı yenilgi aldı.
Ama o sporcularım yedek külübesinde, soyunma odasında kucaklaşarak yumak halinde ağladılar.
Onlarla beraber ağladım. Sanki ruh ve anlayış bu yıl gitmiş yerine böyle bir ruh anlayışı gelmiş.
Düşündükce kahroluyorum.
Ve kendi kendime bazı şeylerin yapma zamanı geldi de geçti bile, diyorum.
Bu düşünceler doğrultusunda doğru olan için ne yapmam gerektiğini biliyorum.
İkinci dakika da golü buluyorsun, sonra, inanılmayacak derecede iki gol yiyorsun ve sonunda sahadan 2-1 yenik ayrılıyorsun.
Olacak şey değil…
Umarım Soğuksu maçında aynı hadiseler vuku bulmaz.
Sporcularımda inşallah bu düşünceler doğrultusunda hareket ederler…
Zaman her şeyin ilacıdır.
Haydi hayırlısı…(Tarihsiz)
-HAKEM FAKTÖRÜ-

Her zaman bir Antrenör olarak yenilgiye kılıf arayan ve kendine yenilgiden kılıf arayan ve kendine yenilgiden sonra pay biçen karaktere kesinlikle sahip olan bir insan değilim..
Ama her zaman bir maçta Hakem faktörünün ne derece rol oynayan önemli bir faktör oynadığını söyleyenlerdenim.
Sözlerimin doğruluğunu ispatlayacak tutum ve davranışları maçımızı yöneten bazı hakemlerde görüyoruz.
Her hatayı hakemde de aramıyorum.Böyle düşünüyorsam yanlış olur.
Yıllardır tecrübesi olan bir AZİZ ER gibi hocanın bu gibi hataları yapması beni son derece düşündürüyor.
Sonuçta maç berabere 3-3 bitti. Verdiği penaltı akıl almaz derecedeydi.
3-2 galipken alyhimize verilen bu penaltı bizi üç puandan etti…
Sonuçta da bir puanla yetinmek zorunda kaldık.26. Ekim. 96.

-GÜNAHIYLA SEVABIYLA…-

Sezonun başında söylemiştim:”- Benim için zorlu bir sezon başlıyor”, diye.
Gerçekten gençlerle iki grupta mücadele etmenin zorluğunu ve sorumluluğunu biliyordum…
Her şeye rağmen gençlerde bu zoru başardığıma inanıyordum.
Gençlerde ve Büyüklerde sahamızın onarımı nedeniyle tüm maçlarımızı SAMSUN’da yapmanın zorluğunu yaşadık…
Her şeye rağmen günahı ve sevabıyla birinci devre sona erdi…
Gençlerde 1. devre’yi 5 puanla kapadık.
Büyüklerde de 6 puanla devreyi kapadık.
Böylece ikinci devreye, düşündüğüm yerde başlamanın rahatlığıyla başlamış olacağız..
Allah yardımcım olsun…(Tarihsiz)

 

 

 

 

 

 

AZMİN ve İNANCIN ZAFERİ-

Sporcularımı kutlarım. Topraksuspor maçı bizim için gerçekten çok önem taşıyordu..Sporcularım da bunun bilincindeydi.
Son çalınacak bitiş düdüğüne kadar mücadele etmeleri de bunu gösterdi…
Bunun sonuncunda sahadan son dakikalarda atılan iki golle 2-0 ayrılmasını bildiler…
Bizim için çok önemli üç puandı, onu da aldılar…
Gözlerinden öpüyorum….
35 günlük hak mahrumiyeti ile cezalandırıldığım için tel örgünün dışında maçı yönetmek durumunda kaldım.
Öldüm öldüm dirildim…
Sonunda sporcularımın sayesinde başım dik ayrıldım…
Gözlerim dolu dolu oldu…
Kulübede yapayalnız ve sahipsiz sporcularım her şeye rağmen galip ayrıldıkları için kutluyorum…KUTLARIM ÇOCUKLAR…(Tarihsiz)

-BİR SAYFA DAHA KAPANDI-

Gerçekten benim için çok zorlu geçen bir sezon daha Termespor çatısı altında yüzümün akıyla kapanmış oldu…
Günahı ve sevabıyla çok zor şartlar altında, zor da olsa sporcularımla beraber sezonu yüzümüzün akıyla kapamış olduk.
Kolay değil, bir sezon içinde aynı sporcularla iki takımı bir arada götürmek..Hem de sahipsiz kalarak.
Sporcularımı gönülden kutluyorum…Onlar gerçekten zoru başardılar.
Her iki takım da düşer gözü ile bakılırken…
Ligi Gençlerde 18 puan, Büyüklerde 16 puan alarak…Gençlerde grubunda 5.; Büyüklerde 6. bitirmeleri gurur ve onur verici.
Sporcularımı işte bu yüzden gönülden kutluyorum.
Ayrıca bana sezon boyunca kulüp çatısı altında hiçbir vasıfları olmadıkları halde beni yalnız bırakmayıp destekledikleri için;
Hasan Usta’ya, Recai Ağbiye ve Dursun Dayı’ya sonsuz teşekkür ediyorum…
Ne olursa olsun..Ne mutlu gönül birliği yapanlara diyorum…
Bir kez daha çocuklarımı kutluyorum…
Sağolun çocuklar..
Sizler benim gönlümün şampiyonusunuz…
Gönlüm daima sizlerle…22.1.97

-YİNE BERABER-

KOZLUK SANAYİSPOR olarak kurulduğundan beri çalıştırıcılığını yaptığım bu ÇATI altında yine beraberiz…
Her yıl şampiyonluk için mücadele eden ama; bir türlü ipi göğüsleyemeyen SANAYİSPOR bu yıl yine şampiyonluk için kolları sıvadı….
Şampiyonluk için güzel bir kadro kuran fakat iyi bir hazırlık dönemi geçiremeyen SANAYİSPOR…
İlk sınavını yine Termemizin güzide Takımlarından Gölyazıspor karşısında verecek.
Benim için topu bilen böylesine birbirinden değerli sporcularla bir arada bulunmak ve onların çalıştırıcılığını yapmak gurur ve onur verici…
Her ilkin zorluğunu çok iyi biliyorum…
Ama sporcularımın bu İLKİ başaracaklarına inanıyor ve sonsuz güveniyorum…
Çoğunun hocalığını yaptığım ve şampiyonluk yaşadığım bu sporcularımla ipi göğüslemek istiyorum.
Bu vesile ile İKİNCİ Amatör Kümede 96-97 Futbol sezonunda sporcularıma, YÖNETİCİLERİME ve Sanayispor Camiasına hayırlı olması dileğiyle;
Gönülden başarılar diliyorum.Allah yardımcımız olsun…
Umarım GÖLYAZI maçı bizim için iyi bir başlangıç olur.
Haydi Hayırlısı…14.2.97

-İYİ BİR BAŞLANGIÇ-

Evet, her zaman söylemişimdir…”Her ilkin başlangıcı önemlidir” diye…
Sporcularım bu ilki bugün Gölyazıspor karşısında iyi değerlendirdiler…Farklı bir skorla sahadan ayrılmasını bildiler…
8-1’lik skor ÇRŞ.’da oynayacağımız AYVACIK maçı öncesi önemli bir moral…
Kutlarım sizi çocuklar…
Gerçekten iyi bir başlangıç…Hazırlıksız olmamıza rağmen iyi bir skor..
Ayvacık maçına kadar iyi bir hazırlık safhası geçirirsek bu maçta da iyi bir netice alacağımız inancındayım…
Her şeyi zaman daha iyi gösterecektir…
Bu ilk Galibiyet Sanayispor camiasına hayırlı olsun.
Ayvacık karşısında alacağımız puan bizi bir kat daha birbirimize kenetleyecektir…
Bizi bir kat daha hırslandırıp umutlandıracaktır…
Sporcularımda, yöneticilerimde bu umuda , bu başarıya son derece layıktır…
Her zaman olduğu gibi sporcularıma güvenim tamdır…
Bazı şeyleri şimdiden konuşmak ve dile getirmek çok erken olacaktır..
Zaman her şeyin en güzel ilacıdır…
Onun için olacakları zaman akışı içersine bırakmak en doğru yoldur inancındayım…
İnşallah tüm güzellikler bizim olur…
Tüm düşüncem ve inancım bu…Allahım; düşüncelerimi gerçekleştirmede bana yardımcı ol…
Beni mahçup etme…15.2.97

-ZOR MAÇ-

Sanayispor için gerçekten zor bir deplasman maçı olan AYVACIK karşılaşması çok ağır bir zemin üzerinde oynandı.
İlk haftayı üç puanla kapatan Sanayispor –Ayvacıkspor maçına puan için çıktı..
1-0 öne geçmesine rağmen ne yazık ki 3-1 yenilmekten kurtulamadı.
Böylece böylesine önemli bir maçta puan alamadan sahadan üzgün ayrılan taraf oldu.
Sahanın ve zeminin futbol oynamak için kötü olması bir yana…Bence en önemli faktör yeterince hazırlanamamaktır.
Bu gerçek bu hafta kendiliğinden ortaya çıkmış oldu.
Zor maç olacağını biliyordum…Öyle de oldu…Tabii kaybeden de haliyle biz olduk..
Bence bizim için alınan erken bir ders oldu…
Umarım bu hafta kendi sahamızda oynayacağımız YEŞİLIRMAK maçını alarak bu haftamızı telafi etmiş oluruz…
Henüz kaybedilen bir şey yok…Önümüzde daha çok maçlar var…
Önemli olan bundan böyle aynı hataları yapmakta ısrar etmemek…
Başarmanın en güzel yolu ÇALIŞMAK…ÇALIŞMAK…Başka bir alternatif göremiyorum…
Aksi vukû bulunduğunda “lafla peynir gemisi yürümez” sözünün gerçeği ortaya çıkacaktır.
Artık AYVACIK maçı bizim için geride kaldı…Önemli olan bu hafta kendi sahamızda oynayacağımız YEŞİLIRMAK maçına KENETLENMEK…İnanmak ve inanarak sahaya çıkmak…
SADECE İNANMAK…24.02.97

-KORKULAN ENGELİN GEÇİLİŞİ-

Gerçekten AYVACIK maçının yenilgisinden sonra, bundan böyle kaybedilecek puanın şampiyonluktan uzaklaşmanın bir göstergesi olduğunu ve olacağını bilen sporcularım, kendi saha ve seyircisi önünde oynayacağı YEŞİLIRMAK karşılaşmasına biraz olsun tedirgin çıktı..
Sahanın birazda olsa futbola elverişli olmaması sporcularımın tedirginliğini biraz daha artırmış oldu.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen oyuna iyi başlamaları sevindirici bir olaydı….
Kazanma azmi ve inancı içinde oldukları her hallerinde belliydi.
Bunun da mükafatını daha 10.’da Erdem’in attığı güzel bir golle bulmuş oldular…
Orta alanda Numan’ın güzel oyunu ve bu güzel oyunu 30.’da attığı güzel bir golle süslemesi takım oyununu daha da güzelleştirdi…
Takımın orta alanda sergilediği oyun sevindiriciydi…
Bu maçta ilk maçlara rağmen ferdi hataların biraz daha ortadan kalktığı gözüktü…
Eğer biraz daha dikkatli olsaydık pozisyonları cömertce harcamasaydık sonuç daha farklı olabilirdi.
Ya ikinci devrenin son dakikalarında kaçırılan bu gollerden sonra rakibin kazandığı penaltıyı güzel bir hareketle Kaleci KÖKSAL’ın kurtarması alkışlanacak bir hareketti…
Bütün bunlara rağmen KORKULAN BİR ENGELİN DAHA AŞILMASI sevindirici bir olaydı…
BEYYENİCE maçı öncesi haftayı 2-0 galibiyetle 3 puanla kapatmak güzel bir moral dopingi olacaktır.
BEYYENİCE maçında alacağımız galibiyet bizi düşündüğümüz hedefe biraz daha yaklaştırmış olacaktır.
Bunu da sporcularımın başaracağına inanıyorum…
Her zaman söylediğim gibi zaman her şeyin ilacıdır.
“Bekle gör”mantığından hareket etmek en güzel şeydir.
BEKLEMEK ve GÖRMEK…
Bundan başka hiçbir çaremiz yok…
Her şeyin lehimize dönüşmesi Bir HOCA olarak en büyük arzum..
Bu galibiyet bu CAMİAYA Hayırlı olsun…2 MART 97

-BİR GERÇEĞİ VURGULAMAK-

Yıllardır söyleyipte anlatamadığım bir gerçeği; bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Siyasette olduğu gibi yıllardan beri TERME’MİZDE bir tane olsun Milletvekili çıkaramamamızın tek sebebi hangi görüşe sahip olunursa olunsun, Memleketimiz için en hayırlısı ne ise onu tesbit edip bir noktada birleşememizdir…
Bu aynı görüş ve düşünce spor alanında da aynen devam etmektedir..
Bakıyorsunuz sayıca senden az olan bir ilçe takımları senden sıyrılıyor ve birbirleri ile kenetlenip aralarında her yıl 1. Amatör kümeye bir takım çıkarıyorlar.
94-95 futbol sezonunda bunun somut örneğini gördük.
Altı tane Terme takımlarının içinde birtane SALIPAZARI elini kolunu sallayarak şampiyon olup 1. Amatör kümeye yükseldiler…
Yine 95-96 sezonunda ÇRŞ. ŞEKER Terme takımlarının içinde şampiyon olup; 1. Amatör kümeye yükseldiler..
96-97 futbol sezonunda da aynı şey görünüyor…
Altı Terme takımlarının arasından Dört Çrş. Takımından birisi, yine 1. Amatör kümeye çıkmak için hedefi zorluyor.
Ve mevcut bu takımların birbirleri ile kenetlendiklerini görüyorum.
Bunun canlı örneğini 9 Mart 97 günü Beyyenice –Sanayispor maçında gördüm…
Oynadığı üç maçta (2) iki puan almasına rağmen Ayvacıkspor’un ekmeğine yağ sürmek için ne gerekiyorsa yaptılar.
Başardılar da…Bizle 2-2 berabere kalmaları Ayvacık’la olan puan farkını (5) Beşe çıkarmış oldular…
Bütün bunların olduğu bu ortamda biz TERME Takımlarının hala uyumalarına ve bu uykudan uyanmamalarına bir türlü bir mana veremiyorum…
Ne zaman uyanacağız?…Ne zaman uyanıp ta birbirimizle kenetleneceğiz?
Bir Teknik Adam olarak bu günü görmeyi çok istiyorum…
Birlik ve beraberlik içinde olmanın işte tam zamanı diyorum…
Yoksa yine aynı şarkıyı söylemekten başka bir çaremiz olmayacak diyorum…
Biz Termeliler olarak, Terme takımlarının yöneticileri olarak…Birleşelim…Kim güçlü ise kim bu yükü kaldırabilecekse ona yardımcı olalım…
İşin doğrusu da bu değil mi?
İşte bu hafta TERME DERBİSİ Sanayi-YONTAŞ kim güçlüyse onun için mücadeleye devam diyelim…
Bunun tek çıkar yolu bu…Yoksa yine (6) Altı takımın içinden bir Çrş. Takımı elini kolunu sallayarak 1. Amatör kümeye çıkacak.
Çok yazık olur…Çok….
Artık gerçekleri görelim..Haydi hep beraber tam vücut olalım.Bizlere de bu yakışır.
Birbirimizi çekiştirmenin hiçbir manası yok…
Artık şu kafa yapımızı değiştirmenin tam zamanı…
Bizim için en güzeli, en hayırlısı da bu olur…
İşte ben yıllardır bu gerçekleri vurgulamak istiyorum..
Bu yüzden de bir Teknik adam olarak HAYDİ ARKADAŞLAR ARTIK UYANALIM ve AKLIMIZI BAŞIMIZA ALALIM, diyorum…
Zaten işin doğrusu da bu…
Artık bu hafta gözler sadece ve SADECE YONTAŞ-SANAYİ maçında.
Tabi ki gönlüm kazanan ve gülen tarafın biz olmasını istiyor..
Gerçekleşmesi önemli bir engelin ortadan kalkması; hedefe bir adım daha yaklaşılmış olacak demektir…
Sporcularıma güveniyor ve onlara inanıyorum…9 Mart 97
-HAKEM FURYASI-

Yontaşspor Maçında sahneye çıkan tek isim…bu kez futbolcuların içinden değildi…
Bu kez yine sahneye çıkan Maçın Orta Hakemi Yusuf GÜNAY’dı…
Maçın 26. içinde vermediği iki net penaltıdan sonra kırmızı kart olayı meydana geldi.
Bu pozisyonda gösterdiği kartta haklıydı…
Ama maçın bitiminden sonra olan NAHOŞ hareketlerden sonra yaptıkları hata ve davranışları son derece hataydı..Hele lisansları alıp götürmesi daha da büyük hataydı.
Ya sonra…Kafasına göre düzenlediği rapor doğrultusunda. Bilal’a 4, Numan’a , Hasan’a,Yiğithan’a 1’er maç, Bana ve Yönetici Hasan KESKİN’e 15 gün hak mahrumiyeti..
Sayın Yusuf GÜNAY 7 ARALIK 92 de yazdığı oyunu 15 Mart 97 de yazmış oldu…(Tarihsiz)
-KAYBEDİLEN PUANLAR-

Gerçekten SANAYİSPOR son haftalarda üst-üste aldığı puanların yanı sıra, kaybedilen yedi(7) puana yanıyor…
Yedinci(7.) haftayı (14) ondört puanla kapatan SANAYİSPOR…Son iki haftada alacağı altı(6) puanla ilk yarıyı yirmi puanla kapatmak istliyor…
İlk yarıda olduğu gibi…İkinci yarının ilk dört maçı bu CAMİA için puan açısından çok önemli maçlar…Bunlar sırası ile :
Gölyazıspor,
Aycıkspor,
Yeşilırmak(D)
Beyyenice. Bu maçlar gerçekten SANAYİSPOR için büyük önem taşıyor…
Bu hafta oynanacak ELMALIK maçından sonra, Çrş’da oynanacak DİKBIYIK maçı da son derece önem taşıyor…
Bir teknik adam olarak gönlüm tabii ki ipi göğüslemek.
Bu da olmazsa ikinci olarak maratonu bitirmek tek dileğim.
Bu sezon aslında söylenecek çok şey var…
Ama yine de susmayı tercih ederim.
Şampiyon olmak, şampiyonluğu yakalamak ve yaşamak kolay değil…
“Lafla peynir gemisi yürümediği” gibi..
Lafla şampiyon da olunmaz…
Bütün bu zorluklara rağmen beklemek ve görmek lazım…
Onun için yine söylüyorum..
Zaman her şeyin ilacıdır…
Hiç olmazsa PLAYOF….30 Mart 97

HEDEFLENEN SONUÇ, BEKLENEN PUAN

Evet, SANAYİSPOR tüm zor şartlara rağmen ilk yarıyı hedeflediği sonuç ve puanla bitirmiş oldu.
Sonuç itibariyle ilk yarıda bir yenilgi, iki beraberlik, altı galibiyet alarak devreyi hedeflediği 20 puanla tamamlamış oldu..
AYCIKSPORLA aramızda puan farkı (5) Beş…Rakibimizin tüm ikinci yarı maçlarını TERME’de yapması bizim için son derece avantaj.
Bu avantajımızı en iyi şekilde değerlendirmek istiyoruz.
İnşallah arzuladığımızı yere gelir…İpi göğüsleyen biz oluruz…
Bugün Bayramın 4. günü ikinci yarının ilk maçı…
Gölyazıspor-Sanayispor.Bu maçı alarak ikinci bir bayramı yaşamak ve ikinci devreye iyi başlamak istiyoruz…İKİNCİ YARI CAMİAYA HAYIRLI OLSUN..21.4 97.
YENİ BİR SAYFA

-97-98 FUTBOL SEZONU-

Antrenörlük hayatımda 97-98 Futbol Sezonunda yeni bir dönem başlıyor.
Bu dönemde; daima sevdiğim ve son derece saygı duyduğum CEMİL CENGİZ Hocamla başlıyor..
Kendisi şuan İLÇEMİZİN Spor Müdürüdür..
Alt Yapıya Teknik Sorumlu olarak getirilmesi .Benim için son derece onur ve gurur vericidir.
Alt Yapı Antrenörü olarak Termespor Camiasında kendisiyle çok şeylerin üstesinden geleceğimize inanıyorum…
Böyle bir şahsiyetten öğreneceğim çok şeylerin olduğunu biliyorum..
Görev ve sorumluluğumu çok iyi biliyorum. İki inatçı ve hırslı insanın bir arada olması bence çok güzel bir şans…Çok güzel bir duygu…
Bu duygu ve düşünceler içinde her şeyi zaman akışı içersine bırakmak istiyorum.
Bence zaman her şeyin ilacıdır.
BEKLE VE GÖR…
Bu iki insanın neler yapacaklarını zaman gösterecek.
BEN ONA…O BANA inanıyor…Bu da BENCE başarıya ulaşmak için en önemli noktayı oluşturuyor demektir.
Cemil CENGİZ ve Malik GÜLTEKİN ELELE…GÖNÜL GÖNÜLE…
Allahım yüzümüzü kara çıkarma…İNŞAALLAH…DÜŞÜNCEMİZİ gerçekleştirme de bize yardımcı olur…
Sonuçta başarılar BİZLERİN OLUR…
Bol ŞANSLAR Diyorum…25.8.97
Malik GÜLTEKİN
Alt Yapı Antrenörü
-HAZIRLIK DÖNEMİNİN İLK SINAVI-

Müsabaka döneminde başarılı olmanın yollarının HAZIRLIK DÖNEMİNDEN geçtiğini çok iyi biliyorum.
Bu vesile ile TERMESPOR AMATÖR GENÇ TAKIMLARI iyi bir hazırlık dönemi geçirdiğine inanıyorum.
Her şeyden önce HAZIRLIK DÖNEMİNİN ne derece önem taşıdığını bilenlerdenim.
Bir aydan beri ÇALIŞAN takımımızın eksikiklerini MÜSABAKA DÖNEMİNE kadar gidermek için Bugün TERME ŞEHİR stadında ÇRŞ.AYVACIKSPORLA İLK HAZIRLIK maçımızı yaptık.
Alınan sonuca rağmen sporcularımızın BİR aydan beri çalışmanın semeresini görmeleri.
GÜÇ-KUVVET-DAYANIKLILIK açısından karşı takım arasındaki fark belirgenliğini gösterdi.
Ama ne var ki; Attığımız DÖRT GOLE Karşılık, YEDİĞİMİZ 5 GOLDE DE Acemilik-Becerisizlik-Tecrübesizlik-Hata vardı…
Sahada görev verilen oyuncularımızı tek tek ele alıp değerlendirecek olursak;
SEZAİ- Bir kaleci için ne gerekiyorsa tüm meziyetlere sahip.Çalışmalardaki hırsına, arkadaşları arasındaki uyumuna diyecek yok. Ne yazık ki AYVACIK maçında yediği BEŞ(5) golde savunma ile birlikte HATASI BÜYÜKTÜ..
İnanılmaz derecede yaptığı hatalar beni son derece şaşırttı.
Belki de ilk hazırlık maçının heyecanındandı; Belki de ilk defa değişik bir hoca ile çalışmanın verdiği heyecandandı..Ama ne olursa olsun yediği goller KENDİSİNE yakışmayacak derecede HATALIYDI…
MURAT- Genç bir yetenek.Savunmada ve hücumda istenildiği kadar etkili olamadı. Zaman zaman sahip olduğu topları oyuna iyi soktu. Zaman zaman rakip ataklarında savunmada etkisiz kaldı.
Bu da onu sahada bazen zor durumlara düşürüyor. Spor ahlâkı ve efendiliği göz önüne alınacak olunursa ve buna bir de öğrenme hırsını katacak olursak…İleride daha da düzeleceğine inanıyorum….
KAHRAMAN- Çalışmaları ile tecrübesini bütünleştirebilirse TAKIMA ve TERMESPOR Camiasına yararlı olacağı inancındayım.
Hücumdayken ileriye çıkışları iyi…Ne var ki geriye dönüşlerinde ağır kalıyor.Bu da onun ve takımının bazen zor anlar yaşamasına sebep oluyor.
Savunmada biraz daha dikkatli olur, topu oyuna daha çabuk sokarsa; çok daha iyi olacaktır.Kendisini de, arkadaşlarını da zor duruma sokmayacaktır.
HAKAN- Fizik yapısı bir futbolcu için yeterli. Antreman yetersizliği göze çarpıyor.Tutarsız hareketleri endişe verici.Nedense telaşlı…Bu da hata yapmasına sebep oluyor…AYVACIKSPOR maçında olduğu gibi…
MURAT- Güçlü, bitirici ve mücadeleci…Son adam olarak arkadaşlarını oyuna sokması ve onları yönlendirmesi iyi.Kademeye girişleri yerinde.Fakat zaman zaman stoparı ile bitişik oynuyor.
Rakip hücumdayken oyunu kendi ceza yayının üzerinde kabulleniyor.
Bu da KENDİSİNİ ve TAKIM arkadaşlarını zor duruma düşürüyor.
Oysa oyunu kendi yarı sahasında kabullenip KENDİSİ de geriye sarkık oynasa ve KENDİ TAKIMI HÜCUMDAYKEN TAKIMI yarı sahaya kadar çabuk ÇIKARTSA KENDİSİ ve TAKIMI açısından çok daha faydalı harekette bulunmuş olacaktır.
Riskli hareketlerden kaçınmalı…Topu oyuna daha iyi sokmalı…
İşin en önemlisi KENDİNE GÜVENMELİ…
AHMET- Orta sahada, efendiliği ve hırsı iyi…Fakat sahada çok telaşlı görünüyor…Topa basıp, kafayı kaldırıp, arkadaşlarına pas atmada biraz daha çabuk olabilse…Takımına çok çok daha faydalı olacağı inancındayım.
Hücumda biraz daha dikkatli olup; ayağındaki topu oyuna daha güzel, daha dikkatli sokabilirse çok daha mükemmel olacaktır…
Düşündüklerini ayağı ile birleştirebilirse…Takımı için çok güzel şeyler yapacağından eminim…
SERKAN- Top tekniği iyi. Ne var ki topu ayağında tutmayı çok seviyor…Bu alışkanlığını bir bırakabilirse…Topu oyuna biraz daha çabuk ,biraz daha olumlu sokabilse. Daha da mükemmel olacaktır.
EMRAH-Orta sahanın solunda yeterince bir varlık gösteremedi.Belki yerini yadırgadı…Belki de oyuna iyi adapte olamadı…
Yine bu rağmen arkadaşları ile yardımlaşması, kademe anlayışı iyiydi..
MUSTAFA- Takıma büyük ölçüde güç katmakta…Güçlü ve mücadeleci..
Genç bir yetenek.Kendine iyi bakarsa, geleceği parlak bir futbolcu olacağına eminim…Futbol tekniği, efendiliği ve çalışkanlığı ilerisi için ümit verici…
Topla buluştuğu zaman kanadı iyi kullanıyor…Topla buluştuğunda kafayı kaldırması,isabetli paslar atması, takımı için mükemmel bir güç olacaktır..Kanatlarda topla buluşturulmadığı zaman oyuna küsüyor…Bu da TAKIMINI ve ARKADAŞLARINI olumsuz yönden etkiliyor…Bu da hiç te olumlu bir görünüm vermiyor…
Her ne pahasına olursa olsun oyun disiplininden uzaklaşmamalı…
FATİH- Çok hareketli ve yetenekli bir futbolcu…
Korkaklığını ve ürkekliğini üzerinden bir atabilse…
Rakip savunmanın zor anlara düşmesi demektir…
Mücadeleci ve yırtıcılığına söylenecek söz yok…
Bir de şu ürkekliğini ve korkaklığını üzerinden atabilse…
Bunun sonucu değil midir ki rakibi ile girdiği bir pozisyonda yere düştüğünde sakatlanması; ne üzücüdür ki; boyunla, omuz arasında bulunan ve köprü görevi yapan kemiğin kırılmasına sebep olmuştur…
Bu olay diğer sporculara ders olmalıdır. Sporcularda bu olaydan ders almalı…
Bu sporcuma gönülden geçmiş olsun diyorum…
Zannederim kendisi de bu olaydan yeterince dersini almıştır..Böylece rakiple nasıl mücadele edilebileceğinin hesabını yapmıştır…
HAKAN- Bir sporcu için gerekli fiziğe…..Tam bir SANTRAFOR özelliğine sahip…
Bir de gol alanlarında daha çabuk olabilse kendisi ve TAKIMI için güzel olacaktır…
AYVACIKSPOR karşısında ilk yarı girdiği net DÖRT pozisyonu bu yüzden değerlendiremedi…
Topu oyuna olumlu sokamadı.Sürekli luzümsuz mücadelelere kalkıştı…Sonuçta topu rakibe kaptırarak , hem kendini, hem de TAKIM ARKADAŞLARINI oyundan düşürdü…
Gereksiz mücadelelere…topla buluştuğunda girmektense isabetli vuruşlar…Çok çabuk paslar çıkarması TAKIMI için olumlu sonuçlar DOĞURACAKTIR…
Luzümsuz yere topu ayağında tutması…Zamansız ve luzümsuz top sürmesi…Oyun disiplininden uzaklaşmanın GÖSTERGESİ olduğunu bilmesi gerekmektedir…Bu yüzden kendini toparlamak ZORUNDA…
KISACASI HUCÜMDA biraz daha etkili olmak mecburiyetinde….
İleride daha da düzeleceğine inanıyorum…
İŞLER- GÜÇLÜ fiziğe sahip…İKİNCİ yarıda HAKAN’ın yerine oyuna girmesi TAKIM oyununa güç kattı…Yerinde müdahaleleriyle arkadaşlarına güven verdi…
Kesici görevinin yanı sıra ortasahaya yönelik oynaması takımın gücünü daha da artırdı…
Fakat ileriye çıktığında yerine birde ÇABUK DÖNBİLSE TAKIM için ÇOK DAHA yararlı olacağı inancındayım…
ALİ-Oyun içinde mücadeleci tutumu çok iyi…
Arkadaşları ile yardımlaşması…KADEME anlayışı…Boş saha, boş alan oluşturması,bu alanlara deplase olması,topu arkadaşları ile buluşturması iyi…
İlerisi için ÇOK ŞEY VAAD eden genç bir YETENEK…Ortasahada BU SPORCUM İLERDE TAKIMI İÇİN mükemmel bir güç OLACAKTIR…
TURGAY- Bir futbolcu için mükemmel bir FİZİĞE sahip..
Topla buluştuğunda GOL alanlarında çabuk değil…Top gelmediğinde oyuna KÜSME özelliği var…Bu da oyun içerisinde MOTİVASYONUNUN bozulmasına sebep oluyor…Bu yüzden kendisine ani atılan topları kontrolde zorlanmasına ve HATA yapmasına sebep oluyor…
Bu da BAZEN ONU SAHADA ZOR durumlara düşürüyor…
Bu SPORCUMUN İLERDE daha da düzeleceğine İNANCIM sonsuz…
CEMİL- Bu oyuncum FİZİK yetersizliğine rağmen mükemmel bir TOP TEKNİĞİNE sahip..HUCUMDA biraz DAHA dikkatli olursa…ÇOK DAHA MÜKEMMEL olacaktır…
ORTA SAHADA hırsı, efendiliği ve arkadaşlarına uyumu iyi…Yardımlaşma ve KADEME anlayışı güzel…
Ah bir de TECRÜBESİZLİĞİ olmasa.Yine de ilerisi için son derece ÜMİT verici…
NUSRET- Oyuna ikinci yarıda MUSTAFA’nın yerine girmesi…Oyuna bir kat daha canlılık getirdi…..Kanatlardan yaptığı ataklarda etkili oluşu golleri getirdi…
Temennim diğer maçlarda da bu grafiğini devam ettirmesi…
B.AKIN- Tecrübesi ve oyuna ADAPTASYONU ÇOK İYİ…ORTA SAHADA TAKIM İÇİN bir güç olacaktır…Takım içinde KİŞİLİĞİ, AĞABEYLİK VASFI ile BENCE iyi bir KAZANÇ…
Fatih’in sakatlanmasından sonra oyuna girmesi…Orta sahada olumlu hareketleri ile ARKADAŞLARINA canlılık getirdi…
GÜÇ ve FİZİK bakımından çok iyi…TOPLA buluştuğu anlarda HÜCUMDA ETKİLEYİCİ…GÜÇLÜ, Mücadeleci ve yerinde yaptığı müdahalelerle son derece BİTİRİCİ…
Futbol TEKNİĞİ, EFENDİLİĞİ, ÇALIŞKANLIĞI İLERİSİ İÇİN ÜMİT verici…
Temennim TÜM FUTBOLCULARIMIN birlik ve beraberliklerinin gün geçtikce daha da güçlenip perçinleşmesi…
Futbolcularımın BU SEZONDA başarılarının devamı DİLEĞİYLE…
BERATİ- Fizik bir sporcu için yeterli…Maça KONSANTRASYONU iyi değil…Telaşlı ve tecrübesiz…Bu da KENDİSİ ve TAKIMI adına hatalar zincirini getiriyor…
Bütün bunlara rağmen…
AZMİ ve mücadeleci tavrı son derece SEVİNDİRİCİ…
Maça iyi MOTİVE olur, telaşını üzerinden atarsa…Başarılı olacağına inanıyorum…
İleriye doğru daha da düzeleceğine İNANCIM SONSUZ …
Takım içinde, arkadaşları ile uyumu iyi…..
Kendine güveni, KENDİSİNE TAKIMINA ÇOK ŞEYLER KAZANDIRACAKTIR…
Benim için BÜTÜN bunların ÜSTESİNDEN GELECEK GENÇ bir YETENEK OLARAK görüyorum…07.09.97
-SONUÇ BU OLMAMALIYDI-

Gerçekten iyi başlangıcın sonucu ne olursa olsun bu olmamalıydı…
Sözü, sezonun son HAZIRLIK maçı olan AYVACIKSPOR yenilgisine getirmek istiyorum…
Anlıyamıyorum…Takım olarak maça öyle güzel başlıyoruz ki; Üstüne üstelik…Rakip bizim KALEMİZE birkez olsun gelmezken…benim FUTBOLCULARIM…İLK 36 içerisinde net HEM DE YÜZDE YÜZ DENECEK KADAR Gol pozisyonu buluyor. Ne yazık ki, bu bulunmaz POZİSYONLARI BENİM FUTBOLCULARIM…Cömertce harcıyarak değerlendiremiyor…
Biliyorum…AYVACIKSPOR Takımı TECRÜBELİ ve PROFESYONELLİKTEN dönüş yapan FUTBOLCULARDAN oluşturulmuş…
İYİ…İYİ AMA BİZDE İYİ TAKIMIZ…BELKİ TECRÜBESİZ….
Onlara karşı bu eksiğimizi kabulleniyorum…
Fakat…AYVACIKSPOR’a nazaran Bizim artılarımız daha da çok..
her şeyden önce genciz…
GÜÇ-KUVVET-DAYANIKLIK açısından onlardan daha iyiyiz…
Her nedense…Yersiz Panik TELAŞ ve STRES bize SONUÇTA yenilgiyi hazırlıyor…
Güzel giden müsabakalarının her ne HİKMETSE…yersiz…BENCE çok anlamsız yapılan…MAÇ içersinde PANİK ve TELAŞA mana veremiyorum….
YİNE DİYORUM Kİ…Hatalar doğruyu getirir. Doğruyu buldurur…
Benim SPORCULARIMIN…Yapılan bu iki hazırlık maçında DOĞRUYU bulduklarına…HATALARINI gördüklerine inanıyorum…
Böylece CEMİL HOCAMIN’da GÖRÜŞ-DÜŞÜNCE ve DEĞERLENDİRMESİNE katılıyor…SON DERECE hak veriyorum…
Bunun içinde SAYIN HOCAMIN bu düşüncelerini…Görüşlerini ve Değerlendirmesini aynen aktarıyorum.
“İYİ OYUN-BOL POZİSYON…Özellikle ilk 30 dakikak içerisinde rakiple baş başa bir oyun…Üç(3) NET gol pozisyonu…
SON 15 dakikada yine eski hastalık(PANİK) ve uzatma dakikalarında dikkatsizlik neticesi GOL yedik…”
“RASTGELE FUTBOL….
Özellikle ortasahamızın oyunda denge kurmayışı…Müdafamızın ve ortasahamızın KÖTÜ oynamasına neden oldu…
İlk devre az hata yapan takımı aradık…Yediğimiz gollerde öncelikle MÜDAFA….SONRA kaleci hataları VAR…ÇOK KOLAY GOL yiyiyoruz….”
“SONUÇ…..Güç sayılabilecek bir rakiple oynadık…İyi oynadık..GOLLER ATTIK…POZİSYON bulduk…”
“GOLLER kaçırdık…Futbolda olması gerekenleri yaptık…”
“FUTBOLDA olmaması gereken ACEMİCE yapılan ÇOK BASİT hatalar neticesinde GOLLER yedik…”
“ÖNLEMİ…..Biraz DİKKAT…Biraz SOĞUKKANLILIK…”
İŞTE CEMİL HOCAMIN bu Görüş-Düşünce ve Değerlendirmesini bu sayfaya aktarırken…Değerlendirmelerimizde HEM fikir olduğumuzu gördüm..Bu da BENİ son derece sevindirdi…Aynı anda aynı şeyi düşünmek ..Aynı DUYGULARI paylaşmak…BENCE ÇOK güzel bir DUYGU…
Öyle İNANIYORUM Kİ; Bu da sadece UYUMLU…İNANARAK ÇALIŞAN İKİ İNSANIN ortaya çıkarttığı TABLO olsa gerek…
Aynı zamanda bir EĞİTİMCİ olarak çalışmalarımızı değerlendirecek olursak; SINAV günü geldi çattı…BÜTÜN GÜN BU SINAVDA başarılı olmak için çalıştık…TÜM bu hazırlıklarımızın,çalışmalarımızın mükafatını yarın ki sınavın sonucunda göreceğiz….
Her zaman derim: her şeyin ilki zordur…
Biz bu İLKİ başarmak için…İNANÇLA…HIRSLA…BUNCA GÜN çalıştık…
SPORCULARIMDA bizler gibi aynı inançta …Aynı görüşte olduklarını biliyorum…
İŞTE BU YÜZDEN BU İLK SINAVI kazanmak istiyoruz..
KISACASI BU İLK MAÇIMIZDA KENDİ SAHAMIZDA KADIKÖYSPOR’U yenmek istiyoruz. .
BÖYLECE…SPORCULARIMIZLA BİRLİKTE ÇALIŞMAMIZIN MÜKAFATINI GÖRMEK İSTİYORUZ…
İYİ OYNAYAN…Bunun sonucunda da KAZANAN TARAF BİZ olmak istiyoruz…Zaman bence her şeyin en güzel ilacıdır..
1997-1998 AMATÖR Futbol sezonunun İLK MAÇINrum…I kazanarak …İYİ bir başlangıç yapmak istiyoruz…
İYİ oynayan KAZANSIN diyoruz. Tekrar tekrar söylüyorum…Kazanan tarafın BİZ olmasını istiyoruz…
BU VESİLE İLE BU SEZONUN SPORCULARIMIZA BİZLERE ve CAMİAMIZA HAYIRLI OLSUN DİYORUZ…
Hep birlikte elele, Gönül gönüle olmak DİLEĞİYLE…
BAŞARILAR ÇOCUKLAR…
BAŞARILAR ALT YAPI İLE İLGİLENEN SORUMLULARIMIZ…
BAŞARILAR CEMİL HOCAM…
BAŞARILAR TERMESPOR…
HAYDİ HAYIRLSI…
BAŞARILAR…BAŞARILAR…14.EYLÜL97

-OLACAK ŞEY DEĞİL-

Antrenörlük hayatımın başlangıcı olan 1988 tarihinden bugüne kadar ALINAN MAĞLUBİYETLERE bir KULP, bir BAHANE hiçbir zaman aramadım.bu bahanelerin arkasına sığınmadım….
Her zaman SPORCULARIMLA gurur DUYDUM…
Her nedense bu yıl sporcularımda AŞIRI TELAŞ, AŞIRI PANİK gördüm…
Bu oynadığımız İKİ HAZIRLIK maçında da öyleydi. Hazırlık maçında AYVACIK karşısında aldığımız yenilgiler de hep bu durumlardan kaynaklandı.
Bu hareketleri ve Davranışları İLK RESMÎ MAÇIMIZDA KADIKÖYSPOR karşısında yapınca…Birden şok oldum…Konuklarımızın boşa gittiğini gördüm…
İlk devre yine kendi hatalarımızdan Kalemizde üç(3) GOL gördük…
Kalecimiz ilk RESMÎ MAÇIMIZDA TEK KELİME ile HARİKAYDI…
Yediği ÜÇ(3) GOLDE de yapacağı PEK BİR ŞEY yoktu…
İKİNCİ devre yapılan iki(2) değişiklikle oyuna başladı…
İlk yarı bitiminde; İKİNCİ yarının ilk 15 dakikada “sizlerden bir(1) GOL bekliyoruz ÇOCUKLAR sadece bir GOL…Gerisi gelir…Dedikten sonra sahaya çıkan oyuncularımız Devrenin Daha ilk DOKUZ(9) Dakikasında TAM İKİ GOL buldu…
SKOR TABELASI BİRDEN 3-2 oldu..Oyunu LEHİMİZE çevirmeyi planlarken,
Yine PANİK ve TELAŞ kendi kendimize yenilgiyi HAZIRLAMIŞ oldu…
OLACAKŞEY DEĞİL…Kolayı zora SOKMAKTAN ne zaman kurtulacağız?
Anlıyamadığım BİRŞEY daha var.Bir TAKIM 1,5, 2 aydan beri müsabakalara hazırlık için çalışıyor…
GÜÇ-KUVVET-DAYANIKLILIK kazanıyor…Her ne hikmetse benim sporcularımın ayağıma kramp giriyor..
OLMAZ BÖYLE ŞEY…
BİR SPORCU, Teknik HEYET ve YÖNETİCİ Tarafından YATAĞINA KADAR kontrol edilmez ki CANIM…
Kendi görev ve sorumluluğunu bilmesi gerekmez mi?
Yine de NE OLURSA OLSUN BU ÇOCUKLARIMIZA GÜVENİYORUZ…
ONLARIN BU GÜVENİMİZİN farkında olduklarını biliyoruz…
MUHAKKAK KENDİLERİNE geleceklerdir.İnanıyorum ki TOPARLANACAKLARDIR…
Bu GİDİŞE DE ARTIK DUR diyeceklerdir…
Artık buna da GENÇLERDE ÇRŞ.BLD.SPOR maçı ile başlamalarını istiyorum…
BU NEDENLE KENDİ SAHAMIZDA OYNAYACAĞIMIZ GENÇLERDE ÇR:BLD.SPOR maçında GALİBİYET BEKLİYORUM…
O Heyecanı, O sevinci yaşamak istiyoruz…CEMİL HOCAMLA BU BİZİM HAKKIMIZ DEĞİL Mİ? YAPMAYIN çocuklar…Haydi göreyim sizi….(Tarihsiz)

-İSTENİLEN NE ?-

Oynanılan İKİ RESMÎ müsabakada SPORCULARIMI bir türlü anlıyamadım.
İKİ RESMÎ MAÇ…İKİ farklı YENİLGİ…
Kendi sahanda oynadığın iki maçta…YENİLGİ…PUAN HANEN SIFIR(0)…
Kabloda bir KAÇIKLIK var..Bir yerden bir ŞASE yapıyor…AMA nereden…CEMİL HOCAMLA çözemedik gitti…
ALLAHAŞKINA NE yapılmak isteniliyor…HANGİ AKLA HİZMET ediliyor?…BİZDEN GERÇEKTEN istenilen ne?
Kafamızı KUCALAYAN TEK SORU BU?
Farklı alınan bu sonuçlar karşısında İNSAN gerçekten KAHROLUYOR..
Bir takım için yapılması ne gerekiyorsa yapılıyor…
Sorunlar mümkün olduğu ölçüde giderilmeye çalışılıyor…
Bakıyorsun sonuç yine HÜSRAN…YAZIK diyorum…YAZIK…
Takım olarak ŞÖYLE Bakıyorsun ÇOĞU TAKIMIN yapmadığı bir çalışmayı yapıyorsun…İYİ BİR HAZIRLIK dönemi yaşıyorsun…
SONUÇ YİNE…….Hangi hazırlığı yaparsan yap…Hangi şartlarda ÇALIŞIRSAN ÇALIŞ….
BAŞARMAK için…İNANMAK…İNANÇ ŞART…
O RUHA sahip olmak şart…Yoksa gerisi ne söylersen boş…
BU DURUMDAN kurtulmanın TEK YOLU VAR…
O DA SAMSUN’DA oynayacağımız İKİ MAÇTA GALİP gelmek…
Bu işin BAŞKA çözümü yok…Bu DURUMDAN başka KURTULUŞ DA YOK..
SPORCULARIMIN BUNU anlamalıları..VE OYNAYACAĞIMIZ İKİ MAÇTA DA Galip gelmeleri LAZIM…Bunun içinde GALİBİYET serisine KDZ.AZOT maçında başlamaları ANADOLU…..MAÇI ile DEVAM etmeleri LAZIM..
Çünkü KAZANMAMALARI İÇİN ortada HİÇ bir sebep YOK…
KAZANMAK…KAZANMAK..TABÎ bu iş LAFLA DA OLMAZ…SAHADA ASLANLAR GİBİ…ÇIKIP mücadele edeceksin….SONUÇTA DA GALİP GELECEKSİN…
DAİMA İKİ KERE İKİN DÖRT ediyorsa….SONUÇTA sahaya çıkacaksın ve YENECEKSİN…BU İŞİN ÇÖZÜMÜ BU…
BAŞKA ÇARE DE YOK…ÇIKACAKSIN ve YENECEKSİN…FAZLA SÖZE GEREK YOK…
İŞTE BU İŞ BU KADAR basit..Tabi AKLINI ve ZEKANI kullanırsan…
AKIL VE ZEKA…
-BEKLE ve GÖR-

Bunun içinde ANADOLU MAÇI bu gidişin DÖNÜM noktası olabilir..
Bu ÇOCUKLAR BU İŞİ başaracaklardır…Eninde sonunda bu işin üstesinden geleceklerdir..SONUÇTA…BEKLE GÖR…
Üç maçtır GALİBİYET yüzü görmedikten sonra…Söylenecek bir söz bulamıyorum…
Bu YÜZDEN HER ZAMAN “BEKLE ve GÖR” MANTIĞINI BENİMSEMİŞİDİR…
BU HAFTA GEÇLERDE SAMSUN’DA ANADOLU maçına çıkıyoruz…
BEKLEYECEĞİZ…VE SONUNDA GÖRECEĞİZ …En iyisi sabırla susmak…SONUCU BEKLEMEK….
SUSMAK ve GEREĞİNDE KONUŞMAK…Sporcularımızda bu gidişe artık dur diyeceklerine ADIM gibi EMİNİM..Bu yüzden de bu gidişe öyle veya böyle DUR demeleri LAZIM.
İŞİN doğrusu da bu DEĞİL Mİ?(Tarihsiz)
BAŞARI DAİMA; AKIL VE ZEKASINI, BECERİ,YETENEĞİNİ KULLANANLAR İÇİN OLSUN…(Tarihsiz)

 

 

-NİHAYET-

-İŞTE BU ÇOCUKLAR-
Rakibiniz KİM olursa olsun…Oynayacağınız OYUN bu…YAPACAĞINIZ TEK ŞEY…ANADOLUSPOR karşısında oynadığınız oyunu OYNAMAK…
SİZ BU SUNUZ…BUNA LÂYIKSINIZ…
SİZLERE KOCAMAN TEŞEKKÜRLER ÇOCUKLAR…
UMARIM bu OYUNUNUZU BU başarınızı …BU HAFTA KENDİ SAHAMIZDA OYNAYACAĞIMIZ DEMİRSPOR MAÇINDA DA GÖSTERİRSİNİZ..
HAYDİ GÖREYİM SİZİ…TÜM kalbimiz SİZLERLE….Haydi HEP beraber ele ele GÖNÜL GÖNÜLE…
Bundan BÖYLE HEP BERABER GALİBİYETE BAŞARIYA KENETLENELİM…Tarihsiz…

-OLACAK ÇOCUKLAR-

Eğer biraz daha sorumluluğunuzu bilirseniz ve birbirinizle biraz daha KENETLEŞİR…BİRAZ DAHA daha samimi olursanız…BU İŞ OLACAK…
SONUÇTA DA SİZLER istenilen BAŞARIYA ULAŞACAKSINIZ…
Bundan YÜZDE YÜZ eminim…Konuşmalarınızda….Hareketlerinizde, BİRBİRLERİNİZE davranışlarınızda BİRAZ DAHA dikkatli ve TEMKİNLİ olursanız…
Bu iş OLACAK ÇOCUKLAR…
SİZLERİN TEK EKSİĞİ…BU…SAMİMİYET ve GÜVENSİZLİK…
TÜM BUNLAR ortadan kalktığı zaman BAŞARI KENDİLİĞİNDEN GELECEKTİR…GÖRECEKSİNİZ…
Bunun sonucunda da PUAN HANENMİZE PUAN ve PUANLAR kendiliğinden YAZILACAKTIR…
SORUMLULUK…SAMİMİYET…CİDDİYET….İNANÇ…
Bu olgular bir arada oldukca…Yapılmayacak…Başarılmayacak hiçbir şey YOKTUR…
İŞTE ÇOCUKLAR…Bu söylediklerimi de yapmak SİZLERİN elinde…
TEK ÇÖZÜM…KENDİNİZE GELMEKTİR…ARKADAŞLARINIZLA daha samimi KAYNAŞMAKTIR…
Eğer bu DALDA…EĞER bu alanda başarılı olmak ve SONUCA varmak istiyorsanız…Bu söylediklerimizi yapmak ve yerine getirmek ZORUNDASINIZ…
BUNU KESİNLİKLE aklınızdan çıkarmayınız…
Bir önceki oynadığınız maçın sonucu ne olursa olsun..Onun REHAVETİNDEN KURTULUP;
Bir sonraki OYNAYACAĞINIZ maçı DÜŞÜNMEK ZORUNDASINIZ…
BENCE başarının YOLU bu DÜŞÜNCEDEN geçer…
İŞTE BU DÜŞÜNCE ve İNANÇ doğrultusunda BU C.TESİ KENDİ sahamızda oynayacağımız …KADİFEKALE MAÇINI ŞİMDİDEN düşünüp;
KENDİNİZİ bu maça ona göre HAZIRLAMASINIZ.
İNANIYORUM başarı o zaman SİZLERİN OLACAKTIR…
AYNI ZAMANDA TERMESPOR’UN ve BİZLERİN; BİZ TEKNİK ADAMLARIN OLACAKTIR…
BUNU BAŞARACAK, bu ortamı BİZLERE YAŞATACAKTA SİZLERSİNİZ…
SİZLER BENİM İÇİN DAHA iyiye, DAHA güzele LAYIKSINIZ…
BU NEDENLE TÜM BAŞARILAR ve GÜZELLİKLER SİZLERİN OLSUN…
HAYDİ ÇOCUKLAR BAŞARINIZ DAİMİ OLSUN…2.Eylül.97

-SONUÇ BÖYLE OLMAMALIYDI-

Gerçekten KADİFEKALE maçında oynadığımız oyunun sonucu böyle olmamalıydı…
Ortaya yenilgiyi hak edecek bir oyun da sergilenemedi SPORCULARIM..
Oynadıkları oyunun sonucu yenilgi olmamalıydı…
Ee…Bir takım girdiği sayısız GOL pozisyonlarını değerlendiremez de, bu pozisyonları CÖMERTCE harcarsa…
Tabiki SONUÇTA yenilen TAKIM KENDİ TAKIMI olacaktır..
Biz bu hafta kendi sahamızda KADİFEKALE karşısında bunu gördük..
Güzel oynadık…Ama sonuçta YENİLDİK…Böyle bir şeyi KABUL edemez oldum artık..
Güzel oyna, YENİL…Olmaz böyle şey…
Futbol SONUÇ işidir KARDEŞİM..PUAN oyunudur…
Güzel oynayacaksın…Sonuçta YENİLECEKSİN…YOK OLMAZ ÖYLE ŞEY…
Bir türlü mantığım almıyor.RAKİP kalemize BEŞ DEFA geldi…DÖRDÜNÜ gol yaptı…
Ya SENİN SPORCULARIN ne yaptı?
Dört pozisyonu sadece BENİM bir SPORCUM buldu…
ÖRNEK Mİ….Mustafa KESKİN…DÖRT NET POZİSYON…
FATİH ZENGİN…ÜÇ NET POZİSYON…
HAKAN AYNACI…Dört NET pozisyon…
AHMET ŞAHİN…Üç NET pozisyon…
SERKAN YÜKSEL…İKİ NET pozisyon…
KISACASI SPORCULARIM bu KARŞILAŞMADA TOPLAM ONALTI(16) pozisyon buluyor…
Bunun sadece İKİSİNİ değerlendiriyor…OLACAK ŞEY DEĞİL…
BÖYLE olunca da TABİ Kİ HALİYLE SAHADAN yenik ayrılacaksın…
Şöyle yapılan ALTI(6) maçın SPORCULARIM açısından bir değerlendirilmesini yapacak olursam…
TAKIMDA gözle görülür derecede OLUMLU DÜZELMELER görüyorum..
her şeye rağmen oynanan takım oyunu…Oynanılan FUTBOL…SON DERECE SEVİNDİRİCİ…
İŞTE ALTI(6) maçta olumlu ve olumsuzlukları göz önüne alarak SPORCULARIMI TEK TEK değerlendirmek,gördüklerimi, düşündüklerimi KALEME ALMAK:
BUNA DA KALECİM SEZAİ’DEN başlamak istiyorum…
SEZAİ…Hazırlık maçlarında yediği HÂTÂLI GOLLERLE kafamızda büyük bir soru işareti bırakan bu sporcum…
Oynadığımız bu HAFTAKİ MAÇ hariç GERİDE KALAN BEŞ RESMÎ MAÇTA HARİKA bir oyun sergiledi…
Nefis KURTARIŞLAR YAPTI…KALESİNDE ON(10) GOL görmesine rağmen KUSURSUZDU…TABİKİ BU HAFTA oynadığımız KADİFEKALE MAÇI HARİÇ…
Kalede çok iyi oynuyor…ALLAH NAZARDAN SAKLASIN…HER MAÇTA biraz daha büyüyor…
ÇOCUĞA NAZAR BONCUĞU TAKACAĞIM DERKEN….GALİBA Biz NAZAR değdirdik.EN SONUNDA…
Havanın ve zeminin bozuk olduğu bir ortamda..RAKİP karşısında 1-0 öne geçtikten iki dakika sonra üst üstte inanılmayacak derecede hâtâlı gol yemesi biran bizi ŞOKE etti…
Bu görüşlerimi yazarken aklıma birden GS.-G.BİRLİĞİ maçı geldi…Yazıma ara verdim…Maçı seyrettim. Hem de baştan sona kadar…Dikkatlice…
Sonuçta şunu gördüm..Bu hafta GS.’la kaderimiz aynı…
Mükemmel bir GOL atıyorsun. 1-0 öne geçiyorsun…Sadece 5 dakika seviniyorsun…Bir yan topta KALECİNİN İNANILMAYACAK derecedeki HÂTÂSINDAN golu yiyorsun…Ardından gol pozisyonu buluyorsun…DEĞERLENDİREMİYORSUN…
Akabinde YİNE KALECİNİN hâtâsından GOLÜ KENDİ kalende görüyorsun..
Sonuçta girdiğin net gol pozisyonlarını gole çeviremiyorsun..
Tabiki sahadan yenik ayrılan takım SEN olacaksın…3-1’lik gibi bir skorla hâliyle rakibine boyun eğeceksin…YANİ YENİLECEKSİN…
KADİFEKALE KARŞISINDA bizim durumumuz da aynen böyleydi.
Nefis bir gol atıyorsun..1-0 öne geçiyorsun..5 dakika bile sevinemeden üstüstte iki hâtâlı gol yiyorsun..SEN girdiğin net gol pozisyonlarını gole çeviremiyorsun..Ardından 3. GOLÜ kalende görüyorsun..
SONUÇTA RAKİP girdiği 5 pozisyondan 4’ünü GOLE çeviriyor…
SEN DE TOPLAM 16 NET gol pozisyonu buluyorsun MAÇ BOYUNCA sadece 2’sini gole çeviriyorsun..
Ne yani…Sahadan yenik ayrılan taraf TABİKİ SEN olacaksın.
Beş(5) resmî MAÇTA HARİKA KURTARIŞLAR yapan ve GERÇEKTEN hâtâsız oynayan KALECİM SEZAİ’YE KADİFEKALE maçından hâtâlı gol yemesine rağmen GÜVENİM SONSUZ…
Onun için bu KALECİMİN önümüzdeki oynayacağımız MAÇLARDA başarılı olacağı inancındayım…
GS. Maçını İZLEDİKTEN SONRA KULÜBE geldim. KOLTUĞA oturup şöyle geriye yaslandım…
ŞÖYLE DÜŞÜNDÜM..FUTBOL oyunu bazen ÇÖZÜLMESİ ZOR BİR BULMACA gibi…
BAZEN DE içinden ÇIKILMASI ÇOK ZOR bir OYUN OLUP ÇIKIYOR..
VE ÜZÜLMEMEK…KARA KARA DÜŞÜNMEYE GEREK YOK DİYOR; kaldığım YERDEN devam etmek İSTİYORUM…
SONUÇTA KALECİ SEZAİ yine arkadaşlarının güvenini KAZANIP; FORM grafiğini yine yükseltecektir..
KENDİ güvenini tekrar KAZANACAKTIR..EN KISA ZAMANDA TOPARLANACAKTIR…BUNDAN kesinlikle EMİNİM.
K.MURAT…Görev aldığı maçlarda bu SPORCUMUN FORM GRAFİĞİ yavaş yavaş yükseliyor…
Savunmada biraz daha akıllı hareket eder; HÜCUMDAYKEN biraz daha AKILLI TOP KULLANIP; isabetli ve olumlu paslar atarsa…DAHA DA başarılı olacaktır…
BERATİ….KORKALIĞI ve KENDİNE güvensizliği…GÜCÜNE…KUVVETİNE SON DERECE GÖLGE düşürüyor…
KADİFEKALE maçında İKİNCİ DEVREDE ORTAYA koyduğu oyun…OLMASI gereken BERATİ’yi göstermiştir…İŞTE BİZİM görmek istediğimiz BERATİ bu…Umarım bu maç BU SPORCUMUN KENDİNE DÖNÜŞÜNÜN bir noktası olur…
SERKAN…ANADOLU maçında bu sporcuma görev vermem; ELİNE geçen bu fırsatı KENDİ LEHİNE OLUMLU DEĞERLENDİRMESİNE ÖN ayak olmuştur…
Nihayetinde bizim için bu bir KAZANÇ olmuştur…
Bu hırsını, gücünü, kuvvetini ve İNANCINI MUHAFAZA ettiği sürece KAZANAN HEP KENDİSİ olacaktır…
Umarım böyle devam eder…
AHMET İŞLER…FORM grafiğinde İSTİKRAR KAYBEDENLERDEN biri de bu SPORCUM..
Oynadığı maçlarda hemen hemen KUSURSUZ OYNADI…
Aklını birazda KULLANABİLSE…SAHİP olduğu topları biraz daha mantıklı kullanabilse DAHA DA mükemmel olacaktır…
Kademe anlayışı, arkadaşlarına uyumu iyi…
Bazen stoperde…Bazen de Liberoda ortaya koyduğu oyun SON DERECE göz dolduruyor…
İnşallah böyle devam eder…
AHMET ŞAHİN…Orta sahada Kadifekale maçında 75. dakikaya kadar sergilediği oyun mükemmeldi..
Değiştirildiği 80.dakikaya kadar yorgunluk belirtileri göründü..Antreman eksikliği göze çarptı..
Hırsı, efendiliği, tecrübesi, arakadaşları ile yardımlaşması, kademe anlayışı……..GENELDE iyi..Fakat bazen TOPA basıp; KAFAYI kaldırıp, arkadaşlarına pas atmada biraz daha çabuk olabilse…Takımına çok çok daha faydalı olacaktır…
MUSTAFA…Bazen bu futbolcumu sahada TANIYAMIYORUM.KADİFEKALE maçında olduğu gibi…
HER NEDENSE SON İKİ MAÇTA GÖRDÜĞÜM TEK ŞEY…
Bu sporcumun BAZEN SAHADA uyuduğu…Uyur gezer olduğu…
Gol ALANINDA,GOL pozisyonunda, SON VURUŞTAİSTENİLEN bitirici hareketi yapamaması…TAKIMI İÇİN , KENDİSİ İÇİN…SON DERECE üzücü…
Bu duruma düşmesinin sebebi NEDİR? Kendisine sorduğumda “PSİKOLOJİK BİR SORUNUM MU VAR?” dediğimde…BÖYLE bir SORUNUM yok demesi beni biraz daha düşündürdü…
Bu hâle düşmesine o hâlde sebep ne?…Ben bunu bir türlü çözemedim…
YİNE DE BU SPORCUM EN KISA ZAMANDA kendine gelecektir..BUNDAN KESİNLİKLE EMİNİM…
YİNE DE TAKIM ve CAMİÂ İÇİN SON DERECE KAZANÇ..
Üstünden bu ağırlığı en kısa zamanda atacağından hiç mi hiç KUŞKUM YOK…
ALİ KİRAZ…Genç bir YETENEK…Şu ana kadar ELİNDEN geleni yapıyor…Hırsı ve mücadelesi iyi…HÜCUMDA biraz daha dikkatli olmalı…Temennimin diğer maçlarda da bu GRAFİĞİNİ devam ettirmesi…
SERKAN YÜKSEL…Bazı maçlarda çok iyi oyun çıkaran BU oyuncumun bazı maçlarda da bitkin ve yorgun olduğunu, ÂDETA sahada gezdiğini görüyorum…
Yetenekli…Top tekniği güzel…Bir de AKLINI becerisi ile bir birleştirebilse…Daha da güzel olacak…
Kendine iyi bakması ve bu yorgunluğunu üzerinden atması KENDİ MENFAATİNE olacaktır.
Çünkü çok genç ve yetenekli. Özel hayatına son derece dikkat etmesi ŞART…Öyle zannediyorum ki o da bunun FARKINDA…
FATİH …Hazırlık maçlarında omzundan sakatlanması…Bu sporcumun KORKARAK oynamasına sebep oluyor….Gün geçtikce, gördüğüm kadarıyla bu KORKAKLIĞINI üzerinden YAVAŞ yavaş atmaya başladı…
Forvette hareketli oluşunun yanı sıra bir de bitirici SON vuruşu yapabilse…Mükemmel olacak.
Efendiliğine ve arkadaşları ile uyumuna diyecek yok…
KADİFEKALE maçında oynanan güzel oyunu görünce..TAKIM olarak ileriki maçlarda çok daha güzel şeyler yapacağımıza inancım sonsuz. Bu SPORCUM DA önümüzdeki maçlarda FORM GRAFİĞİNİN düzelip; ÇOK DAHA başarılı olacağına EMİNİM…
HAKAN AYNACI…Hazırlık maçları ile birlikte oynadığımız (5) BEŞ resmî maçta …Kendisinden İSTENİLENİ bir TÜRLÜ veremedi.
Fakat SON oynadığımız KADİFEKALE maçında KENDİSİNDE gözle görülür derecede bir KIPIRDAMA, bir hareketlilik, bir canlılık gördüm.
Mükemmel bir fiziğe sahip olan bu sporcum…FORM GRAFİĞİNİ gün geçtikce yükseltecektir…
İLERDE KENDİSİNDEN ÇOK ŞEY beklediğimiz bu SPORCUMUZ…TOPARLANMAK…TAKIMININ gücüne GÜÇ KATMAK ZORUNDA…
İçinde bulunduğu ortamı KENDİSİ DE çok iyi biliyor.İŞTE bu yüzden TAKIMINA…KENDİSİNE güvenen BİZLERE…BİRŞEYLER vermek, BİRŞEYLER KAZANDIRMAK mecburiyetinde…GÜVENİMİZİN boşa gitmediğini GÖSTERMEK zorunda…
Artık TOPARLANMASI ve KENDİNE Gelmesi lazım…
AHMET KILIÇAL…Bu sezon BEN bu SPORCUMU HER NE HİKMETSE bir TÜRLÜ çözemedim…
Geçen SEZON bize geldiğinde KENDİSİNDEN çok şeyler bekliyordum..
Gün geçtikce daha da güzel olur diye beklerken; Mükemmel TOP TEKNİĞİ ve FİZİĞİNE sahip olan BU SPORCUM…BUGÜNE KADAR HEP YÂDELLERDE oynadı…
BENİ DE son derece HAYAL KIRIKLIĞINA uğrattı…
Allah bir TOPÇUDA olması GEREKEN meziyeti KENDİSİNE vermiş…DEĞERLENDİR BE KARDEŞİM…DEĞERLENDİR artık…
Biliyorum…SEN bu AHMET KILIÇAL değilsin…
Toparlan artık.At kafanda ne kadar yersiz ve anlamsız düşünceler varsa…
SPORDA BELİRLİ bir yere , belirli bir MEVKİYE gelmek istiyorsan bunu yapmak ZORUNDASIN…
İRADENİ ve GÜCÜNÜ TOPLA ARTIK…
ÇÜNKÜ SEN BU kadar GÜÇSÜZ ve İRADESİZ olamazsın…
BİR HOCAN olarak bu durumdan KURTULUP; bu işi başaracağından HİÇ Mİ HİÇ KUŞKUM YOK…
SANA İNANIYOR ve SON DERECE DE GÜVENİYORUM…
AMA ÇOK DÜZENSİZ ve SORUMSUZSUN…
BU KAFA ile KESİNLİKLE hiçbir yere VARAMAZSIN…
Bunu BÖYLE bilesin…DEĞİŞTİR BU KAFANI..BU KAFA yapını…
Zamanı GELDİ de geçiyor bile…YOKSA sonunda EYVAH para etmez…Haydi göreyim SENİ…
İLERİ DE ÇOK DAHA maçlarımız var…SENİN İÇİN İNAN bana son derece önemli bir fırsat…
Haydi HAYIRLISI…6. EKİM.97

-OLACAK ÇOCUKLAR OLACAK-

Söylediklerimizi, sahada sizlerden istediklerimizi yaptığınız müddetce…BU İŞ OLACAK ÇOCUKLAR…
Böylece istenilen seviyeye ER DE OLSA….GEÇ DE OLSA…Geleceksiniz…Bundan sonderece CEMİL HOCAM’DA…BEN DE EMİNİZ…
SİZLER; BU İŞİ başaracağınızı SAMSUN’da oynadığınız IRMAKSANAYİSPOR maçında GÖSTERDİNİZ…
HÂLÂ DAHA var olan eksikliklerinizi de ortadan kaldırdığınız ve birbirinizle KENETLENDİĞİNİZ müddetce BU İŞİN ÜSTESİNDEN geleceksiniz..
İŞTE YOLSPOR MAÇI SİZLER İÇİN bir fırsat…
GÖREYİM SİZLERİ ÇOCUKLAR…13 Ekim 97
PES ETMEK YOK…

EVET ÇOCUKLAR…Alınan sonuçlar, kaybedilen puanlar ne olursa olsun…PES ETMEK YOK…
GÖREVDEN, SORUMLULUKTAN kaçmak yok…
Her ne pahasına olursa olsun bulunduğumuz bu KRİTİK duruma BIYIK altından gülenlere ZEVK yaptırmak yok…Sizlere inanan İKİ İNANÇLI insanı bu mücadelede yalnız bırakmak yok…Öyle zannediyorum ki, artık bazı şeylere dur demenin zamanı geldi SANIRIM…
Artık kendinize gelin…GÖRECEKSİNİZ SİZLERDE bu ortamdan başarı ile kurtulacaksınız..Çünkü BEN SİZLERLE ÇOK ZORU başardım.KALDI Kİ ŞİMDİ BİZLERLE beraber SİZLERE İNANAN…SİZLERE DAİMA BENİM gibi GÜVENEN BİR CEMİL HOCAMIZ var…
Bu savaşa, bu mücadeleye BERABER girdik…Bu SAVAŞTAN, bu MÜCADELEDEN galip gelmeden kaçmak yok…PES ETMEK YOK…BİZLERE yersiz SİTEMLERDE, HAK etmediğimiz ithamlarda bulunanlara kesinlikle ZEVK yaptırmak YOK…
HAYDİ GÖREYİM ÇOCUKLAR SİZİ…TOPARLAYIN artık kendinizi..
KENDİNİZLE kenetlenin artık…GİYDİĞİNİZ FORMANIN…TEMSİL ettiğiniz camiânın SORUMLULUĞUNU ARTIK İLİK İLİK DAMARLARINIZDA, KANINIZDA….RUHUNUZDA BULUN ve ONA göre taşıyın…
HERŞEY bitmiş değil..Önümüzde çok zaman…Çok maçlar var…İŞTE BU hafta kendi sahamızda oynayacağımız GAZİ BEL.MAÇI…
NEDEN DÜŞÜNDÜKLERİMİZİ gerçekleştirmenin başlangıç noktası olmasın…
EVET ÇOCUKLAR…SORUYORUM SİZLERE…NEDEN OLMASIN?..NEDEN?…16 EKİM 97

TEBRİKLER ÇOCUKLAR-

Evet ÇOCUKLAR…Kendi sahamızda Samsun Bld. İle yaptığımız maçta aldığımız GALİBİYET İNANMANIN…İnancın ZAFERİDİR…
GALİBİYETE şartlanmak…Başarıya ulaşmak…İnanmaktan…İnançtan geçer…
İŞTE SİZLER inandınız…VE MAÇI FARKLI KAZANDINIZ…
TEBRİKLER ÇOCUKLAR…
UMARIM bu inancınız, bu başarınız, Bu hafta Samsun’da oynayacağımız GAZİ BLD. Maçında da devam eder…
ÇÜNKÜ SİZLER…BAŞARIYA ve GALİBİYETE lâyıksınız…
BAŞARI DAİMA inananların, inançlı olanların OLSUN…
SİZLERİN OLSUN…20 EKİM 97
– GENEL DEĞERLENDİRME-
OYNADIĞIMIZ MAÇLARIN ŞÖYLE GENEL BİR DEĞERLENİRİLMESİNİ YAPACAK OLURSAK;
AMATÖR ve GENÇLERDE oynadığımız şu ana kadar 0n(10) maçta; GENÇLERDE TOPLAM onüç(13) GOLÜ KALEMİZDE görmemizin yanı sıra, RAKİP FİLELERİ on(14) kez havalandırabildik.
GENÇLERDE OYNADIĞIMIZ BEŞ(5) maçta…
İKİ GALİBİYET;
BİR BERABERLİK
İKİ MAĞLUBİYET
BEŞ(5) MAÇTA TPLM PUANIMIZ YEDİ(7)
BÜYÜKLERDE ALDIĞIMIZ SONUÇLAR BİZ TEKNİK ADAMLARI SON DERECE ÜZÜYOR:
ŞU ANA KADAR ALDIĞIMIZ NETİCELER;(5) BEŞ MAÇTA…
KALEMİZDE onbeş(15) GOL gördük.Buna karşın rakip kalelere ALTI(6) GOL ATABİLDİK…SADECE ALTI(6) GOL…
BÜYÜKLERDE OYNAĞIMIZ BEŞ(5) maçta GALİBİYET yüzü göremedik.
BİR BERABERLİK,
DÖRT MAĞLUBİYET;
PUANIMIZ (1)BİR..
Umarım bundan böyle kalan Gençler ve Amatörde TOPLAM ALTI(6) maçta; daha az hâtâ yaparız…
Buna bağlantılı olarak ta daha fazla puan toplarız…
BU HAFTA GENÇLERDE SAMSUN’DA YENİDOĞAN’LA oynayacağımız maçta GALİP gelerek şampiyonluk yolunda HEDEFİMİZE devam etmiş oluruz…
ÇÜNKÜ BENİM sporcularım bunu başaracak güçte…
Onlara İNANCIM ve güvencim SONSUZ…
HAYDİ ÇOCUKLAR göreyim sizleri…Bizleri utandırmayınız…22 EKİM 97
-OYUNA GÖRE-

Takımımızın oynadığı oyuna göre; bu maçta GALİBİYETLE ayrılmamız gerekirdi…
Maç boyunca girdiğimiz NET GOL pozisyonlarını bir değerlendirebilse idik…GERÇEKTEN doğruyu söylemek gerekirse YENİDOĞAN karşısında farkı ve üç(3) PUANI kaçıran biz olduk..
Hava şartlarının elverişsiz, saha ve zeminin SON DERECE bozuk olmasına rağmen…
TEKNİK HEYET olarak…Takımın oynadığı güzel oyundan MEMNUNUZ…
FUTBOLCULARIMIZI gönülden kutlarız…
Dileğimiz her zaman olduğu gibi, bu güzel oyunlarını PERŞEMBE günü KENDİ sahamızda oynayacağımız EĞİTİMSPOR karşısında da oynamaları…
BAŞARI ve GALİBİYET sizlerin olsun ÇOCUKLAR…
BOL ŞANSLAR…27 EKİM 97

-GENÇLERDE ADIM ADIM-

Selanik maçını da üç(3) PUAN alarak kapatan GENÇLER…PUANINI ONBİRE(11) çıkartarak hedefine ADIM ADIM YAKLAŞIYOR…
IRMAK-SANAYİ ve ANADOLU’NUN peşinden (3.)üçüncü sırayı alan GENÇLER…Artık bu işe kesinlikle şartlanmışa benziyor..
GENÇLER zaten sezon başında kendi sahasında oynadığı ve kaybettiği iki(2) MAÇI alsaydı şuanda LİDER durumdaydı…
Yine de GENÇLERDE her şey bitmiş değil…
Önümüzde İLK yarının son iki maçı var. Samsun’da bu hafta ZEYTİNLİK’LE son haftada KENDİ SAHAMIZDA LADİK’LE…
Bu son iki maç bizim ve GENÇLER için son derece ÖNEMLİ…
Bu iki MAÇTA ALTI(6) PUAN almak zorundayız…
Böylece İKİNCİ devre(17) onyedi puanla başlamak istiyoruz…
Rakiplerimizin durumu ne olursa olsun…Biz bu iki maçı ve aynı zamanda ALTI puanı almak; devreyi(17)ONYEDİ puanla kapatmak istiyoruz..
Haydi GENÇLER göreyim sizleri…Bu hafta ZEYTİNLİKSPOR’LA SAMSUN’da oynayacağımız maçı alın…İnanıyorum KENDİ sahamızda oynayacağımız LADİKSPOR maçını da alırsınız…
Sizler bu güce sahipsiniz…
Önemli olan bu inanca da sahip olmanız…
Haydi HEDEFLENEN yere ulaşmak için…Biraz daha GAYRET…
Biraz daha İNANÇ…
Göreceksiniz….O zaman her şey kendiliğinden gelecektir…
Bu işi başaracağınıza gönülden inanıyoruz…
BÜTÜN İŞ…BÜTÜN HÜNER SİZLERİN elinde…
Göreyim sizi…GÖSTERİN artık HÜNERİNİZİ….Şansınız açık olsun…2 EKİM 97
-BİLİNMESİ GEREKEN BİRŞEY VAR-

Evet çocuklar…Bilmeniz ve bilinmesi gereken bir şey var…
Bu acı ama doğru gerçeği oynadığınız ZEYTİNLİK maçında gördünüz…
Bazı şeyleri birkez daha gözlerinizle görüp, şahit oldunuz…
Eğer biz GENÇLER LİGİNDE ipi göğüslemek ve şampiyon olmak; yakaladığımız bu fırsatı değerlendirmek istiyorsak…
Şu önemli iki noktaya dikkat etmeniz şart…
1- Kesinlikle hakemlere itiraz yok. Onlarla hizipleştiğin ve sürtüştüğün zaman kırmızı veya sarı kart görüyor musun?…
Görüyorsan o hâlde çeneni tutacaksın…Kazanmayı ve gol atmayı düşüneceksin..Bunun başka bir alternatifi yok.
2- Rakiple dalaşmayacaksın…Bunu kafana kesinlikle koyacaksın…
Aksi hâlde Hakemler karşısında düştüğün pozisyona düşersin.
Akabinde takımını sahada yalnız bırakırsın…Arkadaşlarına ve takımına zarar verirsin…
O hâlde istenilen hedefe ulaşmak ve sonuçta o ipi göğüslemek istiyorsanız, bir noktada KENETLENMEK mecburiyetindesiniz…
O da KAZANMAK…KAZANMAK…
Sahada hem rakiplerinizi, hem de HAKEMLERİ yenmelisiniz…
Ancak o zaman belirlediğiniz hedefe ulaşabilirsiniz…
Bunun en güzel örneğini ZEYTİNLİK maçında gördünüz…
Bundan böyle çok ama çok dikkatli olmalısınız…
Çünkü şu anki sıralamanızdan ve başarınızdan KESİNLİKLE bazı çevreler rahatsız olacaktır…
Bundan böyle sizleri sahada daha akıllı, daha mantıklı, daha temkinli olmaya DAVET ediyorum..
Haydi HAYIRLISI…10 KASIM 97

-NİHAYET-

Amatör TAKIM NİHAYET oynadığı altı(6) maçta ilk GALİBİYETİNİ aldı…
ŞEKERSPOR maçı hariç…
Böylelikle puanını YEDİYE(7) çıkardı…Eğer ertelenen Eğitimspor maçını da alırsa…Hedeflenen PUANA ulaşmış olacaktır…
Anadolu karşısında hele ikinci yarıda oynanan oyundan sonderece memnunuz.
Bu C.TESİ kendi sahamızda oynayacağımız GENÇLERDE LADİK maçına gelince…Gerçekten bizim için zor bir hafta…
Genç SERKAN’ın cezalı oluşu, Murat’ın ayak bileğinin burkuluşu…SON LADİKSPOR maçında BİZLERİ ENDİŞEYE sevketmiştir.
Yine de bu son maçımızı alarak İLK YARIYI GENÇLERDE ONYEDİ(17) PUANLA kapatmak istiyoruz…
Gençlerimizde bunu başaracak güçte…Ne diyelim…ŞANS bizimle olsun…14.KASIM 97

-BİR HAKEMİN YAPTIĞINA BAKIN-

Maçın seyrinde bir takımın % yüz PENALTISINI ve uzaktan yakından ofsayt ile alakası olmayan bariz atılan GOLÜNÜ vermiyorsun…
Bir de üstüne üstlük oyun içerisinde takım kaptanına tehdit edici sözler söylüyorsun…
Kural gereği düdük çalındıktan sonra topa vuran futbolcuya kart göstermen gerekirken…Önünde cereyan eden harekete seyirci kalıyorsun…
Gerek olmadığı yerde topa düdük çaldıktan sonra vurdun gerekçesiyle TAKIM kaptanına sarı kart gösteriyorsun…
Takımın galibiyet GOLÜNÜ attıktan sonra …Kulübeden “Haydi çocuklar Galibiyet SİZLERE yakışır” dediğimde, KAPTANA, “Sizin hocanız da terbiyesiz” diyorsun…
Ey AYDIN GEZGİNCİ , Ey NİHAT ÖZ…Bu cüretkârlığı ve CESARETİ nerden alıyorsunuz? FARAZA bu TAKIM 4-2 galip değil de MAĞLUP olsaydı…Bunun vebalini SEN Mİ SİZLER Mİ çekecekdiniz? Bunun hesabını ve VEBALİNİ nasıl verecektiniz?…
Öyle ha….”Hocanız da, sizler de terbiyesizsiniz..Seni dışarı atacağım..Seni elimden BABAN bile kurtaramaz” diyorsun ve peşinden hemen sarı kartını gösteriyorsun…
Allah vere ki, oyuncumuzu hemen dışarıya aldık..Kimbilir belki sahada tutsaydık…K.KART gösterecektin…
Bir de maç bitiyor, soyunma odasında her şeye rağmen Gözlemcinin yanında SENİ SİZLERİ TEBRİK için yanına gelen BİZLERE HAKARET ediyorsun…
Hani her şey sahada kalır, sahada biterdi..
Ey Aydın ve Nihat Hoca…Adabı ile sizleri uyaran ADABI ile sizlere davranan bizlere hakaret etmeniz…TAKIMIN haklarını GASBETMENİZ çok kolay….
Ya sizlere…Yüzünüze karşı şerefsizler, namussuzlar, orospuçocukları diye hakaret edenlerin karşısında aciz duruma düşmenize….Sessiz ve ÇARESİZ kalmanıza ne demeli…
Onların karşısında niye ASLAN kesilmiyorsunuz? Onları niye HAKEMLER DERNEĞİ’nde dile getirmiyorsunuz?
Yalan ve asılsız sözlerinizle bizleri orada anlatmanız çok kolay…
Sizlere söylenecek söz bulamıyorum…Çünkü o müessesenin içinde çok saygın insanlar…DOSTLARIM var…
Gün gelecek…Sizlerde bir gün…Antrenörlere…Antrenör CAMİÂSINA saygı duymasını öğreneceksiniz…
Antrenörler sizlere…HAKEM camiâsına saygı duyuyorsa…
Sizler de Antrenörlere saygı duymasını bilecek ve öğreneceksiniz…
Kendinizi DEV AYNASINDA görmeyi bırakın artık…
Kendinize gelin LÜTFEN kendinize…
Evet çocuklar SONUÇTA HER GALİBİYETTEN sonra sorumluluğunuzun bir kat daha arttığını umarım FARKINDASINIZ…
Artık bazı şeylerin farkına ZEYTİNLİKSPOR ve LADİKSPOR maçından sonra varmış olmalısınız…
Bu tür olayları bundan böyle daha da sık yaşayacağımıza son derece eminim…
Öyleyse her ne şartlar altında olursa olsun…Ne kadar haksızlıklara uğrarsanız uğrayın…
Sahada susmak…Aklınızı ve ayağınızı çalıştırmak zorundasınız…
Sahada KONUŞAN ayağınız..Düşünceniz kazanmak olsun…
Göreceksiniz işte o zaman başarı kendiliğinden gelecektir…
Kısacası kazanmak…Sonuçta şampiyonluk ipini göğüslemek istiyorsanız…
Şunu bilmeniz ve aklınızdan çıkarmamanızı istiyorum…
O da şu….
Bundan böyle oynayacağımız hangi maç olursa olsun…Maç içinde girdiğimiz ilk pozisyonu GOLLE değerlendirmek zorundasınız…
Girdiğimiz gol pozisyonlarını iyi değerlendirmek, son vuruşu iyi yapmak mecburiyetindesiniz…
Aksi hâlde “Atamayanlara atarlar” pozisyonunu yaşarsınız…Yaşarız…
Onun için bundan sonra kaybedilecek ne puana, ne de maça tahammülümüz var…
Kredi limitimiz doldu artık.Oynayacağımız her MAÇ FİNAL maçı olacaktır…Bu böyle biline…
İlk yarı, HEDEFİMİZ, hedeflediğimiz PUANDA bitti. Gençler de böylece hedeflediğimiz puanda bitmiş oldu. …17 PUAN bizim arzuladığımız bir rakamdı…Öyle de oldu….
Evet, Fatih….Serkan….Hakan….Mustafa…Ahmet Şahin sizlere sesleniyorum…
Bundan böyle girdiğiniz gol pozisyonlarını iyi değerlendirmek zorundasınız…
SEN FATİH…Son LADİK maçında girdiğin YEDİ(7) net gol pozisyonunda ikisini…
SEN HAKAN…NET üç(3) pozisyondan birini…
SERKAN SEN…ÜÇ(3) net pozisyondan birini…
SEN Ahmet ŞAHİN ve Mustafa KESKİN az da olsa girdiğiniz gol pozisyonlarını kesinlikle değerlendirmelisiniz…
SEN KALECİ SEZAİ…İkinci yarı daha güzel olmalısın…Yediğin her hâtâlı gol takımın için son derece kayıptır…
Üzerine düşen görev ve sorumluluğun bilincinde olduğunu biliyorum…
Topla kendini ve TOPARLAN…Yediğimiz 17 golden onbiri(11) kaleci hâtâsından…Bu yabana atılacak bir sayı değil…
Buna karşı rakip kalelere(22) yirmiiki gol atmışız…
İlk yarı gençlerde girdiğimiz (51) elli bir net gol pozisyonundan 22’sini değerlendirmişiz…
Bu durum bizleri son derece düşündürdüğü gibi…SİZLERİ…SİZ SPORCULARIMI DA DÜŞÜNDÜRMELİ…
Artık puan kaybetme KREDİ LİMİTİNİ doldurduk artık…
İkinci yarı daha temkinli daha dikkatli olmak zorundayız…
Eğer GENÇLERDE bu yakaladığımız şansı iyi değerlendirmek istiyorsak…Yine söylüyorum…Herne şartlar altında olursa olsun KAZANMAYA şartlanmalıyız…
Aynı düşünce ve görüşte KİLİTLENMELİYİZ…
Aksi hâlde TÜM çabamız boşa gider…
Rakibimizle aramızdaki altı(6) PUAN…Öyle kapanmayacak bir PUAN değil…
Önemli olan bundan böyle biz PUAN kaybetmeyelim…
İster içerde….İster dışarıda olsun…
Bu kesinlikle böyle biline…Yoksa hayalperest olmanın gereği yok..
Sizlere inancım sonsuz…İKİNCİ YARIDA da başarılı olacağınızı biliyor…Hepinize bol şanslar diliyorum…14 KASIM 97

-OLMADI-

Ne yazık ki Amatör Büyüklerde dediğimiz ve hedeflediğimiz olmadı…
İlk yarı için düşündüğümüz on(10) PUANI tamamlayamadık…
Yedi(7) puanda kaldık…İLK Yarıyı da bu PUANDA bitirmiş olduk..
Son ERTELENEN EĞİTİM maçına çıkmadan SPORCULARIMI uyarmıştım…
“Bakın ÇOCUKLAR…Bundan böyle çok temkinli olmalıyız.”
“Girdiğimiz İLK POZİSYONLARI ÇOK İYİ değerlendirmeliyiz….Yoksa atamayanlara atarlar pozisyonu yaşarız…” demiştim…
Dediklerim aynen oldu ve sahadan4-1 yenik ayrılan taraf biz olduk…
ŞUNA bir kez daha inandım…BİZİM Çocukların da bilmesi….öğrenmesi gereken çok şey var…
Bu maçın sonrası, bu gerçeği daha net gördüm…
Her şeyden önce benim SPORCULARIM şunu çok iyi bilmeliler….Ve kafalarına çok iyi yerleştirmeliler…
Sırtına giydiği formanın bir bez, bir PAÇAVRA parçası olmadığını;
Koskoca bir camiâ’yı, TERME’yi temsil ettiğini bilmeli…Bunun da sorumluluğunu taşıyarak farkında olmalı.
Yoksa en büyük yanılgıya düşmüş olurlar…Sonuçta da kaybeden kendileri olur…
Ve canım sağ olduğu…Ben de bu görevde olduğum müddetçe KİMSEYE bu camiâ da ZEVK yaptırmam…
Kendini Kulübün ve CAMİÂ’NIN üstünde görenleri kesinlikle affetmem…Ne pahasına olsun bu camiâda barındırmam…
Ben geleceğin TERMESPOR’unu temsil edecek gençlerini böyle sorumsuzluk içersinde görmek İSTEMİYORUM…
İnşallah bazı şeylerin farkında olurlar…Böylece kendilerine gelmiş olurlar…
-ZOR GÖREV-
Evet CEMİL HOCAMIN Alt Yapı Teknik Sorumluğundan PROFESYONEL TAKIMA TEKNİK DİREKTÖR olarak göreve getirilmesi…Şu andaki görevimin sorumluluğunu bir kat daha arttırmış oldu…
Gerçekten benim için ZOR BİR GÖREV…
Ama çok rahatım…ÇÜNKÜ böyle bir görevin ne derece zor, ne derecede SORUMLULUK taşıdığını bilen insanım…
DOBİ HASAN’ın istifası ile GÖREVE getirilen CEMİL HOCAM’ın ORADA olması…BENİM çalışma azmimi ve HIRSIMI bir kat daha arttırmış oldu…
ÇÜNKÜ CEMİL HOCAMLA Benim…Yani İKİMİZİN bir ANDI vardı…O DA ŞUYDU…Beraber çalıştığımız günlerde…
“Eğer bu Alt Yapı’dan TERMESPOR’a sezon sonunda en az 3-4 sporcu gönderemezsek;
Cemil CENGİZ asli görevi olan İlçe Spor Müdürlüğü’ndeki – Malik GÜLTEKİN de Atatürk İlköğretim Okulundaki Beden Eğitimi Öğretmenliği GÖREVİNE dönecektir…”
İşte bu düşüncedeki bu İNSAN ŞU AN PROFESYONEL KADRONUN başında…
Ben de BURADAYIM…İŞTE Köprünün iki bacağı…
Biri ORADAN…Biri BURADA…SİZLER AKLINIZI İYİ KULLANIN…SPORCU olarak bir yerlere gelmek istiyorsanız KÖPRÜNÜN bu İKİ BACAĞINI İYİ KULLANIN-İYİ DEĞERLENDİRİN…
İŞTE size karşıdan karşıya geçmek için iyi bir fırsat…
SİZLERE SESLENİYORUM EY ÇOCUKLAR…EY SPORCULARIM…Gelin bu fırsatı çok iyi değerlendirin…Artık kendinize gelin..
Bakın bu SİZLER İÇİN çok iyi bir fırsat…
Günahıyla …Sevabıyla ilk yarı bitti…
İkinci yarı Kasım Ayının 26’ında başlıyor…
KADIKÖY maçı ile START veriyor…
Bilhassa SİZ GENÇLER…LİGDEKİ yeriniz ve konumuz belli…
Bu konumuzun ve bulunduğunuz yerinizin değerini ve kıymetini bilin…
SİZLERDEN fazla bir şey istemiyorum…
SADECE …biraz daha azim…biraz daha inanç…Biraz daha hırs…Biraz daha sorumluluk istiyorum…
İnanın göreceksiniz sonuç çorap söküğü gibi ardı ardına çözümlenecektir.
Sonuçta da kazanan taraf sizler olacaksınz…
Aksi vuku bulunduğunda kaybeden taraf siz olursunuz…
İKİNCİ yarı başlıyor…İşte kenetlenmenin tam zamanı…
Her zaman sizlerin yanında…SİZLERLE beraberim…
Bu vesile ile İKİNCİ yarıda HEPİNİZE yürekten başarılar diliyorum…20 Kasım 97

-ANLAMAK ÇOK ZOR-

Gerçekten bizim bu gençleri anlamak çok zor…
Neyi düşünürler…Ne yapmak isterler kendilerini bir türlü çözemedim…
İlk yarıda bazı prensiplerimizi düşünüpte yapmak istediklerimi bir rayına oturttuğumuzu düşünürken…Anlatmak ve yapmak istediklerimizi kendilerine söylerken bizleri hiç mi hiç dinlemediklerine inanmaya başladım…
Bu inancım..İKİNCİ yarıda aldığımız üç(3) yenilgiden sonra daha da netleşti…
Üst üste (3)üç yenilgi…Hem de pisi pisine…
Sorumsuzca bir oyun…Sorumsuzca bir yenilgi…
Yapmak istedikleri nedir? Neyin hesabını yapıyorlar…Çözemedim..
Anladığım ve gördüğüm tek şey var…O da…Sporcularımın akıl almaz derecede SORUMSUZ ve duyarsız oldukları…
Bulundukları camiânın…üzerlerine giydikleri formanın sorumluluğunu taşımadıklarını,bilmediklerini gördüm..
Defalarca atlatmamıza ve bir bir kendilerine söylememize rağmen kulak ardı ettiklerini gördüm…
Ama ne pahasına olursa olsun…Ya bu söylediğimiz sorumlulukları kabullenip üstlenecekler…
Ya da bu camiâda böyle düşündükleri müddetçe barınamayacaklarını bilecekler…
Ben bunu böyle biliyor..Bunu böyle söylüyor…Böyle düşünüyorum…
Kazanmak için…Hangi alanda olursa olsun…İNANMAK şart….
Amaçsız…İnançsız…Ruhsuz…Ve SORUMSUZ insanın varacağı sonuç…..HÜSRANDIR…
İşte bütün bunları kısaca özetlemek ve sporcularıma anlatmak için…
Alt Yapı Sorumlum Salih DEMİRŞAHİN’i de çağırarak bir toplantı yapmayı uygun buldum…
Geleceğin Termespor’unu oluşturmak kolay değil…
Hele hele Termespor’un formasını üzerine giymek o kadar kolay değil.
Ben şunda kesinlikle ısrarlı ve kararlıyım…
Bu FORMAYI HAK eden SORUMLULUĞUNU bilen ve EFENDİLİĞİNİ MUHAFAZA eden giyecektir…
Kulübün menfaatlerinin üstünde hiçbir ferdin menfaati üstün olamaz…
Bunda son derece KARARLI ve İNANÇLIYIM…(Tarihsiz)

-İNANCIN ZAFERİ-

Evet ÇOCUKLAR…İşte inanmanın ve inancın ürünü…KENDİNİ nasıl da gösterdi.
Anadoluspor karşısında oynadığınız oyun…Sadece ve sadece inancın ve inanmanın meyvesidir.
Aldığınız farklı galibiyette şüphesiz bu ürünün meyvesidir.
Umarım son günlerde olup bitenlerden yeterince ders almışsınızdır.
Şunu da hiçbir zaman unutmayın…Anadoluspor karşısında aldığınız 7-0’lık galibiyet sizleri kesinlikle şımartmasın…
İnanın buna..Düşünceniz ve gidişatınız böyle devam ettiği müddetce kazanan siz olacaksınız.
Bundan kesinlikle emin olun.İşte Anadoluspor karşısında sergilediğiniz oyuna…Samsun’da oynayacağımız KADİFEKALE karşısında da sergilersiniz…Kazanan yine siz olursunuz…
Kendi sahamızda oynadığımız ilk maçı unutmayınız…
4-2’nin bir hesabı olmalı…Meziyetlerinizi sahaya yansıttığınız zaman Kadifekale’nin sizlerden üstün bir takım olmadığını göreceksiniz…
Sonuçta inanıyorum ki sizler güleceksiniz…
Haydi bakalım…Göreyim sizi..Yarıştan kopmamak için…Yeni verin şu Kadifekale’yi kendi sahasında…
Sizi kendi sahasında yendiği gibi…
Taviz yok…Şımarıklık yok…Gevşeme yok…Sorumsuzca hareket etmek yok…
Velhasıl bundan böyle GENÇLERDE yenilgiye tahammül yok..
Umarım bundan böyle…Bozulmadan devam edersiniz…8.ARALIK.97

-İŞTE DERBY MAÇI-

Son haftalarda GENÇ Takımın üst üste aldığı galibiyetlerden sonra bu hafta kendi sahasında GRUP LİDERİ IRMAKSANAYİ’Yİ KONUK ediyor…
Tam bir DERBY MAÇI…Sporcularımın bu maçı kazanmak için TAMAMEN bu MAÇA KİLİTLENDİKLERİNE EMİNİM..
Sporcularımın olduğu kadar bir TEKNİK ADAM olarak benim için de son derece önem taşıyor…
Her zaman olduğu gibi sporcularıma güveniyorum…
Sporcularım bu maçı kazanmaları hâlinde SPOR KAMUOYU ve YÖNETİCİLERİMİN KARŞISINDA çok şey kazanacaklardır.
EMİNİM onlarda bunun farkında..DİLERİM bu İSTEKLERİ, düşünceleri doğrultusunda kabul olunur…
HAYDİ ÇOCUKLAR SİZE GALİBİYET YAKIŞIR…GÖREYİM SİZİ…
ALLAH YARDIMCINIZ OLSUN…(tarihsiz)

-GÖRÜLMÜŞ ŞEY DEĞİL-

Otuz(30) yıl sporun içinden gelen birisi olarak böyle bir şey ne gördüm…Ne duydum…Ne de yaşadım…
Yıllardır hep böyledir.Eğer maçın hakemi karşı takım için düdük çalacaksa, sahada sana zor anlar yaşatacaksa kılıfı hazırdır…
Maçı uzatır…”Duraklamaları oynattım kardeşim” der..İşin içinden tereyağından kıl çekercesine…Yağ gibi suyun üstüne çıkar…Çeker gider..
Ama dün SELANİK maçındaki şey çok değişikti…
Maçın ikinci yarısı başladı..KRONOMETREME bastım…Maç 2-2’de devam ediyordu…
Mustafa KESKİN’in kırmızı kart görmesi ile sahada 10 kişi kaldık..
İlerleyen dakikalarda her iki takımda karşılıklı ataklar geliştiriyordu..
Birden Orta Hakem KEMAL ASLAN düdük çaldı…
Maçı bitirdiğinin işaretini yaptı ve maçı bitirdi…Hızla soyunma odasına doğru yöneldi…
KRONOMETREME baktım.İkinci yarının 27.dakikası içindeyiz..
Şaşırdım kaldım…Bir takımdan puan almak istiyorsan , bir takıma zor anlar yaşatmak ve o takımı yendirmek istiyorsan…Ya maçı uzatırsın…Ya da kırmızı kartla, penaltılarla o takımı çökertirsin…
Böyle pozisyonları yıllarca yaşadık, gördük, izledik…
Ama böylesini hiç görmemiştim..Hiç yaşamamıştım…
Orta Hakem KEMAL ASLAN’ın sayesinde bir şeyi daha öğrenmiş olduk..
O da…Bir takımdan puan almak için…Maçı uzatmakla, kırmızı kart göstermekle olmuyormuş…
Hem de 18 dk.erken…
Yanlış duymadınız…Tam 18 dk. erken..Küme düşen takımları kurtarmanın bir yolu da bu olsa gerek…
Ee…Ne diyelim…Selanikspor’un ve Selanikli YÖNETİCİLERİN gözü AYDIN olsun…
Onlara kümede kalışları HAYIRLI olsun.
Ömrümüz oldukca…Spor tarihinde buna benzer daha çok değişik şeyler göreceğimiz bir gerçek…
Sen SAĞOLASIN SAYIN Kemal ASLAN HOCAM…Sayenizde bir takımdan MAÇI erken bitirerek, PUAN almanın bir DİĞER YOLUNU öğrenmiş olduk…
TEŞEKKÜRLER…TEŞEKKÜRLER…11.OCAK. 98

NOT.: Topraksu-Esentepe maçında çıkan olaylardan dolayı; Anadolu-Terme maçımız ikinci yarısı oynanacakken ertelendi.
Maç başka bir tarihe kaldı.22.01.98
NOT.: TOPRAKSU-ESENTEPE maçında çıkan olaylardan dolayı-HAKEMLER olayı PROTESTO ettiklerinden ..- Bu hafta oynanacak maçlarda görev almayacaklarını belirttiklerinden;
OYNAYACAĞIMIZ LADİKSPOR maçı 13 Şubat’a ertelenmiştir..
Maç 3 Nolu sahada oynanacaktır.25.01.98

Rahmetli Malik GÜLTEKİN ağbimin “Beden Eğitim Öğretmeni ve Termespor Alt Yapı Antrenörü” olarak18 Eylül1996-25 Ocak 1998 yılları arasında tuttuğu “günlüğü”nü ‘dizgi’ye aktardım…
Sarıyer, 06.Nisan.2014
İsmet GÜLTEKİN
Kardeşi

 

AŞKIN KİTABI YAZDIM:AŞK PINARI-Âşık İSMETÎ(İsmet TOSUN)-Yayına Hazırlayan: İsmet GÜLTEKİN-www.millimefkure.com’un Kültür Hizmeti-2014   Leave a comment

 

A Ş K I N

K İ T A B I N I

Y A Z D I M :

A Ş K P I N A R I

ve Kahramanlarımıza Methiye

Âşık İSMETÎ(İsmet TOSUN)

Yayına Hazırlayan:

İsmet GÜLTEKİN

http://www.millimefkure.com’un Kültür Hizmeti-2014-

 

 

 

 

 

 

 

SÖZBAŞI:

Siz hiç hayatınızda,”Şurada bir arkadaşım vardı. Gidip ziyaret edeyim”, diye düşünüp de, düşündüğünüzü uyguladığınızda, ziyaret etmek istediğiniz arkadaşınızın vefat ettiğini öğrendiğinizde, kendinizi nasıl hissederdiniz?
İşte ben de kendimi öyle tuhaf duygular içinde buldum..
Rahmetli İsmet TOSUN, nam-ı diğer Âşık İsmetî Şubat 2014’de hakk’a vasıl olmuş bir ‘güzel adam..’ Rabbü’l âleminin de inayeti ile neredeyse beş yıla yakın Terme’de neşrettiğim “Terme Birlik MEFKÛRE-Birlik Olmadan, Dirlik Olmaz” isimli yerel-mahallî gazetemin de köşeyazarı idi. Her defasında yeni yazılarımı almaya Sakarlı Beldesine gittiğimde, tatlı, hoş, doyurucu ve mânâ yüklü sohbetler yapardık.Çayımızı da bu ara içerdik.
Rahmetli İsmet TOSUN, nam-ı diğer Âşık İsmetî, sahiden de “âşık” idi ve Hacı Bektaşi Velî Hazretlerinden mânen de ‘iksir’ini içmişti. O şaşkınlık içinde, Sakarlı Beldesindeki Bakkalında oğlu Hami ile vefatı hakkında bilgiler alırken; bir yandan da artık kapalı olan bakkal içindeki masa üzerindeki kendisine ait “defterlere” de gözüm ilişiyordu. Bir nasip sonrası ve oğlu Hami’nin de bana olan itimadı ile kendisinin hazırladığı “En Güzel Türk Türküleri” isimli tükenmez kalemle yazılmış çizgili defteri ile yine sahiden de “Aşkın Kitabını Yazdım-Aşk Pınarı” ismi verilmeye lâyık ikinci defterini, hem internet imkânları ile hem de biiznillah kağıda basılı bir şekilde kitaplaştırabilmek gayesi ile aldım..
Rahmetli adaşım, Âşık İsmetî, çok “orijinal” bir ‘güzel adam’dı da.. “Terme Birlik MEFKÛRE’ye verdiği yazıların hemen hemen tamamı “bir sigara kağına eklenmiş kağıtlara” yazılı idi. Düşünebiliyor musunuz, “sigara kağıtları birleştirilerek” yazılarını bu kağıtlara tükenmez mavi kalem ile yazıyordu..
Uzak diyarlardan zaman zaman benim de memleketim olan Terme’mize geldiğimde, oğlu Rami’ye babasının durumunu sorar, selam iletirdim. Fakat çok uzun süre niyet ettiğim halde bizzat daha ziyaret edip de görüşemedim. 2001 içinde yerel-mahallî gazetemin malum sebeplerden yayınını sonlandırması ve benim de diyar-ı gurbete çıkışım, bizzat görüşmelerimizi engellemişti. Hatırlıyorum da, eve telefon açıp, eşim ile dertleştiklerini ve eşime moral verici sözler söylediğini de hatırlıyorum.
Rahmetli Âşık İsmetî, her ne kadar Gümüşhane’ye bağlı Yağmurdere nahiyesinde doğmuş olsa bile yıllardır Sakarlı beldesinde ikamet etmekte idi ve artık “yeni ili Samsun” olan bir ‘Termeli’ de olmuştu..Ahmet SEZGİN’in “Termeli Yazarlar ve Şairler Ansiklopesi”nde de yer almıştı..
Terme’miz henüz türküsü olmayan bir ilçemiz..Rahmetli Âşık İsmetî “Terme Türküleri” diyebileceğimiz hususlarda da katkı yapmaya çalışmış bir “güzel adam”dı. Kaldı ki bazı yazdığı şiirleri de bestelenmişti..
“TGRT Fm” radyosu ile irtibatlara geçerdi. Samsun’daki yerel televizyon kanallarına da çıkmıştı. Dışa, dış dünyaya da açık bir insandı. Maateessüf son yıllarında Terme’mizdeki neredeyse ‘tröstleşen’, neredeyse ‘tekelleşen’ fikir-düşünce hayatında yeteri kadar yer alamadı.Unutuldu…
Dizgi çalışmalarımın ardından iki çalışmasını da önce internet ortamında “PDF” hâline getirdim. Neredeyse inşallah kağıtlara basılı hâle ramak kaldı. “En Güzel Türk Türküleri” ile “Aşkın Kitabını Yazdım:Aşk Pınarı” İlki ‘türkü derlemeleri’, ikincisi ise kendisinin yazdığı şiirler..
İşte “Aşkın Kitabını Yazdım ve Kahramanlara Methiye” eseri, çok sade bir çizgili deftere yazılmış şiirlerinden meydana gelmekte. Dizgisini bitirip de “PDF”ye ve inşallah kağıtlara basılı hâle hazır getirirken, üç bölüme ayırdım: Birinci bölüm, “Âşık İsmetî Der:”; ikinci bölüm, “Aşkın Kitabını Yazdım:Aşk Pınarı” ve üçüncü bölüm ise “Kahramanlarımıza Methiye”den meydana gelmekte…
Rabb’ül âlemin Âşık İsmetî gibi ‘güzel adamları’ nesillerimize unutturmasın.(Âmin)
Sarıyer, 13.Mayıs.2014
İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com
http://www.millimefkure.com
Terme Birlik MEFKÛRE, Millî Mefkûre ve Mefkûre Adamları isimli ‘blog’larım..
Facebook/İgltkn

 

 

 

 

 

 

 

 

Â Ş I K İ S M E T Î

D E R:

Âşık İsmetî der Türk Devleti’ne saygı duyunuz
Hakk ve hakikate uygun olsun huyunuz
Şahsım ve şiirlerimden yargıya varmak için
Lütfen şiir kitabımı tam okuyunuz.
*
Bir güzelin sevdasına düşmeden
Aşkın ateşinde yanıp pişmeden
Pîr elinden dolu bâde içmeden
Kimse aşka gelip şiir yazamaz.
*
Önce kimliğimde sıra
Sevda açtı serde yara
Eski ilim Gümüşhane
Doğum yerim Yağmurdere
Yeni İl’im Samsun oldu
Kader atdı Termelere
Türkiye cennet vatandır
Âşık İsmetî’ye göre
Kitabımı yazanın okuyanın,
Allah muradını vere.(Âmin)
* Sevgi sözlerimin başı
Bağrımda sabır taşı
Yenilendi eski dertler
Yanıyor hicran ateşi

Pınar oldum göze oldum
Aşkı hasret ile doldum
Nurperi ateş atdı
Tutuşdum füze oldum.
* Başıma gelenlere şaşdıkca şaşıyorum
Nurperinin aşkınla coşdukca coşuyorum
Nurperi sevdası dağlardan ağır
Bunca ağır sevdayı ben nasıl taşıyorum
Allahıma şükürler ben hâlâ yaşıyorum.
*
Sevdim Nursunamı telli turnayı
Onda buldum can ilacı kimyayı
Eğer sevgilime zeval gelirse
Ateşe veririm olduğu köyü
Eğer Nurperime ziyan gelirse
Ben ölürüm terk ederim dünyayı.
*
EVLÂDIM ALİCAN’A

Gençlik elden uçup giden kuş oldu
Sağlıklı günler hayal düş oldu
Erzurum Yaylası şimdi kış oldu
Kendine bak yünlü giyin Alican.

Güzel evlad sen ömrümün varısın
Gönlüm sarayısın gözüm nurusun
Allah seni nazardan korusun
Göze gelir çubuk boyan Alican.

İsmetî özlemiş seni burada
Ne çare karlı dağlarda
Remzi dayın yakın Yağmurdere’de
Geldi mi yanına dayın Alican.
* DELİ GÖNLÜME TAVSİYEM

Saat dörtten sonra gönül
Gökten yere rahmet yağar
Dünyada sadece dertli sen misin?
Daha nice dertliler var.

Kahırlanma deli gönül
Gün doğmadan neler doğar
Allah’dan ümit kesilmez
Her derdin bir çaresi var..
*
SAYIN DOKTOR BEYLER!

KURTARIN BENİ

Izdıraplı bir dert geldi başıma
Avu kattı ekmeğime aşıma
Elim yetmez oldu şimdi işime
Sayın doktor beyler kurtarın beni.

Belim mani olmasa yürür koşarım
EvelAllah yüce dağlar aşarım
Yaşamak güzel şey belki yaşarım
Sayın doktor beyler kurtarın beni.

Dert belimden vuruyor sol koluma
Ne yaptım ki felek bindi dalıma
Bir âşığım acıyın bu hâlime
Sayın doktor beyler kurtarın beni.

Yorulurum yatarım sarhoş gibi
Sabahinen uyanırım taş gibi
Üç yıl önce uçuyordum kuş gibi
Sayın doktor beyler kurtarın beni.

Doktorluk mesleği ulvî yücedir
Dertlilerin gündüzü de gecedir
Lütfen bana sorun hâlin nicedir?
Sayın doktor beyler kurtarın beni.

Belimin üstüne duramıyorum
Dünyam zindan oldu göremiyorum
Yürekde yaramı saramıyorum
Sayın doktor beyler kurtarın beni.

Günler aylar ızdırapla geçiyor
Tenhalarda gözlerim kan saçıyor
Sırt üstü yatınca belim acıyor
Sayın doktor beyler kurtarın beni.

Bu derdin elinden olmuşum Kerem
Gözlerim yaş dolu ben nasıl görem?
Bu sıkıntı beni edecek verem
Sayın doktor beyler kurtarın beni.

İsmetî’yim kem söz çıkmaz dilimden
Bu dert beni yakalamış belimden
Korkum ızdıraptan korkmam ölümden
Sayın doktor beyler kurtarın beni.
*
YARADAN ALLAH’A
ŞÜKÜRLER OLSUN

Kadir mevlâm bize altı evlâd verdi
Özürsüz kusursuz bize gönderdi
Beş tane büyüttük kemale erdi
Yaradan Allah’a şükürler olsun.

Üç tanesi oğlan, üç tanesi kız
Nar çiçeği gibi hepsi tertemiz
Yaradan Allah’a bağlı özümüz
Yaradan Allah’a şükürler olsun.

Beş tane hayatda bir tane öldü
Evladan ayrılık çok acı geldi
Evlad acısı da bağrımı deldi
Verip de alana şükürler olsun.

Çocuklar çok zeki okudu yazdı
Memur yapmak için torpilim azdı
HAMİ usta oldu gurbeti gezdi
Cenab-ı Allah’a şükürler olsun.

Kızlarım çok temiz çok terbiyeli
her birisi değer yedi düvele
Şirin şirn söyler RAMİ’nin dili
Cenab-ı Allah’a şükürler olsun.

ALİCAN da üniversite bitirdi
Memur oldu makamına oturdu
İsmetî duygusun dile getirdi
Yüce mevlâmıza şükürler olsun.

NOT.: ‘Sevda Pınarı Kitabı’m da var.
*
-Tahsili, Yüksekokul’dan terk olan
evlâdım RAMİ’ye tavsiyem-

RAMİ kulak ver bana
Diyeceğim var sana
Bazı yanlış tutumun
Dokunuyor insana.

RAMİ evlen görelim
Düğün-dernek kuralım
Bizim kapı şenlensin
Çift davul çaldıralım
Biz de ölüp gitmeden
Mürüvvetin görelim.

Ben RAMİ’ye evlen derim
Evlen ki biz de görelim
Gidip gelmemek var gelip görmek
Ölmeden görsün gözlerim.

Geçen gün benim zararım
Muradım kalmasın yarım
Belki azalır ahuzarım
Bu yıl seni everelim
ALİCAN’a Allah kerim.

Ismarlama hac kabul olmaz
Git de kendin yüz yüze gör
Sevse bile eller sevmiyor der
Cesaretin topla git de kendin sor.

İsmetî sözlerin seçer
Aşk bâdesinden dolu içer
İnsan fani konar-göçer
Ben bu yerlerden giderim.
*-15.06.1995’de,İzmit’te Kocaeli Üniversitesi’nde okuyan üç tane evlâdımızı görmeye giden ve taht-ı nikahımdaki hanımım İfaket’in İzmit’e gidişi dolayısıyla yazılan yolculuk şiiri-

YOLCULUK

Çocukları çök özledi gidiyor
Yolun açık olsun git güle güle
Özlem-hasret tütün gibi kokuyor
Yolun açık olsun gir güle güle.

Yeni düzen verdim dertli sazıma
Duygulandım yaşlar doldu gözüme
Selâm söyle oğlum ile kızıma
Yolun açık olsun git güle güle.

Yirmi yıldır benim ile çalıştın
Leylâ gibi bu çöllere alıştın
Ben Mecnûnla Leylâ çöllere düşdün
Yolun açık olsun git güle güle.

Merak etme çiçekleri sularız
Evi temiz tutar ve de sileriz
Yüce Allah’dan iyi yolculuklar dileriz
Yolun açık olsun git güle güle.

İnsan gezmeyince gönlü açılmaz
Kış gününde soğuk sular içilmez
İyi insanlara paha biçilmez
Yolun açık olsun git güle güle.

Biricik sevgilim Leylâ’ya eşdir
Gülyüzü güldükçe aydır, güneştir
İnsan sevmeyenin yüreği taştır
Can pâre evladları öp güle güle.

Sen kendine iyi bak bizi kayırma
Kimselerin gizli sırrı duyurma
Kızlarımı erkeklerden ayırma
Hepisini bağrına bas git güle güle.

Yollarımız din-i İslâm yoludur
Naciz kalbim sevgi ile doludur
İnşallah ki çocuklar neşelidir
Sen de neşelerin kat git güle güle.

İsmetî çok sever bahçede narı
Çocuklarla hasreti gider bari
Gönlündeki sıkıntıyı efkârı
İzmit’de denize at git güle güle.

Ülküm’le de İzmit bir güzel görsün
Dilerim ki Allah muradın versin
İsmetî’yi çok kalırsan üzersin
Terme’nin yolunu tut git güle güle.

*
EVİMİ YIKANIN, EVİ YIKILSIN

Evimi yıkanın evi yıkılsın
Gözyaşları yağmur gibi dökülsün
Bu evimin huzurunu bozanın
Dilerim Allah’dan boynu bükülsün.

Evimi yıkanın ocağı batsın
Evi ateş alsın dumanlar tütsün
O zalim başına dertler açılsın
İsmetî der düşsün sellere gitsin.
*
BAKKALIMA ŞU AFİŞİ YAZDIM

Aziz müşteriye saygımız çoktur
Özümüz temizdir kalbimiz paktır
Lütfen veresiye teklif etmeyin
Veresiyeden yana şansım yoktur.

İsmetî söyledi hatıra kalsın
Allah versin herkes nasibin alsın
Bize ne gelirse peşinden gelsin
Peşin yeterlidir gözümüz tokdur.
*
Nurperi kulak bana
Yanıyorum bak dumana
Nurperi beni dinlersen
Müjdelerle geldim sana.

 

Güzellik de zirvedesin
İsmetî gül memen yesin
Sen dünyada bir tanesin
Düşmanlar ne derse desin.
*
Meri keklik gökde döndü
Geldim benim bağa kondu
Sevdalı sevdalı ötdü
İsmetî de sevdalandı
Bu sevdalar ateş oldu
Sinem ateşlere yandı
Çok daha şiir yazardım
Bu defter burada tükendi.
*
ŞAİR DEĞİL
BİR GÜZELE ÂŞIĞIM

Tatlı diller insanlığı ayarlar
Güleç yüzlü insanı makbul sayarlar
Bilmeyenler bana şair diyorlar
Şair değil bir güzele âşığım.

Şiar ilhamını kültürden alır
Âşığın ilhamı Pîr’inden gelir
Bu mahrem bir sırdır bilenler bilir
Şair değil bir güzele âşığım.

Âşığın simgesi türküdür, sazdır
Yüreğinde yanan ateştir, közdür
Sevdiği güzelse bir tane kzıdır
Şâir değil bir güzele âşığım.

Şair sözlerini çok ölçer biçer
Çağdaş şiirleri özenle seçer
Âşık aşka gelir kendinden geçer
Şair değilim bir güzele âşığım.

Anlar bu hâlimden aşk ile yanan
Güzelliği sanki Yusufî Kenan
Sevmek günah değil beni kınaman
Şair değil bir güzele âşığım.

Şair olan sık dokur ince eler
Âşık olan bir kuzu gibi meler
İsmetî’nin bağrını hasret deler
Şair değilim bir güzele hasretim.
*
MUAYENE OLDUĞUM

DOKTORLARA

S E R Z E N İ Ş

Bu cennet vatan benim de yurdum
Gücümün üstünde vergimi verdim
Belki bel fıtığı bu benim derdim
Doktor bey lütfedip belime bakın.

Yürüye yürüye dağlar aşarken
Herkes gibi ben de dertsiz yaşarken
Teyin gibi sıçrayıp koşarken
Şimdiki çok perişan hâlime bakın.

Bu derdin ateşi yanıyor serde
Bilmiyorum nasıl düştüm bu derde
Belden bacaklardan atacak yerde
Dert kola sıçradı koluma bakın.

Gönül ister ata sözün tutalar
Cümle atalar nur içinde yatalar
Derdi çeken bilir demiş atalar
Beni konuşturun dilime bakın.

İsmetî’yim rucû etmem sözümden
Bu efkârı atandım özümden
İki yıldır bu ızdırap yüzünden
Döktüğüm gözyaşı selime bakın.
*
HAYAL PİLAVI

Derya kenarında bir evim olsa
Yanında bir bahçe bir bağım olsa
Yetecek kapkacak yatağım olsa
Günde iki saat kumlara yatsam.

Bir bakkalım olsa güneşe karşı
Kapısına vursa ilk sabah güneşi
Ticaretle versem yaşam savaşı
Yolculara zeytin-ekmek su satsam.

Dertli sazım olur benim sırdaşım
Söz sitemsiz olsa ekmeğim aşım
Ortağım olmasa denk olsa başım
Canım isteyince bahçeye gitsem.

Bahçemde kuşlar bülbüller ötse
*
ŞU KARADENİZ’E
YAZ GELMEZ OLDU

Şu dünyanın iklimi çok bozuldu
Şu Karadeniz’e yaz gelmez oldu.
Bu diyârın zevki neşesi kaçtı
Şu Karadeniz’e yaz gelmez oldu.

Sicim gibi gökten yağmur yağıyor
Ay’da, haftada bir güneş doğuyor
Güneş olmayınca mahsûl olmuyor
Şu Karadeniz’e yaz gelmez oldu.

Çelpeşik sürüyor Mayıs ayında
Kumlar ısınmıyor deniz kıyında
Rutubet var Karadeniz suyunda
Şu Karadeniz’e yaz gelmez oldu.

Sancaklı üstünden bulut kaynıyor
Havası ayarsız çabuk oynuyor
Haziran’da insan ceket giyiniyor
Şu Karadeniz’e yaz gelmez oldu.

Hasret kaldık güneş yüzü görmeye
Yalı’da ısınmış kuma girmeye
Gözüm kesmez bu diyârda durmaya
Şu Karadeniz’e yaz gelmez oldu.

Eskiden meşhurdu Terme’nin yazı
Göllerde yüzerdi ördeği kazı
Darılmış çalmıyor İsmetî’nin sazı
Bu Karadeniz’e yaz gelmez oldu.
*
VAH ANNEM VAH!
ŞİMDİ SAĞ OLSAYDIN!

Vah annem vah! Şimdi sağ olsaydın
N’olurdu kırk yıl daha yaşasaydın
Ben oğlunun bu günlerini görseydin
Bir güzelin perişan ettiğini duysaydın.

Zalim felek yârla açtı aramı
Dertlerime bulamadım çaremi
Hicran olan yürekteki yaramı
Ah annem vah annem! Şefkatinle sarsaydın.

Vah annem vah! Vah rahmetli annem vah!
Sen bir çağlayandır sevgi çağlardın.
Ayağıma diken batsa ah der ağlardın
Az geç kalsak uçan kuşdan sorardın
Ey rahmetli annem! Şimdi dursaydın.

Vah rahmetli annem! Vah annem vah!
Rahmetli babama bağlıydın candan
Babam için vazgeçerdin cihandan
Biz çok şey öğrendik babamdan senden
Nurperi terk etdi beni görseydin.

İsmetî’yim duygu hasret dolarım
Fırkat basar uykularım bölerim
Yüce Allah’dan size cennet dilerim
Dünyalar durdukca keşke dursaydın.
*

HER İNSANIN

DÜNYA HAYATINDA

ON ÖNEMLİ GÜNÜ

Böyledir muradı ulu sultanın
Böyle kurulmuş düzeni dünyanın
On önemli günü vardır insanın
İlk önce; dünyaya geldiği gündür.

Bebek büyür gider yedi yaşına
Başlar okuluna olur aşına
Var gücüyle düşer tahsil peşine
Okul diploması girer düşüne
Okuldan diploma aldığı gündür.

Ümit dolar murad lacağım diye
Cennet gibi görür çevreyi, köyü
Onsekizde ya gelin, ya güveyi
Dünya evi derler girdiği gündür.

Yirmisinde gelir askerlik çağı
Peygamber Ocağı, asker ocağı
Kutsaldır vatanın ovası, dağı
Törenle askere gittiği gündür.

Orduda bilgiler inceden ince
‘Rambo’ olur tam eğitim alınca
Devlet emri ile savaş olunca
Düşmanı gözünden vurduğu gündür.

Helâl olur düşmana saldırırsa
Gayret edip kırk tane öldürürse
Kahbe düşman Müslümanı vursa
Müslüman cennete girdiği gündür.

İnsan bu dünyaya gelir bir kere
Askerlik yakışır Türk’e,gençlere
Elbet birgün nasip olur teskere
Terhis olup eve geldiği gündür.

Sılasında mutlu mutlu çalışır
Fenne, yeniliğe çabuk alışır
Çoluk-çocuk torunlara karışır
Birlikde yaşayıp güldüğü gündür.

Bu dünyada hem tatlı, hem acı var
Anne-baba-kardeş-zenne-bacı var
Her insanın işe ihtiyacı var
İnsan görevine tayin olduğu gündür.
Âşık İsmetî de neler biliyor
Aşkın derin deryâsına dalıyor
Güzel insan fani bir gün ölüyor
Bir önemli gün de öldüğü gündür.

NOT.: ‘Sevda Pınarı Kitabı’mda da var.
*

RÜYADA HASTANEDE AMELİYAT

Hastaneye yattım ayın beşinde
Bin dokuzyüz doksan dördün başında
Gönlümü sorarsan onbeş yaşında
Ölüme geç, korkuya hiç derken;
Şimdi korktum Azrail var peşimde.

Düşündükçe derde efkara daldım
Dua niyazlarım göklere saldım
Düşünüp dururken uyuya kaldım
Şirin yavrularım gördüm düşümde.

Yüreğim yanıyor hararet nardan
Gönül arzuluyor dağdaki kardan
Allah mutlu etsin Türk Milletini
Allah razı olsun iyi doktorlardan.

Mevlâm şifa ver de yüzümüz gülsün
Bizim de gönlümüz pür neşe dolsun
Çok bekledim bacı-kardaşım gelsin
Gelmediler herkes kendi işinde.

İsmetî’yim şimdi yatağa düştüm
Ameliyat oldum kendimden geçtim
Çok geç ayıldım da gözümü açtım
Baktım hemşireler doktor başımda.
* DERTLİNİN DİLİNDEN

Annem öldü, babam öldü yetimim
Kader atdı çölde yalnız kaldım ben
Ah ettikçe göğe çıkar tütünüm
Tutuşdu can evim yandı tatlıcan.

Hasret çeken âşıklar hep yanarlar
Birgün kuşlar mezarıma konarlar
Nedendir ki ağlayanı kınarlar
Elbette ağlar duygu doludur insan.

Dertli yüreğimde artıyor derdim
Yalan dolan bilmem mertoğlu merdim
Şu dünyayı bir yolcu hanı gördüm
Bu han yıkılıyor her yan virân.

İnsanın çaresi Allah’a iman
Gece-gündüz yalvar Allah’a güven
Sözüm şaka değil kardeşim inan
Birgün yıkılacak bu büyük cihan.

İsmetî’yim yürek yandı köz kaldı
Geçti bahar yazım şimdi güz kaldı
Bir güzel uğruna yürek dert doldu
Ele geniş dünya bana zindan oldu.
* VARDIM SILÂ ETTİM

BABAYURDUNU

Vardım sılâ ettim baba yurdunu
Baktım bizim yerler baykuşa kalmış
Depreştirdim yüreğimin derdini
Zümrüt bahçelere baykuşlar dolmuş.

Komşular terk edip sılâdan gitmiş
Geçim zorluğundan herkes terk etmiş
Yıkılan evler baykuş yurt tutmuş
Yüz haneli köyden on hane kalmış.

Nice komşular sılâyı terk etmiş
Kimi İstanbul’a, İzmir’e gitmiş
Herkes gurbet elin yolunu tutmuş
Boşalmış memleket ne hâle gelmiş.

İsmetî’yim yürek yandı köz ile
Feleğin cefâsı her an biz ile
Bu ahvali anlatamam söz ile
Issız kalan dağlar kurt gibi olmuş.
*

İLKBAHAR AYLARI
YURDA GELİNCE

İlkbahar ayları yurda gelince
Gül açılır her taraf gülşen olur
Âşık gönüllere sevda dolunca
Yanar gönüllerde toz duman olur.

Arslan olur konulmaz hiç kafese
Sevdalanır bülbüller gelir sese
İlkbahar’da sevdalılar olmasa
Yazık olur mevsimler ziyan olur.

Sevdalının olmaz ağası, paşası, beyi
Şûh güzeller mekân tutar bahçeyi
Sevdalılar cennet sanır dünyayı
Aşk olmasa bu dünya virân olur.

Sevgisiz bu dünya boş geçer bence
Sevdalık yakışır güzele gence
İki insan bir gönüle girince
İki gence kaya dibi han olur
Biri vezir birisi sultan olur.

Ey Nurperi! Yaradanı seversen
Özlemin bağrımı delmesin n’olur?
Dünya mı yıkılır bir bûse versen?
İnan hasretinden İsmetî ölür.

İsmetî yâr için çekilir emek
Şeker olur yârla yenilen yemek
Genç olup da bir güzeli sevmemek
Korkarım ki Allah’a isyan olur.
*

ETKİLİLERE-YETKİLİLERE SİTEM

Bu güzel ülkenin çok muhtacı var
Milletin hakkını yemeyin beyler!
Haram yol, sonunda hicran, acı var
Sonra söylemedi demeyin beyler!

Haram rüşvet bir hastalık illeti
Siz kabul etmeyin adi zilleti
Asaletli sabırlı Türk Milleti’ni
Enayi yerine koymayın beyler!

Felaketdir böyle yağma, talanlar
Fakir fukaraya olur olanlar
Kürsülerde sökmez olur yalanlar
Aldatılan millet yalanı niyler?

İflas eder kör şeytana uyanlar
Yağma ile haramdan zevk duyanlar
Bu fakir milleti böyle soyanlar
İnanın ahiretde cehennemi boylar.

Revâ mıdır ülkeyi soydurun soyun
Hovardalıklarda barlarda yiyin
Eliniz cüzdana değil, vicdana koyun
Sizden hizmet bekler şehirler, köyler.

-Milletin hakkını yemeyin beyler!-

Atatürk’ü geç bulduk tez yitirdik
Ondan sonra bocalayıp oturduk
Bu ülkeyi faiz borç ile batırdık
Âşık yalan demez doğruyu söyler.

Hırsızlar, bezmenler vurgunu vurdu
Gözyaşları üstüne devranı sürdü
Ülke geri kaldı beni öfke sardı
Almanya, Japonya bak nere vardı?
Biz de heder oldu seneler, aylar.

Ağlayan oldukca İsmetî gülmez
Çağlar gözyaşları el vurup silmez
Yağma talan ile demokrasi olmaz
Sonra sandıklardan boş çıkar oylar..

-Bu şiirden iyileri tenzih ederiz.. İyiler kahir ekseriyettedir.-

NOT.: Bu şiir basılan ‘Sevda Pınarı Kitabı’m da da var.

*

BİZİM PARLEMENTOYA SİTEM

Büyük Millet Meclisinde
Çok zor alınır kararlar
Birçok vekil gezer beleş ararlar
Teve’den bakarız bomboş sıralar
Sorumsuzluk bu milleti yaralar.

Birçok vekil gezer kendi işinde
Allar giyip devran sürmek peşinde
Yağ, şeker yok fukaranın aşında
Enflasyon giydirdi bize karalar.

Maaş yükseltmeyi iyi bilirler
Otomatik bir araya gelirler
Partiler bir olup karar verirler
Ay başında zula cebe paralar.

Hovardalık peşinde vekiller gezer
Sine-i millet de yaralar azar
Millet un çuvalı vurdukca tozar
En sonunda bize gelir zararlar.

Âşık İsmetî’yim vatanseverim
İyi çalışsanız elbette çok överim
İşler kötü gitdi yandı ciğerim
İster beni kurşun ile vuralar.
*

KABATAŞ’A GİTTİM ŞİFALI SUYA

Kabataşa gittim şifalı suya
İnşallah derdime dermandır diye
Kaplara doldurdum getirdim köye
Yollar çok tehlike uçurum kaya.

O şifalı sudan çok içtim kandım
Hamd ettim Allah’ın ismini andım
Birçok insanlardan sordum öğrendim
Şifa olmuş nice dertli hastaya.

Okuya okuya yolları gittim
İnşallah yüce Allah’ın emrini tutdum
Yol boyunca o çevreyi seyrettim
Yeşil yüce dağlar yükselmiş aya.

İnsanı çok iyi centilmen, yaman
Dost olmaya yetti kısa bir zaman
Suyun yanlarında binlerce insan
İçiyorlar o suyu doya doya.

Çok şükür yollarda olmadı kaza
Kısmetse gelirim bahara, yaza
Âşık İsmetî şükreder Allahımıza
Çok şifalı su vermiş derde şifaya.
*
SİGARA ÜSTÜNE

AÇTIN SİNEMDE YARA

Çekdi cebimden parayı
Açtı sinemde yarayı
Eyüp sabrı ver Allah’ım
Bırakayım sigarayı.

Ey benim yüce Allah’ım
Senden çok dileyim ahım
Yusuf sabrı ver Allah’ım
Bırakayım sigarayı.

Allah’ım yüz tutdum sana
Yalvarırım yana yana
Sigara zararlı insana
Eyüp sabrı ver ki bana
Bırakayım sigarayı.

Çok zararlı biliyorum
Ağlıyorum gülüyorum
Eyüp sabrı diliyorum
Bırakayım sigarayı.

İsmetî kuldur sıradan
Dertli oldu sigaradan
Eyüp sabrı ver yaradan
Kurtulayım sigaradan.
*

EY ŞEREFLİ

TÜRK GENÇLERİ

 

Ey şerefli Türk gençleri
Yanılgıya düşmeyelim
En şerefli Türk’ün yolu
Yolumuzdan şaşmayalım.

Yollarda uçurum vardır
Dert çekmesi gayet zordur
Eroin esrar zehirdir
Yanılıp ta içmeyelim.

Esrar insanı azdırır
Tatlı canından bezdirir
İçenin kabrin kazdırır
İçip candan geçmeyelim.

Kışın yüce dağlar kardır
İçki sağlığa zararlıdır
Sonra bırakması zordur
Ezelden alışmayalım.

İsmetî der içmeyelim
Uçuruma koşmayalım
Sağlığınız cihan değer
Başlara dert aşmayalım.
*
BUGÜNKÜ KARAYOLLARI

Şöför beyler biraz dikkat edelim
Can yakıcı oldu karayolları
Hız felaket, biraz yavaş gidelim
En yıkıcı oldun karayolları.

Bu kazalar korkutuyor insanı
Bu kadar ucuz mu yolcunun canı
Yollar sanki muharebe meydanı
Kan dökücü oldun karayolları.

Kaza daha az idi yollar dar iken
Şöför sınavları daha zor iken
Hava yolu deniz yolu var iken
Sen neden öcü oldun karayolları.

Her taraftan kara haber geliyor
Üzüntü veriyor yürek deliyor
Bir hâneden üç beş kişi ölüyor
Ocak söndürücü oldun karayolları.

Âşık İsmetî’ye üzüntüler azıktır
Zaten derdim çoktur bağrım eziktir
Mal kaybı can kaybı bize yazıktır.
Korkutucu oldun karayolları.
* DİŞLERİMİ YAPAN
DOKTOR MUSTAFA MARAL’A

Selâmla saygıyla söze başlarım
Tenhalarda akar gözden gözyaşlarım
Doktor Mustafa Maral yaptı dişlerim
Güzel oldu Allah razı olsun derim.

Diş sağlığı bozulup dişleri çürüyenlere
Dişlerin önemini bilip kavrayanlara
İyi diş doktoru sorup arayanlara
Doktor Mustafa Maral’ı tavsiye ederim.

Bu milletin gülyüzü iyice gülse
Ağlayanlar gözyaşlarını iyice silse
Evimden birinin dişleri bozulsa
Doktor Mustafa Maral’a alır giderim.

Ustası var çok becerikli çalışkan
Boş durmaz çalışır her an her zaman
Sağlam dişle gıdadan zevk alır insan
Helâl gıdayı çok sever inşallah rahat yerim
Beni âşık etdi derdim kaderim.

Şair Âşık İsmetî’yim yaralı serim
Bakımsız bağlardan alınmaz verim
Yağ yakmadan yalandan nefret ederim
Doğru söylemeyi candan severim.
* BU SEFER DE
DEPREM DİNARI VURDU

Coştu deli gönül mani olamam
Bu sefer de deprem dinarı vurdu
Kardaşlar ağlarken ben gülemem
O güzel dinarı yerlere serdi.

Halk kaldı dışarıda soğukta, karda
Devlet erkanımız tümüyle orda
Öğle ağlaşma oldu ki dinarda
Ağlaştı dağların kuş ile kurdu.

Bu deprem dert katdı yürekte derde
Aman Rabbim felaket var Dinar’da
Ülke baştan başa bir ahuzarda
Yüce Allahım koru bu güzel yurdu.

Hırsız müteahhitte hiç insaf yok ki
Güz geldi havalar öyle soğuk ki
Dinar faciası öyle büyük ki
Hâyin Yunan bile yardım gönderdi.

Âşık millet bu vatanın diğeri
Parçalanır âşıkların yüreği
Şair Âşık İsmetî’nin yandı ciğeri
Yetişir imdada kahraman ordu
Yüce Allah bize bir ihtar verdi.

Ah Dinar Dinar, düşündükçe bağrım yanar.
Ah ettikçe ciğer yanar, yürek yanar.
*
ARADIM ARADIM
ARADIM SENİ

Geçer iken bakkalıma uğrardın
Şahsı dertlerini bana söylerdin
Ben deyiş söylerdim sen de ağlardın
O dökülen gözyaşlarını aradım.

Yüzünü benzettim on dörtlük aya
Senden ben de kaldı bunca hediye
O hâyin yüreğin sanki bir kaya
Güzellikte benzerin var mı diye
Seyyah oldum bir eşini aradım.

Ey gözleri elâ kaşları keman
Yandım aşkın ile tütüyor duman
Güller açılırdı güldüğün zaman
Neşe saçan gülüşünü aradım.

Dertliydin ben moral verirdim sana
Aşkı sevdaların işledi bu cana
Büyük sevinçlerle gelirdin bana
Güle güle gelişini aradım ey can aradım.

Salanlı salanlı bana gelirdin
Bülbül gibi şakımayı bilirdin
Âşık İsmetî’nin gönlün alırdın
Gelip gönlüm alışını aradım.
*

-Can Pâre kızım Ülkü’mün hastaneye
düşmesi nedeniyle hasta oluşu nedeni ile-

Her şeye kadir Allahım
Merhametle bak yüzüme
Kızım Ülkü hastanede
Şifa ihsan et kızıma.

Lanet olsun bu hasrete
Bazen kalır kıyamete
Canım yavrum hastanede
Bir korku düştü özüme.

Gönlümün gülleri soldu
Gözlerime yaşlar doldu
Yastık bana diken oldu
Uyku girer mi gözüme?

Mevlâm mübarek adına
El açtım yüce katına
Muhammed(s.a.v.)’in hürmetine
Merhamet eyle kızıma.

Zalim felek kıyma bana
Hâyin felek kıyma bana
Ben bir şey yapmadım sana
Ülkü’me zeval gelirse
Ateşler düşer bana
Kederim sığmaz cihana.

Zalim felek kıyma bana
Gönlüm döndü yıkık hana
Ülkü’mün dertli durumu
Dokundu bu dertli cana
Ülkü’mü Allah korusun
Ben ölürüm yana yana.

Başka kapı yok gideyim
Hâlden bilmez benim köyüm
Dertli âşık İsmetî’yim
Darıldım dertli sazıma.

*
-Çok sevip takdir ettiğim
Saz Sanatkarı Hasan Ulusoy’a Methiye-

 

Hasan’ı çok severim
Küçük kardeşim derim
Saz çalar ben dinlerim
Saz sanatkarı hasan.

Bazen bize geliyor
Çok güzel saz çalıyor
Dertli gönlüm alıyor
Saz sanatkarı Hasan.

Saza düzen veriyor
İyi mızrap vuruyor
Çok özen gösteriyor
Saz sanatkarı Hasan.

Bazen geliyor bize
İyi düzen verir saza
Bakmaz geline kıza
Saz sanatkarı Hasan.

Sazına gönül vermiş
Çok başarı göstermiş
Saz da kemale ermiş
Saz sanatkarı Hasan.

Güzeller gül destesi
Ben bir güzel hastası
Saz çalmanın ustası
Saz sanatkarı Hasan.

Sazdan para almıyor
Kıymetini bilmiyor
Çalışmadan yılmıyor
Saz sanatkarı Hasan.

Soyadı Ulusoy’dur
Çok namuslu çok iyidir
Kendi hâlinde baydır
Saz sanatkarı Hasan.

İsmetî dünya gezdi
Bu hatırayı yazdı
Övgüler ona azdı
Saz sanatkarı Hasan.

*
EY ŞEREFLİ
TÜRK GENÇLERİ

Ey şerefli Türk gençleri
Allah’a çok şükredelim
Vatan bir kez nasip olur
Kıymetini iyi bilelim.

İki buçuk yanımız derya deniz
Böyle güzel ülke çok az
Hepimiz bir aileyiz
Çok sevelim, sevilelim.

Âşığım vatan sathına
Doyulmaz vatan tadına
Nimetine külfetine
Kardeşçe ortak olalım.

Düşünürüm ince ince
Vatanımın hâli nice
Bir tehlike arz edince
Vatan için hep ölelim.

Uyan bu gafletten ayıl
Sadece yüce Allah’a eğil
Pespaye hayatı değil
Batı’dan teknik alalım.
*

DERİNDİR YÜREKDE

DOST YÂRELERİ

Şu gözyaşlarımı durudamadım
Akdı bulandırdı ak dereleri
Yürekde yaramı ben saramadım
Derindir yürekde dost yareleri.

Dolandım vatanı sılama geldim
Arı gibi her çiçekten bal aldım
İyi niyetimin kurbanı oldum
Açıldı bağrımda dost yareleri.

Yürekde kaynıyor derdin her biri
Nurperide oldu tuzu biberi
Dostlar vurdu yüreğime hançeri
Bende ki yareler dost yareleri.

Yazın yüce dağlar serin oluyor
Genç kızlar büyüyüp gelin oluyor
Dost yareleri çok derin oluyor
Bendeki yareler dost yareleri.

Âşık İsmetî’yim yüreğim yara
Şimdi sultan olmuş dünyaya para
Derdimi arzettim nice doktora
Dost yarelerinin yok çareleri.

*

YAZIK OLUR VATANA

Yemyeşil ormanlar yandı
Seller şehirlere indi
Cennet vatan çöle döndü
Yazık oluyor vatana.

Dağlarda ormansız kaldı
Güzel İzmir’i sel aldı
Feryat figan yürek deldi
Yazık oluyor vatana.

Gönül acılardan bıkdı
Sütcüleri de sel yıkdı
Feryatlar ayyuka çıktı
Yazık oluyor vatana.

Elbisesiz kaldı dağlar
Ormansız vatan kan ağlar
Ormansız yaşamaz sağlar
Yazık oluyor vatana.

Ormanlar da villa doldu
Her tarafı seller aldı
Vatanın gül benzi soldu
Yazık oluyor vatana.

Ne olur dinleyin beni
Önleyelim erozyonu
Çölleştiriyor vatanı
Yazık oluyor vatana.

İsmetî ağlıyor şimdi
Yürek yandı küle döndü
Ormanlar da parsellendi
Yazık oluyor vatana.
*

BİR YİĞİDİN YÂRİ
NASIL OLMALI?

Bir yiğidin yârı nasıl olmalı?
Yiğidinle ağlamalı gülmeli
Her çıkışın bir inişi olur
Hakikatlı yâr ise sadık kalmalı
Her inişin bir de yokuşu vardır
Yol sonununa kadar sadık kalmalı.

Bir çift bülbül geldi çimene kondu
Dolandı gözyaşım deryaya döndü
Aslı da Kerem’in külünden yandı
Yâr yârın uğrunda böyle ölmesi.

Eksilmesin üstümüzden ezanlar
İflah olmaz aramıza bozanlar
Diyar diyar gurbet elde gezenler
Kuşlar gibi sılasına gelmeli.

Yaktın gitdin bizi hacının kızı
Bağrımda bıraktın derin bir sızı
Gel de gör âşığın yaş dolu gözü
Vefalıysan gözyaşımı silmeli.

Âşık İsmetî’nin gönlünde tasa
Bir vefasız güzel düşürdü yasa
Hayat gerçek amma ömürler kısa
Her bir insan yolcu olduğunu bilmeli.
*
AH FANİ DÜNYA AH!

Sana derim sana fani vefasız
Nizam intizama uymadın dünya
İnsan odun oldu suyun gözyaşı
Koca kazan gibi kaynadın dünya.

Öyle derler fani dünyadır adın
Ölüm ki var hiçde yok senin dadın
Milyarlarca güzel insanı yedin
Yine yiyeceksin doymadın dünya.

Giyili insan giderken soydun
Nice yavruların boynu eğdin
Ne devlet başkanı ne kral koydun
Alt etdin altında çiğnedin dünya.

Üstüne geleni üstünden atdın
Gelin kız demedin hepsini yutdun
Ne fatura kesdin ne defter tutdun
Yediğin insanı saymadın dünya.

Korku verdi bize seller depremler
Böyle geldin dünya bu böyle gider
Nice âlim yedin nice Peygamber
Söyle sen kimlere kıymadın dünya.

Zalimler türedi çok canlar yakdı
Çok savaşlar çıkdı çok kanlar akdı
İnsanın feryadı semaya çıkdı
Bunca feryatları duymadın dünya.

Sen insanoğlu kafayı takdın
Nice acılarlarla canımı yakdın
Âşık İsmetî’yi hasret bırakdın
Ben Murad almaya koymadın dünya.
-‘Sevda Pınarı Kitabı’mda var.-
*

 

= = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = =

 

A Ş K I N

K İ T A B I N I

Y A Z D I M:

A Ş K P I N A R I

 

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Bismillahirrahmanirrahim
Bana hayırlı ilham veren Allahım
Daiman sana yalvarmaktır dileyim ahım
Kul günahsız olmaz, affeyle Allahım.

Bu dünyayı kuran sensin
Rızıkları veren sensin
Bizi herdem gören sensin
Bize iyilik ver Allahım.

Bir tek büyük seni bildik
Tesbih çektik, secde kıldık
Yeryüzünde melûl kaldık
Rahmetin gönder Allahım.

Onsekiz bin âlemin var
Bize Kur’anla selamın var
Çok mübarek kelamın var
Acı bize bir Allahım.

İsmetî der Allah birsin
Küllî şeylere kadirsin
Müslümanlar birlik kursun
Zaferi gönder Allahım.
*

 

Ey aşk! Ey sevdâ!, senin ilahî kudretini
İlahiden gelen gücünü sihirli ve etkileyici kuvvetini
Kim inkâr edebilir ve bay bayan bu güce kim karşı koyabilir?

İlk insan ve ilk peygamber Hazret-i Adem Babamızı ve Hazret-i Havva anamızın
Cennet-i Âlâ’dan çıkarılmalarına ve yeryüzüne indirilmelerine sen sebep olmadın mı?

Ey aşk! Mısır saraylarında Yusuf Aleyhisselamla,
Dünya güzeli Züleyha’yı meftun eden ve hikayelerini dünyada dillere destan eden sen değil misin?

Ey aşk! Mısır’da Firavun’un karısını erkek güzeli Yusuf Aleyhisselama âşık eden sen değil misin?
Ve Saray’da ayva soyan kadınları Yusuf Aleyhisselam’ın güzelliğine âşık edip Yusuf Aleyhisselam’ın güzelliğini seyrederken, parmaklarını doğratan sen değil misin?

Ferhat’a güzeller güzeli Şirin’in aşkından Amasya’nın kayalık dağlarını elindeki üçyüz okkalık külükle vura-kıra yarıp Amasya şehrine en soğuk suları getirten sen değil misin?

Bir cadı karısının “Şirin öldü, onun Mevlid şekerini dağıtıyorum”, deyince Ferhat; “Ben Şirin’siz yaşayamam” dedirtip külünkü havaya attırıp altına başını tutup ölümüne sebep olan sen değil misin?

Güzeller güzeli Şirin, Ferhat’ın bu şekilde öldüğünü duyunca; “Ben Ferhatsız yaşayamam”,deyip kendini harçerleyip hazin ölümüne sebep sen değil misin?

Arabistan’da Kayıs ismindeki delikanlıyı Bey’in kızı Leyla’ya âşık ettiren , iki gence kara sevda çektiren, yıllarca gözyaşı döktüren Kayıs’ı mecnun, deli edip çöllere düşüren , Leylâ’yı yataklara düşüren iki gencin bağrını yakan hasreti ta kıyamete bırakan sen değil
Sin?

Âşık Kerem’i Aslıhan’ın peşinden yirmi yıl , diyar diyar dolaştıran; Kerem’i Aslı’nın aşkınla yakıp tutuşduran

Bütün gönüllere sel gibi akan Aslı’yı Kerem’in külünden yakan âşıkların gözünden kanlı yaş döken sen değil misin?

Aslıhan’ın küllerini Kerem’in küllerine katan sen değil misin?

Ey aşk! Ey sevgi! Kanberi Arzu’nun aşkından dağlara düşüren, Arzu’nun yüreğini Kanberin aşkı ile yakıp pişiren sen değil misin? Hikâyelerini dünyada dillere destan eden sen değil misin?

Kanber’i dağlarda rüzgâr gibi estiren,
Ayağını at dığı yeri göremeyecek kadar kör eden ,
Arzu’ya Kanber’in aşkından parmağını kestiren,
Ey insan sevgisi,ey insan aşkı sen değil misin?

Ey aşk! Ve insan sevgisi, yâr sevgisi Narmanlı,
Âşık Sunmanî’yi rüyasında elinden bâde içtiği
Aşkına düştüğü,arayıp bulmak için dünyayı dolaştığı,
Gülperi’ye kara sevdanın sebebi sen değil misin?

Ey kuvvet ve kudretini yüce mevlâdan alan aşk
Âşık Garib’e Şahsenem’in düğün ve çeyiz parasını
Kazanmak için yedi yıl ağlaya ağlaya gurbet gezdiren
Sen değil misin?

Âşık Sürmeli Bey’e telli Senem uğrunda sılâsını terk ettiren
Sen değil misin?
Gurbet ellerde çile mihnet içinde ölümüne ve Behri Korlu ailesini ,
Mateme, yasa boğan sen değil misin?

Ercişli Âşık Emrah’a Selvihan uğrunda İran Sarayları’nda,
Selvihan elinden zehir içirip ölümü göze aldıran sen değil misin?
Aynı Selvihan’a Emrah’ın aşkına, Emrah’ın elinden zehir içirten sen değil misin?

Daha nice sayısız bay-bayan âşıkları karşılıklı ağlatan inleten, hasrete yandıran sen değil misin?

İtalyan İmparatoru Neron’a Pompei şehrini yani Roma’yı bir kız uğruna yaktıran, kül ettiren sen değil misin?

İngiliz Kralı sekizinci Erdward’a sevdiği hanımla baş başa kalabilmek için tahtından tacından feragat ettiren sen değil misin?

Daha tahtların taçların yıkılmasına,
Nice yüzbinlerce insanın kanının dökülmesine,
Nice kavgalara, nice harplere kıt’allere sebep sen değil misin?

Şimdi de ben naciz Âşık İsmetî’nin gönül bağlarına,
Güzeller güzeli Nurperi’yi bir üveyik kuşu gibi kondurdun,
Pervane gibi yaktın döndürdün yıllarca
Kara sevdalara yandıran sen değil misin?
Hayır ve şer Allah’tandır.
Allah hayırlara tebdil eylesin.(âmin)

*

 

Âşık İsmetî ile güzellerin âlâsı Nurperinin sevdası
Her dağdan her bağdan derlenmiş çiçek destesi
Her gönüle göre üretilmiş meyve bahçesi
Yüce Allahıma şükürler olsun
İlham verdi yücelerin yücesi

Önce kimliğimde sıra
Sevda aşdı serde yara
Eski ilim Gümüşhane
Doğum yerim Yağmurdere
Yeni ilim Samsun oldu
Kader attı Terme’lere
Türkiye cennet vatandır
Âşık İsmetî’ye göre
Kitabımı yazanın okuyanın
Allah muradını vere
Nurperinin aşkı beni
Böyle etti pare pare

Selâm olsun dosta eşe
Bakın neler geldi başa
Kerem gibi dağa taşa
Dertlerimi açar oldum.
*
Aldanmayın yılanlara cıyanlara sözünde durmayanlara
Baylara, bayanlara
Edebiyata ilgi duyanlara
Sevda fırtınasına tutulanlara
Vefası olanlara olmayanlara
Vefasızlardan benim gibi yananlara
Gençlere delikanlılara
Ve gönlü genç olanlara
İyi beste yapıp seslendirenlere
Hani söz yazarı yok mu diyenlere
Hevesli meraklı olup çalıp söyleyenlere
Karşılıklı sevgiyle sevinçten uçanlara
Saygıyla sevgiyle arz olunur.
*
GÜZELLER

Kolkol olmuş giden Narın güzeller
Güle güle gidin şirin güzeller
Yakdınız bağrımı duman tütüyor
Bakın da yangını görün güzeller
Bu yangına bir yol bakın güzeller

Üç güzel yan yana güzeller hası
Nurperi, Âşık İsmetî, Leylası,
Ortadaki İsmetî’nin Leylası
Sevgiyle yeşerir gönül bahçesi
Gönüllere sevgi ekin güzeller

Sevda ile Aslı yaktı Kerem’i
Güzel güzellerin yüzü Nuranî
Güzelsiz bu dünya baykuş virânı
Gülen güzellerin neşe her ânı
Neşemize neşe katın güzeller.

Âşığın güzele saygısı çokdur
O yârin sevdası kalbimde okdur
Âşıklara bahşiş sizden gülmektir
Bize bir gülücük atın güzeller.
*
Âşık İsmetî ile güzeller sultanı
Nurperinin aşkı sevdası
Şiirlerle meyve bahçesi

İlaeylahe illallah ilaeylahe illallah
Bize sabır ver Allah, bize şifa ver Allah
Bunca derdi bunca kahrı taşıyor.
Yüreğime maşallah nazar değmez inşallah

Nurperim pınardan su dolduruyor
Kumral saçlarını yel kaldırıyor
Alttan altta bakıp bana gülüşü
Sevdam artıyor beni öldürüyor

İsmetî hayrandır tatlı diline
Altın kemer olsam ince beline
Doldurdu bakracın aldı eline
Güle güle bana doğru yürüyor
*
BÖYLE AŞKA
DÜŞMEDİN Kİ BİLESİN

Belki de yadırgar kınarsın beni
Böyle aşka düşmedin ki bilesin
Bir güzel uğruna aşk bâdesini
Pîr elinden içmedin ki bilesin.

Gönlüm sevdi güzellerin hasını
Bir gülmesi siler gönül pasını
Dalgıç gibi bu aşkın deryasını
Kulaç atıp geçmedin ki bilesin.

Merhamet eylesin bize yaradan
Hasretlere engel kalksa aradan
Karanlık gecede akı karadan
Âşık olup seçmedin ki bilesin.

Ateş düştü yandı gönül bağları
Yâr eritti yüreğimde yağları
Yâr uğrunda gurbet elde dağları
Kerem gibi aşmadın ki bilesin.

İsmetî der ağzım yandı sonunda
Vefalı yâr gelir tam zamanında
Yüreklerde kaynar aşk kazanında
Yanıp yanıp pişmedin ki bilesin.
*
DÜNYA GÜZELİ NURPERİ

Dünya güzeli Nurperi
Beni etdin duygu pınarı
Aşkınla öldürme bâri
Su ver bana yanıyorum.

Nur saçarak güldünüçün
Rüyalara doldun için
Eşsiz güzel oldunuçun
Seni melek sanıyorum

Kimse görmese cismini
Sen bana verdin resmini
Senin mübarek ismini
Ah ediben anıyorum.

Sırsıklam âşıkım sana
Ben kül oldum yana yana
Âşkından oldum pervane
Yana yana dönüyorum.

Avrupa’ya değer başın
Güzellikte yoktur eşin
Şiddetli aşkın ateşin
Yanıp yanıp sönüyorum

Âşık İsmetî’nin Pîri
Âşıklar sözünün eri
Oldum aşkından serseri
Ondan sana kanıyorum.
*
BEN DURUP DURURKEN
FERYÂD ETMEDİM

Yanıyor ateşim külsüz dumansız
Felek bana vurdu vakti zamansız
Ben durup dururken feryâd etmedim
Yaktı beni bir Şuh güzel vicdansız

Ben mecnun değildim Nurperi etdi
Beni ateşlere kendisi atdı
Şimdi bunca ahdı amanı netdi
Bu nasıl güzelmiş ahtsız amansız?

Gönlümü kalbimi çeldi de gitdi
Sinem delik delik deldide gitdi
Aklımı fikrimi adlıda gitdi
Bırakdı çaresiz dertli dermansız

Ben hiç sevmem akrep ile yılanı
Elin gavuruna uşak olanı
Bazıları çok söylüyor yalanı
Yalan söyleyenler kalır imansız

Yakdı gitdi Şuh Nurperi meleğim
Vadem yetmedi ki nasıl öleyim
İsmetî’yim yüce Allah’dan dileyim
Bırakma vatansız dinsiz Kur’ansız
*
GEL DÜNYA GÜZELİ
GEL BAYRAM OLSUN

Âşık olmayanlar aşkdan ne anlar?
İnan ki bu kalbim aşkınla inler
Bayram olur bana geldiğin günler
Gel dünya güzeli gel bayram olsun.

Ölmeyince senden nasıl geçilir
Gül menekşe kokuların saçılır
Sen gülünce gözüm gönlüm açılır
Gül dünya güzeli gül bayram olsun

Hayet duygulusun inceden ince
Sen gülün dalında tomurcuk gonca
Sevinçten titrerim bana gelince
Gel dünya güzeli gel bayram olsun.

Susuz kalan çiçek gelişmez kurur
Aşksız kalan güzel dertlere kalır
Aşk yapan güzeller neşeli olur
Neşeli ol güzel ol bayram olsun

İsmetî der derdimi dökem saza
Âşık da dayanmaz bu kadar naza
Kendin gelemezsen selâm sal bize
Sal dünya güzeli sal bayram olsun.
*
İLK ANLAŞDIĞIMIZ
GÜNLERDE BANA GELİŞİNDE

Hoş geldin Nurperi hanım
Sensin benim tatlı canım
Allah bizi ayırmasın
Arşa yükselir figânım.

(Nurperi de âmin derdi)

Seni çok sevdim yâr inan
Gül pembe oldu bu cihan
Yanıyorum ben sevdadan
İşte tütüyor dumanım.

Senin sevdan bir ateşmiş
Mecnun Kerem böyle çoşmuş
İçime bir ateş düşmüş
Damarda yanıyor kanım

Sensiz bu yüzüm gülmedi
Sensiz gönlüm mutlu olmadı
Tükendi sabrım kalmadı
Beklemeye yok zamanım

İsmetî der yüzün güzel
Şeker gibi sözün güzel
Edâların nazın güzel
Güzellerden tek sultanım
*-İlk anlaştığımız, sevdaya düşdüğümüz,
beraber yanıp tutuşduğumuz günlerde, benim ile giderken peşi sıra-

Nurperi hanım güle güle
Yaktın beni döndüm küle
Sen git peşinden bakayım
Gözyaşlarım sile sile

Sensiz ben nasıl kalayım
Gel dersen ben de geleyim
Emret de halı olayım
Salınıp gitdiğin yola

İlk sevgilim gonca gülüm
Kaymağım şekerim balım
Kemer olsun iki kolum
O münasip ince bele

Seninle dolu düşlerim
Yüzüstü kaldı işlerim
Geç gelirsen gözyaşlarım
Beldemizi verir sele

İsmetî der yarın gelde
Konuşalım bende kalda
Ömür boyu benim olda
Benden ne dilersen dile.

Ayrılığı bana dert ediyorsun
Beni ateşe attın sen gidiyorsun
Hasretinle beni kahrediyorsun
Yürü güzel yürü yürü
Yürü hayin yürü yürü
Tez gelde yoluna baktırma bari
Gel de özleminle öldürme bari
Dertlerini her dem bana ağladın
Aşk pınarı oldun sevda çağladın
Zülfün tellerine beni bağladın
Gidiyorsun yüreğimi dağladın
Oy de yürü yürü yürü yürü
Yüreğime koydun ateşi koru
Of de yürü yürü yürü
Yürü de boyunu göreyim bari

Yürü güzel boylarına bakayım
Yollarına gözyaşlarım dökeyim
İsmetî der hasret nasıl çekeğim
Of de yürü yürü güzel yürü
Melek yürü hayin yürü
Sevda yürü ateş yürü zalim
Yürü dilber yürü tez gel
Geri dön bak beri
*
YÂR MENDİLİM
KOYNUNDA MI?

Mübarek yüzünü gördüm
Âşık oldum murada erdim
Kalbimle birlikte verdim
Yâr mendilim koynunda mı?

Sevgisize dünya dardır
Mendilde çok mânâ vardır
Sevenlerden bergüzardır
Yâr mendilim koynunda mı?

Her dem yüzünü göreyim
Sırma saçın ben tarayım
Koynunda ise göreyim
Yâr mendilim koynunda mı?

Eşin gelmemiş bu cihana
Seviyorum yana yana
Anlaştık da verdim sana
Yâr mendilim koynunda mı?

Gözüm seni çok arıyor
Hasretin bak öldürüyot
Sensiz bu virân gönlümde
Bak baykuşlar oturuyor

İsmetî der sözüm duydun
Ben kara sen allar giydin
Aldın da koynuna koydun
Yâr mendilim koynunda mı?
Altın kolyem boynunda mı?
*
SANA ÜÇ BİN ŞİİR YAZDIM,
DİNLEMESEN NEYE YARAR?

Sana üç bin şiir yazdım
Dinlemesen neye yarar?
Aşkınla ağladım gezdim
Anlamasan neye yarar?

Gönlüm hasretinle doldu
Gül benzim sarardı soldu
Sensiz gönlüm virân kaldı
Şenlemesen neye yarar?

Çok özledim şirin dilin
Usul boyun ince belin
Mecnunum beklerim yolun
Sen gelmesen neye yarar?

Nurdan mı mübarek başın?
Güzellikde yoktur eşin
Senin için akar gözyaşım
Sen silmesen neye yarar?

İsmetî der şanım olsa
Dünya kadar malım olsa
Altın apartmanım olsa,
Sen olmasan neye yarar?

Beni yakdın kül ettin
Ey Nurperi deli etdin
Ben kuş dili bilmezdim
Sen beni bülbül etdin

Gel kınalı kekliyim
Hasretini çekdiğim
Ne güzel yakışıyor
Kırmızı etekliyim.

 

Felek çarkım döndürmüyor
Güle bülbül kondurmuyor
Bütün pınarları içsem
Bu ateşi söndürmüyor.

Yaralıyım bir yaralı kuş gibi
Güzel günler oldu hayal düş gibi
Seven bir güzeli ben de sevince
Yanıyor yüreğim bir ateş gibi

*

DÜNYA GÜZELLE DOLUYMUŞ,
ÖYLE DİYORLAR!

Dünya güzelle doluymuş, öyle diyorlar
Aşkından kör oldum göremiyorum
Birçok güzeller şarkı söylüyorlar
Aklım fikrim sende duyamıyorum.

Nurperi aşkınla sarardım soldum
Hasretinle yana yana kül oldum
Ben böyle değildim, şimdi böyle oldum
Aşkınla sarhoşum ayamıyorum.

Akan gözyaşlarım aşkının seli
Yazık değil mi bana dünya güzeli
Bütün rüyalarım seninle dolu
Rüyalar çok güzel doyamıyorum.

Bal şeker var sohbetinde sözünde
İlahî güzellik senin özünde
Güller açar sen güldükce yüzünde
Sıralı benlerin sayamıyorum.

İsmetî der n’olur gel olma katı
Sende yok mu bu aşkımın kıymeti
Rüyalarda yaşadığımız hayatı
Fırsat bulup sana diyemiyorum.
*
Türkiye sanayileşti iyi duruma geldi
Avrupa’da, dünyada saygın bir devlet oldu
Kalkınma pastasından batı büyük pay aldı
İyi güzel de Karadeniz pastadan mahrum kaldı.

İnsan sevgi ile yaşar balık suyunan
Ülfet etmem vatan sevmez Beyinen
Huysuz güzele de güzel mi denir?
Güzel altın olur güzel huyunan.
* Güzellerin Prensesi

Öyle güldün ki yüzüme
Ateşler attın özüme
Yaşlar doldurdun gözüme
Güzellerin prensesi.

Kibriklerin hançer oldu
Vurdu da sinemi deldi
Yüreğimi ikiye böldü
Güzellerin prensesi.

Gül yüzleri ondörtlük ay
Kibriği ok kaşları yay
Aklım fikrim eyledim zay
Güzellerin prensesi.

Çok ikrarlar verdin bana
Ben gezerim yana yana
Hasretin sığmaz cihana
Güzellerin prensesi.

İnsaf etmiyor hâlime
Beni uğrattı zulüme
Bağladı zülfün teline
Güzellerin prensesi.

Beni yaktu geri kaşdı
Sinemde yâreler açtı
Ateşimden korktu uçdu
Güzellerin prensesi.

Âşıklar dertlidir gözleri yaştır
Âşık olmayanın yüreği taştır
Kimi ağlar, kimi güler, bu nasıl iştir?
Güzel olan güzel neden bellidir?
Güzelin simgesi bakımlı saçtır.

Güzellik çok, merhamet yok
Nurperinin kibriği ok
İsmetî’nin hâline bak
Güzellerin prensesi.
*

AŞKIN DERYÂSINI
BENLE BOYLAYAN

Aşkın deryasını benle boylayan
Bu yaralı dertli gönlüm eyleyen
Şirin şirin güzel sözler söyleyen
Şirin sözlerine kurban olduğum.

Yürüdükce yüreklerim cız eder
Alttan altta bakar bana göz eder
Öpülmeye sevilmeye naz eder
Tatlı nazlarına kurban olduğum.

Usul boylum giyinir sultan gibi
Aşkından ben yanarım külhan gibi
Elâ gözler sürmeli ceylan gibi
Elâ gözlerine kurban olduğum.

Mutlu olurum Nurperinin sözünden
Bal şeker akıyor güzel ağzından
Nur patlıyor yâr gülünce yüzünden
O nur yüzlerine kurban olduğum.

Bir hüzün var İsmetî’nin sesinde
Mendilim var güzellerin hasında
Ayak izleri gönül bahçesinde
Ayak izlerine kurban olduğum.
*
TALİHSİZ OLURSA
DÜNYADA GÜZEL

Talihsiz olursa dünyada güzel
Neler neler gelir o güzelin başına
Ağlar gözlerinden yaşlar dökülür
Düşmese sevdiğine eşine.

Çıkarır alları giyer karalar
Açılır bağrında derin yaralar
Uğrun uğrun arar derin yaralar
Boynu bükük gider gelir işine.

Sabır taşlarını bağrına basar
Sevda rüzgarları başında eser
Felekten acınır hayata küser
Hüzün düşer kibriğine kaşına.

Güzeller içinde ayrı çekilir
Genç yaşında civan ömrü sökülür
Ah ettikce kanlı yaşlar dökülür
Can dayanmaz gözlerinin yaşına.

İsmetî sevdi güzellerin hasını
Talihsizler çeker dünya yasını
Kötü kader bırakmaz yakasını
Kendini bilmezler düşer peşine.
*
Dünya durmadan dönüyor
Yürek durmadan yanıyor
Sayılı gün tükeniyor
Ağlama gönül ağlama
Vefasıza bel bağlama

Gönül denilen güldür
Gülü seven bülbüldür
Gönül soldu mu açmaz
Mide değil gönüldür.

Hasret düştü aşıma
Merhamet gözyaşıma
Ayrılık ölüm derler
Bakın da geldi başıma.

Âşık İsmetî sırların kalesi
Yakdı beni güzellerin âlâsı
Lokman Hekim bile derdimi bilmez
Benim derdim gönül, yürek yarası.
* GEL BENİM
İLK SEVGİLİM

Gel benim ilk sevgilim
Biricik gonca gülüm
Senden ayrılmak bana
Hem zulüm hem ölüm.

Yâre selam gönderdim
Yürekde derin derdim
Senle gülüp oynardım
Şimdi koynumda elim.

Rüyamda Nurperiyi gördüm
Uçan kuştan haber sordum
Düştüm kolumu kırdım
Kırıldı kalmıyor kolum.

Aşkından olmuşum deli
Şaşırmışım sağı solu
Nurperi dünya güzeli
Sana kurban onca malım.

İsmetî der adam yemem
Nurperi sırların demem
Arılardan bal istemem
Sensin benim tatlı balım.
*
SEN HİÇ
LEYLÂ OLMUYORSUN

Bekliyorum gelmiyorsun
Hiç hâlimden bilmiyorsun
Ben aşkından mecnun oldum
Sen hiç Leylâ olmuyorsun

Aşkından sarardım soldum
Geceler uykusuz kaldım
İnsaf senin için öldüm
Sen ciddîye almıyorsun

Her dem seni anıyorum
Safım sana kanıyorum
Hasretinle yanıyorum
Selam bile salmıyorsun.

Bir ateş attın sen özüme
Yaşlar dolduran gözüme
Tatlı gülerdin yüzüme
Şimdi daha gülmüyorsun.

İsmetî çok sevdi seni
Bana ikrarların hani
Ey Nurperi yaktın beni
Bir su bile vermiyorsun.
*
SEVGİLİYE SİTEM

Dağlar meşeli
Evler döşeli olur
Seversen güzeli sev
Güzel neşeli olmalı.

Acep neden bülbül güle çekişir
Şeyda bülbül bir gül için tutuşur
İkisi de bir çalıda yetişir
Diken başka, gonca başka, gül başka.
*
SENİ BEKLİYORUM SENİ

Yüreğimi yaka yaka
Gözyaşlarım aka aka
Yollarına baka baka
Seni bekliyorum seni.

Seni bekliyorum seni
Gel mahsun bırakma beni
Ne olur ağlatma beni.

Seni özleye özleye
Kalbim sızlaya sızlaya
Yolun gözleye gözleye
Seni bekliyorum seni.
Sevdalara saldın beni.

Hani ikrarların hanı
Yaş yerine döktüm kanı
Bu yerler eylemez beni
Seni bekliyorum seni.

İsmetî mecnun olmazdım
Böyle melûl de kalmazdım
Ben bu yerlerde durmazdım
Seni bekliyorum seni
Nurperi öldürme beni.
*
Güzel gülen kız için Neron yaktı Roma’yı
Bu gerçek yaşanmıştır çoktur hakikat payı
Vefalı güzel için ben yakardım dünyayı
Nice sevda hastası yarda buldu şifayı

Ey mübarek seher yeli
Bizi sen mi ayırdın?
Ben yârla konuşurken
Sen esip esip durdun
Seher vakti kimse yoktu
Bizi sen mi duyurdun?

Erzincan’a giderim
Ordan Van’a giderim
Nurperi ateş atdı
Yan yana giderim.

Akortsuz saz çalınmaz
Cilvesiz kız sevilmez
Öyle bir yâr sevdim ki
Eşi emsali bulunmaz.
*
ÖLÜYORUM
KURTAR BENİ

Âşık ettin göze kaşa
Ağzındaki ince dişe
Sen attın beni ateşe
Yanıyorum kurtar beni

Her yerde seni ararım
Uçan kuşlardan sorarım
Kalmadı sabrım kararım
Geliyorum kurtar beni.

Yandım ateş közü gibi
Çölde susuz yazı gibi
Öksüz-yetim kuzu gibi
Meliyorum kurtar beni.

Düşürdün aşka kedere
Gözyaşlarım oldum dere
Yanık ahımı göklere
Salıyorum kurtar beni.

Âşık İsmetî vefasız yârı
Ağlatıyor zarı zarı
Aşkından yandık Nurperi
Ölüyorum kurtar beni.
*
PIRIL PIRIL USUL
BOYLUM GELİYOR

Pırıl pırıl usul boylum geliyor
Gözlerim sevinçle yaşla doluyor
Sensiz hayat bana zindan oluyor
Usul boylarına kurban olduğum.

Can Nurperim şekerlidir ballıdır
Şekerden şerbetten tatlı dillidir
Asaleti her hâlinden bellidir
Asil soylarına kurban olduğum.

Suyun almış o yâr çaydan gelir
Kızın iyisi güzeli köyden gelir
Bu güzellik bu şirinlik soydan gelir
Nurperim köyüne kurban olduğum.

Sayılmaz güzelliği aklı çok
Cazibede menendi yok
Güzel huylu sanki melek
Güzel huyuna kurban olduğum.

Nurperi âşığın gönlünü çelmiş
İsmetî Nurperi aşkından dolmuş
Güzellikten çok payını almış
Zengin paylarına kurban olduğum.
*
BİR SONBAHAR
AKŞAMI GELDİNİZ BİZE

Bir sonbahar akşamı geldiniz bize
Sizinle kapıda geldik göz göze
Şavklı gülüşlerin yayıldı çevremize
İşte o an âşık oldum ben size.

Ev önünde sizinle çok konuştuk
Güzel duygularla kaynadık coştuk
Aşkın ateşinde kaynadık piştik
Hayran kaldım sizdeği cilve naza.

Hangi âşık seni görür de sevmez?
Hangi âşık tatlı dillerin yemez?
Seni seven içki meze istemez
Dudakların şarap gerdanın meze.

Senin gibi tekmil güzel görmedim
Murad ettim seninle devran sürmedim
Çok bekledim vuslatına ermedim
Vuslat yine kaldı gelecek yaza.

Murad alma başka âşık ararsan
Kırılsın kolların bakıp sararsan
Kıymetini İsmetî’den sorarsan
Ben seni değişmem binbeşyüz kıza
Melek sanıyordum bir zalim oldun
Seni değişmezdim binbeşyüz kıza.
*
DERTLERİN ÂŞIĞIYIM BEN

Cahillik fakirlik cana yetti
Gençlik heder oldu gitti
Dertler beni âşık etti
Dertlerin âşığıyım ben.

Sevgilerin yurt kurduğu
Saygıların oturduğu
Hukukun hüküm sürdüğü
Yurtların âşığıyım ben.

Haram değil helâl yiyen
Korkmadan doğru söyleyen
Önce vatan millet diyen
Mertlerin âşığıyım ben.

Vatan uğruna baş koyan
Şehidlik kefenin giyen
Düşmanı cephede yiyen
Bozkurtların âşığıyım ben.

Âşık İsmetî’nin sevdalı başı
Çok severim helâl aşı
Cephede düşmana karşı
Sertlerin âşığıyım ben.
*
Türk Milleti büyük millet
Tarihte onaltı devlet
Mazluma eder merhamet
Zulme gösterir şiddet.

Nur yüzün benzer aya
Hayranım güzel boya
Nurperim gülüşlerin
Yeter derde şifaya.

Ayrılık yüzünden yanıyor yürek
Zalim yârin bağrı taş olsa gerek
Yalvardım yâr ile barışamadım
Hayini görünce alıyor merak.

Ey Leylâ gittin gideli
Ben bir daha gülemedim
Kalbimde izlerin derin
İzlerini silemedim.

Bir kız aldım kral çıktı
Ev içinde yaktı yıktı
Ne kalp bıraktı ne gönül
Hepsini kırdı döktü.
*
HANIMSIZ KALAN EVLER,
SÖNMÜŞ KOVANA BENZER

Ceylan dağlarda gezer
Hasret bağrımı ezer
Hanımsız kalan evler
Sönmüş kovana benzer.

Yâr kıymetini iyi bilen
Onlardır ki mutlu olan
Vefalı yârdan ayrılan
Elleri koynunda gezer.

Başımda bir sevda vardır
Kara sevda çekmek zordur
Sevdiğim güzel doktordur
Dertlerime derman yazar.

Allah vardır birdir inan
Ciğerimden gidiyor kan
Yaralarım doldu hicran
Ah etsem yaralar azar.

İsmetî o günler hani?
Yitirdim nazlı cananı
Eller alırsa ceylanı
Bu dert bana kazır mezar.
*
BİR MENDİL
ALDIM HASINDAN

Bir mendil aldım hasından
Güzellerin âlâsından
Nurperimin sevdasından
Ölüyorum ölüyorum.

Güzel seni sevdim candan
Usandırma bu cihandan
Nurperi senin sevdandan
Ölüyorum ölüyorum.

Bak geldim dağlar ardından
Senin için çıktım yurdumdan
Senin aşkının derdinden
Ölüyorum ölüyorum.

Bir ah edince derinden
Kalbim oynuyor yerinden
Ey Nurperi hasretinden
Ölüyorum ölüyorum.

İsmetî dünya gamından
Usandı tatlı canından
Ey Nurperi özleminden
Ölüyorum ölüyorum.
*
SENİNLE MUTLU
GEZDİK SAMSUN
CADDELERİNDE

Nurperim senin sevgin kalbimde çok derinde
Aşk ateşin yanıyor sinemin her yerinde
Kelebekler gibi uçtuk senin ile el ele
Seninle mutlu gezdik Samsun caddelerinde
Seninle mutlu gezdik Fatsa caddelerinde.

Hazırlan gel sevgilim yine çıkalım yola
Gezelim dolaşalım senin ile kol kola
Yine gönlümüz neşe yine mutluluk dola
Senin güzelliğine şu Samsun hayran ola.

Yüzün boyun çok güzel seni sevdim derinden
Sen sevginle gülünce kalbim oynar yerinden
Bin yıl seninle yaşasam doymam cilvelerinden
Sana her şeyi alayım Samsun’un fuarından.

Hazırlan gel Nurperim yine çıkalım yola
Gezelim dolaşalım senin ile kol kola
Bu hayat rüya gibi rüyamız hayır ola
Senin güzelliğine şu Samsun hayran ola.

NOT.: Eyvah! Mazide kalan mutluluk, rüya gibi oldun.
*
GÜZELLERDEN ŞANSIM YOKMUŞ,
SANA GÖNÜL VERDİM SAZIM

Güzellerden şansım yokmuş,
Sana gönül verdim sazım.
Dertten yana payım çokmuş,
Sana dökem derdim sazım.

Dertlerimi dinliyorsun
Hasta gibi inliyorsun
Derdimi sen anlıyorsun
Seni sadık gördüm sazım.

Yüzü benziyordu aya
O kız düşürdü sevdaya
Derdime dermansın diye
Yüreğime sardım sazım.

Yürü güzel boylum yürü
Bindalını yerde sürü
Onurperi güzel yâri
Ben de dağdan taştan sordum.

İsmetî’yim yaram derin
Nurperimi bana verin
Büyülüyor namelerin
Sazım seni çok severim
Benim yerim yurdum sazım.
*
SEN ŞİRİNSİN
BENİM İÇİN

Dünya güzeli Nurperi
Bak ne oldum senin için
Bûse verdim aşk içirdin
Âşık oldum senin için
Seni öyle sevdim ki ben,
Bir tanesin benim için.

Ben gönlümü sana verdim
Ne tatlı hayaller kurdum
Amasya’da dağlar yardım
Ferhat oldum sem senin için
Seni öyle sevdim ki ben
Sen Şirin’sin benim için.

Aşkınla kaynayıp coşdum
Kaynar kazan gibi taşdım
Aşkından dağlara düşdüm
Kanber oldum senin için
Seni öyle sevdim ki ben
Sen Arzu’sun beni için.

Güzeller başısın bu genç yaşında
Nazarım var kibriğinde kaşında
On iki yıl gezdim senin peşinde
Sunmanı oldum senin için
Seni öyle sevdim ben
Gülperi oldun benim için.

Aşkınla perişan oldum
Pınar oldum hasret doldum
Halep çöllerinde kaldım
Garip oldum senin için
Seni öyle sevdim ben
Şahsenemsin benim için.

Bülbül oldum güle düşdüm
Yazık şimdi dile düşdüm
Deli oldum çöle düşdüm
Mecnun oldum senin için
Sen Leyla’sın benim için.

İsmetî aşk sunuyorum
Seni melek sanıyorum
Uğrun uğrun yanıyorum
Kerem oldum senin için
Seni öyle sevdim ben
Aslıhansın benim için.
*
BU GÜZEL

SAMSUN’UN

GÜZELİ ÇOKTUR

Bu güzel Samsun’un güzeli çoktur
Değme güzellere gözümüz toktur
Güzeller içinde Nurperim tektir.

Sallanır fırlanır gelirdin bize
Maşallah takının iki omuza
Çok güzelsin Nurperim gelirsin göze.

Her yerde yetişmez ender çiçeksin
Gülden menekşeden goncadan paksın
İstemem kimseler yüzüne baksın.

Sallanır fırlanır gelirdin bana
Saçın telin vermezdim Arabistan’a
Sen bana tutkundun ben âşık sana.

Bu hazin ayrılık hesapta yoktu
Senin bana ahdın yeminin çokdu
Dağ gibi hasretin üstüme çöktü.

Sallanıp fırlanıp daha gelmedin
Açtığın yaraya merhem olmadın
Gözüm yaşlı kaldı daha silmedin
Âşık İsmetî’ye daha gülmedin.
*
DOST İLİNDEN
ESEN RÜZGÂR

Dost ilinden esen rüzgâr
Söyle bana selâm var mı?
Ağlar mı güler mi o yâr?
Yâr dilinden kelam var mı?

Melûl melûl geziyor mu?
Gerdana gül diziyor mu?
Bana mektup yazıyor mu?
Ellerinde kalem var mı?

O yâr sana dert açtı mı?
Sizi görünce koştu mu?
Sizle beni konuştu mu
Sesinde bir elem var mı?

İsmetî der: Yâr gelmedi mi?
Bize selâm salmadı mı?
Hasret devri dolmadı mı?
Daha hasret çilem var mı?
*
ESKİ EVİNDE ARADIM

Eski evinde aradım
Kapını kilitli gördüm
Nereye gitti diye
Komşulardan sordum
Onlar göçtü dediler
Dağ gibi oldu derdim
Bir firgat bastı beni
Kendimi yere vurdum
Ben kaybettim kendimi
Yerden yerlere serildim.
Hayli zaman ağladım
İçimi çektim durdum
Komşular yardım etti
Kalktım yine oturdum.

Gittim geldim aradım
Evinde bulamadım
Başka eve göçmüşdün
Oturdum da ağladım
Eller teselli etti
Hayret içinde kaldım
Adresin yok idi
Sorup arayamadım.
Kapını kilitli gördüm
Benim dünyam karardı
Nereye gittiğini bildirseydin
Ne vardı?
*
-Sözleri Âşık İsmetî’den ,
bestesi bakalım kimden olur?-

 

SİNEM
DEMİR OLDU
KALBİM ÇELİKDEN

Sinem demir oldu kalbim çelikten
Bu kadar zulüma dayamazdı
Güzeller hep böyle zalim olsalar
Kimse güvenip de evlenemezdi.

Yakdı beni yakdı zalim
Çok perişan oldu hâlim
Soralım cihana âleme
Kim görmüştür böyle zulüm?.

Vefâsız güzelden gönül tez bıkar
Hercai güzeller gönül tez yıkar
Güzel zalim olsa bunca âşıklar
Türkülerde bile yâr diyemezdi.

Yakdı beni yakdı zalim
Çok perişan oldu hâlim
Soralım cihana âleme
Kim görmüştür böyle zalim?

İsmetî’yim yâr yoluna çok baktım
Hasretinden yağmur gibi yaş döktüm
Bunca derdi hasreti nasıl çektim?
Yüz vagonlu bir tren çekemezdi.
*
EVİNİZİN ÖNÜNDEN
YOL GEÇİYOR

Evinizin önünden yol geçiyor
Gül çeşmeden yolcular su içiyor
Nurperim sevdana düşdüm düşeli
Tenhalarda gözlerim yaş saçıyor

Felek vurdu gözyaşlarım dinmiyor
Nurperinin aşk ateşi sönmüyor
Kurlu yâr enginlere inmiyor
Hüma kuşu olmuş yüksek uçuyor

Evinizin önü bir büyük harman
Nurperim hasretin katlime ferman
Bu aşk ateşini sen yaktın canan
Şimdi ne oldu da benden kaçıyor?

Bahçenizde gonca güller açıyor
Etrafına gül kokular saçıyor
Gece-gündüz aşkından ağlıyorum
Gözyaşlarım taşı delip geçiyor.

Evinizin önü fındık bahçeleri
Anadan ayrılan kuzular meler
İsmetî ah eder gözü yaş dolar
Bu ayrılık derin yara açıyor.
*
Gizli sevda çekenler yanar yanar köz olur
Gizli sevda ateşini söndüren şu saz olur
Yâr ismini söylemem dile düşer söz olur
Düşlerimi süsleyen o sevdiğim kız olur.

Üç tür keramet var Mevlâ kulunda
Kimse kimseyi bilmez kendi hâlinde
İyi insanın iyiliği söylenir elin dilinde
Âşıklara yâr yolunda yüce dağlar düz olur.
*
RÜYAMDA
BİR GÜZEL
GÖRDÜM

Rüyamda bir güzel gördüm
Bahçeden gül derdi bana
Köşkünden bâde indirdi
Güle güle verdi bana.

Çekindim bâde içmeye
Aşka düşüp tutuşmaya
İstedim dönüp koşmaya
Kollarını sardı bana

Bâde içtim nara yandım
O bahçeyi fır dolandım
Yarım bâdeyi ona sundum
Yalvardı içirdi bana.

O köşkte bir âlim vardı
Yüzü nur gibi parlardı
Zikreder tesbih çekerdi
Sağ elini sürdü bana.

İsmetî der benzerdi aya
Beni düşürdü sevdaya
Sonra çıkardı saraya
Sarayı gezdirdi bana.
*

AKLIM BAŞIMDA
YOK YÂR
SEN GİDELİ

Aklım başımda yok yâr sen gideli
Ben mecnundan öte deli oldum deli
Haberin getirse bir seher yeli
Sevincimden uçarım dünya güzeli

Yine duygularım ağlattı beni
Gözyaşlarım ıslatıyor cihanı
Mutlu günlerimiz ne oldu hani?
Ölürüm yiterim unutmam seni.
*

BENİM ÇOCUKLUĞUM,
BENİM GENÇLİĞİM

Benim çocukluğum, benim gençliğim
Cahillik yoksulluk içinde geçti.
Ömrümün baharı en güzel çağım
Farkına varmadan kuş gibi uçtu.

Usanılmaz güzellerin nazından
Aşk ile söylenen şirin sözünden
Cahilliğin yoksulluğun yüzünden
Nice geri gelmez fırsatlat kaçtı.

Tahsilsizim diye hakir görüldüm
Sular gibi çok bulandım duruldum
Onbeşimde bir güzele vuruldum
Alamadım yüreğime od düştü.

Yüzüme gülmedi bahdım kaderim
Nurperi aşkından ölür giderim
Büyüdükce arttı derdim giderim.
Yığıldı üstüstte boyumdan aşdı.

İsmetî’yim özüm hakk’a bağladım
Gözyaşı oldum çağıl çağıl çağladım
Gurbet lede fıkrat geldi ağladım
Gözlerimden yaş yerine kan taşdı.
*

GÜLYÜZLERİN
ONDÖRTLÜK AY

Gülyüzlerin ondörtlük ay
Ben çok seviyorum hay hay
Aklım fikrim olacak zay

Maşallah güzel maşallah
Nazar değmesin inşallah
Şaşılacak güzellikler
Sana vermiş yüce Allah

Melek gibi güzel huyun
Hep böyle mi senin soyun
Nazar değer mavi giyin

Maşallah güzel maşallah
Nazar değmez inşallah
Şaşılacak güzellikler
Nurperime vermiş Allah.

Lalü mercandır dişlerin
İnce kemandır kaşların
Sevda saçar gülüşlerin
Güller açar gülüşlerin.

İsmetî der ki maşallah
Nazar değmesin inşallah
Aranan güzellikleri
Nurperime vermiş Allah.
*
YAMAN OLUR
KÖYLÜ KIZI

Yaman olur köylü kızı
Çok güzel olur kaşı gözü.
Ah en güzeli yaktı bizi
Yaman olur köylü kızı.

Gerçeği kitapdan arar
Örnek örnek saçın tarar
On yedide kemale erer
Tamam olur köylü kızı.

Bahçe yapar bahçıvandır
Boyları selvi fidandıdır
Rehberi yüce Kur’an’dır
Dindar olur köylü kızı.

Çok çalışkan eslek olur
Hatır-gönül iyi bilir
Kocasına destek olur
Sadık kalır köylü kızı.

Baykuş kaymaz yurtlarına
Âşık olur mert birine
Kocasının dertlerine
Derman olur köylü kızı.

Temiz olur pırıl pırıl heryeri
Kalaylı taş gibi olur evleri
Çalışkandır gitmek ister ileri
Evbark olur köylü kızı.

İsmetî işin ahızardır
Köylü kıza ekaburdur
Paha biçilmez cevherdir
Yaman olur köylü kızı.
*
İYİ Kİ GELMİŞSİN DÜNYAYA,
DÜNYADA BİR GÜZEL GÖRDÜ-Türkü-

Sözlerin mutluluk verdi
Gönlüm muradına erdi
İyi ki gelmişsin dünyaya
Dünya da bir güzel gördü.

Boyun güzel, yüzün güzel
Dilin güzel, sözün güzel
Gözlerin dünyaya bedel
Edâların, nazın güzel.

Ey dünyanın güzel kızı
Bu âşığı yakan gözü
Güldükce gül açan yüzü
Kadir mevlâm sana verdi.

Al kınalı elin güzel
İnce nazik belin güzel
Sohbetine doyum olmaz
Baldan tatlı dilin güzel.

Senden güzeli göremedi
Gonca gülleri deremedi
Vuslatına eremedi
Arttı İsmetî’nin her derdi.

Her yanın çiçekli yayla
İsmetî’yi mutlu eyle
Sevinçten mi aktı söyle
O gözyaşı selin güzel.
*
BİR YÂR SEVDİM
TERMELİ

Bir yâr sevdim Termeli
Kaşı gözü sürmeli
Alırsan güzel yâri
Zekatını vermeli.

Ateş düştü bu cana
Gezerim yana yana
Güzellikte bir tane
Sen Termeli Termeli.

Sevdiğim Terme gülü
Kınalı parmak eli
Bu güzeli almalı
Muradıma ermeli.

Canım fedâ yolunda
Kemer olsam belinde
Bu güzelin uğrunda
Ölmeli öldürmeli.

Can Termeli Termeli
Taze fidan Termeli
Aşkından ölüyorum
Ben Termeli Termeli.
Dünyalarda bir tane
Sen Termeli Termeli.

Ey Nurperi Nurperi
Dilin badem şekeri
Sana candan aşığım
Gördüğüm gündn beri.

 

Başı pullu yazmalı
Âşık bayram ezmeli
İsmetî’yle gezmeli
Dünya güzel görmeli.

NOT.: Basılan kitapta(Sevda Pınarı) var.
*
BİR GÜZELE YAKIŞIR MI?

Sevdanın tahtından inmek
Bir güzele yakışır mı?
Sevip sevip sonra dönmek
Bir güzele yakışır mı?

Bir adı soysuza kanmak
Vefasızları dost sanmak
Varıp daldan dala konmak
Bir güzele yakışır mı?

Çapulcu soysuza kanmak
Gülleri hoyrata sunmak
Olur olmaza aldanmak
Bir güzele yakışır mı?

Adilerden medet unmak
Maziyi öldürüp gönmek
Soysuzun narına yanmak
Bir güzele yakışır mı?

İsmetî’yi avanak sanmak
Yüceden engine inmek
Bir aşkı öldürüp gömmek
Bir güzele yakışır mı?
*
BAK YİNE GELDİ
SONBAHAR

Bak yine geldi Sonbahar
Sarardı bağlar yapraklar
Gönüllerde çok üzüntü var
Gönüllerde çok hüzün var.

Patozları pirinç dövüyor
Mahsuller eve geliyor
Anbarlar buğday doluyor
Bağbozumu bozuldu bağlar.

Neden karalar bağlarsın?
Ah edip yürek dağlarsın
Deli gönül ne ağlarsın?
Gün doğmadan neler doğar.

Mevsim Sonbahar olunca
Yanar bağrım ince ince
Gönüle hüzün dolunca
Âşıkta artar ahuzar.

Mevlâm dünyayı bize vermiş
Peygamber kitap göndermiş
Bu düzeni böyle kurmuş
Müjde gelecek İlkbahar.

İsmetî’nin gözlerinden yaş akar
Bir derdi var nice derde baş gelir
Devir döner iki ay sonra kış gelir
Şu dağlarda olur boran ile kar.
*
NASIL METHEDEYİM
NURPERİM SENİ?

Nasıl methedeyim Nurperim seni?
Çok güzel yaratmış yaratan seni
Nasıl sevmem senin gibi sultanı
Bu âşığın gerçeğisin düşüsün.

Asırlar öncesi bir Şirin vardı
Doğan aylar gibi doğar parlardı
Ferhat Şirin için kayalar yardı
Güzellikde Şirin’in sen de eşisin.

Şirin gibi güzel daha kim görmüş?
Sevip ayrılması gerçekten zor imiş
Ferhat Şirin için dağları yarmış
Sen Şirin’sin, sen güzeller başısın.

Biz dertliyiz gönlümüz alınmadı.
Çok ağladın gözyaşın silinmedi
Talihsizsin kıymetin bilinmedi
Ben bilirim sen Cevahir taşısın.

Ey Nurperi gözlerimin yaşısın
Âşık İsmetî’nin ekmeğinin aşısın
Ölmeyince ben senden ayrılmam
Sen başıma konan Devlet Kuşu’sun.
*
ALTIN İKEN PAFON OLUR,
ELDEN ELE DÜŞEN GÜZEL

Sen gelmesen geliyordum
Ben de senin peşen güzel
İnan sensiz yaşanmıyor
Sen can içinde can güzel.

Bülbül gibi şakıyorsun
Bugün iyi neşen güzel
Ben de mutlu oluyorum
Seni gördükce şen güzel.

Kaşların yazıyor ferman
Gülüşlerin derde derman
Gençlikde sürülür devran
Giyin allar kuşan güzel.

Yazılanlar başa gelir
Bu aşkı âşıklar bilir
Fırtınalı deniz olur
Aşkın ile coşan güzel.

İsmetî der derde kalır
Başına çok işler gelir
Altın iken pafon olur
Elden ele düşen güzel
Altın iken mangır olur
Elden ele düşen güzel.
*
BİN YIL ÖMRÜM
OLSA SEVSEM

Bin yıl ömrüm olsa sevsem
Güzel senden bezilir mi?
Ressam olsam resmin çizsem
Âşığım hep seni yazsam
Tüm caziben yazılır mı?

Güzel kime bunca nazın?
Benden yana döndür yüzün
Kara ise alın yazın
Kara yazı bozulur mu?

Yiğide vade dolmadan
Dünyadan murad almadan
Yiğit cephede ölmeden
Ona mezar kazılır mı?

Yürekler yara dolunca
Yaralar hicran olunca
Sunamı eller alınca
Şen yürekle gezilir mi?

İsmetî serden geçmeden
Güzel uğruna coşmadan
Aşkın bâdesin içmeden
Deryasında yüzülür mü?
*

 

DOKTORLARIMIZA
ARZUHAL-NAME-

Dertli yaşaması ölümden acı
Anlayışlı doktor başımın tacı
Dünyayla yarışan Türk doktorları
Bu benim derdimin yok mu ilacı?

Bu derde düşeli iki yıl oldu
Gönül bahçesinde güllerim soldu
Çektiğim ızdırap inşallah doldu
Tedavi edin edin beni sılacı.

Gönül eski günlerimi özlüyor
Çocuklarım iyi olmamı gözlüyor
Yaram yürekdir her an sızlıyor
Sanki yüreğimde hançerin ucu.

İki yıldır bastonsuz gezemedim
Rahatca derdimi yazamadım
Ben bu derdin sırrını çözemedim
Durmadan ağrıyor belimin içi.

İsmetî der yine kaynayıp çoşam
Yürüyüp gidem de dağları aşam
Sayenizde sağlığıma kavuşam
Ömür boyu olam size duacı.
*
ELVAN ELVAN
BURCU BURCU
KOKARSIN

Elvan elvan burcu burcu kokarsın
Cennet bahçesinden gül müsün güzel?
Bir hoş salınırsın, bir hoş yürürsün
Selvi ağacında dal mısın güzel?

Güldükçe yüzünde açar güllerin
Boğum boğum kınalıdır ellerin
Şekerden şerbetten tatlı dillerin
Arının yaptığı bal mısın güzel?

Murad ettim vuslatına ermedim
Has bahçende gonca gülün dermedim
Senin gibi güzel yoktur görmedim
Melek mi, Huri misin güzel?

Aşkı nara yakdın uzak durursun
İlenirsem fidan gibi kurursun
Cayır cayır yandığımı görürsün
Yedi kat yabancı el misin güzel?

Âşık İsmetî der ki bu iş n’olacak?
Nurperi ay gibi doğdu doğacak
Aşkın bir sel gibi beni boğacak
Cennet ırmağından sel misin güzel?
*
YÜCE DAĞ BAŞINDA
CILKA YOL OLUR

Yüce dağ başında cılka yol olur
Enginlerde gonca gonca gül olur
Vefâlı güzelin dili şeker, bal olur
Vefâsız güzelin dili tatlı olmaz.

Yenilmez içilmez namerdin aşı
Öldürmez yazılar kötünün taşı
Sağlıktır huzurdur her işin başı
Huzursuz ev şeker yese tadı olmaz.

Talihsiz insana bu dünya darmış
Gece gündüz işi ah ile zarmış.
Allah kerameti insana vermiş
Hayin insanlarda keramet olmaz.

Ey İsmetî ah edip de ağlama
Bahar seli gibi coşup cağlama
Vefâsız güzele meyil bağlama
Vefâsız güzelde merhamet olmaz.

İsmetî benziyor dertli Kerem’e
O yâr hançer vurdu yürek yarama
Bu ayrılık üç ay daha sürerse
Benim derdim gider ince vereme.
*
VEFÂSIZ GÜZELİ
YÂR EDEMEDİM

Çiftçi oldum bağları bar edemedim
Dertli bülbül oldum zar edemedim
Nice vefâsızın kahrını çektim
Vefâsız güzeli yâr edemedim.

Esnaf oldum müşteri ile barıştım
Bu çöllerde gazellere karıştım
Gönüller yapmaya çokca çalıştım
Kimsenin gönlünde yer edemedim.

Dost yoluna nice dağları aşdım
Bir güzel uğruna zehirler içtim
Bir güzel aşkından yandım alıştım
Güzelden gönlümü farıdamadım.

Âşık İsmetî der bakın hâlime
Bir saçı Leyla’nın düştüm eline
Gönlümü bağladı saçın teline
Güzelden gönlümü beri edemedim.

Yiğit derler yüce dağlar aşana
Âşık derler kaynayıp da coşana
Mevlâm yardım etsin merhamet etsin
Bencileyin yardan ayrı düşene.
*
KÜSÜP DE DARGIN
GİDEN SEVGİLİYE

Elveda demeden gittin
Yüreğime ateş ettin
Evi barkı viran ettin

Sen bu yerlerden gidince
Bizi dargın terk edince
Yüreğimde ateş yanar
Duman tüter ince ince.

Çiçeklerin sıra sıra
Talihim yok bahtım kara
Yüreğimi yakdın nara.

Sen bu yerlerden gidince
Beni dargın terk edince
Yüreğimde ateş yanar
Duman tüter ince ince.

Aşkın beni derde saldı
Bu fırkat bağrımı deldi
Gönül evim viran kaldı.

Sen bu yerlerden gidince
Beni dargın terk edince
Yüreğimde ateş yanar
Duman tüter ince ince.

Âşık İsmetî ağlıyor
Yine karalar bağlıyor
Dideleri kan çağlıyor.

Sen böyle dargın gidince
Beni dargın terk edince
Yüreğim dağı ateşten
Duman tüter ince ince.
*
BANA ÂŞIK OLAN
KIZDAN ETDİN

Ey hayin Nurperi beni
Çok ağlattın gözden etdin
Onbeşinde gül fidanı
Bana âşık olan kızdan etdin

Bana ben seninim derdin
Çok ağır yeminler içerdin
Gittin büyük acı verdin
Beni gülen yüzden ettin.

Gönül yaylasını senle yaylardım
Aşkın deryasını senle boylardım
Meclislerde güzel sözler söylerdim
Beni sohbet sözden etdin.

Benimle çok deyip güldün
Âşık oldun kalbime doldun
Söyle nasıl zalim oldun?
Özüm yakdın özden ettin.

Âşık İsmetî’yi viran etdin
Aşk ateşine yakdın gitdin
Beni bir adi zengine satdın
Kör şeytanın emrine gitdin.
*
BEN BİR
GÜZELİN
UĞRUNDA

Ben bir güzelin uğrunda
Verem oldum verem oldum
Hasretine böyle yana yana
Kerem oldum Kerem oldum.

Yüreğime fıkrat düşdü
Bana böyle feryad düştü
Gönül bağıma od düştü
Viran oldum viran oldum.

Bu illerde bu diyarda
Aşka düşdüm gönlüm narda
Nurperimi rüyalarda
Gören oldum gören oldum.

Ben seni vefalı sandım
Gözyaşlarına aldandım
Aşkın ateşine yandım
Duman oldum duman oldum.

Âşık İsmetî’nin bahtı kara
Kalbim kırık sinem yara
Dost yoluna serim yere
Seren oldum seren oldum.
* BİR SU İÇMEK
İÇİN PINARA
VARDIM

Bir su içmek için pınara vardım
Peşimden bir güzel pınara geldi
Edeple erkânla kenara durdum
Bir hoşca bakdı da yüzüme güldü.

Pullu yazmasını bir yana atdı
Dertleri toplayıp derdime katdı
Kalaylı tas ile su ikram etti
Bu dertli başımı sevdaya saldı.

Doldurdu kapların koydu bir yana
Gitme konuşalım dur dedi bana
O tatlı bakışlar kahretti cana
Bu güzel başımdan aklımı aldı.

Güzelin gül yüzü ondörtlük aydı
Bilmem insan mıydı melek miydi?
Kibrikleri ok olmuş kaşları yaydı
Atdı aşk okunu sinemi deldi.

Güzellikten bakamadım yüzüne
Can dayanmaz edâsına nazına
İsmetî der yandım şirin sözüne
Güzelin sözleri şekerdi baldı.
*
MECNUN OLDUM
BİR GÜZELİN PEŞİNDEN

Mecnun oldum bir güzelin peşinden
Ahım kaldı, kirpiğinde kaşında.
Gönül kar istiyor, kar dağ başında
Elim ermediği karı neyleyeyim.

Gülmedim ağladım gençlik çağında
Mecnun oldum kaldım Leyla dağında
Gönül nar istiyor nar el bağında
Ellerin bağında ben neyleyeyim.

Yiğit odur her cefayı kaldırsın
Vatan sevgisiyle gönül doldursun
Er odur ki düşmanına saldırsın
Yurt için ölmeyen eri neyleyeyim.

İnsan olan kadir kıymet bilmeli
Âşık olan bir yâr için ölmeli
Güzel olan âşığına gülmeli
Aşığa gülmeyen yâri neyleyeyim.

Nurperi demiş ki Âşık İsmetî gelsin
Gül hazan olmadan vaktinde dersin
Kamil ona derim kalp gözü görsün
Kalp gözü görmeyen gözü neyleyeyim.
*
ŞU KOCA DÜNYAYI
ABAD EDENLER

Şu koca dünyayı abad edenler
Her tarafı Paris, Bağdat edenler
Yaşamayı bize murad edenler

Tatlı dilli güleryüzlü güzeller
Hoşbakışı şirin sözlü güzeller
Kol kol olup salınır da gezerler.

Cennette üzgündü Adem babamız
Yetişti imdada Havva anamız
İnsanı eşleştirdi yaradanımız
Dengeyi sağladı yüce yaradanımız.

Böylece güzeller oldu canımız
Kimisi yâr oldu, kimisi anamız
Onlarsız olmuyor hiçbir anımız
Onlar bizim şerefimiz şanımız.

Âşık İsmetî der güzel can ilacıdır
Onlarsız hayat çekilmez acıdır
Kimi bize yârdır, kimi bacıdır.

Bu dünyanın can ilacı güzeller
Kimi evlad kimi bacı güzeller
Onlarsız hayat çok acı güzeller
İnsanlığın baş tacı güzeller.
*
BİR MENDİL BAĞLADIM
GÜLÜN DALINA

Bir mendil bağladım gülün dalına
Mezarımın baş uçunda salına
Benim çektiğim bu kara sevdayı
Allahım vermesin hiçbir kuluna.

Yüce dağ başına yağmaz mı karlar?
Nurperi koynunda ayvalar, narlar
Kaderin önüne geçilmez derler
Kader beni atdı sevda seline.

Dilerim ki yüce Allah hayırlı versin
Herkes murad alıp murada ersin
Yüce mevlam sen her şeye kadirsin
Bırakma kulunu namert kuluna.

Felek oturdu üstüne yolumun
Aman felek neden bana zulümün
Benim Nurperimi alan zalimin
Ciğerleri delik delik deline.

Dilerim Türk Milleti şad olsun
Bayrağımız daim yüceden kalsın
İsteyen ağlasın, isteyen gülsün
Âşık İsmetî’nin mecnun hâline.
*
NASIL ANLATAYIM
SENİ SEVGİLİM?

Nasıl anlatayım seni sevgilim?
Çiçekler içinde güle benzersin
Yakıyor bağrımı o güzel boyun
Selvide sallanan dala benzersin.

Şavkını almışsın gökteki ayın
Bilmem huri midir melek mi soyun?
İncecik belin fidandır boyun
Telli saz göğsünde tele benzersin.

Seni gören aman maşallah desin
Selâm dursun elin koynuna koysun
Mevlâm nasip etsin bu âşık yesin.
Altın tabaktaki bala benzersin.

İsmetî der bu güzelden geçilmez
Nasip olmayınca bâde içilmez
Mübarek yüzlerin nurdan seçilmez
Cennetde Havva’ya kula benzersin.
*
ŞU TERME’NİN GÜZELLERİ

Orta uzun boylu olur
Asaleti soylu olur
Güzel melek huylu olur
Şu Terme’nin güzelleri.

İnci sedef dişli olur
Hepsi kalem kaşlı olur
Çok yumuşak başlı olur
Şu Terme’nin güzelleri.

Boyları selvi dal olur
Sözleri şeker bal olur
Terbiyeli uysal olur
Şu Terme’nin güzelleri.

Asla yanlış yola gitmez
Gayrısına meyil katmaz
Kendi yârini ağlatmaz
Şu Terme’nin güzelleri.

Güzeller el ele gezer
İsmetî’nin bağrın ezer
Nice derde derman yazar
Şu Terme’nin güzelleri.

Çeltikde çalışırlar
Bülbül gibi konuşurlar
Tez büyüyüp yetişirler
Şu Terme’nin güzelleri.

Pirinç eker pirinç yerler
Ağzında badem ezerler
Badem şekeri ezerler
Şehire gelin giderler
Şu Terme’nin güzelleri.

Âşık olan doğru söyler
Güzellerin metin eyler
Mah yüzleri doğan aylar
Şu Terme’nin güzelleri.

*
YEŞİL TERME’NİN KIZLARI

Yeşil Terme’nin kızları
Aya benziyor yüzleri
Pırıl pırıl parlıyorlar
Sanki göğün yıldızları.

Okula gider gelirler
Kültürden nasip alırlar
Duvaklı gelin olurlar
Yeşil Terme’nin kızları.
Yoktur çekilmez nazları.

Gayet edâlı yürürler
Etrafa neşe verirler
İffetini çok korurlar
Harama bakmaz gözleri.

Bir taneyi ikrar verir
Gül yüzüne bakan erir
Temizlikde kıskandırır
Sünbülleri nergizleri.

İsmetî der çalışırlar
Her iyiliğe alışırlar
Çok da güzel konuşurlar
Şekerden tatlı sözleri.

Bazen seyrana çıkarlar
Elvan elvan gül kokarlar
Âşığın bağrını yakarlar
Yeşil Terme’nin kızları..
*
GÜZELLER BAŞI NURPERİ

Güzeller başı Nurperi
Beni mecnun edin sensin
Özlem dolu gözlerimde
Tütün gibi tüten sensin.

Senin kadrini iyi bileni
Severek çeken çileni
Senin aşkınla öleni
Terk edip de giden sensin

Sırma saçın lüle lüle
Aşkın bana tatlı çile
Düşmanımla güle güle
Derdime dert katan sensin.

Aşkınla yürek dağladım
Senin için az mı ağladım?
Gönlümü sana bağladım
Koparıp da atan sensin.

Aşkın ile çektim çile
Yakdın beni döndüm küle
İsmetî’yi iki pula
Acımadan satan sensin.

Güzellik timsali doğmuştur yurda
Kaşın gözün beni düşürdü derde
Elâ gözler beni düşürdü derde
Hayalin görürüm baktım yerde
İnan gözüm yaşı bir sel sevdiğim.

Senin ile dolu geçer düşlerim
Unutulunca ağlamaya başlarım
Gözümden akıyor hasret yaşlar
O nazik ellerle gel sil sevdiğim.

Kınalı kekliğe benzettim seni
Aslı Kerem yaktı Nurperi beni
İkrarlar vermiştin ikranın hani?
Unutma ikrarın var bil sevdiğim.
*
İLK GÖRDÜĞÜM
GÜNDEN TUTULDUM SANA

İlk gördüğüm günden tutuldum sana
Aşkının ateşi düştü bu cana
Sen gelmeyesin zulüm edersin bana
Gel göreyim seni bir yol sevdiğim.

Yürüdükçe bindallısı sallanır
Sallandıkca gül sineler ballanır
Yel estikçe sırma saçlar tellenir
Saçları rüzgârda tel tel sevdiğim.

Nasip olsa bâde içsem elinden
Altın kemer olsam sarsam belinden
Konuştukca bal akıyor dilinden
Dilleri hem şeker hem bal sevdiğim.

Kirpiklerin okdur kaşların keman
Leblerin çaresiz dertlere derman
Bizlere lütfedip güldüğün zaman
Yüzünde açılır çift gül sevdiğim.

Senden güzelini görmedi gözüm
İsmetî der sana ikrarım sözüm
Seni görmeyince gülmüyor yüzüm
Sevgine muhtacım gel gel sevdiğim.
* GÜL CEMALİN
İLHAM VERİYOR
BANA

Güzelliğin şan veriyor cihana
Gül cemalin ilham veriyor bana
Dilerim ki seni doğuran ana
Dünyalar durdukca dursun sevgilim.

Âşıklar çok ağlar gülmez diyorlar
Ağlar gözyaşını silmez diyorlar
Leylâ gibi güzel gelmez diyorlar
İşte sen Leylâ’sın varsın sevgilim.

Aklımdan çıkmıyor elâ gözlerin
Şekerden şerbetden tatlı sözlerin
Pırıl pırıl parlar onur yüzlerin
Yüce dağ başında karsın sevgilim.

Hazan olur gülleri çok erdirme
Hasbahçene yâd elleri vardırma
Gonca gülün hoyratlara derdirme
Gel senin âşığın dersin sevgilim.

İkrar verdin ikrarında durursun
Ben göleni sana layık görürsen
Âşık İsmetî’ye bahşiş verirsen
Allah muradını versin sevgilim.
* GELMEDİ GÖNLÜMÜ
EYLEYEN GÜZEL

Aramızdan poyraz yel esdi mi?
Yoksa rakiplerin bize kasdı mı?
Can Nurperim acep bana küsdü mü?
Gelmedi gönlümü eyleyen güzel.

Anlamadın hiç hâlimden bilmedin
Gönül suyu gözyaşlarım silmedin
Gözlerim yolu hâlâ gelmedin
Tatlı şirin sözler söyleyen güzel.

Gelin olan ne hoş sallar beşiği
Âşık olan unutur mu maşuğu
Zincir bağlamayan dertli aşığı
Zülfün tellerine bağlayan güzel.

Benden selâm olsun çiftte benlime
Sevgiler sayıklar anlı şanlıma
Sevdasınla dolu âşık gönlüme
Aşk pınarı gibi çağlayan güzel.

Dertlerim süzülüp gelir dilimden
Damla damla düşer sazın telinden
Kötü kader kötü yârin elinden
Genç yaşta karalar bağlayan güzel.

Âşık İsmetî der aklım şaşırdın
Aşkın deryasını boydan aşırdın
Beni mecnun edip çöle düşürdün
Aşkınla sinemi dağlayan güzel.
*
HASRET ŞİİRİ

Ben de bu dünyaya geldim geleli
Bülbül gibi gonca güle hasretim
Ergen olup kendi kendim bileli
Yâr ağzında tatlı dile hasretim.

Gümüşhane kahramanlar otağı
Baharda yemyeşil ovası dağı
Baba memleketi kâbe toprağı
Çok güzeldir bizim ile hasretim.

Cennete benziyor dünya baharda
Bir güzel aşkından yüreğim narda
Sırma saçlar savruluyor rüzgârda
Yâr yüzünde sırma tele hasretim.

Bir âşığım yanar bir ateş serde
Allahım düşürme kimseyi derde
Özellikle şu yirmibirinci asırda
Hakk yolunda doğru kula hasretim.

Âşık İsmetî der yârla giderim yola
Yorulduğu yerde veririm mola
Güzeller gezerken şöyle kol kola
Ne hoş olur ince bele hasretim.
*
ŞEFAAT YA RESÛLALLAH

Ey iki cihan serveri
Ey Kur’an-ı Kerim rehberi
Ey Allah’ın sevgili Peygamberi

Mübarek yüzünü görebilseydim
Ayağına yüzler sürebilseydim
Ben de muradıma erebilseydim
Şefaat Ya Resûlallah

Şükür Allah’a dünyaya teşrif buyurdun
İnsanlığa gerçekleri duyurdun
Allah’ın emri ile bir nizam kurdun
Güçsüzleri ezdirmedin, kayırdın.

Mübarek yüzüne âşığım vallah
Şefaat Ya Resûlallah

Dünya senin ile nura garkoldu
Nice müşrikler imana geldi
Bulunduğun yerler bereket doldu

İzini bulsam da yüz sürsem billah
Şefaat Ya Resûlallah.

Dünyada ahiretde âşığız sana
Aşkınla gezeriz biz yan yana
Varlığınla şeref verdin cihana

Ayağın tozuna yüz sürsem billah
Şefaat Ya Resûlallah.

Başının üstünde bulut giderdi
Sen olmasan çaresizler niderdi?
Seni Allah dünyaya rahmet gönderdi

Mübarek yüzüne âşığız vallah
Şefaat Ya Resûlallah.
Ayağın tozuna yüzsürsek billâh.

Doğduğun gece melekler dünyaya indi
Putperestlerin ateşi söndü
Mucize gören nasipliler derhal inandı

Mübarek yüzüne âşığız vallah
Şefaat Ya Resûlallah.

Sabır hoşgörü ile başlardın söze
Önünde yüzbinler gelirdi dize
Müslümanız Elhamdülillah ne mutlu bize
Müslümanız ne mutlu bize

Mübarek yüzüne âşığız vallah
Şefaat Ya Resûlallah.

İsmetî seni anar gözleri dolar
Hasretin ateşi bağrını deler
Yüce Muhammed’den şefaat diler
Şefaat, şefaat, şefaat Ya Resûlallah.(s.a.v.)

NOT.: Bu şiir defterinin en baş sayfasına yazılacaktı fakat
ne yazık ki yazarken unutuldu.’Sevda Pınarı Kitabım’da yayınlandı.
*
GÖNÜL VAZGEÇELİM
BÖYLE GÜZELDEN

Gönül vazgeçelim böyle güzelden
Bize karşı bağrı demir, taş gibi
Gelse bile bizde durmaz, eylenmez
Uçar gider bir üveyik kuş gibi.

Kadir mevlâm murad etmiş yaratmış
Bahtı kara imiş çileye batmış
Bunca güzellikle onu donatmış
Sanki dersin güzellere baş gibi.

Vefasızdır hiç hâlimden bilmiyor
Gözyaşlarım görüyor da silmiyor
Bayılırım gülmesine gülmüyor
Gelir bize elâ gözler yaş gibi.

Bunca yıldır sevdim seni ezeli
Güz gelmeden bağlar dökmez gazeli
Kulübede duran dünya güzeli
Kötü kocan sanki sana eş gibi.

Güzel olmayınca âşık söylenmez
Vefasız güzele gönül bağlanmaz
Gelir gider yalvarırım eylenmez
Uçar gider hayal gibi düş gibi.

Vefasızın aşkı sevdası bende
İnsanî duygular yok mudur sende?
Güller açar bahar olur her yanda
Bize gelir boran gibi kış gibi.

İsmetî’yi yakdı duman tütüyor
Hasreti firkati cana yetiyor
Bülbül olup el bağında ötüyor
Bize gelir sanki dut yemiş gibi.
* AMAN KARDEŞ
YAKMAYALIM ORMANI

Orman yurdumuzun millî serveti
Ormansız toprağın yok bereketi
Cahiller bilmezler orman kıymeti
Aman kardeş yakmayalım ormanı.

Orman yurdumuzun hayat kaynağı
Orman korur yurtda bitgel toprağı
Yeşillensin yurdun ovası dağı
Kırıp yere dökmeyelim ormanı.

Yaradana secde eder ağaçlar
Ormana saygıyla eğilsin başlar
Ormanda ötüşür güzelim kuşlar
Tahrip edip yıkmayalım ormanı.

Toprağı dağlarda ormanlar saklar
Her ağaç bir asker vatanı bekler
Yok olup gitmesin bunca emekler
Cahilane sökmeyelim ormanı.

Yurdumun güzelliği ormandır
Ormanlar milletçe derde dermandır
İsmetî der orman hayattır candır
Tarla edip ekmeyelim ormanı.

NOT.: Bu şiirim ‘Sevda Pınarı Kitabı’mda yayınlanmıştı.
*

MEVSİMLERİN EN
GÜZELİ İLKBAHAR

İlkbahar gelince ötüşür kuşlar
Uyanır tabiat üretim başlar
Dağlar yeşillenir açılır işler
Mevsimlerin en güzeli ilkbahar.

İlkbahar’da türlü çiçek açılır
Her tarafa gülü Reyhan saçılır
Yaylalarda soğuk sular içilir
Mevsimlerin en güzeli İlkbahar.

İlkbahar’da şeyda bülbül ötüşür
Gül menekşe birbirine katışır
Yeşil Terme’ye de bahar yetişir
Mevsimlerin en güzeli İlkbahar.

Çiftçilik yapılır tohum saçılır.
Her tarafta gül çiçekler açılır
Koyun kuzu yaylalara göçülür
Mevsimlerin en güzeli ilkbahar.

İlkbahar benziyor gençlik çağına
Siz düşmeyin kara sevda ağına
Ateş düşmüş yüreğimin bağına
Mevsimlerin en güzeli İlkbahar.

Yine geldi ilkbahar’ın çağları
Yeşil giydi güzel yurdun dağları
Âşık İsmetî çok sever bağları
Mevsimlerin en güzeli İlkbahar.
*

DÜNYA AYNI
DÜNYA İNSAN DEĞİŞTİ

Dünya aynı dünya insan değişti
İnsanlar rüşvetsiz yola gitmiyor
Ademoğlu para aşkına düşdü
Kardaş kardeşin elini tutmuyor.

Çektiğim ıstırap canıma yetdi
Sel oldu gözyaşım ummana gitdi
Ademoğlu Dünya’yı çok kirletdi
Bağlar viran oldu bülbül ötmüyor.

Dertliler dert çeker ne bilsin eller
Güz gelince bağda döker gazeller
Hani nerde kaldı eski güzeller
Şimdikiler bir yatakta bile yatmıyor.

Kalp gözünü aç da şu dünyaya bak
Ne muazzam düzen kurmuş yüce hakk
İyi kimseler varda kötüler çok
Allah esirgiyor dünya batmıyor.

Önümüz akşamdır gün oldu kindi
Ey İsmetî yolun yokuştur şimdi
Acaba Kerem’de böyle mi yandı?
İçerim yanıyor duman tütmüyor.
*
GEL SEVGİLİM BARIŞALIM

Böyle küskünlük olur mu?
Gel sevgilim barışalım
Küskünle mutlu olur mu?
Gel sevgilim barışalım.

Gel sevgilim barışalım
Kol kol olup dolaşalım
Âşıkane konuşalım
Kumru gibi koklaşalım.

Dargınların yüzü gülmez
Dertlerini kimse bilmez
Dargınlığı Allah sevmez
Gel sevgilim barışalım.

Gel sevgilim barışalım
Sevgi neşeyle coşalım
İnsanlıkda yarışalım
Gel sevgilim barışalım.

İyi insanlar hiç darılmaz
Dargınlıklar hoş görülmez
Seven gönüller yorulmaz
Gel sevgilim barışalım.

Dargınlık bağrımı deldi
Fani dünya kime kaldı
Teklif İsmetî’den geldi
Gel sevgilim barışalım.
*
BAY ve BAYAN İKİ ÂŞIĞIN ŞİİR DİLİ ile KARŞILIKLI SÖYLEŞİSİ

Aldı Nursuna Bakalım Ne Söyledi: Üç aydır aşkınla döndüm şaşkına
Merhamet bana Allah aşkına
Seni yerleştirdim gönül köşküne
Kabul eyle seviyorsan Huda’yı.

Aldı İsmetî Bakalım Ne Söyledi: Yüzün hatırlatır ondörtlük ayı
Güzelliğin aklı edecek zayi
Sunam sen küçüksün var daha büyü
Sen şimdi bilmesin aşkı sevdayı.

Aldı Nursuna Bakalım Ne Söyledi.: Sevda yeli eser oldu başımda
Nur parlıyor gül yüzümde kaşımda
Güzel kız evlenir ondört yaşında
Ben de bilir oldum aşkı sevdayı.

Aldı İsmetî Bakalım Ne Söyledi: Güzele yakışır acem kınası
Bu dünyanın olmaz herdem sefası
Bu hayatın çoktur cevri cefası
Sunam çekemezsin cevri cefayı.

Aldı Nursuna Bakalım İsmetî’ye Ne Söyledi: Gönlümün bağında açıldı güller
Gül gonca olunca şakır bülbüller
Her şeye katlanır seven gönüller
Seviyorum kabullendim cefayı.

Aldı İsmetî Bakalım Nursuna’ya Ne Söyledi: Ben âşığım doğru yoldan çıkamam
Durgun suyum bulanıp da akamam
Kanunlara aykırı işler yapamam
Kanun bize zindan eder dünyayı.

Aldı Nursuna Bakalım İsmetî’ye Ne Söyledi: Nursuna diyor ki aşkına yandım
Yalvara yalvara bittim tükendim
Bir genç güzel kızı kırmasın sandım
Terk edip gidelim bizde bu köyü.

Aldı İsmetî Bakalım Nursuna’ya Ne Söyledi: İsmetî der ki daha gülemem
Koy aksın gözyaşım daha silemem
Çok güzelsin sunam huyun bilemem
Ne değerse değer güzelin huyu.

NOT.: Sonu hazin, ayrılık, gözyaşları içinde elveda oldu.
*

AKLIM BAŞIMDA YOK
YÂR SEN GİDELİ

Aklım başımda yok yâr sen gideli
Ben mecnundan öte deli oldum deli
Haberin getirse birseher yeli
Sevinçten uçarım dünya güzeli.

Nurperi çok hayin ağlattı beni
Gözyaşlarım ıslatıyor cihanı
Mutlu günlerimiz ne oldu hani?
Ölürüm yiterim unutmam seni.

Yâr aşkına dokurum sazda tellere
Bülbüller âşıktır gonca güllere
Dokunmayın beyler şu güzellere
Onlardır dünyanın neşesi şanı.

Nurperi hasretinle nasıl yaşarım
Aşkı sevdan ile dolar taşarım
Dünyanın ucundan çağırsan beni
Cana minnet deyip sana koşarım.

Öyle tahrip etdi beni felek
Ne bir hayal kaldı ne bir düş kaldı
Gönül bağım öyle viran oldu ki
Ne bülbül sedası ne bir kuş kaldı.

Âşık İsmetî’yim kınaman beni
Ben yitirdim elâ gözlü ceylanı
Hani vaat ettiğin mutluluk hanı?
Vefasızlar kahrediyor insanı.
*
DUMANTEPE BAŞI
KARDIR BORANDIR

Dumantepe başı kardır borandır
Sevgilim gideli hayli zamandır
Sensiz öksüz kalan gönlüm virandır
Gel usul boyuna kurban olduğum.

Her gece rüyamda seni düşlerim
Uyanınca ağlamaya başlarım
Senin için çağlıyor gözyaşlarım
Sil usul boyuna kurban olduğum.

Varlığın âşığa şereftir şandır
Gözlerimden akan yaş değil kandır
Gülüşlerin dertlerime dermandır
Gül usul boyuna kurban olduğum.

Çekerim senin için dünya gamını
Beklerim ağzından bir kelamını
Gelemesen bana bir selamını
Sal usul boyuna kurban olduğum.

Ayın ondördüne benziyor yüzün
Kudretten sürmeli elâdır gözün
Ağzın kına kaşığı çok tatlı sözün
Bal usul boyuna kurban olduğum.

İsmetî’yi ettin duygu pınarı
Yüreğime koydun ateşi narı
Vefasızlık yapıp terk etme bari
Dal usul boyuna kurban olduğum.
*
-Yaşanmış Maznun Hikâye-

ANKARALI MEŞHUR ÂŞIK ÖMER’İN

KARA SEVDASI

Ankaralı Âşık Ömer gibi oldum
Bir vefâsız yâre bağlandım kaldım
Yanıklı ahımı göklere saldım
Ömer gibi başım alıp gideyim.

Âşık Ömer yanmış bir Bey kızına
Kırk yıl düşmüş vefasızın izine
Sonunda kanlı yaş dolmuş gözüne
Ömer terk-i sıla etmiş ben de edeyim.

Kız demiş olmaz ben bir Bey kızı
Yerin çiçeğim göğün yıldızı
Sen fakir ben zengin gülerler bizi
Kırk yıl bekleyen fakiri nideyim?

Âşık Ömer başını alıp gitmiş
Uzak diyarlara kapağı atmış

Âşık Ömer başını alıp gurbete gitmiş
Uzak diyarlara kapağı atmış
Varmış bir diyara bir bakkal tutmuş
Demiş sazı bir köşeye takayım

Ömer bakkal, dönelim Bey kızına
Kimseler bakmamış hayin yüzüne
Bir ateştir yanar olmuş özüne
Demiş Ömer’in yolunu tutayım

Tebdil-i kıyafet düşmüş yola
Bu destanda düşmüş dilden dillere
Seyyah olup geçmiş ilden illere
Akşam olmuş demiş burada yatayım.

Sabah olmuş seyyah âşık uyanmış
Uyanmış da yüreği aşka yanmış
Gitmiş bakkal kapısına dayanmış
Demiş şimdi kendimi tanıtayım.

Kız bakmış Âşık Ömer unutmuş
Kader vurmuş Ömer boynunu bükmüş
Bakkalında bir geçim yolu tutmuş
Derdi altmış iken dert olmuş yetmiş.

Kız tenhaya varmış bağlamış atını
Çıkarmış üstünden erkek kıyafetini
Giyinmiş paşa elbisesi olmuş paşa kadını
Kalbur elek satmayı gayri ihtiyar etmiş.

Âşık Ömer’in aşkı da kızın gönlüne düşmüş
Ömer’in aşkınla nankör kız yanmış tutuşmuş
Bakkalın önünde çok gezmiş çok dolaşmış
Bakkalın önünden çok gelmiş geçmiş.

-Bey kızı dayanamamış konuşmuş bakalım
Âşık Ömer’e neler söylemiş..Aldı Bey kızı
kalbur ve elekleri koluna takıp söylendi:-

Bey kızı der kalbur satarım, elek satarım
Kırk yıllık sevdayı yıktı kaderim
Âşık Ömer ben senden de beterim
Şimdi kalbur satarım, elek satarım.

Âşık Ömer sesinden tanımış kızı
Düşmüş yüreğine bir ince sızı
İndirmiş köşeden dertli sazı
Bir ah çekmiş kanlı yaş dolmuş gözü.

Âşık Ömer almış sazı eline
Çok üzülmüş kızın mahzun hâline
Dertli dertli vurmuş sazın teline
Şunlar gelmiş Âşık Ömer diline
Bakalım Bey kızına neler anlatmış:

İsmine nail olmayan dilberin
Çarkına yapar felek
Mihnetin sevdanın zamanı geçti
Şimdi ister kalbur sat, ister elek.

Bey kızı Ömer’den duyunca bu sözleri
Kanlı yaşla doldu kızın güzel gözleri
Yürümeye tutmaz olmuş dizleri
Ağladı ağladı çok feryat etdi.

Bey kızı ağladı ağladı bindi atına
Yürek dayanmıyordu feryadına
Boynu bükük döndü memleketine
Kırk yıllık sevda böylece bitdi.

NOT.: Nurperi de işte beni böyle etdi
Kerem etdi dertli dertli söyletdi
Mecnun etdi beni çöllere susuz atdı
Nurperi Âşık Ömer gibi beni inletdi.

Aman gençler vefasıza kanmayın
Yalan sözlerine siz aldanmayın
En sonunda benim gibi yanmayın
Vefasızlar yakdı beni mahvetdi.

Ben Âşık Ömer gibi oldum bilesin
Ey Nurperi şeytanından sen belanı bulasın
Sen de o Bey kızı gibi sararasın solasın
Yataklarda çürüyesin kalasın
Âşık İsmetî’nin ahı tutdu diyesin.

Size derim ergen kardeşler
Sevmeyen güzeli siz de sevmeyin…

Yine bahar geldi ötüyor kuşlar
Yürekde acılar gözümde yaşlar
Size derim size ergen kardeşler
Sevmeyen güzeli sizde sevmeyin.

Bu gençlikde kaynayıp da coşup da
Vefasızın arkasında da koşup da
Düşünmeden vefasıza düşüp de
Yandım deyip dizinizi dövmeyin.

Akıl ermez vefasızın işine
Gardiyan kesilir senin başına
Zehir katar ekmeğine aşına
Vefasız alıp da kara giymeyin.

Tarlanın bahçenin düzünü alın
Tarağına bakın bezini alın
Vefalı annenin kızını alın
Dertsiz başınızı derde koymayın

İsmetî der vefasız ızdırap verir
Acı sözlerinden yürekler erir
Şeytan vefasızı cazip gösterir
Aman gençler kör şeytana uymayın.
*

AYRILIK HASRETİ-
AYRILIK ACISI

Ayrılık ölüm derlerdi ben inanmazdım
Başıma geldi de şimdi inandım
Çok sevdiğim güzel beni terk etdi
Yandım ateşlere odlara yandım.

Yandım Ey Nurperi yürekten yandım
Kendim gibi seni vefalı sandım
Nice güzellere ben aldanmadım
Vefasız güzel yıkarmış şimdi inandım.

Kınalı keklik gibi bağıma kondu
Nurperi gözümde Leyla’ya döndü
Nurperi yanında gönlüm çok şendi
Şimdi baykuş doldu virana döndüm.

Yandım Kerem gibi ateşe yandım
Vefasız güzeller yıkar inandım
Vefasızı vefalı sandım aldandım
Hasreti tahrip etti virana döndüm.

Kardeş hor bakma bana
Bir teselli ver bana
Ayrılık acısını sen bilmesen
Sor bana.
Ne zormuş sor bana.

Dertli İsmetî der Hurî sanmıştım Hurî
Meğer vefasız hercainin biri
Beni terk etmeyen vefalı yâri
Ölüp gidene dek terk etmem kendim.
* BİR HÂYİN GÜZELE
YARANAMADIM

Güzel diye gitdim köyümden aldım
Kendi rızasıyla aldım da geldim
Onu Leylâ bildim ben mecnun oldum
Yine bu güzele yaranamadım.

Davaya başladı kırkı dolmadan
Gelinlik kınası henüz solmadan
Bunca yıllar geçti bana gülmeden
Ben hâyin güzele yaranamadım.

Mevlâm düşürmesin hâyin güzele
İnsan idim katdı beni gazele
Tarihe yazılsa çektiğim çile
Olmadı güzele yaranamadım.

İstedim ki yesin şekerler ballar
Korudum değmesin rüzgârla dallar
Bana hor göründü başka güzeller
Ben hâyin güzele yaranamadım.

İlk yıllarda onu bir melek sandım
Onu korumaya silah kuşandım
Meğer diktatörmüş boş yere yandım
Diktatör güzele ben yaranamadım.

İsmetî’yim yıllarım heder oldu
Zalim yarla bir ömür geçer oldu
Gözyaşlarım akdı kalbime doldu
Otorite güzele ben yaranamadım.
*

BİR KIZ YARALADI
BENİ KURTARIN

Aşk hançeri yedim yaram çok derin
Yetişin komşular bu hâlimi görün
Merhem sürün yaralarımı sarın
Bir kız yaraladı ah beni kurtarın.

Her şeyi konuştuk iyice anlaştık
Ayrılık yok diye yeminler içtik
Sevda potasında kaynadık piştik
Kelebekler gibi sevindik uçtuk
Bir kız yaraladı beni kurtarın.

En ağır yeminler etmişti bana
Yürekten âşığım diyordu sana
Sonra hançer vurdu boyadı kana
Bir kız yaraladı beni kurtarın.

Buna sebep oldu zalim babaannesi
Hâlâ kulağımda o kızın güzel sesi
Yakdı beni güzelliği iş ve cilvesi
Bir kız yaraladı beni kurtarın.

Her fırsat buldukca gelir giderdi
Gönlümü bulmaya çok dil dökerdi
Babam çok zalimdir kaçalım derdi
Ben razı olmadım bıçağı vurdu
Bir kız yaraladı beni kurtarın.

Ben bu güzel kızdan hep uzak durdum
Nurperim var diye ona söylerdim
Sanmayın o kıza ben elimi sürdüm
Ben oyun oynamam mert oğlu merdim
Bir kız yaraladı beni kurtarın.

Dedim daha toysun çok düşün-taşın
Bekle bari onsekiz olsun yaşın
Şavkını almışsın ayın güneşin
İsmetî’yle belâya girer başın
Vurdu yaraladı kurtarın beni.
*
BU DERTLİ MEKTUBU SANA

Bu dertli mektubu sana
Önce selam salan yazdı
Yirmi dört ayar altınsın
Kıymetini bilen yazdı.

İsmin dillerimde hece
Bu iş oldu bir bilmece
Bunca yıldır beraberce
Ağlayıp da gülen yazdı.

Seni bir melek bilen
Ta yürekten âşık olan
İki elinde mendilden
Gözyaşını silen yazdı.

Sen benim bağrım yakınca
Duman tüter ince ince
Sen bu yerlerden gidince
Öksüz garip kalan yazdı.

Bıktım dünyanın gamından
Bu hesabın toplamından
Ey Nurperi özleminden
Yana yana ölen yazdı.

Bıktım kara bağlamaktan
Seller gibi çağlamaktan
Hasretinle ağlamaktan
Sararıp da solan yazdı.

Nurperinin billur sesi
Bağların gül menekşesi
İsmetî hayat çeşmesi
Hasretinle dolan yazdı.
*
-Maznun Hikâye-

BEN LOKMAN HEKİM’İN OĞLU GİBİ OLDUM

Ben Lokman Hekim’in oğlu gibi oldum
Onun da derdi ne bilinmemişdi
Çeke çeke bir dert ile ölmüştü
Derdine bir çare bulunmamıştı.

Lokman Hekim derde derman ararmış
Uçan kuştan çiçeklerden sorarmış
Oğlu karnım karnım diye ağlarmış
Onun da gözyaşı silinmemişti.

Lokman Hekim oğlu da ölüp gitmiş
Bu fırkatda anne-babaya yetmiş
Lokman Hekim oğlunu otopsi etmiş
Lokman daha dünyada gülememiş.

Otopsi de mideden kemik çıkmış
Lokman Hekim o kemiğe çok bakmış
O kemiği bir bıçağa sap takmış
Bıçağı aşçıdan başkasına vermemiş.

Aşçı o bıçakla sebze doğrarmış
Lokman Hekim gider-gelir lokantaya uğrarmış
Turuba sürüldükçe bıçak perirmiş
Malûm kemik turuba dayanamamış.

Azrail Lokman’a yapmış hitabı
Lokman’ın elinde tıbbın kitabı
Cebrail kitaba vurmuş kanadı
Koca kitap gitmiş bulunamamış.

Lokman ölüme çareden vazgeçti
Cebrail çırpındı göklere uçtu
Kitapdan bir yaprak arpa bağına düştü
Onun için arpa ilaç olmuştu.

Lokman kemiğin turupla eridiğini gördü
Ah etdi yürekde çoğaldı derdi
Demek ki her derdin dermanı vardı
Turubu ilaçları arasına neden almamış.

Lokman turubu ilaçları arasına almış
Halk da turubu dertlere derman bilmiş
Lokman bitkilerden çok ilaç bulmuş
Çaresiz dert ihtiyarlıkla ölüm kalmış.

Lokman Hekim aramış ölüme çare
Yapmış hesabını kendine göre
Can otunu almaya gelmiş sıra
Cenab-ı Allah ona razı olmamış.

Can otu almaya yollara düşmüş
Köprü üstünde Cebrail ile buluşmuş
Hazret-i Cebrail Lokman ile konuşmuş
Ölüme çareye yetki vermemiş.

Lokman aramış sayfayı bulmuş
Arpa tarlasından sayfayı almış
Ölüme çareden vazgeçtim demiş
Dünyaya doktorluk Lokman’dan kalmış.

İsmetî der işte böyle bu işler
Ecelin önünde eğiktir başlar
Milyarlarca insan toprak olmuşlar
Bu dünyada kimse baki kalmamış.
*

 

HEY AĞALAR!
BEN LEYLÂ’MI YİTİRDİM?

Hey ağalar ben Leylâ’mı yitirdim
Çok aradım bulamadım Leylâ’mı.
Derdim beşyüz idi bine yetirdim
Çok aradım bulamadım Leylâ’mı.

Yoktur güzellikte Leylâ gibisi
Ona kurban yüz güzelin hepisi
Nurdan mı halk’ olmuş vucüt yapısı
Çok aradım bulamadım Leylâ’mı.

Aradım Leylâ’mın evine vardım
İleriye dönük hayaller kurdum
Uçan kuştan bile Leylâ’mı sordum
Çok aradım bulamadım Leylâ’mı.

Leylâ’nın hasreti beni ezdi bitirdi
Hasret yüreğime çöktü oturdu
Çarkı kırılası felek Leylâ’yı yitirdi
Çok aradım bulamadım Leylâ’mı.

Leylâ’sı yitenler böyle mi ağlar?
Leylâ Leylâ deyip ırmaklar çağlar
İsmetî der sizde mi dumanlı dağlar
Çok aradım bulamadım Leylâ’mı?
*
BEN DE ŞAŞTIM
ŞU DERYÂ’NIN İŞİNE

Ben de şaştım şu deryânın işine
Çırpınıp duruyor hiç yorulmuyor
Kader böyle bir dert geldi başıma
Hastayım hatırım hiç sorulmuyor.

Yandı yandı yüreğim püryân oldu
Gözyaşlarım yoluna revân oldu
Gönlümün bahçesi perişan oldu
Hazan vurdu gülleri derilmiyor.

İnsan olan sahip çıkar yurduna
Kaptır yavrusun yaban kurduna
Herkes düşmüş dünya malı derdine
Sevap değil hastaya varılmıyor.

Karlar yağdı güvendiğim dağıma
Yaralandım yatamadım sağıma
Sam yelleri esdi gönül bağıma
Viran bağda bülbüller görülmüyor.

İsmetî der mevlâm esirge bizi
Şifa ver sinemde bitsin bu sızı
Bulandı gönlümün derya denizi
Bulandı da bir daha durulmuyor.
*
DELİ GÖNÜL DİNLE BENİ

Deli dönül dinle beni
Biraz nasihat tut gönül
Terk edip giden güzeli
Artık sen de unut gönül.

Gönül nice oldu hâlin
Çağladı gözyaşı selin
Öyle vefasız güzelin
Var anasını sat gönül.

Kucakla sabır taşını
Dindir gözünün yaşını
Vefasızın gidişini
Etme kendine dert gönül.

Vefasızlara aldandın
Tatlı dillerine kandın
Gülhan ateş gibi yandın
Al bunlardan ibret gönül.

Mevlâ’ya boyun bükelim
Gözyaşımızı dökelim
Dünyada çile çekelim
İyi olsun ahiret gönül.

Derdini dök saza
Vefasıza değmez bile
Seni sevmeyen güzele
Sen de verme kıymet gönül.

Ateş attılar serine
Bu yara gider derine
Güzellerin bol yerine
Sen de kapağı at gönül.

Aman Âşık İsmetî olma ası
Can katar yayla havası
Bu dünya sabır dünyası
Sabret gönül sabret gönül.
*
MÜJDELER OLSUN
HÂYİN YÂR

Müjdeler olsun hâyin yâr
Gider oldum köyünüzden
Güzellik de sen bir nigâr
Bıktım kötü huyunuzdan.

Mevlâdan dilerim sabır
Bu hayatın sonu kabir
Bunca hiddet bunca kibir
Miras kalmış soyunuzdan.

Bu yıllarda dertlerim çok
Talihsizim acıyanım yok
Acı sözler temrenli ok
Bana atarsın yayınızdan.

Ülkede susuzluk çıksa
Harareti bağrımı yaksa
Sizin pınarınız aksa
Bir su içmem suyunuzdan.

İsmetî der gonca güldün
Bülbülüne bakmaz oldun
Zulüm derslerimi aldın
Amcanızdan dayınızdan.
*
UNUTMAK İSTEDİM
UNUTAMADIM

Nurperim bu yerden gitdi gideli
Beni sevdâlara salan güzeli
Gözümden akıyor göz yaşı seli
Kurutmak istedim kurutamadım.

Yollar beni gurbete bağlıyor
Yâr hasreti yüreğimi dağlıyor
Hasret dolu deli gönül ağlıyor
Ağlayan gönlümü avutamadım.

Yine arzuladım melek huyumu
Güzeller içinde suna boylumu
Darılıp da giden güzel leylimi
Yalvardım yakardım durudamadım.

İsmetî ayrılmış lebi lâlinden
Bilmiyorlar ben garibin hâlinden
Hayli aldım sattım dünya malından
Hergün zarar etdim kâr edemedim.

Yiğit derler yüce dağlar aşana
Âşık derler kaynayıp da coşana
Mevlâm yardım etsin, merhamet etsin
Bencileyin yârdan ayrı düşene.
*

“YARA DERİN”,
DİYE DOKTOR SARMADI

Yaram derin diye doktor sarmadı
Bacım uzak geçti hâlim sormadı
Görmezlikten geldi beni görmedi
Gözyaşlarım Ceyhun oldu durmadı.

Çok isterdim eller gibi gülmeyi
Gönül dengi yâr ile mutlu olmayı
İsterdim dünyadan murad almayı
Felek engel oldu aman vermedi.

Hemen karaları bağlama gönül
Ah edip yüreğim dağlama gönül
‘Hani cevap’, diye ağlama gönül
Belki mektup telli yâre varmadı.

Cahillikten neler geldi başıma
Felek avu kattı pişmiş aşıma
Ölünce yazılsın mezartaşıma
Bu dünyada muradına ermedi.

Âşık İsmetî ağlar ahuzarnan
İşim olmaz kumarınan barınan
İyi anlaştığım şirin yârınan
Nasip olup dem-i devran sürmedi.
*

NEREDESİN
ELÂ GÖZLÜM NEREDE?

Sazım da köşede küstü asılı kaldı
Gönül nazlı dosta küsülü kaldı
Bu hazin ayrılık bağrımı deldi
Neredesin elâ gözlüm nerede?

Çok özledim dostum o mah yüzleri
Cilve-nazla mestederdin bizleri
Şekerden şerbetten tatlı sözleri
Neredesin şeker sözlüm nerede?

Bakamazdım nur parlayan yüzüne
Hayran olmuş idim şeker sözüne
Doyamazdım edâ, iş ve nazına
Neredesin melek yüzlük nerede?

Özleminden oylum oylum yanardım
Sen ikrar verirdin ben inanırdım
Yüzünü gördükce melek sanırdım
Neredesin melek yüzlüm nerede?

İsmetî der yüzünde nur musun?
Ey Nurperi! Yâr değil ağyâr mısın?
Benim gibi aşka gelip der misin?
Neredesin eli sazlım nerede?
* ÇOBAN OLAN GİDER
KOYUNUN YAYLAR

Çoban olan gider koyunun yaylara
Âşık olan aşkın deryasın boylar
Dertli olan insan derdini söyler
Derdini söyleyen insan açılır.

Dertsiz olan bilmez dertli hâlinden
Bülbül olan geçmez gonca gülünden
Güler yüzlü sevecen yâr elinden
Zehir olsa kadeh kadeh içilir.

Mevlam kimseleri etme sahipsiz
Benim derdim kaldı böyle takipsiz
Bir yâr sevdim güzellik de rakipsiz
Yüz bin güzelin içinden seçilir.

Gariptir dünyada insanlık hâli
İnsanın boynunda ağır vebâli
İnsan yeryüzünde ekin misali
Bir gün gelir ekin gibi biçilir.

İsmetî der yanar bağrım külhandır
Ahirete sermaye dindir imandır
İnsan bir yolcudur dünya bir handır
Bir gün gelir bu handan göçülür.
*

KÖYÜMÜ VİRÂN BIRAKTIN

Gözümü yaş kan bıraktın
Gönlümde figan bıraktın
Sunam terk-i sıla etdin
Köyümü virân bıraktın.

Özünü hakk’a bağlayan
Ah ile yürek dağlayan
Senin için kan ağlayan
Bir yaralı can bıraktın.

Yitirdim çifte benlimi
Talihsiz kara günlümü
Gittin de garip gönlümü
Yıkılmış bir han bıraktın.

Hani ikrarların hani?
Gülüşün değer cihanî
Ellerim koynumda beni
Acımadan sen bıraktın.

İsmetî’nin bahtı kara
Özleminle düşmüş dara
Ey Nurperim peşin sıra
Bir melûl cihan bırakdın.
*
KARA SEVDA

Selâm söylen nazlı yâra
Hasretinden düşdüm dara
Ben de kara bahtım gibi
Başdan başa giydim kara.

Yakdı güzellerin hası
Bu da feleğin cezası
Yürek oldu dert deposu
Dert yığıldı sıra sıra.

Hergün oluyor zararım
Kalmadı sabrım kararım
Mecnunum seni ararım
Leylâ isen sen de ara.

İsmetî der Leylâm nerde?
Hasret ateşleri serde
Gizli sevda çekenlerde
Yürek olur pare pare.
*
EY NURPERİM!
SEN BU YERDEN GİDELİ…

Ey Nurperim! Sen bu yerden gideli
Kaldık bu yerlerde biz melûl melûl
Gidip bu yerleri virân edeli
Sensiz geçen bahar yaz melûl melûl.

Ben düşmüş ağlarken kaldırdın beni
Aşkı sevdayınan doldurdun beni
Şimdi hasretinle öldürdün beni
Bari mezarımı kaz melûl melûl.

Nurperi aşkından düştüm figana
Böyle zulüm etmez insan insana
İnsaf et de birgün bir mektup bana
O nazik ellerle yaz melûl melûl.

Sevdan bana aşdı bunca işleri
Akıtdın gözümden kanlı yaşları
Bana sevdirdiğin sırma saçları
Tara ak gerdana diz melûl melûl.

Âşık İsmetî ağlıyor daha gülmüyor
Çoğaldı gözyaşı daha silmiyor
Diller söylemiyor teller çalmıyor
Asılmış köşeden saz melûl melûl.
* BEN BÖYLE ÂŞIK OLDUĞUM

Ben böyle âşık olduğum
Aşkı sevdayla dolduğum
Gözyaşlarımı sildiğim
Bir güzelin eseridir.

Mumlar gibi eridiğim
Çıra gibi kuruduğum
Evden barkdan farıdığım
Bir güzelin eseridir.

Uğrun uğrun yandıklarım
Pervane olup döndüklerim
İçip içip kandıklarım
Bir güzelin eseridir.

Ah edip ağladıklarım
Karalar bağladıklarım
Yüreğim dağladıklarım
Bir güzelin eseridir.

İsmetî âşık olduklarım
Saçlarımı yolduklarım
Uykularım böldüklerim
Bir güzelin eseridir.

Etrafımı üzdüklerim
Derde destan yazdıklarım
Melûl melûl gezdiklerim
Bir güzelin eseridir.

Yeni mecnûn diyor ki
Nurperiye:
Aşkın ateş gibi düştü bu cana
Sevdan serum gibi karıştı bu kana
Bin güzel bir yana sen bir yana
Karşı karşıya koysalar
Nurperiyi bir yana koysalar
Hangisini alırsın diye?
Bana sorsalar:
Âşık İsmetî’nin sevinçle
Nurperi’ye koştuğunu görseler…
* YARA HİCRAN OLDU
DÜŞDÜ DERİNE

Ey Nurperi! Beni aşkına yakdın
Kara sevdalara beni bıraktın
Aşkın bomba idi kalbime atdın
Kalbimi çevirdin yangın yerine.

Gitdin geldin yüzüme güldün durdun
Ben seninim derdin yemin ederdin
Aşkın hançerini sineme vurdun
Yara hicran oldu düşdü derine.

Aşkın ile yanarım ben için için
Avrupa’ya değer bir tutam saçın
Söyle güzel söyle gençliğin için
Müslüman yâr zulmeder mi erine?

Yandım güzel sana yürekten yandım
İkrar sözlerine kandım inandım
Tekmil güzel için çok yer dolandım
Rastlamadım senin gibi güzel birine.

Sen giderken bekle gelecem dedin
And içtin gelmeye niçin gelmedin?
Yaşlı gözlerimi yollarda kodun
Sazı ortak etdin İsmetî’nin kederine.
*
BANA İKRAR VERDİN –
BANA SÖZ VERDİN

Bana ikrar verdin, bana söz verdin
Beni görmek için gelir giderdin
Sen ağlama ben tez gelirim derdin
Neredesin güzel boylum nerede?

Gelir gider gamlı gönlüm alırdın
Saatlerce yanlarımda kalırdın
Senin ile mutlu olduğum bilirdin
Suna boylum neredesin nerede?

Gelir gider benle gülüp ağlardın
Ağladıkca yüreğim dağlardın
Cenberini bir hoş cazip bağlardın
Neredesin melek huylum nerede?

Beni âşık etdin dilim çözüldü
Sen gideli yüreğim çok ezildi
Bunca şiir aşkın ile yazıldı
Neredesin asil soylum nerede?

İsmetî der dillerin şeker baldı
Tatlı diller beni sevdaya saldı
Neredesin güzel leylim nerede?
*
YAYLA YOLLARI
YOKUŞDUR

Yayla yolları yokuşdur
Yol gözleyen gözüm yaşdır
Yenile sevdiğim güzel
Cümle güzellere başdır.

Ey Nurperi! Nerdesin gel
Bağlar gözün döker gazel
Yenile sevdiğim güzel
Şirin’e Leylâ’ya eşdir.

Can yoldaşı ettik sazı
Dertleşiriz bazı bazı
Nurperimin o mah yüzü
Sanki yakıcı güneştir.

Nurperim bir gonca güldür
Aşkından olmuşum deli
Güleç yüzü mah cemali
Hem ekmektir hem de aşdır.

Aşk ateşi attın bana
Sevdan işledi cana
Kınalı ellerle name
Yaz güzel bana ulaştır.

Dikenli bahçenin gülün deresen
Ey güzel! Başına belâ ararsan
Ağyâr aşığının hâlini sorarsan
Hasretinden gözleri dolu yaşdır.

Âşık olan gizli sırrı bildirmez
Hiçbir bir güzel senin yerin doldurmaz
İsmetî’yi böyle ağlattın gittin
Mevlâm zalim sevmez, seni güldürmez.

İsmetî’ye verdin meyil
Eyle vuslatına nail
Seninkisi yürek değil
Belki demir, belki taşdır.
*

TALİHSİZ OLURSA
DÜNYADA KİŞİ

Talihsiz olursa dünyada kişi
Her dem ona gelir feleğin taşı
Ne kadar iyi olsa yürekten sevse
Birgün düşman olur en can yoldaşı.

İnsanoğlu akl-ı selim yaşarsa
Bir yârin uğrunda dağlar aşarsa
Salise munise yara düşerse
Ekmek şeker olur, bal olur aşı.

Sevdiğim güzelim onsekiz yaşı
Kudretten sürmeli kirpiği, kaşı
Sevip sevdiğini almayan kişi
Yüreğinde sönmez aşkın ateşi.

Nasıl sevmeyeyim ben de insanım
Aşkından yanıyor damarda kanım
Nurperimin gülüşüne hayranım
Gülerken oynaşır kirpiği, kaşı.

İsmetî’nin dertli dumanlı başı
Değirmen dönderir gözünün yaşı
Dertli hâlin sormaz bacı-kardaşı
Çöllerde veriyor yaşam savaşı.
*
NURPERİ
SENİN İÇİN
DAĞLAR AŞARIM

Nurperi senin için dağlar aşarım
Aşkın ile kaynayıp da coşarım
Dünyanın ucundan çağırsan beni
Cana minnet deyip sana koşarım.

Aşkın ile yandım yandım kül oldum
Aşkın deryasına akan sel oldum
Dut yemiş bülbüller gibi lal oldum
Senin hasretinle nasıl yaşarım?

Haberini alsam, sevinsem, gülsem
Mevlâm nasip etse gözyaşım silsem
Acep nere gittin izini bulsam
Kerem gibi yollarına düşerim.

Niçin sevdim hayin kaşı, kemanı
Hiç yoğumuş merhameti, imanı
Hani netdin bunca ahdı amanı?
Kalbin demir, taş mı diye şaşarım.

Nurperi İsmetî’yi sen etdin âşık
Sırma saçın ak gerdana dolaşık
Senin aşkın benim aşkım karışık
Aşkın ateşinde yanıp pişerim.
*
LEYLÂ’SINI YİTİRMİŞ

MECNÛN GİBİYİM

Leylâ’sını yitirmiş mecnûn gibiyim
Gezer uğrun uğrun ararım böyle
Leylâ’nın aşkından volkan gibiyim
Olmasa çereye zararım böyle.

Zalim olur ikrarından dönerse
Bülbül gibi daldan dala konarsa
Güllerini bir hoyrata sunarsa
Hoyratın kolunu kırarım böyle.

Gönül düştü bir zülfü bulaşığa
Yazık etdi bencileyin âşığa
Havas ettim ağaçda sarmaşığa
Ben Leylâ’mı bulsam sararım böyle.

İsmetî der yâre bir saray kursam
En nadide eşyalarla doldursam
Gökyüzünden yıldızları indirsem
Yârin sarayını kırarım böyle.

Üç yıl oldu derde düştüm hastayım
Dertli olunca kalmadı amcam, dayım
Kadir mevlâm nasip eyle gideyim
Şu hayin yârin yanında kalmayım.
*
BU AYRILIK YAMAN BİR DERT

Bu ayrılık yaman bir dert
Dayanılmaz oldu fırkat
Rabbim bana merhamet t
Öldürüyor beni hasret.

Pîr elinden bâde içtim
Onun için kaynayıp coşdum
Ben bir hâyin yâre düşdüm
Hava çeliğinden de sert.

Allah’a yürekten inan
İnananlar olmaz pişman
Merhametsiz oldu insan
Korkarım yakın kıyamet.

İyi düşün dünya hâlini
Yutuyor kızı gelini
Yeme kardeş elmalını
Bugün dünya yarın ahiret.

Belli değil yerim yurdum
Yürekte artıyor derdim
Ben bir viran bahçe gördüm
Bülbüller ediyor feryât.

Dert çeşmesi oldum dert ile doldum
Felek ispat eyle nerede güldüm?
Güzellerden güzel mücevher buldum
Kıymetini bilemedim uçurdum.

İsmetî der dertli özüm
Yaş doludur iki gözüm
Allahım senden niyazım
Sen bize eyle merhamet.
*
BÂD-I SABAH
SELÂM SÖYLE YÂRİME!

Bâd-ı sabah selâm söyle yârime
Gelsin de beldemi, ilimi görsün
Aşkı ateşi atdı serime
Yandım da kül oldum külümü görsün.

Vay zalim zalim perişan hâlim
İşe güce şimdi gitmiyor elim
Sen sebep oldun büküldü belim.

İstemezdim böyle düşem dillere
Acıklı perişan hazin hâllere
Bu aşk mecnûn etdi atdı çöllere
Gelsin de çöllerde hâlimi görsün.

Vay zalim zalim perişan hâlim
Sen sebep oldun hasretin ölüm
Hasretin bastırdı koynumda elim.

Dünya güzeli Aynur
Yürek yandı oldu kor
Eğer ayrılacaksak
Hançerini kalbime vur.

Aman bâd-ı sabah götür o yârı
Ölmeden yüzünü göreyim bari
İsmetî çekemez bu ahuzarı
Gelsin de yaptığı zulümü görsün.
* ŞU GÖNLÜM EYLENMEZ
OLDU NEYLEYİM?

Şu gönül eylenmez oldu neyleyim?
Gönül eyleyecek yâr ver yaradan
Yârim yok derdimi kime söyleyeyim?
Derdimi söyleyecek yâr ver yaradan.

Kadir mevlâm şüphesiz ki sen varsın
Rabb’ül âleminsin her zaman birsin
Gücün çokdur sen her şeye kadirsin
Gönül bağlarıma nur ver yaradan.

Hayat çeşmim hasret özlem doluyor
Felekte takılıp işim kalıyor
Felek muradıma engel oluyor
Feleğin çarkını kur ver yaradan.

Bu dertler sinemde böyle mi kalsın?
Şifa ver Allahım yüzümüz gülsün
Kalbimiz gönlüm nura garkolsun
İhsan eyle bize nur ver yaradan.

Coştu dertli İsmetî gözyaşı seli
Sevip alamayan olmaz mı deli?
Maşûkum Nurperi Suna güzeli
Aman geç kalmasın tez ver yaradan.
*
YÂR SEN BURADAN GİDELİ

Yâr sen buradan gideli
Gözyaşlarım revân oldu
Ateşinle yürek dolu
Yandı yandı püryân oldu.

Beni etdin mecnûn deli
Çağlıyor gözyaşı seli
Sen bu yerlerden gideli
Kasabamız virân oldu.

Senin için kara bağladım
Dertli yüreğim dağladım
Tenhalarda çok ağladım
Gözlerim yaş dolu.

Çok güzeldin çok da gökçek
Yanıyorum ocak ocak
Mutlu iken ayıracak
Felek de bizim buldu.

Bilmem bu olanlar hayal düş müdür?
Yoksa bencileyin gözün yaş mıdır?
Beni gözü yaşlı bırakıp gitdin.
Seningisi yürek değil taş mıdır?

Odamda asılı sazım
Yaş doludur iki gözüm
Hasretim gözüm yollarda
Uzak kaldı oğlum kızım.

İsmetî çok melûl kaldı
Âhını göklere saldı
İlham perisi gideli
Gönlümün gülleri soldu.
*

KARA SEVDANIN

SON HASRET İNLETMELERİ

Ayrı düştüm elâ gözlü sunamdan
Başım kurtulmadı efkardan gamdan
Gözlerim görmüyor tozdan dumandan
Canım kardeşlerim canım bacılar
Bana haber verin telli turnamdan.

Eyvah! Telli turnam yuvadan uçtu
Hangi ovaları dağları aşdı?
Hangi ile hangi göle düşdü?
Bana haber verin telli turnamdan.

Bilmiyorum yolun na yana döndü?
Avcı vurur diye yüreğim yandı
Gurbet elde hangi dallara kondu?
Bana haber verin telli turnamdan.

Yardım edin çaresize düşküne
Ant içmiştik kavuşmaya beş güne
Yeri göğü yaradanın aşkına
Bana haber verin telli turnamdan.

Âşık İsmetî’yim korkmam ölümden
Dertsizler ne bilsin dertli hâlimden
O turnam anlardı benim dilimden
Bana haber verin telli durnamdan
Allı durnamdan pullu durnamdan
Gözleri sürmeli güllü durnamdan.
*

BİR VEFÂSIZ
BENİ ZORA DÜŞÜRDÜ

Bir vefâsız beni zora düşürdü
Aklımı başımdan aldı da gitdi
İş ve cilve ile yaktı pişirdi
Pişmiş yüreğimi böldü de gitdi.

Hâyin güzel ikrarından durmadı
Gönül bir kez muradına ermedi
Leblerinden bir bergüzar vermedi
Hasreti yadigâr kaldı da gitdi.

Dünyaya geleli ben de gülmedim
Akdı gözyaşlarım çoşdu silmedim
Gönül hırsızıymış ben de bilmedim
Vefâsız gönlümü çaldı da gitdi.

Bunca yıldır beni gafil avladı
Tatlı dillerinle beni tavladı
Zülfün tellerine beni bağladı
Sinem ateşlere saldı da gitdi.

İsmetî der vefâsız kasteddi bana
Nasıl kastdedilir seven insana
Kanadı yaralar döndü hicrana
Sinem delik delik deldi de gitdi.
*
DELİ GÖNLÜMLE SAVAŞIMIZ

Yetmedi mi yücelerde uçtuğun
N’olur engine in deli gönül
Vefâsızlar için derde düştüğün
N’olursun akıllan sen deli gönül.

Bak el âlem vatanında kendi işinde
Sen gezersin hayallerin peşinde
Ne işin var karlı dağlar başında?
Gel bizim bağlara kon deli gönül.

Bıktım gönül ikrarından nazından
Az mı sürükledin beni izinden
Çok çileler çektim senin yüzünden
Gözüm yaşı oldu kan deli gönül.

Netdim gönül sana benden kaçarsın
Ok vurup sineme yara açarsın
Yücelerden bir meçhule uçarsın
Söz dinle de bana dön deli gönül.

İsmetî der ağladım gayri gülemem
Çoğaldı gözyaşım daha da silemem
Yoruldum peşinden daha da gelemem
Usandım kahırdan ben deli gönül.
*

DERT ÜSTÜNE
DERDİM ÜSTÜNE

Bu dert geldi girdi sere
Yine düştüm doktorlara
Üç yıldır derde düşeli
Tabib bulamadı çare.

İşlerim hep kaldı yarım
Bazen gözyaşı dökerim
Kaderim deyip çekerim
Ne yapayım bahtım kara.

Üç yıldır yüzüm gülmedi
Doktor derdimi bilmedi
Elimde nakit kalmadı
Dertlere yetmiyor para.

Dünyada almadım murad
Bu dert hiç vermiyor rahat
Kadir mevlâm merhamet et
Şifa ver düşürme dara.

İsmetî der yine coştum
Sargılı yaramı açtım
Efkar denizine düşdüm
Yürekde dert sıra sıra.
*
KARA SEVDA SÖYLETİYOR

Sana derim sana Samsun meralı
Aşkına düşeli yürek yaralı
Ey Nurperi! Aşkın ile inlerim
Aşk okun kalbime vurdun vuralı.

İsmetî’yim muradıma ermedim
Şu dünyada senden güzel görmedim
Yâr senin ile dem-i devran sürmedim
Sıra dağlar gibi derdim sıralı.
*
ZALİM SIRA DAĞLAR
KESMİŞ ARAYI

O yâr açtı yüreğimde bu yarayı
Cerrah bulamadı derde çareyi
Özledim yârimi göremiyorum
Zalim sıra dağlar kesmiş arayı.

Sunamı alan dilerim çok belâ bulsun
Benim gibi gönlü kederle dolsun
Demişler ki bir kişi dertli olsun
Zalim felek bana çekmiş kurayı.

Bir iyilik yapın da Nurperimi verin
Onun sevdasından yaralar derin
Yüreğimi yarın yâre gösterin
Görsün yüreğimde kanlı bereyi.

Yürekde yarayı saramaz oldum
Bir yerde eylenip duramaz oldum
Nurperi aşkından göremez oldum
Seçemez olmuşum ak ile karayı.

İsmetî’yim dertli dumanlı başım
Bir güzel uğruna bozuldu işim
Akdı gözlerimden kanlı gözyaşım
Akdı bulandırdı durgun dereyi.
*

LEYLÂ’YA TUTULDUM
YANDI CİĞERİM

Leylâ’ya tutuldum yandı ciğerim
Ateşler içinde kaldı bu serim
Aman Leylâ, senden seni dilerim
Senden başkasına güzel mi derim?

Her dem ‘Leylâ Leylâ’ der inlerim
Gece-gündüz yol gözlerim
Öldürür hasret kederim
Ben Leylâ’ma kavuşmasam
Açık kalacak gözlerim.

Güzel benim olursan sana iyi bakarım
Sana dil uzatanın ciğerini sökerim
Seni gücendirenin ocağını yıkarım
Sana hiç iş yaptırmam, işleri ben yaparım
Yürüdün yollara altın inci dökerim
Her akşam gül suyunla ayağını yıkarım.

Hışım ile güldün de yüzüme bakdın
Nur yüzünden şavkı şimşekler çaktın
Sevda ateşine düşürdün beni
İsmetî’yi sönmez ateşe yaktın.

Âşık İsmetî ile aşka geldin
Yıllarca söyleyip güldün
Sen kendine yâr mı buldun?
Leylâ bana Allah kerim.
*

GEL DÜNYANIN EN GÜZELİ

Gel dünyanın en güzeli
Aşkından olmuşum deli
Kerem gibi yanıyorum
Aşkına düşdüm düşeli.

Nurperim al yeşil giyer
Ne giyerse ona uyar
Batı Dünyasına değer
Sırma saçının bir teli.

İçime ateşler düşdü
Yandı yüreğim tutuşdu
Gözyaşıma kan karıştı
Hayin sen gitdin gideli.

İnşallah sabah olacak
İnşallah güneş doğacak
İnan ki seni boğacak
Gözyaşımın coşkun seli.

İsmetî der gülmez oldum
Gözyaşım silmez oldum
Neredeyim bilmez oldum
Aşkınla gezdim gezeli.
*

SÖKTÜN GÖNÜL SARAYIMDAN

BİRER BİRER TAŞLARIMI

Kirpiklerin okeyledin
Yay eyledin kaşlarını
Atdın yüreğimden vurdun
Döktün gözden yaşlarımı.

Seviyordum kana kana
Sevdan ile yana yana
İnan dostum bunca sene
Sen süsledin düşlerimi.

Geldin bana gönül verdin
Gönül sarayıma girdin
Vardın bir zalim sardın
Bütün moralimi kırdın
Yıkdın hayal düşlerimi.

Güzeldin beni şaşırdın
Aşk aşını sen pişirdin
Kara sevdaya düşürdün
Alt üst etdin işlerimi.

İsmetî vazgeçmem hâyinden
Vefasız geçmez huyundan
Sökdün gönül sarayımdan
Birer birer taşlarımı.
*

ELVEDA DEMEDEN
BIRAKIP GİTDİ

Bir vefasızın hışmına uğradım
Antlaşmayı tek taraflı fes etdi
Ben Leylâ’yım diye yeminler içen
Elveda demeden bırakıp gitdi.

Çok sevmişdim dostun tatlı dilini
Usul boylarını ince belini
Milyara vermezdim saçın telini
O vefasız beni bir pula satdı.

Tatlı diller döktü beynime girdi
Bu naciz kalbimde tahtını kurdu
Moralimi kıramazdı bir ordu
O vefasız kırdı beni mahvetti.

Ağladıkca kan taşardı gözünden
Yürek yandı civesinden nazından
Söz dinlemez deli gönül yüzünden
Efkar deryasında bir gemim battı.

İsmetî der göçtü sabah yıldızı
Kalbimde bıraktı bir derin sızı
Çok vefasızmış zalimin kızı
Dertleri toplayıp derdime katdı.

Hayin dostu hayinlikleri tutdu.
Hayin gitdi ikrarların unutdu.
*
ŞEYDA BÜLBÜL

AŞKA GELİP ÖTMÜYOR

Şeyda bülbül aşka gelip ötmüyor
Karşısında gonca gül olmayınca
Âşığım gönlüme ilham doğmuyor
Nurperim karşıma sen gelmeyince.

Aşkın ateş imiş düştü özüme
Hasretinle sarılırım deri sazıma
Anlamsız görünür dünya gözüme
Nurperim yanımda sen olmayınca.

Güzel olan pullu yazma bürünür
Güzeli sevmeye ahmak olan erinir
Bu dünya gözüme çok melûl görünür
Nurperi yanımda sen gülmeyince.

Gönül gamlı şad olup da gülemem
Sevdamıza göz mü deydi bilemem
Şu fani dünyadan neşe alamam
Zülfün tellerine bend olmayınca.

İsmetî der çoşdu gözyaşım silmem
Mertoğlu merdim kahbelik bilmem
Vefalı güzelden asla ben ayrılmam
Vademiz yetince ben ölmeyince.
*

Zalimler aldı yârim
Artar gider ahuzarım
Engel oldun zalim felek
Kanadın kırılsın derim.

• * *

Ağrı Dağı’nın başı dumanlı
Hem dumanlı, hem karlı
Acep var mı dünyada
Benim gibi efkarlı?

• * *

Bu derdi üstümden atamıyorum
Kaldı kumaşlarım satamıyorum
Cümle âlem mışıl mışıl uyurken
Ben kara sevdadan yatamıyorum.

• * *

Bu dertler tüketti nakit paramı
Merhem sür de doktor bağla yaramı
Hakikatlı doktor isen doktor bey
Benim bu derdime bulun çaremi.

*

Saramadım yürekteki yarayı
Bulamadım bu derdime çareyi
Acı sözler sitem sözler dinledim
Onun için virân gönül sarayı.

*

Ey dünyanın en güzeli
Can ilacı arı balı
Aylar oldu görmeyeli
Hasretinden bin beterim
Sen böyle gitdin gideli.

*

Bunca yıldır tutuldum yandım sana
Kanadı yaralar döndü hicrana
Böyle zulmeder mi insan insana
Deli gönül usanmıyor bıkmıyor.

*

GÜLMEK YOKMUŞ KADERİMDE

Bir ateş yanar serimde
Yürekde yara derinde
Eller güler ben ağlarım
Gülmek yokmuş kaderimde.

Yiğidi güldüren yarmış
Yarsız dünya başa darmış
Kaderde ağlamak varmış
Gülmek yokmuş kaderimde.

Bahçe yaptım seller aldı
Sevdiğimi eller aldı
Yine ağlamak bana kaldı
Gülmek yokmuş kaderimde.

Bahçede çalınır sazlar
Yaralandım yaram sızlar
Yaş doludur hasret gözler
Gülmek yokmuş kaderimde.

İsmetî her derdim deşme
Yara hicran oldu aşma
İki gözüm iki çeşme
Gülmek yokmuş kaderimde.
*
SON CEVAP-SON SÖZ

Son cevabım vefasız sevgiliye
10.07.1995 günü…

Benden kaçtın, aşığını ağlattın
Bana söyleyecek dilin kalmadı
Haramiye malların yağmalattın
Bana bir hediye malın kalmadı.

Hoyratlara güllerini yoldurdun
Bana bir hediye gülün kalmadı
Bana sunulacak gülün kalmadı.

Para için sen kendini öldürdün
Ayakta durmaya hâlin kalmadı
O güzelim ellerini kirlettin
İsmetî’ye temiz elin kalmadı.
*
GECELER SABAH OLMUYOR

Saatler durdu durmuyor
Kimse derdimi bilmiyor
Kadir mevlâm yarsız koyma
Geceler sabah olmuyor.

Odalar sanki bir hücre
Sanki bütün ömür gece
Yârsızlık gidiyor güce
Geceler sabah olmuyor.

Vefâlı yâr gülmeyince
Kalbe neşe dolmayınca
Can yoldaşı olmayınca
Geceler sabah olmuyor.

İsmetî der sadık dosttuk
Biz de vefasız küsdük
Kuş tüyü de olsa yastık
Gözlere uyku gelmiyor.
*
YOLUNUN ÜSTÜNE MEZARIM KOYUN

Giyin ey sevgilim alları giyin
Her günümüz olsun bayram ile düğün
Taze gül fidan o güzel boyun
İflah olmam ben aşkından ölürüm
Yolunun üstüne mezarım koyun.

Meyveli ağaç dallarını eyer
Cahil insan tatlı cana tez kıyar
Cahil insan kör şeytana çok uyar
İnan yüzbin huysuz güzeli değer
Ey sevdiğim senin o güzel huyun.

Baş tacısın ikrarında durursun
Kör olsaın eğer benden farırsan
Varıp zalime meyil verirsen
Kazılsın mezarın ısınsın suyun.

Ölüm hazin olur sevdalı gence
Bahar da açılır gül gonca gonca
Ey Nurperi! Ben aşkından ölünce
Bu âşığı Nurperi öldürdü deyin.

İsmetî’yim güzeli aşkı ile övüyorum
Nurperi ile yeniden doğuyorum
Âşığım Nurperi’yi çok seviyorum
Gel Nurperi! Olma zalim, olma hâyin
*
GÜZEL BOYLUM,
SEN BU YERDEN GİDELİ

Güzel boylum, sen yerden gideli
Çiçekler açmıyor, güller kokmuyor
Gidip bu yerleri virân edeli
Pınarlar darılmış, sular akmıyor.

Hiç kimseler bu hasret çekmeye
Benim gibi kanlı yaşlar dökmeye
Başımı çevirip ele bakmaya
Gönlüm razı olmuyor, gözüm bakmıyor.

Hasretinle bir sel oldum bulandım
Ben senin aşkına yürekten yandım
Türkiye’yi adım adım dolandım
Senin gibi tekmil güzel çıkmıyor.

Kanber etdin geziyorum dağları
Sen eritdin yüreğimdeki yağları
Virân etdin gönlümdeki bağları
Güller melûl bülbül ötmüyor.

Oku kardeş oku, kitabı oku!
Bir hoşça sedadır cihanda baki
Âşık İsmetî’nin bu sevda yükü
Trene yükledim, tren çekmiyor.
*
SÖYLE HÂYİN
SENDEN BANA NE KALDI?
ON YILLIK SEVDADAN
PİŞMANCALIK BU KALDI

Hercai Nurperi senden hâtıra
Yedi yıl naz etdin naz kaldı bana
Sevdan yüreğimde aşmıştır yara
Sen için ağlayan göz kaldı bana.

Nurperi dünyanın en güzel kızı
Dağ ceylanı gibi sürmeli gözü
Yeniden elime aldırdı sazı
Sevdanla inleyen saz kaldı bana.

Bir zengin bulunca aşkını satdın
Zalim ölenecek beni ağlatdın
Aşkın ateşimiş serime atdın
Yandı yürek gitdi köz kaldı bana.

Sözünde dursaydın sanki ne vardı
Şirin dillerinden ballar akardı
Seninle gezerken hayat bahardı
Yedin baharımı güz kaldı bana.

Karaları giyip bürünsünler
Türlü dertten çürüsünler
Yılan gibi sürünsünler
Böyle sevenleri ayıranlar.

Gayr-i meşrû yol tutanlar
Biz sevenleri ağlatanlar
Pişmiş aşa su katanlar
Cehennemden çıkmasınlar

Dertli İsmetî’yim yaş dolu gözüm
Nurperi der inler elimde sazım
Seninle gülmüşdü dünyada yüzüm
Şimdi sensiz gülmez yüz kaldı bana.
*
SÜRÜM SÜRÜM
SÜRÜNESİN
NURPERİ

Ben sakin âşıktım azdırdın beni
Yedi yıl peşinden gezdirdin beni
İhanete candan bezdirdin beni
Sürüm sürüm sürünesin Nurperi.

Sen istedin sevda ateşi yaktık
Ey insafsız az mı yoluna baktık?
Nurperi ismini beraber takdık
Sürüm sürüm sürünesin Nurperi.

Yedi yılda akla karayı saydırdın
Bunca yalanları nasıl uydurdun?
Âşık İsmetî’ye kara giydirdin
Karalara bürünesin Nurperi.

Ey Nurperi! Başka bir yâr tutarsan
Bir zalimle bülbül gibi istersen
Beni bu hâllerde koyup gidersen
Gayet çirkin görünesin Nurperi.

Deyme güzel gönlüme giremezdi
Bu sevgiye her güzel eremezdi
Bu aşkımı ordular kıramazdı
Yılan gibi sürünesin Nurperi.
* VEFÂSIZ SEVGİLİYE

BEDDUA

Ey Nurperi! Kötü günler göresin
Sen kendini yerden yere vurasın
Feryâd edip ağlayıp da durasın
İsmetî’ye etdim buldum diyesin.

Bulamadım güzellerin merdini
Gönül sevmez güzel sertini
Mevlâm sana versin uyuz derdini
Kaşınasın yolunasın etinden et yiyesin.

Ey Nurperi! Sen engerek yılansın
Nazik tenin kırk yerden yaralansın
Göz göz olsun yaraların kanansın
Acıları yüreğinde duyasın.

Hasretimden yana yana pişesin
Başa gelen dertlerine şaşasın
Mahkûm olup hapislere düşesin
Hapislerde günlerini sayasın.

Âşık İsmetî’nin ızdırabın duyasın
Matem elbisesi kara giyesin
Çok ağlayıp gözyaşların yiyesin
Gözyaşına boğulasın doyasın.
*
YÜCE MEVLÂM!
KURTAR MÜSLÜMANLARI

Kadir mevlâm budur senden dileyim
Cahillikden kurtar Müslümanları
Bu fakir hâlimize gülüyor güffar
Fakirlikten kurtar Müslümanları.

Kendi aralarında Müslümanlar barışmıyorlar
İlmi, okumaya, araştırmaya çalışmıyorlar
Dinin emrettiği gibi çalışmaya çalışmıyorlar
Tembellikten kurtar Müslümanları.

Cümle Hıristiyan olmuş sinsice cani
Bu haksızlıklar kahrediyor insanı
Her tarafta akan Müslüman kanı
Bu müşkilden kurtar Müslümanları.

Yüce mevlâm sana malûm hâlimiz
Sana sunuyoruz arzuhalimiz
İslâm dinindeyiz doğru yoldayız
Yolundan ayırma Müslümanları.

Cümle güffar gizlice bir olmuyor
Bizlere kahbece tuzak kuruyor
Yüce Allah’a Âşık İsmetî yalvarıyor
İyi duruma getir Müslümanları.
*
AĞLAMAYA
MAHKÛM
ETDİN

Vicdansız Nurperi
Ağlamaya mahkûm etdin
Yedi yıl sevdanla yakdın
Şimdi de bıraktın gitdin.

Sevdan açtı yaraları
Sendin derdin çareleri
Bana böyle karaları
Bağlamaya mahkûm etdin.

Herdem gelirsin yâdıma
N’olur yetiş imdadıma
Yüreğimi aşk oduna
Dağlamaya mahkûm etdin.

Sevdan bana tatlı çile
Az mı gezdik senle bile
Efkarımdan terk-i sıla
Eylemeye mahkum etdin.

Gözün ceylan ceren gibi
Beni etdin verem gibi
Dertli dertli Kerem gibi
Söylemeye mahkûm etdin.

Dünya güzeli Nurperi
Aşkınla yakdın bu seri
Beni yakdın ısın bari
Kaçma şimdi geri geri.

Ben yâri severim candan
Eğer yâr geçmese benden
Nurperi senin sevdandan
Ben kaldım kemikle deri.

Âşık İsmetî der yakdın başımı
Yiyemez oldum aşımı
Ömür boyu gözyaşımı
Çağlamaya mahkûm etdin.
* BİR YÂR SEVDİM
PERİ GİBİ

Bir yâr sevdim peri gibi
Oldu eller yârı gibi
Arzu’nun Kanberi gibi
Meskenim bu dağlar oldu.

Seven yâr oldu el gibi
Gözyaşım oldu sel gibi
Bir yaralı bülbül gibi
Meskenim bu bağlar oldu.

Dağlar ne güzel meşeli
Nurperi yâr dört köşeli
Ben sevdasına düşeli
Gönül suyu çağlar oldu.

Yürek yandı cilve nazından
Kuşlar ile haber salam tezinden
O vefasız Nurperinin yüzünden
Gözlerim kan ağlar oldu.

Eski evinde aradım
Evinde bulamadım
Komşular göçtü dedi
Oturdum da ağladım
Aylarca hasretinle
Ben yüreğimi dağladım.

Âşık İsmetî der çoktur sözüm
Bu dert ile gülmez yüzüm
Dert ortağı dertli sazım
Dertli gönlüm eyler oldu.
*
GÖZYAŞLARIM ÜSTÜNE

SEN YUVA KURAMAZSIN

Beni ateşe atıp sen geri duramasın
Gözyaşlarım üstünde sen yuva kuramazsın
Ben böyle ağlarken sen asla gülemezsin
Ahımdan günahımdan iyi gün göremezsin.

Bu sevdayı taç gibi sen giydirdin başıma
Akıllı ol zehir katma ekmeğime aşıma
Hiç aldırış etmesen hâlime gözyaşıma
Allah’dan dilerim ki murada eremezsin.

Senin için Nurperi göze aldım ölümü
Kırma benim kalbimi kanadımı, kolumu
Görenler üzülüyor benim mecnûn hâlimi
Bir zalime varırsan inşallah saramazsın.

Benim dertli kalbimi sevda hasret doldurdun
Yâd ellere gidersen manen beni öldürdün
Ben böyle ağlarken bir zalimi güldürdün
Allah yuvanı yıkar bir yerde duramazsın.

Bu on yıllık sevdayı eğer yıkıp gidersen
Âşığını para için bir zalime satarsan
Âşık İsmetî’ye dünyayı yıkıp zindan edersen
Ben de seni yaşatmam bir devran süremezsin.
* BİR KAVANOZ KIRAR GİBİ

GÖNLÜMÜ KIRDIN GÜZEL

Yıllarca sen tatlı dil döktün
Bana ümit verdin güzel
Övgü değilmiş yağ çektin güzel
Gönlümde taht kurdun güzel.

Âşık etdin tatlı şeker diline
Usul boylarına ince beline
Sevda serpuşunu aldın eline
Sen başıma sardın güzel.

Salladıkça usul boylu belleri
Yaktın yeryüzünde nice kulları
Titizlikle getirdiğin gülleri
Bir kötüye verdin güzel.

Bunca yıldır söylettin bülbülünü
Akıttın gözümden aşkın selini
Kement ettin sırma saçın telini
Sen boynuma sardın güzel.

Âşık İsmetî derdin var gibi
Geçen ömür zarar gibi
Bir kavanoz kırar gibi
Sen kalbimi kırdın güzel
Bir zalime mutluluğu
Bana böyle ağlamayı
Nasıl revâ gördün güzel?
*
YALANCI GÜZELE
GÖNLÜNÜ VEREN

Yalancı güzele gönlünü veren
Yolu hastanedir derdi veremdir.
Var mı vefasızdan bir vefa gören?
Para sızdırdı mı ipi kırandır.

Âşıktır saz ile kaynayıp coşan
Yâr uğrunda yüce dağları aşan
Tatlı dilli sadık yâre kavuşan
Muradına maksuduna erendir.

Sevene ayrılık ölümden acı
Kadir kıymet bilen başımın tacı
Her asırda insanlığın ilacı
Allah’ın kelamı yüce Kur’an’dır.

Vatan için düşmana göğsün geren
Odur şehid olup murada eren
Kalp gözüyle bakıp dünyayı gören
Tehlikeyi tâ önceden görendir.

Âşık İsmetî derekmeyini bölüşen
Vatan sevgisiyle yanıp alışan
Allah için din-i İslam’a çalışan
İnşallah cennet köşküne girendir.
*
BÖYLE MİYDİ
GÜZEL BANA SÖZÜNÜZ?

Böyle miydi güzel bana sözünüz?
Böyle çürük müymüş sizin özünüz?
Eğer bana ikrarından geçersen
Yüce Allah karartsın o nur yüzünüz.

Doyamadın cilve ile nazından
Söyleşirken bal akardı ağzından
Vaz geçersen bana ikrar sözünden
Mevlâm yaş doldursun iki gözünüz.

Bencileyin aşkdan yanıp pişesin
Fırkat gele kaynayıp da coşasın
Türlü dertden yataklara düşesin
Ne oğlunuz baksın ne de kızınız?

Evinin üstünde baykuşlar dönsün
Gönlün virân olsun baykuşlar konsun
Dilerim Allah’dan ocağın sönsün
Ne külünüz kalsın ne de közünüz.

İsmetî der gözyaşların sel olsun
Toplansın çevrende derya göl olsun
Gönül bağlarınız virân çöl olsun
Kara kışa dönsün bahar yazınız.
*
YARADAN ALLAH’A

ŞÜKÜRLER OLSUN

Yaradan Allah’a şükürler olsun
Dikenli çalıda güller ne güzel
İlkbahar gelmiş de yemyeşil her yan
Ziynetlenmiş bağlar, yollar ne güzel.

İnsan zaaflıdır hata yapar kul
Tövbe etmek ise en çıkarlı yol
Gül ile konuşur sevdalı bülbül
Sevdalı bülbülde diller ne güzel.

Gözüm sevgilimi melek görüyor
Ah etdikçe ciğerlerim eriyor
Yâr gül bahçesinde gülü deriyor
Gülleri devşiren eller ne güzel .

Bu aşkın elinden ciğerim ezik
Kaldım ahuzarda bana da yazık
Yâr kolları dolu altın bilezik
Bilezikleri değil kollar ne güzel.

İsmetî dertleri başından açtı
Gözyaşları ırmaklara ulaştı
Mecnûn Leylâ’sına çölde kavuşdu
Leylâ Leylâ birlikte çöller ne güzel.
*

SEVDA MANİLERİ

Geldi bana gönül verdi
Gönlüme kalbime girdi
Hiç ihtimal vermiyordum
Nasıl benden yüz çevirdi.

Yaz kalemim derdimi yaz
İnşallah azalır biraz
Bakkalıma günde üç kez
Benim için gelir giderdi.

Dertliler meskeni dağlar
Bülbülün meskeni bağlar
Zalim ağlar
Derdini bana dökerdi.

Doktor sar yaralarıma açma
Derindir yaralar deşme
İki gözü iki çeşme
Bana gözyaşı dökerdi.

Âşık İsmetî’yim derdim çokdur
Özüm temiz kalbim pakdır
Sözlerimde yalan yoktur
Bunları Allah da gördü.
*
HER DAĞDAN BİR ÇİÇEK

Ey Nurperi oldum sana âşina
Âşık oldum al yazmalı başına
Senin gibi süslü güzel görmedim
Beni seni benzettim tavus kuşuna.

Yandım ey Nurperi aşkına yandım
Tatlı şirin dillerine aldandım
Âşık oldum diyâr diyâr dolandım
Rastlamadım güzellik de eşine.

Ey Nurperi sevdayı sen başlattın
Sevda oklarını kalbime atdın
İsmetî’yi mecnûn ettin ağlattın
Yedi yıl düşürdün beni peşine.

Ne gezersin derler bana Leylâ’mı arıyorum.
Uçan kuştan, esen yelden Leylâ’mı soruyorum
Nerde gezsem, nere baksam hayalin görüyorum.
Leylâ aşkın hasta etdi yetiş can veriyorum.

Âşık İsmetî’nin gözyaşı çift değirmen döndürür
Hangi şerefli güzel âşığını ağlatmaz
Âşıkların gözyaşı ocakları söndürür.
*
HER BAĞDAN BİR YAPRAK

Bir güzelin derdinden derde dert ekliyorum
Dağlar gibi hasreti yürekde saklıyorum
Leylâ’mı bulurum diye her yeri yokluyorum
Bacımdan, kardaşımdan bir haber bekliyorum.

Gel güzel Nurperim yanıma otur
Aynaya bakarken salavat getir
Hasretinle beni öldürüyorsun
Bâri ellerini kanıma batır.

Nurperim benziyor aya, yıldıza
Sen beni düşürdün ateşe, göze
Korkarım güzelsin gelirsin göze
Hâlâ kıymetini benden sorarsan
Ben seni değişmem bin beş yüz kıza
Eğer sende Allah korkusu varsa
Yaradan aşkına zulmetme bize.

Bu yıl kış tez geldi de dağlar kış oldu
Yine deli gönül coşdu coş oldu
Ağlamaktan çevrem gömlek, yaş oldu
Güzel Nurperimi melek bilirdim
Ne oldu da bağrı demir taş oldu.
*
HER DAĞDAN BİR ÇİÇEK

HER DALDAN BİR YAPRAK

Güzeller içinde Nurperim birsin
Her yanın bal kaymak Nur topu nursun
Allah’dan dilerim sevgimiz sürsün
Ben bağlıyım sen de bağlısın bana
Ben sana bağlıyım sen de bağlıysan
Allah muradını gönlünce versin.

Susuz kalan çiçek çabucak kurur
Hazan olan güller döğülür çürür
Yârsız kalan yiğit dünyadan farır
Güzelin iyisi neden bellidir
Güzelin iyisi sözünde durur.

Beni ağlatırsan dilerim gülme
Dertli aşığı daha dertlere salma
Zalim sen de insaf vicdan var ise
Dertli aşığın yarını elinden alma.

Muhannet uyku beklerim gelmiyor
Saatlardan ay olmuş dolmak bilmiyor
Geceler yıl olmuş sabah olmuyor
Sabahı olmıyan gece olur olur mu?
*
HER NE KADAR YAŞASAK,

SONUMUZ KARA TOPRAK

Yüce dağdan hastalara kar gelir
Bahçelerden elvan elvan nar gelir
Bir aşığa dayı demek zor gelir
Âşıklara dayı demen güzeller.

Kaşların gözlerin sanki haramı
Hançer vurdun, hicran etdin yaramı
Madem güzel, yürekden sevmezdinse
Niçin bana revâ gördün veremi.

Unutma Nurperi! Perişan olacaksın!
Ahımdan, günahımdan dertlere kalacaksın.
Eğer bana böyle zulüm edersen
Deli olup kendini dağlara salacaksın.

Nurperi dertlerini sen kime söylüyordun
Gezip gezip cenberin yarıda bağlıyordun
Aşk pınarı olmuşdun bana aşk çağlıyordun
Ölüm var, ayrılık yok bizim için diyordun.

Hâlâ gönlün bendeyse hâlâ balsın şekersin
Bana olan aşkını nasıl inkar edersin
Âşığını atıp da nasıl ele gidersin
Başkasına gidersen Allah belanı versin.
* HER DAĞDAN BİR ÇİÇEK,

HER BAĞDAN BİR YAPRAK

Senden başka güzele kaş kaldırıp bakmadım
Senden başka güzele yüreğimi yakmadım
Her ne dedinse yaptım hiç sözünden çıkmadım
Söyle ey zalim güzel! Hangi sözün tutmadım?

Gelirdin saatlerce otururdun yanıma
Sevda fidanlarını sen ekmiştin canıma
Sana hep iyilik etdim nasıl kıydın sen bana
Beni niçin öldürdün, elin bastın kanıma.

Yakmak Allah’a mahsus, sen niçin yakıyorsun?
Sevgili âşığına şimdi hor bakıyorsun
Başka yâr tutduğuna bana sen söylüyorsun
Döneklik yakışır mı bir güzelin şanına.

Az mı dedin, “yakın otur yanıma.”
Sevda atdın canevime canıma
Yaraladın yaralı koyma beni
Öldür bari elin batır kanıma.

Ben mahçup âşıkdım ne yaptım sana?
Bendeki hasretin sığmaz cihana
Gözümün yaşını çevirdin kana
Beni atıp başkasını tutarsan
Ömür boyu uğrayasın figana.

Hâyin güzel sana netdim neyledim?
Sırrını mı yâd ellere söyledim
Sevda denizini senle boyladım
İmdat dedim feryadımı duymadın.

Deme güzel deme beni ağlatma
Ömür boyu bana kara bağlatma
Od düşürüp yüreğimi dağlatma
Dünya malı için gel beni satma..

Beni ateşlere yakan hâyin güzelin
Araya araya evini buldum
Baktım bir zalime oluyor gelin
Kendimi efkârdan yerlere vurdum.

Senden ayrılalı sanmayı güldüm.
Ben de Ferhat gibi dağları deldim.
Senin hasretine dayanamadım
Dağları aşdım da ben sana geldim.

Bir aşığım şair İsmetî benim adım
Uçuyordum felek kırdı kanadım
Derdime çare olmadı doktorlar
Izdıraptan arşa çıktı feryadım.
*
GEZERGEN RASTGELDİM

CADDEDE VEFÂSIZA

Kara haber gider güce
Kara haber verme bana
Ağlıyorum gündüz gece
Yaralıyım vurma bana.

Benden sana zarar gelmez kar gelir
Hastalara bahçelerden nar gelir
Ey Nurperim ben seni alamasam
Geniş dünya bana zindan, dar gelir.

Mevlam sana vermiş güzel Nuryüzü
Bu kadar parlamaz göğün yıldızı
Bu güzellik koydu kalbime közü
Medet dünyaların en güzel kızı.

On yıl beni peşin sıra gezdirdin
Güzelliğini üç bin şiir yazdırdın
Ey Nurperi! Bir zalime vardınsa
Katil oldun mezarımı kazdırdın.

Canpare yârimi eller alıyor
Muradımız ahirete mi kalıyor
Kardaşlar, bacılar kurtarın beni
Bana dayanılmaz zulüm oluyor.
*
GEZERGEN RASTGELDİM

BENİM CEYLANA

Geziyordum Leylâ’yı sora sora
Caddede gezerken rastgeldim yâre
İnsafsız yâr girdi kara habere
Evlendiğini söyledi hançerini vura vura
Zalim beni canlı koydu mezara.

Yârin yanındaydı amcanın kızı
Unutmuş yâr bana verdiği sözü
Babası yanında gözetdi bizi
Bağrıma koydular ateşi közü.

Elveda deyip gittiler, peşlerin baka kaldım
İnsafsızlar şoke etti, ne kara günlere kaldım.
Onun için ben kendimi, keder deryasına saldım.
Gittim deniz kenarına, başımı taşlara çaldım.

Taksi tutdum, size geldim sizi derde çare bildim
Sizi evde bulamadım, üzüldüm geriye döndüm.
Bacımı da bulamadım, derdimle baş başa kaldım.
Döndüm gerisin geriye, deniz kenarına vardım.

İntihara niyet etdim iskele ucuna geldim
Çıldırmaya ramak kaldı, metanetimi zor tuttum.
Çok okudum, çok üfledim, yüce Allah’ımdan korktum.
Can tatlıymış, kıyamadım, kendimi yerlere attım.
*
ÖRNEKLEMELER yani POTBORİ

Severim tabancayı, yanı sıra bıcağı
Yalan benim düşmanım, ben söylerim gerçeği
Eller ne derse desin, Nurperim nar çiçeği
Âşık ahı alanın bir gün batar ocağı.

Sen gülerken nur damlardı yüzünden
Konuşurken bal akardı ağzından
On yıllık sevdayı yıkmaya kalma
Geçemesin ikrarından , sözünden.

Bu hasrete dayanmaz can
Kalbim sanki yıkık bir han
Bayramda Nurperi yoktu
Dünya bana oldu zindan.

Benim yatak odası kral dairesi gibi
Yârin sesi gelmeli bülbül sedası gibi
Nurperiyle bu dünya cennet bahçesi gibi
Nurperisiz bu odam baykuş yuvası gibi.

Giyindin süslendin karşımda durdun
Nurperim aşk okun kalbimden vurdun
Gönlünden gönlüme bir köprü kurdun
Tahtını kalbimde kurdun oturdun
Sözünde durmasan beni öldürdün.

Çiçeklerin sultanı gül
Güzeller sultanı sensin
Can evimde yaşıyorsun
Canımın içinde cansın
Bütün güzellikler sende
Tek başına bir cihansın.
İnsaf eyle hasretine
İsmetî nasıl dayansın?

Meyveli ağaçsın dalların yerde
Eşarbın oluyor yüzüne perde
Aşkın ateş oldu yanıyor serde
Nurperim gel beni düşürme derde.

Nurperimi Allah’dan dileyip de durayım
Nurperime gönlümde sırca saray kurayım
Gökyüzünden saraya yıldızlar indireyim
Yeter ki sen benim ol, ayağının altına bu dünyayı sereyim..

Kahbe felek sevdamızı tez vurdu
Bir güzeli İsmetî’ye çok gördü
Üç zalimde yârelere tuz vurdu
İflah olmam, bu yaradan kurtulmam
Gelin hançer vurdu bir de kız vurdu.

Lütfen dinle beni kardeş hemşirem
Dertli yüreğimde derindir yaram
Yiten yârdır yaralarıma çarem
Uçan esen yellerden soram.

Bu güzelle on yıldır tanışalı
Kazan gibi kaynayıp da coşalı
Mecnûn oldum sevdasına düşeli
Eğer bulamasam olurum verem.

İsmetî’yim onu melek sanmıştım
Sevdasına ta yürekden yanmışdım
Kerem nasıl yandı çok düşünmüştüm
Şimdi anladım böyle yanmıştı Kerem.

Ele gönül verdiğini söyleme bana
Önce beni öldür yaralı koma
Sana olan aşkım sığmaz cihana
Âşığa kast etmek yakışmaz insana
İntizar ederim Nurperi sana.

Bu kara haberi ölüm
Beni öldürdün kanlı zalim
Kırıldı kanadım kolum
Madem oldun eve gelin
Al resmini, ver mendilim.

Bir zamanlar sevincimde uçuyordum kuş gibi
Nurperimin bûseleri kaymak, şeker, aş gibi.
Nasıl ağlamayım, nasıl yanmayım?
Bunca sevda geldi geçti düş gibi.
Bunca sevda oldu hayal, düş gibi.

Şu dünyada bulunmadı kara sevda çaresi
Leylâ Leylâ deyip çağlar benim gönül deresi
Aylar geçse, yıllar geçse, ömür bitse
Leylâ’sız iyi olmaz sevda yarası.

Yiğit derler yüce dağlar aşana
Âşık derler kaynayıp da coşana
Mevlâm sabır versin, merhamet etsin
Bencileyin yârdan ayrı düşene

Merhameti olan elimden tutsun
Dilerim ki yüce Allah yardım etsin
Hızırı göndersin imdada yetsin
Böyle aşkın ateşinde pişene.

İsmetî çaresiz n’etsin neylesin
Derdin yüce dağlara mı söylesin?
Yüce kadir mevlâm yardım eylesin
Sevda kazanında pişib taşana.

Nurperi ismini beraber takdık
Sevda ateşini yürekde yaktık
O Leylâ ben mecnûn olup çıktık
Affımızı yüce Allah’a bıraktık.

Sevgilimin esas adı bilmece
İkimizin aşkı dağlardan yüce
Kimseler bilmiyor hâlimiz nice
Dünya benim olur onu görünce
Az mı hasret ile yoluna baktık?

Ben bir Ferhat oldum o da Şirin
Kapamaz sevdanın yarası derin
Yanıyor yüreğim bana su verin
Çıldırırım ona kavuşmasam
İsmetî der Nurperimi gönderin.

Su dolanır gelir harktan
Bir yel eser Şam’dan, Şark’tan
Ben bir güzelin yüzünden
Soğumuşum evden barktan.

Bir Sonbahar akşamı geldiniz bize
Sizinle kapıda geldik gözgöze
Güldünüz kendiniz ediniz naza
Yüzünüzden nur yağdı çevremize
İşte o an âşık oldum ben size.

Ben âşığım sözlerimi tartarım
Muradım gözümde kalmasın yarım
Sana nazar değer diye korkarım
Şirin’den şirinsin gelirsin göze.

Dinleyin sözlerim kardeş bacılar
Dertli yüreğimde çoktur acılar
Aradığım Leylâ ‘mı bulamasam ben
Dinmez yüreğimde sızı sancılar
Ben bulurum diyen kardeş falcılar
Bulun bana Nurperimi gönderin.

Beni yakdın şimdi geri çekilme
Mahvolursun kabtan kaba dökülme
Varıp kıymet bilmezlere takılma
Yine ağlayıp da yanıp yakılma
Yine iki çeşme olur gözlerin..
*
YÂRDAN GELEN
KARA HABER ÜSTÜNE

Kara sevda yapar mecnûn, serseri
Kurutur bırakır kemikle deri
Yanık yanık saz çalıp söylüyorum
Dostun sevdasına düşeli beri.

Hangi bülbül gonca gülüne konmaz?
Hangi âşık böyle güzele yanmaz?
Allah’dan korkmaz, kuldan utanmaz
Nasıl bana verdin kara haberi.

Âşık İsmetî’yim sözde dururum
Hazan vurmuş bağlar gibi kururum
Bu hasreti ben nasıl kaldırırım
Dayanamam bu hasretten ölürüm
Yüreğime koydun ateşi koru.

Yürekde yara çok derinde
Hasret varmış kaderimde
Yâr ateş yaktı serimde
İtfaiye bile söndüremez
Yangın benim yüreğimde.

Bir zamanlar can içinde can Nurperi
Gönül bağımda güldalı fidan Nurperi
Tatlı gülmelerinle beni âşık eden Nurperi
Şimdi de beni bir zengine satan Nurperi
Vicdanı sızlamadan bırakıp giden Nurperi.

Yıllarca benim ile şen konuşup şakıyan
Aşkın şarkısını bana okuyan;
Sen benim dünyada her şeyimsin diye;
Güzellik harikası Nurperiyi,
Bu sefer biraz düşünceli, küskün gibi gördüm.
Ben kendisine irticalen şunları söyledim:

Gittin geldin sebep oldun sevmeme
Sevgilim gücenip küsme ne olur?
Bir ben söyler isem bir de sen söyle
Dut yemiş bülbül gibi susma ne olur?

Ayrılık söyleme, ayrılık deme
Sensiz ellerimi koynumda koma
Bahçıvanı oldun gönül bahçeme
Hazan yeli gibi esme ne olur?

Gönüldür dünyanın ucuna varır
Şair İsmetî ahından fidanlar kurur
Ümidim kesersen dünyam kararır
Nurperi ümidim kesme ne olur?

*
ÖLÜMÜNE SEVDA

ÖLMEYİNCE BİTMEZ

Yaptığını beğendin mi güzelim?
Yakdın yüreğimi köz oldu şimdi
Senden ayrılırsam bu bana ölüm
Derdim elli idi yüz oldu şimdi.

Sanma ki dünyada baki kalırsın
Bu zulmün cezasının bulursun
Cennet, cehennem var ölürsün
Niceleri öldü toz oldu şimdi.

Şair İsmetî aşkınla ağladı durdu
Ne tatlı hayaller senin için kurdu
Hasretin firgatin yaman basdırdı
Dert ortağı bana saz oldu şimdi.

*
Nurperiye gönül verdim
Yeminli bağlantı kurdum
O gideli artdı derdim
Sevda savaşına girdim
Yüreğimden yaralandım.

Hasret dolu kalp sızlıyor
Gönül Leylâ’sın özlüyor
Yollar Leylâ’m nerde kaldı?
Yaşlı gözler yol gözlüyor.

Benim Nurperim güzeller başı
Paha biçilmeyen cevahir taşı
Tatlı dillerinle mutluluk verdin
Kalbime doldurdun aşkı ateşi.
*
İŞTE ÖLÜMÜNE SEVDA!

Nurperisiz nasıl yaşar dururum?
Beni terk ederse ben çıldırırım
Aramızı bulana canım veririm
Alamasam kendimi öldürürüm.

Yardım edin bana kardeş bacılar
Dertli yüreğimde çokdur acılar.

Mecnûn oldum Leylâ’mı arıyorum
Ferhat oldum dağları yarıyorum
Nurperimi arayıp duruyorum
Turnalardan kuşlardan soruyorum
Bulup bana verene canım veririm.

Âşık ismetî’yim kabul ederse
İnsanlığı iki pula satarsa
On yıllık sevdayı yıkıp giderse
Işıklı dünyayı zindan görürüm.

Yardım edin bana kardeş bacılar
Dertli yüreğimde çokdur acılar.
* Selâm olsun hâyin yâre,
O düşürdü beni zâre,
Ölümüne sevda derler,
Böyle kara sevdalara.

Nasıl beni atıp ele gidiyorsun?
Derdime dert katıyorsun
Tütün gibi tütüyorsun
Hasret dolu gözlerimde.

Yürekde yara derinde
Hasret çekmek kaderimde
Yâr ateş yakdı serimde
İtfaiye söndüremez
Yangın benim içerimde.

Ben seni bir melek bildim
İsmetî sarardım soldum
Hasretinden dertli oldum
Duramaz oldum yerinde.

Yüzüme şavklı gülerdin
Ölürüm ayrılmam derdin
Madem böyle terk ederdin
Niçin bana gönül verdin?
*
SEVDA MANİLERİ

–Tarafımdan Söylenmiş-

Bal olsun yediklerin
Ben olan sadık yârin
Duygulandırdı beni
Sevgilim dediklerin.

Güzel bilekli güzel
Gönlü dilekli güzel
Sen beni âşık ettin
Çelik yürekli güzel.

Aşkından oldum duman
Güzelliğin çok yaman
Dünya benim oluyor
Seni gördüğüm zaman.

Bağlarda dökülür gazel
Ciddî isen sözüne gel
Sevgisi olmayan güzel
Meyvesiz ağaca benzer.

Gönlünü verdin bana
Beni bağladın sana
Saçının bir telini
Vermezdim Hindistan’a.

Öyle bir güzel sevdim ki
Altın külçe tece benzer
Elden ele düşen güzel
Altın iken tunca benzer.

Dağ başında oturmuşum
Derdi yüze yetirmişim
Hem gezerim, hem ağlarım
Ben bir Leylâ yitirmişim.

Nurperim geçti uzaktan
Yüreğim yandı meraktan
Ben onu hiç unutmadım
O hâyin unutmuş çoktan.
*
ÖLÜMÜNE SEVDA

ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER

Gözyaşım mürekkep oldu
Kalem oldu bu hasretim
Nurperimden ayrılalı
Hem öksüzüm hem de yetim.

Güzeller meskeni Samsunla dolu
İnşallah bükülmez âşığın kolu
Bu güzellik sende, bu aşk bende iken
Mahalleniz olur bana su yolu.

Bana aşkın deryasını boylatdın
İsmetî’yi zalim zengine satdın
Beni bülbül âşık ettin söylettin
Yeniden elime aldırdın sazı.

Tatlı olsun aşınız
Hayır olsun düş’ünüz
Benden başka seversen
Dinmesin gözyaşınız.

Gönlümü çeldin gitdin
Bağrım deldin gitdin
Yazık değil mi bana?
Aklımı aldın gitdin.

Sensin canımın içi
Senden gayrısı acı
Sana sevdalı olalı
Terk ettim işi gücü.
*
ÖLÜMÜNE SEVDAMDAN

Bir güzel elinden bâde içmişim
Sarhoş olup ben kendimden geçmişim
Nurperinin sevdasına düşmüşüm
Şaşırmışım pusulayı gönyeyi.

Nurperim dünyanın en güzel kızı
Sürmeli ceylandır aladır gözü.
Beni âşık eden mübarek yüzü
Gölgede bırakır güneşi ayı.

Âşık İsmetî der gezsem dünyayı
Gezdim Türkiye’yi, gördüm Konya’yı
Bunca büyük şehirlerin içinden
Ben gönlümce seçtim Ünye’yi.

• * *

Sevgin kağıt hasret kalem
Yazarım satır satır
Âşığın sevdası ölümsüz olur
Benimki de ölümüne sevdadır.

Âşık candan sever maşûk bilirse
Dünya muradımsın nasip olursa
Ey Nurperim sana ziyan gelirse
Yıkarım bu şehri viran ederim.
* SEVDA MANİLERİ

-Tarafımdan-
-Bu sevda manileri Nurperinin kendisine söylenmiştir.-

Dağlarda yatar oldum
Derde dert katar oldum
Ben sana vurulalı
Mecnûndan beter oldum.

Gökden inen bir nursun
Bu gönlümde sen varsın
Hâlâ gönlüm bendeyse
Allah muradın versin.

Âşığım gonca güle
Ağzında tatlı dile
Cellat boynum vura
Sırrını vermem ele.

Bahçeye ekdim darı
Sensin ömrümün varı
Aşkına düşeli ben
Olmuşum aşk pınarı.

Kral dairesi gibi
Sana oda döşedim
Gece gündüz ben senin
Hayalinle yaşadım.

Bin güzele değişmem
Senin usul boynunu
Yâr sana hazırladım
Gönlümün sarayını.

Yıllardır çağırıyorum
Sevdanın çilesini
Güzelliğin fethetti
Gönlümün kalesini.

Yâr ben sensiz olamam
Senden ayrı gülemem
Zülfünün tellerine
Bağlıyım ayrılamam.
*
SEVDA MANİLERİ

-Tarafımdan-

O tatlı dillerine
Kınalı ellerine
Saçının tellerine
Kendin bağladın beni.

Şen olsun yerin yurdun
Bir bûseni çok gördün
Ben seni kıramazdım
Sen beni nasıl kırdın?

Gel kınalı kekliyim
Hasretini çektiğim
Ne güzel yakışıyor
Kırmızı etekliğin.

Sevgilim desde başı
Henüz yirmidir yaşı
Sendeki mendilimi
Her an koynunda taşı.

Aşkından ölüyorum
Sararıp soluyorum
Altın tel saçlarından
Bergüzar diliyorum.

Altın tabakta balsın
Bahçede gonca gülsün
Saçlarından bir tel ver
Derdime derman olsun.

Bu iş olmuyor böyle
Güzelim bir şey söyle
Aşkından ölüyorum
Bana merhamet eyle.

Güzel güzel aşkınla
Gezerim yan yana
Bal kaymakla yoğurmuş
Seni doğuran ana.

Eviniz önü okul
Aşkın koymadı akıl
Uzak durup öldürme
Gel güzel bana sokul.

İsmetî bekler yolun
Sensiz hayat bir ölüm
Dünya malına değer
Koynundaki gonca gülün.

Yayla ırmaklarında
Oynar ala balıklar
Hiç aklımdan çıkmıyor
O tatlı sevdalıklar.

Evinizin önü çeşme
Gel güzel benden kaçma
Köşe bucak kaçıp da
Sinemde yara açma.

O güzel çıkışların
Yüreğim yakışların
Hiç aklımdan çıkmıyor
Sevdalı bakışların.

Beni yabana atma
Aşkın ile ağlatma
Aşkından ölüyorken
Beni bırakıp gitme.

Keşke görmesem seni
Yakdın kül etdin beni
O şavklı gülüşlerin
Deli ediyor insanı.

Nerdesin kutlu güzel?
Dilleri tatlı güzel
O tatlı dillerinle
Candan kıymetli güzel.

Ey turfanda yemişim
Sana sunam demişim
İnsaf eyle Nurperi
Aşkına susamışım.

Yâr sallanıp geliyor
Bana bakıp gülüyor
Nurperi gülüşlerin
Çok mutluluk veriyor.

Yâr sendeki nur yüzler
Aşkından kalbim sızlar
Ey can ilacı güzel
İsmetî yolun gözler.

Elma verdim yiyesin
Sevdiğimi bilesin
Eğer benden geçersen
Genç yaşta kuruyasın.

Bir güzel güzünden ahuzar oldum
Kötü kaderimden sitemkâr oldum
Kadir-kıymet bilmezlere yâr oldum
Felek vurdu beni tarumar oldum
Zalim felek vurdu tarumar oldum.

İsmetî benziyor dertli Kerem’e
O yâr hançer vurdu yürek yarama
Bu ayrılık üç ay daha sürerse
Benim derdim gider ince vereme.

Dağ başları çakallara yurt oldu
Akrabalar akrabaya kurt oldu
Sen ağladın yüreğime dert oldu
İnan gözyaşların kalbime doldu.

Yüreğimde yara derindir
Yanıyorum bir su verin
İmama haber gönderin
Ölüyorum ölüyorum ölüyorum.
*
BİR NASİHAT ŞİİRİ

Bir nasihat edem yâren yoldaşa
Sakın taş atmayın yaralı kuşa
Eğildin baktın mı gözümde yaşa?
Belki muhtaç kalmış ekmeğe aşa.

Ruhsatsız bağlardan meyve devşirme
Vefasız güzele gönlünü verme
Her güzel kıza gönül düşürme
Gönül bir güzelle gelmeli coşa.

Sevgi dolu gözle insana bakın
Yakıp yıkıcıya olmayın yakın
Yoksula garibe gülmeyin sakın
Her neyi gülersen o gelir başına.

Yine Âşık İsmetî geliyor coşa
Gönülü yanıklıgile hayatı yaşa
Niçin isyan olur devlete hâşâ?
Nasıl silah çeker kardaş kardaşa.
*

 

YENİ MECNUN DİYOR Kİ!

Mecnûn gibi yola girdim yürüme
Kınamayın ateş düşmüş serime
Aman karlı dağlar bana yol verin
Yol verin de be n gideyim yârime.

Dert çağlayan ben bir dertli pınarım
Gezer gezer ben sılama dönerim
Bir güzelin sevdasınla yanarım
Yanaşmayın ateşime narıma.

Bir kız aldım çekilmiyor nazları
Bağrıma doldurdu ateş ile közleri
Yüreğimi yakan sitem sözleri
Ölümden çok gider oldu zoruma.

Sıra dağlar gibi derdim sıralı
Yitirmişim elâ gözlü meralı
Nurperinin aşkı beni vuralı
Bakamadım zararıma kârıma.

İsmetî soruyor ey dağlar taşlar
Oturdum ağladım çağladı yaşlar
Başıma toplanan rengarenk kuşlar
Şahid olun feryadıma zarıma.
*

AYRILIK AYRILIK ,

ZALİM AYRILIK

Hazırlandım yine gurbet ellere
Yine mi başıma geldin ayrılık
İnsaf et gözyaşım döndü sefere
Az mı yüreğimi deldin ayrılık.

Aldılar sunamı kıydılar bana
Yürekteki derdim sığmaz cihana
İnsafsız vicdansız ne yaptım sana
Beni dertten derde saldın ayrılık.

Kanber ettin koydun dağda bellerde
Mecnun oldum koydun ıssız çöllerde
Bir yâr için koydun gurbet ellerde
Başımdan saçları yoldun ayrılık.

Gurbet elde boyuncuğum büktürdün
Didelerden kanlı yaşlar döktürdün
Bir yâr için çok hasretlik çektirdin
Dertli yüreğimi böldün ayrılık.

Benden ayrılmadın benim ile kaldın
Döndün dolaştın hep yanıma geldin
İsmetî ne yaptı sen düşman oldun
Hasret oldun kalbe doldun ayrılık.
*
NURPERİM PINARDAN
SU DOLDURUYOR

Nurperim pınardan su dolduruyor
Kumral saçlarını yel kaldırıyor
Alttan alttan bana bakıp gülüşü
Sevdam artırıyor beni öldürüyor.

Âşıklar güzele çok saygı duyar
Meyveli ağaçlar dalların eğer
Karşılıklı sevgi dünyaya değer
Nurperim bana çok moral veriyor.

Can Nurperim sanki cennetten huri
Yürü gel Nurperim gel bana yürü
Karşılıklı böyle seveli beri
Gözlerin dünyayı bir hoş görüyor.

Sevenlerin aşkı sanki şeker bal
Ey büyük Allahım bu ne güzel hâl
Çabuk gel Nurperim aman çabuk gel
Nerdeyse sevinçten kalbim duruyor.

İsmetî âşıktır tatlı diline
Altın kemer taksam ince beline
Doldu bakraçlar aldı eline
Güle güle bana doğru yürüyor.
*
BESTESİ HAZIR
VE
BENDEN YİNE AYRILIK

Otuz yıldır bu çöllerde çalıştım
Çile cefa havasına alıştım
Ev alacam diye aşk ile coştum
Felek vurdu beni bu derde düştüm.

Mecnun oldum bir Leylâ’ya yâr idim
Çok çalıştım ileriye yürüdüm
Bağı bahçe evden barktan farıdım
Gider oldum hepisinden vazgeçtim.

Sevdiğim güzelim kaşları keman
Leylâ’sız derdime bulunmaz derman
Dertlerden yana değildir zaman
Derdimi dökmeye dağları seçtim.

Seherde uyandım bahçeye girdim
Bülbül ağlar iken bülbülü gördüm
Yürekte depreşti bu büyük derdim
Sargılı yaramı yeniden açtım.

Âşık İsmetî çok güzeller övdü
Vefasızdan yandı göğsünü dövdü
Bu zalim ayrılık beni çok sevdi
Sanki ayrılığın bâdesini içtim.
* BEN BU DÜNYAYA GELELİ

Ben bu dünyaya geleli
İlden ile göçer oldum
Gurbet ellerde kalalı
Gözyaşlarım saçar oldum.

Bu sevdadan başım döner
Yüreğimde ateş yanar
Düşmeyenler beni kınar
Bir sevdaya düçar oldum.

Mey içtim Pîr’in tasından
Bir güzel sevdim hasından
O güzelin sevdasından
Öz canımdan geçer oldum.

Kanaatkarım çok kanaatkar
Şerre olmaz hiç meyilim
İnşallah cahil değilim
Hayrı, şerri seçer oldum.

Selâm olsun dosta eşe
Bakın neler geldi başa
Kerem gibi dağa taşa
Dertlerimi açar oldum.

İsmetî’yi efkâr sarmış
Dünyanın sefası yarmış
Kaderimde neler varmış?
Felek vurdu naçar oldum.
*
O ZALİM BABAN AYIRDI

GÜNAHIMIZA O GİRDİ

Felek aramıza durdu
Mutluluğumu çok gördü
Nurperim sen ayrılmazdın
O zalim baban ayırdı.

Ciğerde hançerin ucu
Yüreğimde tonla acı
Zalim baban sözde hacı
Bu günaha nasıl girdi?

Zalim baban çok kinciymiş
Hacı değil bir hancıymış
Baban keskin nişancıymış
Beni ta kalbimden vurdu.

Baban beni derde saldı
Zalim çok günaha kaldı
Gizli gizli rüşvet aldı
Seni bir zalime verdi.

İsmetî der çok severdim
Nurperiyi melek gördüm
Dağlar gibi oldu derdim
Nasıl çekeyim bu derdimi?
*
GÜZELLİĞİN SEBEP OLDU

Gülüşlerin gönül çeldi
Sevdaların kalbe doldu
Nurperi seni sevmeme
Güzelliğin sebep oldu.

İnsafsız dünya güzeli
Beni ettin mecnun deli
Sevdana düştüm düşeli
Yüzüm ayva gibi soldu.

Ben gönlümü sana yaktım
Ciddî bir yâr diye baktım
Nişan yüzüğünü taktım
Parmağına iyi geldi.

Kahrolsun o zalim beyin
İnşallah karalar giyin
Bana yaptığın son oyun
Beni onulmaz derde saldı.

Farzet ki İsmetî öldü
Bu ölümü senden bildi
İnşallah nar-ı cehennem
Dostun ile sana kaldı.
* ÂŞIĞI SAZDAN SOĞUTUR

SAZIN DÜZEN TUTMAYANI

Âşığı sazdan soğutur
Sazın düzen tutmayanı
Yiğidi kızdan soğutur
Sarılıp ta yutmayanı.

Yüreğimde ateş sönmez
Virân bağa bülbül konmaz
Her bülbüle bülbül denmez
Gonca güle ötmeyeni.

Mey içen âşık ayılmaz
Günahsız cana kıyılmaz
Makbul bir güzel sayılmaz
Söz verip te tutmayanı.

İsmetî’ye âşık derler
Âşıklar güzel giyerler
Kaşık düşmanı sayarlar
Yurda hizmet etmeyeni.
*
ÂŞIK SEVGİLİDEN
AYRI DÜŞERSE

Âşık sevgiliden ayrı düşerse
Âşığın gözyaşı sel gibi olur
Hasret ateşinde yanıp pişerse
Hazan kuruttuğu dal gibi olur.

İnsanoğlu doğru yoldan şaşarsa
Şeytana uyup ta haddi aşarsa
Bir güzel de elden ele düşerse
Pazara satılan mal gibi olur.

her şeyi bağlama mangır paraya
Veda edeceksin köşke saraya
Senlik-benlik girer ise araya
Evli Ayşe, Ali el gibi olur.

Sevgililer bir araya gelince
Karşılıklı sevgi kalbe dolunca
Aşkı muhabbetle deyip gülünce
Evlilik hayatı bal gibi olur.

İsmetî der âşık hasret ölünce
Sevdiği güzeli eller alınca
İnsafsız sevgiden mahrum kalınca
Dünya bir virâne çöl gibi olur.
*
LEYLÂ SENİ ARAR İKEN

HER GÜZELE BAKIYORUM

Yâr sen bu yerden gideli
Özlemini çekiyorum
Olmuşum gözyaşı seli
Çağıl çağıl akıyorum.

Nurperi terk ettin beni
Hasretin büyük hediye
Belki sen olursun diye
Her güzele bakıyorum.

Ben de yok bir durak mekan
Sevda nedir bilir çeken
Nurperimi arar iken
Her güzele bakıyorum.

Beni düşürdün dillere
Dert döküyorum tellere
Senle gezdiğim yollara
Gözyaşları döküyorum.

İsmetî unutmaz seni
Hani yeminlerin hani
Hasretinle ezdin beni
Boynumu büküyorum.
*

ARADIM ARADIM
ARADIM SENİ

Geçer iken bakkalıma uğrardın
Şahsı dertlerini bana söylerdin
Ben deyiş söylerdim sen de ağlardın
O dökülen gözyaşlarını aradım.

Yüzünü benzettim on dörtlük aya
Senden ben de kaldı bunca hediye
O hâyin yüreğin sanki bir kaya
Güzellikte benzerin var mı diye
Seyyah oldum bir eşini aradım.

Ey gözleri elâ kaşları keman
Yandım aşkın ile tütüyor duman
Güller açılırdı güldüğün zaman
Neşe saçan gülüşünü aradım.

Dertliydin ben moral verirdim sana
Aşkı sevdaların işledi bu cana
Büyük sevinçlerle gelirdin bana
Güle güle gelişini aradım ey can aradım.

Salanlı salanlı bana gelirdin
Bülbül gibi şakımayı bilirdin
Âşık İsmetî’nin gönlün alırdın
Gelip gönlüm alışını aradım.
*
ŞÜKREDELİM ULU
ALLAHIMIZA

Şükredelim ulu Allahımıza
Kullarını ne de güzel yaratmış
Çok güzellik vermiş geline kıza
Güzelleri cilve nazla donatmış

Şikayet olmasın bu insan fani
Veren Allah alır bu tatlı canı
Dünyalar dolusu bunca insanı
Sevda ile birbirine bağlatmış.

Yüce Allah bize dünyayı kurmuş
Sınav için bizi böyle göndermiş
Kiminin rızkını sılada vermiş
Kimisin gurbet ellere atmış.

İnsanoğlu daim güzel söyleyin
Hakk’ın rahmet deryasını boylayın
Hakk’ın kudretine fikir eyleyin
Yerleri gökleri direksiz tutmuş.

Allah korkusudur her işin başı
Yoktur yüce Allah’ın benzeri, eşi
Pınar olmuş âşıkların gözyaşı
İsmetî’yi Nurperi için ağlatmış.
*
ŞİRİN ÜNYE

Bana da bağrında yer ver
Sana geldim şirin Ünye
Altın kalpli insanları
Sen de buldum şirin Ünye.

Ben Leylâ’mı soruyorum
Hasretinden eriyorum
Kiralık ev arıyorum
Yok mu bana yerin Ünye?

Âşığım hayranım sana
Bu hasret döndü yangına
Dertlerimi sorma bana
Ben de yara derin Ünye.

Mavi denize bakam
Sana şarkı türkü yakam
Yazın yaylalara çıkam
Yaylaların serin Ünye.

Vefâ dolu sağlarında
Gonca güller bağlarında
Kışın yüce dağlarında
Elvan elvan karın Ünye.

İsmetî der ağladım güldüm
Yedi deryalara daldım
Seni sevdim sana geldim
Bana destek verin Ünye.

Yolun bağlı her yer ile
Arkan kale dağlar ile
Pırıl pırıl gençler ile
Dolu caddelerin Ünye.
*

 

 

BU ŞİRİN ÜNYE ŞEHRİNDE

Yürekte yara derinde
Söz söylerim ben yerinde
Çorap mendil satıyorum
Ben Ünye kahvelerinde.

Bilir misin neden nesin?
Herkes güzel söz söylesin
Bu âşık ta ekmek yesin
Bu şirin Ünye şehrinde.

Hedefimdir namaz niyaz
Yetecek helâl kâr biraz
Yolcu olur gideriz biz
Bir gün eller üzerinde.

Kınamayın ben de insanım
Hem gönlüm var hem canım
Aklım fikrim kalmış benim
Bir güzelin gözlerinde.

Bu İsmetî cevher satar
Kalbi Nurperi için atar
Sevdaların hançeri var
Bu âşığın yüreğinde.
* BAĞRIYANIK BİR ÂŞIĞA,

BİR GÜZELİ ÇOK GÖRMEYİN

Beni kınayıp durmayın
Derdim çok yönlü sarmayın
Bencileyin bir âşığa
Bir güzeli çok görmeyin.

Sevdiğim kız buralıdır
Kaşı gözü harelidir
Benim yürek yarelidir
Bir kurşun da siz vurmayın.

Bir yâr için düştüm dile
Gözyaşlarım gitti sele
Ahdında durmaz güzele
Aman ha gönül vermeyin.

Benim Nurperim buralı
Karadenizin meralı
Üç ay oldu son göreli
Ciğeri pare pareliyim.

Nurperim benziyor aya
Hâyin kalbi sanki kaya
İsmetî yâr sevdi diye
Dertli kalbimi kırmayın.
*
-NOT.: Öykülü Bir Şiir

05.10.1995 günü, Terme’de işlerimi organize etmek için çok gezdim, dolaştım, yoruldum, bunaldım, geldim.Belediye yanında parkta oturdum.Parkta 15-20’ye yakın genç vardı.Çok güzel, yakışıklı delikanlılar şen,şakrak oynuyordu. Yani şen-şakrak konuşuyorlardı. Ben de yandaki kanepede sakin sakin, melûl melûl mahsun oturuyordum. Bu güzel delikanlılar bana şunu sordular: “- Amca hayrola bir derdin mi var?Çok düşünceli ve üzgünsünüz.” Ben de şöyle cevap verdim:
-Âşıklar dertli olur. Dertliler üzgün ve sakin olur”, dedim. Gençler beni haklı buldu ve benden şiir söylememi istediler. Israr ettiler. Ben de o güzel delikanlılara,”-Sazla mı, sözle mi istiyorsunuz?”,dedim. Onlarda, “- Sazın yanında olmadığına göre sadece sözle(dille) söyle. Gazete okur gibi bize şiir oku”, dediler.
Ben de ezberime gelenlerden takriben yirmi kıta kadar şiir okudum. Çok beğendiler. Sağolsunlar. Şiir defterlerim olup olmadığını sordular. Ben de çantamdan iki adet şiir defteri çıkarıp onlara verdim. Sıra ile çok okudular, çok beğendiler.

NOT.: Termeli, güzel, yakışıklı ve duyarlı gençlerle söyleşimizin ve “Öykülü Şiirler”in illaki bu şiirlerin Samsun’da Ofset Matbaa’da basılmasını, satışa sunulmasını ve en azdan birer tane alacaklarını söylediler.

Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde okuyan bu gençler, “-Biz bunlardan yüzlercesini kendi arkadaşlarımıza satacağız”, dediler. Telefon numaralarımı beni aramak için aldılar. Çok hoş sohbet, muhabbet ettik.

Benden irticalen söylememi de istediler. Ben de bu güzel gençleri kıramazdım. Yaradana sığınarak aşağıdaki şiirleri söyledim:

TERMELİ GENÇLERE

Ey sevgili güzel gençler,
Sordunuz ki nereliyim?
Terme’ye hicret etmişim
Ben de şimdi buralıyım.

Derdim çoktur kimse bilmez
Derin yara merhem almaz
Elbetteki yüzüm gülmez
Yedi yerden yaralıyım.

Ayrılık çok acı geldi
Bu hasret yürekleri deldi
Merhemi Leylâ’da kaldı
Bağrı yara bereliyim.

Gönül viran bağlar gibi
Leylâ yine ağlar gibi
Karlı yüce dağlar gibi
Derdi sıra sıralıyım.

Bir güzel sevdim şahane
Bulunmaz kusur bahane
Eski İl’im Gümüşhane
Ben bir Yağmurdereliyim.

İsmetî der ki gülmedim
Aradım huzur bulmadım
Sevdiklerimi almadım
Ben bir bahtı karalıyım.
* EY SEVGİLİ
MÜSLÜMANLAR!

Ey sevgili Müslümanlar!
Bu sözümden alınmayın
Bölmek istiyor düşmanlar
Akıllı olun bölünmeyin.
Allah için sakın bölünmeyin.

Hakk dinimiz hor gördüler
Fırsat buldukca vurdular
Asırlarca sömürdüler
Artık daha yolunmayın.

Her tarafa düşman dolmuş
İçimize ajan salmış
Düşmanlar çok oyunbaz olmuş
Oyunlara gelinmeyin.

Acılar yürek deliyor
Hasret ahirete kalıyor
Düşmanlar insan çalıyor
Eşya gibi çalınmayın.

İsmetî gözyaşın silmez
Cennet vatandan geçilmez
Sizlere paha biçilmez
Asla satın alınmayın
Düşmana yem olunmayın.
*
DÖRT KİTABIN
BİRİSİNE SIĞAR MI?

Canım kardaşlarım, canım bacılar
Yitirdim Leylâ’mı bir haber var mı?
Yüreğime koyduğu bu acılar
Dört kitabın birisine sığar mı?

Yüreğim dert dolu gülemiyorum
Aktı gözyaşlarım silemiyorum
Alnımda yazımı bilemiyorum
Bilmem alın yazım hep ahuzar mı?

Gönül niçin aldın bunca kederi
Bir kız etti bizi mecnûn serseri
Gözyaşı mı âşıkların kaderi?
Yağmur gibi yâr yoluna yağar mı?

Ben karalar Nurperi allar giymiş
Âşık İsmetî’nin boynunu bükmüş
On dörtlük ay gibi yüceden doğmuş
Ay doğunca bir ay daha doğar mı?
*

KADER BOYNUMU
BÜKÜYOR

Yâr ana hâyin bakıyor
Sözleri yürek yakıyor
Çok hançerler vurdu bana
Her yanımdan kan akıyor.

Yâr yaraladı derinden
Kan gidiyor ciğerimden
Uğrun uğrun gözlerimden
Bir yâr için yaş döküyor.

Gönlüm viran bir bağ gibi
Yârın gönlü otağ gibi
Sevda yükü bir dağ gibi
Bir insan nasıl çekiyor?

Bir güzele âşık oldum
Aşkından sarardım soldum
Hasret özleminle doldum
Hasret ciğerim söküyor.

Yokmuş fakirin kıymeti
Kalmadı hayatın tadı
Ne yapsın Âşık İsmetî?
Kader boynunu büküyor.
*

-Hâyin vefasız sevgilinin caddede babasının,
kardeşlerinin yanında ,
”-Babam beni zorla bir zengine verdi”,
demesi, beni kalbimden vurması üzerine…

Kara haber verdin zalim
Kırıldı kanadım kolum
Madem ki oldun ele gelin
Al saçını ver mendilim.

Ateşe yaktın bu serimi
Yaş doldurdun gözlerimi
Sevgi dolu yüreğimi
Sen doğradın dilim dilim.

Bunca yeminlerin hani
Öldürdün sen seni seveni
Bu sözler öldürdü beni
Oldun şimdi kanlı zalim.

Hâyin bize plan dizdi
Ölmeyen kabrimi kazdı
Her güzel söyleyemezdi
Nasıl buna vardı dilin.

İnşallah Nurperi şeytanından bul
Çaresi bulunmaz yedi derde kal
Bağında kurumuş fidan gibi ol
Dökülsün yaprağın kurusun dalın.

İsmetî der doğru sözüm
Dertli oldum gülmez yüzüm
Güzellerden korktu gözüm
Bu oldu vâdesiz ölüm.
*
ELEŞTİREN CAHİLLER

YADIRGAYAN HÂYİNLERE

CEVAP

Kimse beni anlamıyor
Bu hâlin nedir demiyor
Güzel sevdim kınamayın
Gönül ferman dinlemiyor.

Beni kınayıp yermeyin
Dertli kalbimi kırmayın
Bir güzeli çok görmeyin
Gönül ferman dinlemiyor.

O sözleri çok dinledim
Aşkı sevdayla inledim
Vazgeç deli gönül dedim
Gönül ferman dinlemiyor.

İşimden gücümden oldum
Sevdayla sarardım soldum
Mecnun gibi çölde kaldım
Gönül ferman dinlemiyor.

İsmetî’yi sevda sardı
Yüreğin de büyük derdi
Cahiller bana çok gördü
Gönül beni anlamıyor
Leylâ bu yerden gideli
Gönül küsmüş söylemiyor.
*
GÖZYAŞI ile YAZILAN ŞİİR

Benle böyle mi anlaştın?
Her derdini bana açtın
Bir sözünü iki etmedim
Neden beni kurban seçtin?

Bana tatlı diller döktün
Aşkı sevdan ile yaktın
Yaraladın da bıraktın
Bağrımda yaralar açtın.

Sen beni sevdaya çektin
Sevdalı gözlerle baktın
Bana çok gözyaşı döktün
Şimdi benden niçin kaçtın?

Nurperi zulmettin bana
Zulmettin seven insana
Benim ahım tutdu sana
Onun için böyle şaştın.

Mert güzel âşıktan kaçmaz
Bağrında yaralar açmaz
İnsan bu kadar şaşmaz
Benim günahımdan şaştın.

Bu gözyaşım bu kağıda
Gözlerimden damlamıştır
Dertli kalbim aşkın ile
Yedi sene inlemiştir.

Yeminine inanmıştım
Aşkı sevdana yanmıştım
Ben seni melek sanmıştım
Nasıl böyle şeytanlaştın?

Beni aşkınla inlettin
Korkarım günaha battın
Kendi kendine zulmettin
Mafyanın eline düştün.

İsmetî’yi derde saldın
Gittin bataklara daldın
Zalimler elinde kaldın
Hızla felakete koştun.

*
DİLERİM ALLAH’DAN

GÖZÜN KÖR OLUR

 

Ezel bahar yaz ayları gelince
Bahçelerde elvan elvan nar olur
Güz geçip te mevsimler kış olunca
Dağ başları bölük bölük kar olur.

Olmayın devlete-millete asi
Yiğide şifadır güzel gülmesi
Karşılıklı sevenlerin ayrılması
İnan kardeş ölümden de zor olur.

Çok özledim o zülfü dolaşığı
Küçük ağzı sanırsın bal kaşığı
Hor görmeyin güzel seven aşığı
Hor görenler zaman gelir olur.

Ah etsem ciğerden gidiyor kanlar
Âşık olmayanlar bizi ne anlar?
Karşılıklı çok sevip ayrılanlar
Yürekleri yanar yanar korolur.

Âşık İsmetî’nin yandı yandı ciğeri
Bir zaman Nurperi ömrümün varı
Beni nasıl attın gittin Nurperi
Dilerim Allah’tan gözün kör olur.
*
ÜNYE’YE NİYET-ŞİRİN ÜNYE

Yürekte yaram derinde
Söz söylerim ben yerinde
Çorap-mendil satıyorum
Ünye’nin kahvelerinde

Bilir misin neden nesin?
Herkes güzel söz söylesin
Bu âşıkta ekmek yesin
Bu şirin Ünye şehrinde.

Hedefimdir namaz niyaz
Yetecek kadar kâr biraz
Yolcu olur gideriz biz
Birgün eller üzerinde.

Kınamayın ben de insanım
Hem gönlüm var hem de canım
Aklım fikrim kalmış benim
Nurperimin gözlerinde.

Âşık İsmetî cevher satar
Geniş dünya bana oldu dar
Sevdaların hançeri var
Bu âşığın ciğerinde.
*
KARA SEVDANIN

SON HASRET İNİLTİLERİ

 

Ayrı düştüm elâ gözlü sunamdan
Başım kurtulmadı efkardan gamdan
Gözlerim görmüyor tozdan dumandan
Canım kardeşlerim canım bacılar
Bana haber verin telli turnamdan.

Eyvah telli turnam yuvadan uçtu
Hangi ovaları, dağları, illeri geçti?
Hangi ile, hangi göllere düştü?
Bana haber verin telli turnamdan.

Bilmiyorum yolu ne yana döndü?
Avcı vurur diye yüreğim yandı
Gurbet elde hangi dallara kondu
Kalmadı tahammül sabrım tükendi
Bana haber verin telli turnamdan.

Âşık İsmetî’yim korkmam ölümden
Dertsizler ne bilsin dertli hâlimden
O turnam anlardı benim dilimden
Bana haber verin telli turnamdan
Allı turnamdan pullu turnamdan
Gözleri sürmeli güllü turnamdan.
*
BANA HABER VERİN

TELLİ TURNAMDAN

Yardım edin çaresize düşküne
Ah etmiştik kavuşmaya beş güne
Yeri göğü yaratanın aşkına
Bana haber verin telli turnamdan.

Size derim size ey dağlar daşlar
Yaradana secde eden ağaçlar
Yerdeki karıncalar gökteki kuşlar
Bana haber verin telli turnamdan.
Başıma toplanan rengarenk kuşlar
Bana haber verin telli turnam.

Yalan değil el basarım Kur’an’a
Yârsız kalan gönül dönmüş virâna
Bir müjdem var bana haber verene
Bana haber verin telli turnamdan.

Bu kadar mı ben de bahtı karayım?
Yâr yarası yedi yerden yarayım
Giden yârı daha kimden sorayım
Can istersen canım bile vereyim
Bana haber verin telli turnamdan
İnşallah kurtulam matemden gamdan
Bulursam kurtulam yas ile gamdan
Bir yâr için ayrı düştüm sılamdan.
*
AH ŞU HÂYİN

VEFASIZLAR!

Aklım şu dünyaya şaştı
Gece uykularım kaçtı
Yürekde çok yara açtı
Vefasızlar vefasızlar!
Açtıkları yara sızlar.

Sözde durmaz boşverirler
Yalanları iyi bilirler
Gerçek yâr gibi gelirler
Paranın kulu olurlar.
Vefasızlar vefasızlar
Ahdı sözünde durmazlar
Âşık yakar vefasızları.

Vefasızda insaf olmaz
Ahde vefa nedir bilmez
Vefasızdan hayır gelmez.

İsmetî’yi onlar yaktı
Eli koynunda bıraktı
Karşıma hep onlar çıktı
Vefasızlar vefasızlar
Zalim olur vefasızlar
Yoksullara yâr olmazlar
Günah-sevap düşünmezler
Parasıdır o arsızlar
Onlardan inler bu sazlar.
*
TAŞ ATANA

ÇİÇEK ATAN

ÂŞIKLAR

Âşık güler yüzlü dili tatlıdır
Sevdiğini alan çift kanatlıdır
Âşık merhametli iyi niyetlidir
Taşa atana çiçek atar âşıklar.

Gönül ister herkesin yüzü gülse
Nurperim gelse de gözyaşım silse
Keşke insanoğlu hep âşık olsa
Bu dünyaya neşe katar âşıklar.

Gerçek âşık vatanını çok sever
Vatanına hizmet edeni över
Vatan tehlikeye düşerse eğer
Gönüllü cepheye gider âşıklar.

Âşık güzellerden bir tane seçer
O güzel elinden zehir de içer
Aşkı sevdasınla gözyaşı saçar
Bir yâr için yanar, tüter âşıklar.

Âşık İsmetî’ye gülmedi kader
Nurperi sevdası mezara gider
Âşık mücevherden yükünü tutar
Ehline mücevher satar âşıklar.
*

-Sevgili Nurperi yaş dökerken
güzel gözlerinden
yaralamıştın beni
yüreğim dert ta derinden.-

Neyin var ne derdin var ki ağlarsın
Ağlamak öldürür beni ağlama
Dertli yüreğimi böyle dağlarsın
Ağlamak öldürür beni ağlama.

İrem bağı gibi sunam her yanın
İnciden mi Nurdan mıdır gerdanın
Nelere üzüldü o şirin canın
Ağlamak öldürür beni ağlama.

Sanada mı vurdu feleğin taşı
Göğsüme bastıram o güzel başı
Âşığı öldürür böyle gözyaşı
Ağlamak öldürür beni ağlama.

Âşığım ben senin hilâl kaşına
Ben de senin girer miyim düşüne
Yufka bağrın dayanmaz gözyaşına
Ağlamak öldürür beni ağlama.

Felekten yedik biz bunca taşları
Başımıza açtı bunca işleri
Mücevherdir dökülen gözyaşları
İsraf etme ziyan olur ağlama
Allar giyin karaları bağlama.

İsmetî Nurperiyi yürekten sevdi
Güzeller içinde Nurperiyi övdü
Hâyin annen zalim baban mı dövdü
Ağlamak öldürür beni ağlama
Dert mekanı yüreğimi dağlama.
*

SÖZÜM DELİKANLI GENCE

Sözüm delikanlı gence
Hayat sevgi, sevda bence
Sevmeli sevilmeli
Onbeş yaşına gelince.

Bülbül gonca güle gelir
Sevdayı yaşayan bilir
Sanki genç bir kral olur
Yiğit sevdiğin alınca.

Gül baharda gonca gonca
Sevdalık yakışır gence
Bütün hayat bayram olur
Seven seveni alınca.

Sanma ki ‘ah’ yerde kalır
Bir gün hesap günü gelir
Her gün düğün bayram olur
Yiğit sevdiğin sarınca.

Sevda seli gibi akdın
İsmetî’ye nara yakdın
Eli koynunda bıraktın
Oldu mu Nurperi sence.
*
BİR GÜZELİ

ÇOK GÖRDÜLER

Yoluma pusu kurdular
Beni kalbimden vurdular
Ben yaralı yatarken
Sevgilim ele verdiler.

Nerede o mutlu günler
Kalbim hasret ile inler
Araya giren hâyinler
Beni dosttan ayırdılar.

Dertliye bu dünya dardır
Her işte bir hayır vardır
Cahille konuşmak zordur
Cahiller kalbim kırdılar.

Nursunada ki cilveler
Ah ettikçe gözüm dolar
Şu vefasız hercailer
Başıma belâ sardılar.

İsmetî’ye dert döker dağa
Gönlüm döndü viran bağa
Ben bağrıyanık âşığa
Bir güzeli çok gördüler.
*

HEPİMİZE ALLAH KERİM

Çok güzeldir benim Pîr’im
Tuzsuz yavan aşı yerim
Acı sözle şeker yemem
Tatlı dille taş taşırım.

Dertsizi iken düşdüm derde
Can kurban merdoğlu merde
Fazla kalmam ben bu yerde
Yakında göçer giderim.

Güzel insana kin tutmam
Pişmiş aşa ben su katmam
Kaderime isyan etmem
Kadere boyun bükerim.

Yandım hacının kızından
Usandım yalan sözünden
Bir vefasızın yüzünden
Ateşler içinde serim.

Âşık İsmetî sende gül
Hayatın kıymetini bil
Gel ağlama deli gönül
Geleceğe Allah Kerim
Hepimize Allah Kerim.
*

 

GELEN AĞLAR

GİDEN AĞLAR

Gelen ağlar giden ağlar
Bu insanlar neden ağlar?
Gönül suyu gözden çağlar
Yine gelir ezel bahar
Yeşillenir bağlar dağlar.

Nesine gönül nesine
Yandım dostun cilvesine
Âşıkların bir gözdesine
Deymeyin beyler ağalar.

Yedi yıl koşdum peşinden
Usandım bu gözyaşından
Bu sevdanın ateşinden
Eridi yürekde yağlar.

Kalbim yanar bir külhandır
Sevdadan yanan insandır
Görünmeyen bir urgandır
Sevda beni yara bağlar.

İsmetî der bugün varız
Yaradan zikrederiz
Her fani gibi gideriz
Unutmasa bizi sağlar.
*

 

 

= = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = =

V e

K a h r a m a n l a r ı m ı z a

M e t h i y e

 

YİRMİ YILDIR
BİTMİYOR BU ANARŞİ

Yirmi yıldır bitmiyor bu anarşi
Kahraman olmalı Devlet’in Başı
Biz de veriyoruz yaşam savaşı
Dertleri dertlere ekler dururuz.

O muazzam Türk Ahlâkı yıkıldı
Mahrem hayat orta yere döküldü
Bereket de yeryüzünden çekildi
Artık kıyameti bekler dururuz.

Değişti dünyada ne hâle geldi
Doğrular ağladı hırsızlar güldü
Fakirin dertleri dinlenmez oldu
Dertleri yürekde saklar dururuz.

Bosna-Hersek çileleri dolmuyor
Azeybaycanlı ağlıyor yüzü gülmüyor
İslâm Dünyası’ndan imdat gelmiyor
Bizler birbirini haklar dururuz.

İsmetî der yandı yürek köz ile
Görmez oldum kanlı yaşlı göz ile
İlerlerken Japon, Alman hız ile
Bozuk motor gibi tekler dururuz.
*

 

EY SEVGİLİ MÜSLÜMANLAR ,
GEÇEN ZAMANDAN İBRET AL!

Ey sevgili Müslümanlar
Geçen zamandan ibret al!
Hep senden dökülen kalan
Çeçenistan’dan ibret al!

Asırlar uyudun dinlenmedin mi?
Dünyanın hâlini anlamadın mı?
Atom yapmasını öğrenmedin mi?
Atomla çevrildin görde ibret al!

Atom kötü ise onlar niye yapıyor?
Atom iyi ise sana niçin yaptırmıyor?
Bize talkımı veriyor üzümü yiyor
Bunları düşün de sen de ibret al!

Asla yoktur Hıristiyan vicdanı
Arpalık etmişler bütün cihanı
On yerde akıyor Müslüman kanı
Acil yaraları sar da ibret al!

Kahbe Yunan bize cephe alıyor
Kahbe Yunan PKK’nın yanında yer alıyor
Cani yetiştirip yurda salıyor
Yüzbin türlü kahbeliği biliyor
Kahbe Yunan’dan ibret al!

Sırplar Bosna’da her şeyi yaktı
Ne var ise kırdı tüketdi.
Nice gelinleri, dul , çocukları yetim bıraktı.

Frengistan keyf oldu baktı.
Feryadları göğlere çıktı
Azerbaycan’dan ibret al!

Âşık İsmetî’yim vatan severim
Vatan için çalışanı överim
Atomla çevrildin tedbir al derim
Çin atom yapıyor, Çin’den ibret al!

NOT.: Basılan kitapta(Sevda Pınarı) var-
*

BOSNA-HERSEK UNUTULMASIN

Soruyorum şu Batı dünyasına
Hani nerde kaldı insan hakları?
Sahip çıkın insanlık davasına
Durdurun Bosna’da dökülen kanı.

Onbinlerce çocuk açlıktan ölüyor
Müslüman feryadları yürek deliyor
Sırp caniler keyif alıp gülüyor
Gelmedi mi müdahale zamanı?

İki yüz bin kişi Bosna’da öldü
Soykırım, katliam meydana geldi
Sırplar bu desteği nereden aldı?
Hiç mi yok Sırpların dini, imanı?

Sırplar Boşnakları yalnız buldular
Aç kurt gibi insanlara daldılar
Alçak Sırplar, düşük, rezil oldular
Yaptıkları utandırır insanı.

İsmetî der Avrupa sinsî bakışır
Amerika hep Saddam’a çekişir
Dünya Liderliği Türk’e yakışır
Adaletle idare eder cihanı.
*

-27 Mart Belediye Yerel Seçimlerinde
Sayın Başbakan Tansu ÇİLLER’e ve
‘Doğru Yol Partisi’ne izafeten yazdığım methiyeler,
Terme’de kaset yapılıp, Taksi Teyiplerinde
çevre halkımıza sunulan şiirler, methiyeler…-

Tansu ÇİLLER asaletli Türk kızı
Gönlü yücelerde ilerde gözü
Çağların üstünden atlatır bizi
İnşallah yüceltir Türkiye’mizi.

Doğru Yol Partisi çok çalışıyor
Engelleri üçer-beşer aşıyor
Başbakan Tansu’ya cihan şaşıyor
Dünya ÇİLLER’in cesaretini konuşuyor.

Bu hükumet Bosna-Hersek’i kurtarıyor
Ülke yaralarını üçer-beşer sarıyor
Orta Asya’dan Mersin’e petrol, gaz getiriyor
Oyumuzu Doğru nYol’a verelim.

Pirincin kilosu yirmi bin lira
Köylünün mahsulü ediyor para
Köyden kalkınmaya gelmştir sıra
Onun için Doğru Yol’a gidelim..

Otoban yol geliyor Karadeniz’e
Kalkınma geliyor ayağımıza
Bu hükûmet’e oy vermek düşüyor bize

Oyumuzu Doğru Yol’a verelim
Bu millet kalkınsın biz de görelim.

Doğru Yol Partisi, doğru yoldadır
Ülke idaresi emin eldedir
Vatan baştan başa iyi hâldedir.

Oyumuzu Doğru Yol’a verelim
İktidarın arkasında duralım
İnşallah vatan kalkınsın görelim.

ANAP’la ülkeyi zenginler yedi
‘Hayali İhracat’cı soyar giderdi
Söylen zamdan başka bize ne verdi?
İsmetî der halkın hâli beterdi
Onun için Doğru Yol’a gidelim.

Sayın ÇİLLER iradeniz taş gibi
Her sözünüz ekmek, şeker aş gibi
Yurdumuza doğdunuz güneş gibi
Sizle baştan başa mutludur vatan

Türkiye’nin durumunu açık gördünüz
Milletin yaralarını cesaretle sardınız
PEKAKA canilerin belini kırdınız
Teslim olsun eşkıya dilesin aman.

Bu asil millete çığır açtınız
Başarıdan başarıya koştunuz
Vatan millet için çok çalıştınız
Hızlı çalışmana yetmiyor zaman.

Hiçbir millet tutmaz Türk’ün yerini
Allah için harcar bütün varını
Birinci sorundur sağlık sorunu
Sağlıksız hiçbir iş yapamaz insan.

İsmetî tedavisini diliyor senden
Yaşamak güzel şey geçilmez candan
Işıklı dünyamı dert etti zindan
Yetiş imdadıma şanlı Başbakan.
*-Bülent ECEVİT Başbakan iken Ben de CHP’sinde Delege iken Takriben 70 kişilik bir kalabalıkla sohbet eder iken beni köşeye sıkıştırınca irticalen söylediğim aşağıdaki şiirle cevapladım ve çok etkili oldu-

 

Otuz yıllık komşularım
Lütfedip dinleyin beni
Yalnız diye hor görmeyin
Birazcık anlayın beni.

Çalışanlar gitti Ay’a
Türk Milleti kaldı yaya
Burada yalnızım diye
Bir olup yenmeyin beni.

İsmetî çok destan yazar
Defteri cebinde gezer
Baykuşların başını ezer
Bigane sanmayın beni.

*

BAYRAK SEVGİSİ-ŞANLI BAYRAĞIM

Ayyıldızlı güzel şanlı bayrağım
Dilerim ki sen yücelerde dalgalan
Gölgende mutluyum mutlu olacağım
Her bayraktan fazla sen almışsın şan.

Asil kanımızdan rengin almışsın
Tarih boyu yücelerde kalmışsın
Asırlarca dünyaya ün salmışsın
Daim hürriyetle olmuşsun sultan.

Bayrağım tarihin şeref şan dolu
Sensin milletimin şanlı sembolü
Ayyıldızlı bayrak hürriyet yolu
Şanlı ecdat uğrunda dökmüş asil kan.

Yücelerde dalgalanır durursun
Gölgende olana güven verirsin
Kahramansın güçsüzleri korursun
Tanır seni başdan başa bu cihan.

İsmetî der biz gölgende doyarız
Kem gözle bakanın gözün oyarız
Nazlı hilâl sana saygı duyarız
Canımızdan fazla severiz inan.
*
-1980’de, Ağustos Ay’ında yazılmış. Sayın Kenan EVREN Genel Kurmay Başkanı iken ona göndermek istedim. Yetiştiremedim…On iki Eylül oldu.Zaten benim muradım da o idi. Şiir de öylece kaldı.-

ANARŞİ ATEŞİ

Düşmanlar yurdumda bir ateş yakdı
Birlik olup söndürelim ateşi
Nice günahsızın kanları akdı.
Birlik olup söndürelim ateşi.

Bu ateşi yakan Urum,Ermeni,
Suriyeli, Dürzî, Yahudi, cani,
Peşine takmışlar cümle düşmanı
Yurdumda yakmışlar isyan ateşi.

İslamiyet en büyük bir hazine
Ateş düşmüş milletimin özüne
Uyulmadı Atatürk’ün sözüne
Buyurmuştu ‘Ezin Komünist başı!’

Kasıp kavuruyor anarşi yurdu
PKK-Türklüğün en büyük derdi
Ne güne duruyor kahraman ordu
Zamanında söndürelim bu elim ateşi.
*
İNŞALLAH EN SON
ERZİNCAN FACİASI

Yine fıkrat geldi yakıyor beni
Talihsiz Erzincan, dertli Erzincan
İki de bir deprem yıkıyor seni
Millet imdadına koşuyor hemen.

Verimli bağların emsalsiz inan
Nice ordulara olmuştun megan
Hani eski ihtişamlı günlerin
Şark’ın İstanbul’u idin bir zaman.

Emsalsizdir çok verimli bağların
Baharda yemyeşil sıra dağların
Hicrete başlıyor kalan sağların
Dilerim ki daha yıkmasın canan.

Hırsız müteahhitler sebep oluyor
Demirini, çimentonu çalıyor
Acıların yürekleri deliyor
Depremde gidiyor nice şirin can.

Çok çetin geçmişti İran seferi
Yavuz’un ordusu gitdi ileri
Bırakmıştı sende kırk bin askeri
O ünlü cihangir, o ünlü sultan.

İsmetî’inin bağrı yandı oldu köz
N ekadar söylesek tükenmiyor söz
Cenab-ı Allah’a edelim niyaz
Daha seni yıkıp etmesin viran.
*

 

Cennet Türkiye’miz şehidler yurdu
Ecdat bu yurt için dünyaya vurdu
Anarşi ateşi vatanı sardı
Allah için söndürelim süper ateşi.

Tekrar bize Ergenekon olmasın
Arslan yurdu çakallara kalmasın
Düşman uşakları yurdu bölmesin
Allah için söndürelim ateşi.

Tarihte ünümüz var şanımız var
Zafer dolu bugünümüz dünümüz var
Türk’üz asil cesur kanımız var
Türk sevenler söndürelim ateşi.

‘Neme lazım’ demeyelim fecidir durum
Güler bize orduya kılıç çeken yıldırım
Kara günümüzü bekliyor Urum
Yutseverler söndürelim ateşi.

İnananlar bir araya gelsinler
Türk’ün bu derdine çare bulsunlar
İsmetî der asiler hep ölsünler
Allah için söndürelim ateşi.
*

-Azerbaycan’da masum Türklere genç ihtiyar, bebek-çocuk demeden, kadın-güçsüz-silahsız demeden, hiç acımadan katliam ve soykırım yaptığı günlerde bendeki his, heyecan ve infial…-

İŞTE CANİ ERMENİ

Nasıl anlatayım şu cani Ermeni’yi
Dünyada kiralık katil Ermeni
Allah ıslah etsin öyle caniyi
Dünyada kiralık katil Ermeni.

Osmanlı’dan büyük iyilikler görmüştü
Zengin olmuş demi devranlar sürmüş
Çok fazla yiyince azmış kudurmuş
Türkleri arkadan vurmuş
Dünyada kiralık katil Ermeni.

Karnın tok sırtın çok da pekdi
Rahat dursan sorun yoktu
Rahatlık mı seni soktu
Kiralık katil Ermeni.

Düşmanların ağzına baktın
Türkleri cami’de yaktın
Nice masum kanı dökdün
Kiralık katil Ermeni.

Nicelere çömez oldun
Niçin böyle kinle doldun
Canavar oldun da kaldın
Kiralık katil Ermeni.

Kalleşce planlar kurdun
Gizlice köylere girdin
Yüzbinlerce masum kırdın
Büyükelçileri vurdun
Kiralık katil Ermeni.

Şimdi Karabağ’da vurdu
Karabağ Türklerin yurdu
Suçlarını âlem gördü
Vicdansız katil Ermeni.
* İŞTE CANİ ERMENİ

Cani katil çeteleri kurdun
Gizlice köylere girdin
Her zaman kahbece vurdun
Kiralık kati cani Ermeni.

Türk Milleti çok sabırlıdır
Takip eder kararlıdır
Kahramandır onurludur
Kiralık katil cani Ermeni.

Antlaşmaya uymuyorsun hiç
Kan dökmeye doymuyorsun
Çoluk çocuk koymuyorsun
Kiralık katil Ermeni.

Türklüğün kader çilesi
İnsanlığın baş belası
Çoktur yalanı hilesi
Kiralık katil Ermeni.

İsmetî der artık yeter
Yüreğimiz yandı tüter
Gelirsek olursun beter
Kiralık katil Ermeni.
*

YİRMİBİRİNCİ ASRIN İNSANI

Yirmibirinci asrın insanı
Peşimizden sen gel diyor
Fil gibi her şeyi yiyor
Sen gel masayı sil diyor.

Bütün vurgunu vuruyor
Doymaz karnın dolduruyor
Zevkini yapıp gülüyor
Fukaraya sen öl diyor.

İster ki ülkeyi yese
Devlette aferin dese
Akraba yardım istese
Kör değil sen de çal diyor.

Anayasayı deliyor
Göz göre göre çalıyor
Ahiret diyene gülüyor
Sen de çalmayı bil diyor.

Zekat vermek unutuldu
Gayr-i meşru yol tutuldu
Fakirlerin benzi soldu
Sen bu hâlinle kal diyor.

Milliyetçi İsmetî buna şaşıyor
Atı çalan Üsküdar’ı aşıyor
Milyonlarca insan mağdur yaşıyor
Milyonların hayatına pul diyor.
*

ZONGULDAK FACİÂSINA

Ben de şu dünyaya geldim geleli
Grizu patlar Zonguldak feryâd eder
Acep neden önlenemez bu kazalar
Her yıl iş kazası nice can alır gider.

Hazin ağlaşmalar yürekler böler
Anneler bacılar gözyaşı siler
Nerde bunca teknik teknolojiler?
Her yıl bu feryâdlar dünyayı tutar.

Bu İlin kömürü yazısı kara
Her yıl yüreklerde açıyor yara
‘Devlet Baba’ buna çareler ara
Yoksa her yıl böyle çok ocak batar.

Kurtulmadı bu kent hicrandan ahdan
Sebep olan varsa korksun günahtan
Tedbir kuldan olur takdir Allah’dan.
Sen tedbiri al da takdiri Allah’a bırak.

İsmetî der kimse yatıp durmasın
Aşk ile çalışsın geri kalmasın
Kadir mevlâm daha acı vermesin
Çekilen acılar yeter de artar.
*

J A P O N Y A

Bindokuzyüz ellide yarışa girdik
Önde mesafeyi aşdı Japonya
Üzgünüm biz yarışta geri kaldık
Japonya peşine düştü Almanya.

Atom bombalarınla yıkılmış idi
her şeyi kırılmış dökülmüş idi
Kayıtsız şartsız teslim olmuş idi
Yarışda en öne geçti Japonya.

Biz geri kaldık çoktur kederim
Yanıyor yüreğim yanıyor serim
Kalkınma becerisi ben buna derim
Hızla ileriye koştu Japonya.

Fakirliği yurttan kovdu kaçırdı
Geri kalmışlığı kovdu uçurdu
Dünya ticaretini ele geçirdi
Sütün kaymağını yedi Japonya.

Kendine özgü bir düzen kurdu
Ağır sanayi çok geliştirdi
Dış ticareti hep fazlalık verdi
Kazandıkca kazandı çoştu Japonya.

İsmetî’nin bağrında bu ateş sönmez
Bu ahvale nasıl yürekler yanmaz
Biz de kısır çekişmeler tükenmez
Kırk yıl heder oldu havaya uçdu
Geri kalmamıza şaştı Japonya.

NOT.: ‘Sevda Pınarı Kitabı’mda var.
*
İDEAL TÜRKİYE NASIL OLMALI?

İdeal Türkiye nasıl olmalı?
Asla bölünmemeli bütün kalmalı
Dostun yüreğine akarsu düşmana korku salmalı
Yurtda kanunları hakim kılmalı.

Yurt gençleri okuyup hedefe ulaşmalı
Ağır sanayi kurup millete iş açmalı
Vatan için hakk için dosdoğru çalışmalı
Bu vatan kalkınmalı millet zengin olmalı.

Topyekûn Türk Milleti aşk ile çalışmalı
Gelişen bir zenginlik yurtdışına taşmalı
İlimde sanayide Japonya’yı aşmalı
Bu millet olgunlaşıp kemalini bulmalı.

Asla ayıramaz Edirneli Vanlı’yı
Rahmetle yâd ederiz geçmiş ecdat şanlıyı
İnsafsız isyanlar yıkmıştır Osmanlı’yı
Mevcut Cumhuriyet’in kıymetini bilmeli.

Herkesin olmalı işi, eşi ve aşı
Tapulu evine huzurla sokmalı başı
Çaresizlikten akmasın kimsenin gözyaşı
Bu millet gülmeli yekûn gülmeli.

Hâlâ dünya dolu nükleer silâh
Onlar Türk’e yakışır hem vallah billah
Son pişmanlık fayda vermez ah vah!
Son model silahlar yurda gelmeli.

En üstün teknolojiyi bu millet üretmeli
Çok üretip mümkünse azını tüketmeli
Dünya pazarlarına mamul madde satmalı
Dünya ticaretinden arslan payını almalı.

Dünyada Türk Birliği mutlaka kurulmalı
Gelişen tehlikeler önceden görülmeli
Türklüğün yaraları iyice sarılmalı
Geniş Türk Dünyasına huzur bolluk dolmalı.

‘Hayalî İhracatlar’ mutlaka son bulmalı
Devlet bu hırsızlardan yüz mislini almalı
Vergi kaçıranlar da avucunu yalamalı
Kanun bu hırsızların cezasını vermeli.

İsmetî der ormanlar cayır cayır yanmasın
Bu millet mutluluktan bıkmasın usanmasın
Kimsenin yaptığı kötülük yanına kâr kalmasın
Bu vatana kastedenler ağlasın, pişman olmalı..
*
GÖNÜLLÜ GİDELİM
AZERBAYCAN’A

Kurallarına uygun oynayalım oyunu
Koruyalım tarihî asil Türk’ün soyunu
Şahin kocasa da vermez payını
Canî Ermeni’ye yurt vermeyelim.

Kahbe düşmanlar hep cazu olmuşlar
Ordu’nun adını ‘Milis’ koymuşlar
Can Azerbaycan’a fecî kıymışlar
Can Azerbaycan’ı ezdirmeyelim.

Azeriler kardeşimiz ırkımız
Allah’dan başkasından yoktur korkumuz
Vura vura kazanmış Atatürk’ümüz
Vuralım düşmanı azdırmayalım.

Ermeni’de yoktur vicdan-din-iman
Döktü Azerbaycan’da oluk oluk kan
Bugün Azerbaycan, yarın der ki Van
Dinsizi sınırdan sızdırmayalım.

Ermeni katildir aynı zamanda
Boğalım kafiri döktüğü kanda
Ne arıyor kafir Azerbaycan’da
Pis ayaklarınla gezdirmeyelim.

Binlerce gönüllü biz de varalım
Dağdan taşdan Türk Yurdu’na girelim
Kahbe saldırgana zamanın da vuralım
Kardeşleri candan bezdirmeyelim.

Ermeni tarihde devlet kurmamış
Kalleş olmuş asla rahat durmamış
Hayatında zafer yüzü görmemiş
Ermeni’ye zafer yazdırmayalım.

Soykırım yapıyor Ermeni fenâ
Can Azerbaycan’ı boyadı kana
Biz sahip çıkalım Azerbaycan’a
Yurt bütünlüğünü bozdurmayalım.

Kanlı Ermeni’nin iki eli kanda
Yaralar açmıştır millî vicdanda
Soykırım yapıyor Azerbaycan’da
Daha fazla mezar kazdırmayalım.

İsmetî der yüz aldı çapulcu itler
Gönüllü gidelim binlerce mertler
Gücenmesin bize ecdat şehitler
Şanlı ecdadı bize kızdırmayalım.
*
BOSNA-HERSEK UNUTULMASIN

Bak elden gidiyor Bosna ile Hersek
N’olurdu tehlikeyi önceden görsek
Otursak konuşsak bir tedbir kursak
Daha neler olur böyle sinersek.

Tarihde onaltı devlet kurmuşuz
Her yere adelet biz götürmüşüz
Nice zalimlerden hesap sormuşuz
Sırp zalimlerden bir hesap sorsak.

Sağır olmuş Avrupa feryât duymuyor
Müslüman kanına Sırplar doymuyor
Bosna-Hersek’te taş üstünde taş koymuyor
N’olur Boşnaklara biz silah versek?

İşte bir zamanlar Kıbrıs böyleydi
Barut, kan, gözyaşı o günler neydi?
Rum çeteler, Makaryos yetmiş belâydı
Kıbrıs gibi Bosna’ya da bir düzen versek.

Birleşmiş Milletler Budros Gali’si
Kırılıyor Bosna-Hersek ahalisi
Budros Gali Hıristiyan delisi
*
HIRİSTİYAN HÂYİNLİĞİ ve ZALİMLİĞİ

Hıristiyan fırsat bulsa Müslümanın gözünü oyar
Bosna-Hersek’in feryâdını kim duyar?
Ağlamaya, feryâda aldırmaz Hıristiyan
Hıristiyanın kılıcını kınına kılıç koyar.

Aşırı maddeci Hıristiyanlar
Müslüman feryâdına kulak tıkayanlar
Dünyamızı asırlarca sömürüp soyanlar
Dünyayı bütün yeseler doymayanlar
Ancak gözlerine toprak dolunca doyar.

Sırp canileri her şeyi yese de doymaz
Çoluk-çocuğu yer bir tane koymaz
Antlaşma dinlemez, karara uymaz
Karşısında kılıç görünce uyar.

Ey İsmetî! Sırp ne bilsin insanlığın tadını?
Öldürürler çocukları genç-ihtiyar kadını
Her tarafda mazlumun feryadını
Asil Türk Milleti kalbinde duyar.
*

ÇEÇEN KAHRAMANLARINA

METHİYE

Allah yardımcınız olsun
Vurun kahraman Çeçenler
Haksız zalim geri dursun
Vurun kahraman Çeçenler.

Vurun insanlık kurtulsun
Vurun ayı dize gelsin
Dünya da kahraman görsün
Vurun kahraman Çeçenler.

Allah yardımcınız olsun
İnşallah yüzünüz gülsün
Müslümanlar hayat bulsun
Vurun kahraman Çeçenler.

Hür dünya uykuya dalmış
Rus’u üstünüze salmış
Eyvah ki insanlık ölmüş
Vurun kahraman Çeçenler.

Saldırgana iyi vurdunuz
Zalime karşı durdunuz
Dünyaya örnek oldunuz
Vurun kahraman Çeçenler.

İsmetî hayrandır size
Yardım etmek düşer bize
Bağımsızlık ülkenize
Gelince durun Çeçenler..
*

VATAN-MİLLET SEVGİSİ

TÜRKİYE SEVGİSİ

Türkiye’nin dağı taşı
Güzellikde yoktur eşi
Yurda ihanet edene
Haramdır ekmeği aşı.

Türkiye cennet vatandır
Tarihimiz şeref şandır
Dünyada eşsiz destandır
Bizim Kurtuluş Savaşı.

Türkiye ülkeler hası
Her yanında bülbül sesi
Ülkem güzeller ülkesi
Sohbet eder üçü-beşi.

Türk Milleti dört mevsimi
Aynı anda birden yaşar
Antalya’da bahçede nar
Erzurum’da yağıyor kar
Bu velinimet ne güzel iş.

Vatan neşe verir bana
Yedim içtim kana kana
Misali cennet vatana
Kurban İsmetî’nin başı.

Sevda kurdum kızınan
Yakdı edâ nazınan
Zincir bağlamaz iken
Sen bağladın söz ilen.

Arıyım bala getirin
Bülbülüm güle getirdin
Konuşmayan âşıkdım
Sen beni dile getirdin.

Sazdan oldum sözden oldum
Çok ağladım gözden oldum
Vicdansız hayin Nurperi
Senin için kızdan oldum.

Sanma ki seni unuttum
Hasret deryasında batdım
El güldü ben matem tutdum
Bahar ile yazdan oldum.

Cahilin teşhisi sözden olurmuş
Söğüdün çürüğü özden olurmuş
Vefasıza ağlayan gözden olurmuş
İsmetî’yim gözden oldum.
*
KAHRAMAN
NECDET MENZİR’E
METHİYE

Ey kahraman Necdet MENZİR
Saygılar, selamlar sana
Senin gibi kahramanlar
Nadir gelir bu cihana
İnşallah cennet girer seni yetiştiren ana.

Kahpeler polisi vurdu
İçerden ağacın kurdu
Tansu sana destek verdi
Helal olsun Başbakan’a..

Bu milletin gözündesin
Vatansız ne derse desin
Atatürk’ün izindesin
Lâyık oldun sen atana.

Söylüyorum özlü kısa
Çiğnenmesin anayasa
Asker ve polis olmasa
Baykuşlar dolar vatana.

PKK mikrop illeti
Onu tutan ondan kötü
Asaletli Türk Milleti
Layıkdır şerefe şana.

Sayın MENZİR yolundayım
Hayır duacıyım dayım
Ben ki Âşık İsmetî’yim
Seni övmek düşer bana.
*
KAHRAMAN BAKAN
AYVAZ GÖKDEMİR’E
METHİYE

 

Sevgili GÖKDEMİR Ayvaz
Seni ne kadar övsek az
Bağımsız Türk Devleti’ni
Bayan gelip yargılamaz.

Vatansızın yüzü gülmez
Hayin yurt kıymeti bilmez
Biz böyle hep aldanırsak
Bu vatandan eser kalmaz.

Bosna, Çeçen’in zarından
Yürek yaralı derinden
Bunca insan haklarından
Hıristiyan neden almaz?

Bize çoktur GÖKDEMİR Ayvaz
Beğenmeyenler yaramaz
İnsan Hakları bir tuzak
Kimse vatanın böldürmez.

O bize iyi revâ görmez
Bedava hâlimiz sormaz
Bizden insan hakkı arar
Kan dökmeden geri durmaz.

Hele bakın şu feleğin işine
İsmetî’nin gözlerinin yaşına
Alçakların şu bizi teftişine
Sömürgeler bile asla razı olmaz.
*
-26.04.1995 Türkiye-İsviçre Millî Maçı Nedeniyle-

Biz Türkler Avrupa’da asırlarca at oynattık
Avrupa Medeniyeti’ne daha âlâsını kattık.

Arada talih ters döndü
Biraz yıldızımız söndü
Bir zaman oturduk yattık
Tekrar zaferler kazandık.
Türk Yıldızını parlattık.

Doğru bildiğimiz yoldan
Biz dönmeyiz yemin etdik
İsviçre ile Millî Maç’ta
İsviçre’nin tozunu atdık.

Allah’a kurban serimiz
Muhammed(s.a.v.) Peygamberimiz
Atatürk de liderimiz
Derdin anasını satdık.

Hakan, Ogün çok yaşa
Gol atdınız peşpeşe
Türkiye baştan başa
Bu zaferi kutladık.

İsviçre’ye karşı durduk
Topları kaleye vurduk
PKK’nın destekçisi
İsviçre’ye diz çöktürdük.

İsmetî’yim dökdüm saza
Nazarlar değmesin bize
İsviçre de geldi dize
Günlerce bayram etdik.

Liderlik bize yakışıyor
Sporda da olduk lider
Büyük destek veriyor
Avrupa’daki Türkler.

Gururla sallanıyor
Ayyıldızlı bayraklar
Stadlara akıyor
Onbinlerce taraftar.

İnşallah nazar değmez
Bu devran böyle gider
Asırlar tanır bizi
Bize cesur Türk derler.

Millî birliği sever
Yaşasın Türk Milleti
Zaferle aşka gelir
Milliyetçi İsmetî
Aslanları metheder.
*

TÜRK ORDUSU’NA-
TÜRK POLİSİ’NE
METHİYE

Türk Ordusu, Türk polisi sana selâm sana
Azgın canavarlar seninle gelir imana
Cesaretin disiplinin, sen dünyalarda bir tane
O bükülmez bileğinle mutluluk verirsin bana.

Çok kültürlü, çok zeki, çok imanlısın
Çok bilgili, çok güçlü çok da canlısın
Çok şerefli, çok cüretkar, çok şanlısın
Çok büyük şanın şerefin sığmaz cihana.

Şerefli Türk polisi, polislerin en âlâsı
Türk Ordusu bu yurdun çelik kalesi
Sökmez ona canilerin, düşmanların hilesi
Aşkla şevkle hizmet eder bu vatana.

Kahbe düşman erkekçe çıkmaz karşına
İnşallah yıkarsın dağları düşman başına
Cesarette tarihde rastlanmamış eşine
Tarih boyu nam salmışsın cihana.

Türk Polisi nahak yere gönül kırmaz
Çok çalışır boş durmaz boş oturmaz
Teröriste hâyinlere geçit vermez
Türk Polisi çok kahraman çok şahane.

Türk Ordusu çok büyük bir çelik Ordu
Bu Ordu’yu ecdat kurdu, atam kurdu
Daimen mazlumu korudu, zalime vurdu.
Böyle yazdı dünya bunu böyle gördü .

Türk Milleti çok şerefli, çok onurludur
Şerefli Ordusunla, şerefli Polisinle kararlıdır
Askerimizin, Polisimizin yüzü güzeldir, nurludur
Huzur, neşe verir, güven verir insana.

Şerefli asker-polis ikisi de canımız
Onlarsız olamaz hiçbir anımız
Âşık ismetî der sağlamdır imanımız
Aşkla çalışalım vatana kana kana.
*
MÜCAHİD KOMUTAN
ŞAMİL BASAYEV’E
ÖVGÜ

Kahraman Şamil Basayev
Sen mücahid komutansın
Karşınızda zalim bir dev
Sen devden korkmaz insansın.

Yüklenmişsin şeref şanı
Şöhretin tuttu cihanı
Dünya tarihleri seni
Çok kahraman diye ansın.

Bir şehri teslim aldın
Rusya’ya çok korku saldın
Tarih huzuruna geldin
Çok kahraman, çok yamansın.

Âşık İsmetî der centilmensin
Kükreyen gerçek arslansın
Seni nasıl anlatmalı
Tek başına bir Tümen’sin..

-06.06.1995 tarihinde yazıldı.-
* DÜNYA KAHRAMANI

MUSA CEVHER DUDAYEV’E

METHİYE

 

Şerefli Musa Cevher DUDAYEV,
Sen medar-ı iftiharsın
Hakk seni yaratmış cevher
Sen korkusuz bir lidersin.

Sen çok zeki bir lidersin
Allah düşmanını kırsın
Muradın tam bağımsızlık
Allah muradını versin.

O zalim Rusya’ya vurdun
Tanklarına karşı durdun
Şanlı Orduna moral verdin
Dünya da kahraman görsün.

Becerili pek yamansın
Canımın içinde cansın
Kahramanlık soyundadır
Ezelden eroğlu ersin.

Size hayrandır Âşık İsmetî
Siz de çok iman kuvveti
Bu güzel Çeçen Türkleri
Dünyada durdukca dursun.
*

ŞANLI ŞEHİD ANNELERİ,

VATAN SİZE MİNNETTARDIR

Şanlı şehid anneleri
Vatan size minnettardır.
Misali cennet vatanda
Çok düşmanın gözü vardır.

Şanlı şehid babaları
Vatan size minnettardır
Paha biçilmez bu vatan
Atalardan yadigârdır.

Mukaddestir dökülen kan
Böyle tanır bizi cihan
Her tarafı cennet vatan
Şehidlerden bergüzardır.

Allah bize vatan verdi
Sayısız nimet gönderdi
Gerçek kahramanlar yurdu
Türkiye’dir bu diyardır.

Şeker gibi sular akar
Her taraf mis gibi kokar
Sevdası bağrımı yakar
Güzellikte bir nigardır.

Yurdu sevmek düşer bize
Yer içeriz taze taze
Doyum olmaz bahar yaza
Kışın dağlar boran kardır.

Âşık İsmetî’yi sevda sardı
Cumhuriyeti atam kurdu
Bu yurt kahramanlar yurdu
Çok kahramanlar çıkartır.
*

TARİH KONUŞUYOR

Rahmetli Namık Kemal söylemiş şu terimi:
‘Vatanın bağrına dayamış düşman hançerini
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?’
Mustafa Kemal Paşa ziyaret etmiş mezarını

Atatürk biliyordu Türk’ün büyük sorunu
Oturmuş, çok düşünmüş, geçmişi, geleceği,yarını
Namık Kemal’in sözleri yakmış şanlı bağrını
Düşmanların kahbeliği incitmiş gururunu.

Ata şu yazılarla süslemiş Namık’ın mezarını:
‘Vatanın bağrına dayasın düşman hançerini,
Bu büyük Türk Milleti ortaya kor serini
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini.’

Topladı milletini kurdu şanlı Ordularını
Kahraman Türk Milleti koydu ortaya varını
Toplandı şanlı meclis yaptı planlarını
Kahbe düşman üstüne sürdü gazilerini.

Komando eğitim gördü Türk Orduları
Çok büyük korku sardı o kahbe düşmanları
Afyon’da kıstırıldı o Yunan canavarı
Türk Ordusu gümletti şanlı Türk toplarını.

-Yakın Tarih, Millî Mücadele Konuşuyor-

İki günde yok oldu Yunan’ın mevzileri
Çok Yunanlı geberdi birazı kaldı geri
Atatürk emir verdi ordular çok ileri
Kahbe düşman kaçarken yaktı Türk köylerini.

Batılılar şımarttı silah verdi o deliye
Kolay mıydı saldırmak bunca yatır, velî’ye
Kel Yunan büyük kinle geldi Anadolu’ya
Gömdü Anadolu’ya üç yüz bin askerini.

Müslüman olduğu için yüce Allah’ın askeri
Atatürk’ün emriyle hızla koştu ileri
Bayram yapıyordu o an güzel yurdun her yeri
Döktüler denizlere kılıç artıklarını.

Kazım Karabekir Paşa Doğu’yu kurtarmıştı
Gümrü Antlaşması ile istediğini almıştı
Silah, asker fazlası ile Batı’ya göndermişti
Allah onlardan razı olsun kurtardılar yarını
Atatürk beğenirdi Mareşal Çakmak’ın planlarını
Cephelerde erkekçe ortaya koymuştu hayatını serini
Askerliği, askeri çok severdi öperdi subayını, erini,
Hangi vatansever unutabilir onun emeklerini?

Bütün düşmanlar Türk’ten aman diledi
Sevgili Atatürk’e barış yapalım dedi
Bütün batı ısrarla illa barış istedi
Atatürk seçti Mudanya barış yerini.

İngilizler masada çok cazuluk gösterdi
Hepsi de masada kıvırttı durdu.
İsmet Paşa balyoz gibi yumruğunu masaya vurdu
Vurdu, kırdı, parçaladı masanın birini.

Zalim düşmanlar Mudanya’da dize geldi
Türkler isteklerinin çoğunu aldı
Dünya Türk Milleti’ne bir daha hayran kaldı
Türk dünyada bir daha gösterdi hünerini.

Genel barış başladı Avrupa’da, Lozan’da
Hıristiyan Avrupa bir yanda, Türk Milleti bir yanda
Öyle zorlu çetin müzakere olmamıştı cihanda
Kahraman Türk orada da gösterdi cevherini.

Lozan’dan bağımsızlığı egemenliği aldılar
Vatanın tapusunu alıp Ankara’ya geldiler
Şanlı Türkler mazlum milletlere örnek oldular
Cumhuriyeti kurup başladılar yurdun imarına.

Düşmanlar çabuk unutuyor Türk’ün zaferlerini
Çanakkale’de söktü zalim düşmanların ciğerlerini
Türk Milleti unutmaz Atatürk gibi emektarını
İslam dünyası tez yitirdi bu eşsiz önderini.

Allah’dan başkası bilmez İsmetî’nin kederini
Çıkmadı çıkmıyor tutacak Atatürk’ün yerini
Bence düşman yine dayamış vatanın bağrına hançerini
İnşallah yine bulunur kurtaracak bahtı kara maderini.
* ŞU DÜNYAYA

NAZAR EDİN,

TEFEKKÜR EDİN

Şu dünyaya nazar edin
Mevlâm neler yaratıyor
Yazın güneşler parlıyor
Kışın karla donatıyor.

Kıymetini bil bu bağın
Cevherdir her ovan, dağın
Kadem bastığın toprağın
Altında şehid yatıyor.

Yaratıcı çok yüce kani
Böyle kurmuş nizamı
Bu bir dünya değirmeni
Canlıları bütün övütüyor.

Böyle sık gelip gitmezdim
Derdim ucuza satmazdım
Sizi rahatsız etmezdim
Zalim derdim aratıyor.

Çok okuyun bilgili olun
İlim deryasına dalın
Temenni ederim alın
İsmetı cevher satıyor.
*

CAN AZERBAYCAN

METRO FACİASINA AĞIT

Azerbaycan Azerbaycan
Ah talihsiz Azerbaycan
Yine gözyaşı kan, hicran
Rus-Ermeni etti viran
Onlara denir mi insan?

Rus-Ermeni saldırdı
Bu kez metroyu vurdular
İnsanlığı öldürdüler
Seyirci kalıyor cihan.

Araplar sahip çıkmıyor
Türk de her yana yetmiyor
Kardaş kardaşı tutmuyor
Ayıp oluyor Müslüman.

Amerika da İslâm’a vuruyor
Hıristiyana zeval yok diyor
Mazlumlara sahip çıkmıyor
Bu nasıl süper Amerika?

Âşık İsmetî sever ülkesini
Artık silelim kılıçların pasını
Büyük İslâm dünyasını
Yutmaya azmetmiş düşman.
* SEVGİLİYE SİTEM

Eller zeki dedi sen dedi dedin
Deli diye deli diye deli ettin beni
Bir kez olsun benimle gülmedin
Yedi kat yabancı el ettin beni.

Yâr güzel olmalı cilve naz ile
Yanına gelmeli güleryüz ile
Dağladın bağrımı sitem söz ile
Yaktın ateşlere kül ettin beni.

Bin güzele değişmezdim ben seni
Acı sözler ile kahrettin beni
Bu kadar mı tekmeler düşeni
Çiğneye çiğneye yol ettin beni.

Hayata küsmüş feleğe darılmış
Darbe yemiş kol kanadı kırılmış
Parçalanmış mecrasından ayrılmış
Boz bulanık akan sel ettin beni.

Âşık İsmetî yürekten vurulmuş
Neşesi de morali de kalmamış
Susuz kalmış güneşte kavrulmuş
Leylâ’yı bekleyen çöl ettin beni
Leylâ’sı gelmeyen çöl ettin beni.
*
SAYIN MİLLETVEKİLLERİMİZE

SİTEM

Sayın millet vekilleri
Hoş geldiniz beldemize
Bu çilekeş halkımızdan
Saygılar selamlar size.

Bölgemizde işsizlik var
Geçim sıkıntısı çok zor
Hiç olmasın üç ayda bir
Gelin bakın hâlimize.

Kimi yaptı kimi yıktı
Sular bu bağa ters aktı
Japon-Alman çoktan çıktı
Biz niçin çıkmadık düze.

Dağlarımız oldu duman
Boşa harcamayın zaman
Oy almaya geliyorken
Bakın mağdur yolumuza.

Nazar edin şu dünyaya
Bırakın zevki sefayı
Kavuşalım Japonya’ya
Çalışmayı alın göze.

Çok okuyun bilgi dolun
Kalkınma yolunu bulun
Mehmet Âkif gibi olun
Bakmayın geline kıza.

Unutman şeref şanları
Size emanet canları
Tarihi Türk düşmanları
Hor bakmasın ülkemize.

Seçmenleri unutmayın
Keyfiliğe hiç gitmeyin
İkide bir zalim yapmayın
Dokunmayın telimize.

Hizmet bekliyoruz bizler
Vatan kalkınmayı özler
Evvel Allah sonra sizler
Yardımcı olun gülmemize.

İsmetî’yim havalandım
İndim gül dalına kondum
Geri kaldık efkarlandım
Bunlar geldi dilimize.
*
ŞANLI MEHMETÇİĞE

GERÇEK METHİYE

Ey şanlı Mehmetçik kalktın ayağa
Kahbe düşmanları çektin dayağa
Sen var iken kim yan bakar bu bağa
Şanlı Mehmetçikler canımız bizim.

Sana dar geliyor Irak dağları
Şerefle doldurdun geçmiş çağları
Sen korursun hastaları, sağları
Seninle kaledir her yanımız bizim.

Sen tokat vurmasın rahat durana
Güven gelir cemalini görene.

Asker bir milletiz eroğlu eriz
Bayrama gider gibi harbe gideriz
Ey Mehmetçik seni candan severiz
Seninle yayılmış ünümüz bizim.

Hangi kahbe bu vatanı bölecek
Yetmiş milyon bu uğurda ölecek
Âşık İsmetî de silah alıp gelecek
Kutsal cennet vatan şanımız bizim.
*

ATATÜRK’ÜN ANISINA

Mustafa Kemal cephede büyük kumandan
Çok büyük yeteneklerle donatmıştı yaradan
Vatanını milletini severdi candan
Ey dünya çapında ünlü kahraman
Seni çok sever unutmaz millet.
Senin sayende kurtuldu bu vatan.

Bir Alayla bir Orduya karşı dururdu
Yüksek görüşlüydü çabuk görürdü
En sağlam kararı hızla verirdi
Ünlü Ataya hayrandı dost ile düşman
Düşünürdü her zaman milletin işini
Başarmadan bırakmazdı hiçbir işin peşini
Liderlikte dünyada Atatürk’ün eşini
Üç asırdan beri görmedi cihan.
Atatürk’ün başından ilim fikir doğardı.
Kaş çatışınla sert bakışınla düşman yakardı.
Daha nice büyük işler kalkınma yapardı
Genç yaşında öldü yetmedi zaman.

Korkusuzdu harpde öne giderdi
Ordulara daiman ileri ileri derdi
Nice orduları yerlere serdi
Kabri nurolsun yurdu kurtardı
‘Dağ başını duman almış’ marşı söylerdi
Yine Türk Dünyasının dağları dumanlı.
*

İZMİR SEL FACİASINA AĞIT

Nasıl ağlamayım kardaş
İzmir’i de sel götürdü
Verem oldum yavaş yavaş
Yüreğime dert oturdu.

İzmir’de var bacılarım
Yürekte çok acılarım
Sabır metanet dilerim
Acılar beni bitirdi.

Acılar yürek dağlarken
Vatan karalar bağlarken
Selzedeler kan ağlarken
Vicdansızlar vurgun vurdu.

Farkına varılmalıydı
Tedbirler alınmalıydı
Bu bir sel felaketiydi
Evleri denize sürdü.

Yeniden yurt keşfedilse
Devlet önce tedbir alsa
Ormanlar dal-budak salsa
Koruyalım cennet yurdu.

İsmetî’yim yandı serim
Yaşla doludur gözlerim
Yüce Allah’dan dilerim
Olmasın milletin derdi.
*

SEVGİLİ ÖĞRETMENLERE

METHİYE

Ey sevgili öğretmenim
Meşaleyi sen yakarsın
Sen bir bilgi ırmağısın
Vatan bağına akarsın.

Senin sevgin saygın bende
Her iyilikte sen en önde
Bilgini kaynağı sende
Her eserde hep sen varsın.

Öğretmen kalbe cilasın
İlim dolu bir kalesin
Işık saçan meşalesin
Yolları aydınlatırsın.

Vatan sevgisi dilinde
Yürürsün kültür yolunda
Çocuklar kutsal elinde
Alır yüceye çıkarsın.

Âşık İsmetî der vatan
Öğretmendir onu tutan
Tarihini unutmadan
Hesap ileriye gidersin.
*
NECİP FAZIL TÜRK MİLLETİ

BAK NELERE ÂŞIKDIR

Necip Fazıl Türk Milleti
Bak nelere Mefkûrelere âşıktır
Türk’dür bu dünyanın neşesi dadı
Yeri göğü yaradana âşıktır.

Türk’dür bu dünyanın altın cevheri
Her zaman meydanda oynatır seri
Yüce Allah’ın en sevgili Peygamberi
Mirac’a çıkıp her yeri seyredene âşıktır.

Yüce Allah’ın kullarına selamı
Nura gark etdi Kur’an ile âlemi
Kur’an dili yüce Allah’ın kelamı
Rahmet deryası Kur’an’a âşıkdır.

Bu cennet vatanın aşkı ile coşan
Kahraman milletle tam bütünleşen
Onca engelleri peşpeşe aşan
Cennet yurdu kurtarana âşıktır.

Vatan aşkı yüceltir bu vatanı
Unutmaz vatana hizmet edeni
Ha diyince cephelere gideni
Şehid olup can verene âşıkdır.

Türk Milleti benzer gökte yıldıza
Kuzey’i Güney’i hepsi bir bize
Bakmaz harama geline kıza
Helâlinden bir cerene âşıktır.

Yanlış söylemedim doğrusu budur
Güzel bir milletiz çok güzel vardır
Türk Milleti medenî hoşgörülüdür
Hoş görülü hoş görene âşıkdır.

Korkusuzdur gider gurbet ellere
Hasret sevgililer bakar yollara
Âşıklar içini döker tellere
Yanık yanık saz vurana âşıkdır.

Şu dünyada altı milyar insan var
Hayat gece gündüz su gibi akar
Özellikle hâyin Hıristiyanlar
Sadece dünya, dolara âşıkdır.

Yürü Âşık İsmetî ileri yürü
Türk’ün sözü olmaz ileri geri
Âşıklar söyler yurt türküleri
Bülbül gibi okuyana âşıkdır
Bülbül gibi şakıyana âşıkdır.
*
CEPHEDE ASKERÎ DEHA

SİVİLDE DAHİ DEVLET ADAMI

GAZİ MUSTAFA KEMAL

NUROL! NUROL!

ATATÜRK NUROL! NUROL!

Ey Türk genci iyi düşün
Atatürk senin atandır
Senin için Sakarya’da
Karlar içinde yatandır.

Türk Milleti düşdü dara
Çanakkale ve Sakarya’da
Afyon’da Dumlupınar’da
Düşmanı topa tutandır.

Milletin önüne düşdü
Ordular onunla coşdu
Zaferden zafere koşdu
Bu vatanı kurtarandır.

Çok severdi askerleri
Emirleri hep ileri ileri
Bize kutsal yadigârı
Bu devlet cennet vatandır.

Atatürk’ü iyi tanı
O kurtardı bu vatanı
Ünlü İslâm Kahramanı
Rehberi yüce Kur’an’dır.

Kuvvet kudret imanında
Her kahbelik düşmanında
Cennet yurdun dört yanında
Altında şehid yatandır.

Erkekce yaşadı deden
Hayır duâ bekler giden
Seni üstün insan eden
Göğsünde vefâ imandır.

İsmetî ister huzur dirlik
Huzur dirlikdedir varlık
Altmış beş milyonda birlik
Bu ne büyük şeref şandır.
*

KORKUSUZ PİLOTLAR

Korkusuz pilotlardan benim bir dileğim var
Ayyıldızlı bayrağımı ta yıldızlara çıkarsalar
Al Bayrağımın yeri yücelerdir göklerdir
Ayyıldızlı bayrağım göklerden ışık saçar.

Bayrakların içinde albayrak birincidir
Peşinde üç yüz milyon Türk gencidir
Zaferlerin şahini barışın bekçisidir
Dalkalandığı yerde bülbül öter gül açar.

Âşık İsmetî der asi olup dağa çıkanlar
Çoluk çocuk can yakıp kan dökenler
Şerefli albayrağa kem gözle hor bakanlar
Bedbaht ömür kodeste zindanda geçer.
* AYYILDIZLI ve ŞANLI ve

NAZLI BAYRAĞIMA HAKARET İNFİÂLİ

 

Şeref sembolü bayrağıma sevgi dolu gözlerle bakarım
Tarihimi bayrağımı düşündükce yücelere çıkarım
Her milletin bayrağına sevgi saygı duyarım
Ayyıldızlı bayrağıma hakaret edenin canını yakarım.

Ayyıldızlı bayrağımın rengi şehidlerin kanıdır
Dalgalandığı kutsal topraklar Türk vatanıdır
Albayrak altmış milyon milletimin şeref şanıdır
Bayrağıma kem gözle bakanın gözüne kurşun sıkarım.

Temiz bayrağımın yerine pis bayrak asla çekilmez
Türk’ün bileği bükülmemiştir asla bükülmez
İkiyüz milyon Türk’ün bayrağına kötü gözle bakılmaz
Kötü gözle bakanların ciğerini sökerim.

Bayrağımı yere atan dinsiz bir alçaksın sen
O bayrak dünyanın dengesidir ona muhtaçtır cihan
Şanlı bayrağımı yere atarken yanında olsaydım ben
Anında senin pis kanını ben yere dökerim.

Bayrağım yücelere layıktır yücelere çıkar
Bayrağımın arkasında şanlı Türk Milleti var
Bayrak namustur, istiklaldir sabrımız taşar
Bir daha gözle bakana kurşun çakarım.

Ey satılmış kalleş albayrağın önemini bilir misin?
Türk Milleti’nden albayrakta hayat bulmuş bu cihan
Albayrak kurtarmış , nice milleti karanlıklardan
Yeryüzünün , gökyüzünün süsü bayrağım için ocağını

Albayrak kapatmış eski çağı açmıştır yeni çağı
Albayrağın arkasındadır Türk’ün şehidi sağı
Ey düşmana satılmış vatansız şerefsiz düşman uşağı
Bir daha bayrağıma hor bakarsan canına ot tıkarım.

PKK’nın arkasındaki düşman Ermeni, Yunan’dır.
Bayrağıma vatanıma ,hor bakan bence de baş düşman
Bayrağımız namustur bayrağımız istiklâl şereftir
Bayrağıma hakaret edenin ocağını söndürür incir.

Âşık İsmetî der bu aşk bu hasret bu canda
Millet birdir bayrak birdir bin yıldır bu vatanda
Bizi bölüp yıkmak için çok gayret var yananda
Yetki bir gün ben de olsa Yunan başını ezerim.

(NOT.: Dizgiyi bitirdim. 04.Mayıs.2014,
Sarıyer İsmet GÜLTEKİN 3 Recep 1435)
*

===============================================================================================================================

C e n n e t v a t a n ı m ı g e z d i m
G ö r g ü g ö r d ü m b i l g i s e z d i m
T e m e n n i e d e r i m a l ı n
A ş k ı n k i t a b ı n ı y a z d ı m.

 

C e n n e t v a t a n ı m ı g e z d i m
G ö r g ü g ö r d ü m ç a r e s e z d i m
T e m e n n i e d e r i m a l ı n
A ş k ı n k i t a b ı n ı y a z d ı m.

C e n n e t v a t a n ı m ı g e z d i m
G ö r g ü g ö r d ü m ç a r e s e z d i m
S i z l e r d e a l ı n o k u y u n
A ş k ı n k i t a b ı n ı y a z d ı m.

Â Ş I K İ S M E T Î (İ S M E T T O S U N)
===============================================================================================================================
http://www.millimefkure.com’un Kültür Hizmeti-2014-
===============================================================================================================================

 

EN GÜZEL TÜRK TÜRKÜLERİ-Derleyen:Âşık İSMETÎ(İsmet TOSUN),Yayına Hazırlayan: İsmet GÜLTEKİN, www.millimefkure.com’un Kültür Hizmeti-2014   Leave a comment

 

 

 

EN GÜZEL TÜRK TÜRKÜLERİ
(223(ikiyüzyirmiüç) Türkü)

DERLEYEN:
ÂŞIK İSMETÎ(İSMET TOSUN)

YAYINA HAZIRLAYAN:
İsmet GÜLTEKİN

-www.millimefkure.com’un
KÜLTÜR HİZMETİ-2014-

 

 

 

 

 

SÖZBAŞI:

Siz hiç hayatınızda,”Şurada bir arkadaşım vardı. Gidip ziyaret edeyim”, diye düşünüp de, düşündüğünüzü uyguladığınızda, ziyaret etmek istediğiniz arkadaşınızın vefat ettiğini öğrendiğinizde, kendinizi nasıl hissederdiniz?
İşte ben de kendimi öyle tuhaf duygular içinde buldum..
Rahmetli İsmet TOSUN, nam-ı diğer Âşık İsmetî Şubat 2014’de hakk’a vasıl olmuş bir ‘güzel adam..’ Rabbü’l âleminin de inayeti ile neredeyse beş yıla yakın Terme’de neşrettiğim “Terme Birlik MEFKÛRE-Birlik Olmadan, Dirlik Olmaz” isimli yerel-mahallî gazetemin de köşeyazarı idi. Her defasında yeni yazılarımı almaya Sakarlı Beldesine gittiğimde, tatlı, hoş, doyurucu ve mânâ yüklü sohbetler yapardık.Çayımızı da bu ara içerdik.
Rahmetli İsmet TOSUN, nam-ı diğer Âşık İsmetî, sahiden de “âşık” idi ve Hacı Bektaşi Velî Hazretlerinden mânen de ‘iksir’ini içmişti. O şaşkınlık içinde, Sakarlı Beldesindeki Bakkalında oğlu Hami ile vefatı hakkında bilgiler alırken; bir yandan da artık kapalı olan bakkal içindeki masa üzerindeki kendisine ait “defterlere” de gözüm ilişiyordu. Bir nasip sonrası ve oğlu Hami’nin de bana olan itimadı ile kendisinin hazırladığı “En Güzel Türk Türküleri” isimli tükenmez kalemle yazılmış çizgili defteri ile yine sahiden de “Aşkın Kitabını Yazdım-Aşk Pınarı” ismi verilmeye lâyık ikinci defterini, hem internet imkânları ile hem de biiznillah kağıda basılı bir şekilde kitaplaştırabilmek gayesi ile aldım..
Rahmetli adaşım, Âşık İsmetî, çok “orijinal” bir ‘güzel adam’dı da.. “Terme Birlik MEFKÛRE’ye verdiği yazıların hemen hemen tamamı “bir sigara kağına eklenmiş kağıtlara” yazılı idi. Düşünebiliyor musunuz, “sigara kağıtları birleştirilerek” yazılarını bu kağıtlara tükenmez mavi kalem ile yazıyordu..
Uzak diyarlardan zaman zaman benim de memleketim olan Terme’mize geldiğimde, oğlu Rami’ye babasının durumunu sorar, selam iletirdim. Fakat çok uzun süre niyet ettiğim halde bizzat daha ziyaret edip de görüşemedim. 2001 içinde yerel-mahallî gazetemin malum sebeplerden yayınını sonlandırması ve benim de diyar-ı gurbete çıkışım, bizzat görüşmelerimizi engellemişti. Hatırlıyorum da, eve telefon açıp, eşim ile dertleştiklerini ve eşime moral verici sözler söylediğini de hatırlıyorum.
Rahmetli Âşık İsmetî, her ne kadar Gümüşhane’ye bağlı Yağmurdere nahiyesinde doğmuş olsa bile yıllardır Sakarlı beldesinde ikamet etmekte idi ve artık “yeni ili Samsun” olan bir ‘Termeli’ de olmuştu..Ahmet SEZGİN’in “Termeli Yazarlar ve Şairler Ansiklopesi”nde de yer almıştı..
Terme’miz henüz türküsü olmayan bir ilçemiz..Rahmetli Âşık İsmetî “Terme Türküleri” diyebileceğimiz hususlarda da katkı yapmaya çalışmış bir “güzel adam”dı. Kaldı ki bazı yazdığı şiirleri de bestelenmişti..
“TGRT Fm” radyosu ile irtibatlara geçerdi. Samsun’daki yerel televizyon kanallarına da çıkmıştı. Dışa, dış dünyaya da açık bir insandı. Maateessüf son yıllarında Terme’mizdeki neredeyse ‘tröstleşen’, neredeyse ‘tekelleşen’ fikir-düşünce hayatında yeteri kadar yer alamadı.Unutuldu…
Dizgi çalışmalarımın ardından iki çalışmasını da önce internet ortamında “PDF” hâline getirmeye ramak kaldı. “En Güzel Türk Türküleri” ile “Aşkın Kitabını Yazdım-Aşk Pınarı” İlki ‘türkü derlemeleri’, ikincisi ise kendisinin yazdığı şiirler..
Rabb’ül âlemin Âşık İsmetî gibi ‘güzel adamları’ nesillerimize unutturmasın.(Âmin)
Sarıyer, 12.Mayıs.2014
İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com
http://www.millimefkure.com
Terme Birlik MEFKÛRE, Millî Mefkûre ve Mefkûre Adamları isimli ‘blog’larım..
Facebook/İgltkn

 

 

 

(Not.: Bu ‘Projem’i uygulamaya, dizgiye geçirmeye başladığım tarih.: Silivri-Fenerköy, 12. Nisan.2014,Cumartesi

İsmet GÜLTEKİN)

 

Bir Not: -Âşıkların Gönül Yapısı-

Aşağı yukarı hep aynıdır
Hep güzeli sever
Yalnız istisna olarak erkek şairlerde
Ve eski şairlerden Karacaoğlan ve
Yeni bayan şairlerden Güzide Taranoğlu
Gönül yapısı yazdıkları şiirle tamamen
Bana ve ben onlara benziyorum.

Âşık İsmetî(İsmet TOSUN)

 

 

Ben de bu dünyaya geldim geleli
Eller gibi şakıyıp da gülemedim ağlarım
Bağrıyanık, dertli âşık olalı,
Türkiye’nin gündemine gelemedim ağlarım

Âşık İsmetî’den alıp gidem bu sevdalı başımı
Zalim felek engelledi benim cümle işimi
Uğrun uğrun, çağıl çağıl, çağlayan gözyaşımı
Mendil bulup silemedim silemedim ağlarım.

Hazret Pîr’im Âşık İsmetî koydu adımı
Feleğe kahrettim terk ettim eski memleketimi
Bu dünyadan ben sevdiğim kız ile muradımı
Ah alamadım ah, alamadım alamadım ağlarım.

ÂŞIK İSMETÎ

 

-Hüseynî Şarkı-

Esmer bugün ağlamış
Ciğerimi dağlamış
İnce belin üstüne
Altın kemer bağlamış

Ey nidem nidem nidem
Esmeri alıp gidem
Bu diyarı terk edem.

Esmerim biçim biçim
Ölürüm esmer için
Âlem bana düşmandır
Esmer sevdiğim için

Ey nidem nidem nidem
Esmeri alıp gidem
Bu diyarı terk edem.

 

 

Asker Arkadaşım Kenan Şavklı Çok Söylerdi-

Ardahan’ın dağlarında
Öyle bir yâr sevmişem ki
On üç ondört çağlarında

Eyvah dime dime nazlı yâr dime
Ben oldum sarhoş sen rakı verme

Ardahan’ın güzelleri
Şekerden tatlı dilleri
Bir güzelin hatırına
Gezerim gurbet elleri

Eyvah dime dime nazlı yâr dime
Ben özüm sarhoş sen rakı verme

Ardahan’ın yollarında
Bülbül öter güllerinde
Aklım fikrim kaldı benim
Doydum şirin dillerinde.

 

 

 

 

**

Ben de şaşdım şu gönlümün işine
Her nereye varsam yâr ister benden
Sanki benim morsümbüllü bağım var
Zemheri ayında anam gül ister benden

Bahçenizde anam armut ağacı
Dökülmüş yaprağı anam kalmış ağacı
Şöyle güzel ben de meylin yok ise
Sen bana kardeş aman ben sana bacı.

 

**

 

Seherde bir bağa girdim
Ne bağ duydu, ne bağbancı
El vurdum güllerin derdim
Ne bağ duydu, ne bağbancı

Seherin bülbülü öttü
Öttü de murada yetdi
Teslim abdal yükün tuttu
Ne bağ duydu, ne bağbancı.

**
Meşhur Çanakkale

Çanakkale içinde aynalı çarşı
Ana ben gidiyom düşmana karşı
Of of gençliğim vah

Çanakkale dağlarını duman bürüdü
On ikinci fırka harbe yürüdü
Of gençliğim ey vah

Çanakkale içinde bir dolu desti
Analar babalar ümidi kesdi
Of gençliğim ey vah

Çanakkale içinde bir uzun selvi
Kimimiz nişanlı kimimiz evli
Of gençliğim ey vah
**
Yemen Türküsü

Havada bulut yok bu ne dumandır
Mahlede ölen yok bu ne fırkadır
Şu Yemen illeri ne de yamandır

Alo Yemen’dir gülü çemendir
Giden gelmiyor acep nedendir?

Şu dağın ardında redif sesi var
Açın çantasını bakın nesi var
Bir çift botin ile bir de fesi var

Ala Yemen’dir gülü çimendir.
Giden gelmiyor acep nedendir?

Kışlanın önünde çalınır sazlar
Ayağım yalınayak yüreğim sızlar

Yemen’e gidene ağlıyor kızlar
Burası Muş’tur havası hoştur
Giden gelmiyor acep ne iştir?
**

Bahçelerde meleme
Yâr göğsün düğmeleme
Ölürnem kanlım sensin
Gözlerin sürmeleme

Uyanmam yâr anman
Yakdın yağdırdın anman
Ah beni kırdırdın anman

Bahçelerde ay doğdu
Ay ışığı gün oldu
Vallahi benim yârim
İçmeden sarhoş oldu
Uyanman yâr anman
Hüseynî Şarkı-

Hatice

Haticem saçlarını dalga dalga daraltmış
Tanrı bizi toprakdan seni nurdan yaratmış
Ah Hatice Hatice
Gel kaçalım bu gece
El ayak çekilince
Bahçeye gel gizlice vay vay

Vay vay gelin olasın
Vay vay vay benim olasın
Vay vay vay Hatice Hatice Hatice

Güzele doyum olur sana hiç doyum olmaz
Haticem gel gidelim bizi hiç gören olmaz.
Elazığ Türküsü

Bu dağlar ulu dağlar anman
Çevresi sulu dağlar
O yâr küsmüş gidiyor anman
Gözüm yaş dolu dolu dağlar

Bu dağlar meşe dağlar anman
Vermiş baş başa dağlar anman
Yârim küsmüş gidiyor anman
Koymayın aşa dağlar anman

Bu dağlar eze dağlar anman
Yâr benle geze dağlar
Suları şarap olmuş anman
Çiçeği meze dağlar

Elazığ Türküsü

Dürüyemin güğümleri kalaylı ah kalaylı
Fistan giymiş etekleri alaylı
Dürüyemi aldatması kolaylı ah kolaylı

Alırım dedin de aldattın beni
On telli saz ile oynattın beni

Giyme dedim giydin elleri
Başıma getirdin sen bu hâlleri ah hâlleri
Düşman etdin bana bütün elleri
Elleri ah elleri.

Bir Elazığ Türküsü

-Enver Demirbağ-

Dağları dağlasınlar koy beni ağlasınlar
Yârimin çenberinlen yâremi bağlasınlar
Oy dağlar dağlar başı dumanlı dağlar
Yazın al çiçekli çimenli dağlar
Koyverin yârim gele dinsiz imansız
Dağlar dinsiz imansız dağlar

Dağlar dağımdır benim
Gam ortağımdır benim
Söyletmen çok ağlarım
Yaman çağımdır benim

Âşık Dursun Ceylanî’den

Çoktan beri görmemişim ben yâre
Asla yüreğimden çıkmıyor zarı
Çok zamandır terkeyledim yâri
Asla sönmüyor yüreğim nare
Dağlar dolanırım yâr diye diye

-General yeğeni-Said Paşa’nın yeğeni-
ve Ankara’da asker arkadaşım Cemal Balıoğlu çok söylerdi-

Güvengin yollarında
Çimerdim göllerinde
Çimerdim göllerinde
Hey ağam hey
İlik düğme olaydım yârimin kollarında
He anam he.

Saray yolu bu mudur?
Desti dolu su mudur?
Gitdin ki tez gelesin
Tez geldiğin yu mudur?
He anam he.
Samsun’dan

Ceviz oynamaya geldim odana
Nişanlın da bu mu derler adama
Dayanamam senin kara sevdana
Anman.

Aman aman olmuyor
Eş eşini bulmuyor
Kara yağız genç oğlan
Niye gönlün olmuyor

Asker bayrağını burca diktiler
Küçücük yârimi asker ettiler
Kara tren o yâri de alıp gittiler
Aman.

Aman aman olmuyor
Eş eşini bulmuyor
Kara yağız genç oğlan
Niye gönlüm olmuyor

Ağlama Meralim Ağlama Cananım

Ağlama ne olur zülfü siyahım
Ne olur göz yaşını sil de gidelim
Gönül vurgunuyum yaram çok derin
Ne olur gözyaşını sil de gidelim

Ağlama Meralim ağlama Cananım
Ağlama Meralim ağlama Karalım

Aşkın ateşidir doldu özüme
Kanlı yaşlar dolmuş iki gözüme
İnanma ne olursun elin sözüne
Ne olur gözyaşını sil de gidelim.

Ağlama Meralim ağlama Cananım
Ağlama Yaralım ağlama Karalım.

-Nevin AKYOL-

Zülüf kısa yüz örmez
Sevda serimden gitmez
Ömrümü verdiğim yâr
Şimdi yüzüme bakmaz

Adam ağlatan oldum
Yürek dağlatan oldum
Evvel baş bağlar idim
Şimdi baş tutan oldum

Turan ağbey Turan ağbey
Çalarım sazı bilmem
Turan ağbey Turan ağbey
Severim nazı bilmem
Bu yazın buradayım
Gelecek yazı bilmem

Yanarım duman tütmez
Sevda serimden gitmez
Senin bana ettiğini
Gavur insana etmez

Turan ağbey Turan ağbey
Turan Ağbey
Çalarım sazı bilmem
Severim nazı bilmem
Bu kışın buradayım
Gelecek yazı bilmem
Dertli Kerem’den

Çiçekler içinde menekşe baştır
Güzeli gösteren göz ile kaştır
Mektup gidiyom mektup ulaştır
Mektup ile konuşalım bir zaman

Kerem der ki dağ üstüne dağ olmaz
Ah çekenin yüreğinde yağ olmaz
Elin kızı gelip sana yâr olmaz
Varıp kapısına kul olmayınca

Bâd-ı sabah derler erken esene
Deli derler sevgiliye küsene
Hâyin yâr ile yine dargın bu sene
Kurtuluş yok yanıp kül olmayınca

-Trabzonlu Güzel Sesli Sanatçı Bülent AZLAN-

Atlı geliyor atlı
Altında kilim katlı Eminem
Yeni bir sevda etdum yeni bir sevda etdum
Baldan şekerden tatlı Eminem

Eminem al yanaklı Eminem
Eminem bal dudaklı Eminem

Dağlar dumansız olmaz
Bağlar meyvesiz olmaz Eminem
Güzeller güzelisin
Güzeller yârsız olmaz Eminem

Eminem al yanaklı Eminem
Eminem bal dudaklı Eminem.

Sevda Manileri

Mektup yazdım alasın
Okuyup da ağlayasın
Eğer sen de seversen
Bana cevabını yazasın.

Karanfil katmer oldu
Ayrılık yeter oldu
Bu sefer ki ayrılık
Ölümden beter oldu.

Karanfil kurutmadım
Yâr seni unutmadım
Hatırını saydım da
Başka sevda tutmadım.

-Çorum-

Kayayı kırcı tuttu
İlvanlım İlvanlım
İlvanlım anman anman
Dibini burcu tuttu da
İlvanlım anman anman
Biz de bir yâr sevmeyenler
İlvanlım İlvanlım
İlvanlım anman anman anman

Kuşburnu’yu budarlar İlvanlım İlvanlım
Anman anman.
Işkın vermesin diye de İlvanlım
Anman anman
Bizi köyden kovarlar İlvanlım İlvanlım
İlvanlım anman anman
Güzel sevmesin diye ah
İlvanlım kaytanlım.

Kayayı burcu tutdu
İlvanlım ilvanlım İlvanlım
İlvanlım anman anman
Dibini burcu tuttu da ah
Biz de bir yâr sevmeyenler İlvanlım
İlvanlım İlvanlım anman anman
Köyü bir sancı tuttu da…
-Bursa-
(Ali Can’a)

Menekşesi tutam tutam
Arasına Güller katam
Nice gurbet elde yatam
Engel meneklerim engel
Zülüfleri çengel-mengel
Aramıza girdi engel.

Menekşe kokulu yârim
Kime arzedeyim hâlim
Elimden aldılar yârim
Engel menekşelim engel
Zülüfleri çengel-mengel
Aramıza girdi engel.
-Âşık Hilmi Şahballı’dan-

Alacakaranlıkta yoksul kağnı sesleri
Alacakaranlıkta dertli kağnı sesleri
Senin yerine ağlar, benim yerime ağlar
Dağlar yüreğim dağlar,
Kerpiç duvar ağlar.

Yanık türküler çıkar Sivas topraklarından
Çatık kaşlı yiğitler umutludur yarından
Dönmezler kararından
Tam altı ay yağan kar
Bembeyaz olur dağlar
Ağlar yüreğim ağlar
Kerpiç duvarlar ağlar

Yine kara bulutlar sardı bütün Sivas’ı
Şahballı’ya el uzat ne olur Şemsî Sivasî
Dalga dalga bulutlar yine sardı Sivas’ı
-Eski ve Çok Güzel Türkülerden-

Yine şafak sökdü Sunam uyanmaz
Hasret çeken gönül derde dayanmaz
Çağırırım Sunam sesimden almaz
Uyan Sunam uyan derin uykudan.
Çekdiğim gönül elinden hiç kimse bilmez hâlim
Usandım gurbet elinden
Uyan Sunam uyan
Derin uykudan.

Bunca gurbet gezdim kız senin ile
Bunca hasret çekdim gözlerin için
Nüçün küsdün bana el sözü üçün
Dilerim Allah’dan sızlasın için
Uyan Sunam uyan derin uykudan

Çektiğim gönül elinden
Hiç kimse bilmez hâlimden
Uyan Sunam uyan derin uykudan
Usan gurbet elinden.

-Musa EROĞLU-Silifke-

Giyinmiş kuşanmış yayladan gelir
Bize bu ayrılık Mevlâ’dan gelir

Aman Ayşem yaman Ayşem
Dağlar başı duman Ayşem
Dağlar başı duman olsa
Seni burada komam Ayşem.

Aşağıdan gelir Türkmen koyunu
Selviye benzettim yârin boyunu
Aman Ayşem yaman Ayşem
Dağlar başı duman Ayşem
Dağlar başı duman olsun
Seni burada komam Ayşem.

Bir taş atdım pencereye ‘tık’ dedi
Bir kız çıktı annem evde yok dedi
İnanmasan çık yukarı bak dedi
Vay vay

Atalım mı Türkmen kızı atalım mı
Vay vay
Rakıya da azıcık su katalım mı?
Vay vay
Ah senin için onbeş sene yatalım mı?
Vay vay
Armut dalında kız balkonda sallanır güllenir
Vay vay
Sallandıkça al yanaklar ballanır
Vay vay
Şeker yemiş dudakları ballanır
Vay vay

Demirciler demir döver ocakda
Demir döverler silerler sıcakta
Güzel güler, güller açar yanakda
Sevdiğim kız şu karşı ki konakta
Armut dalda kız bahçede
Sallanır vay vay
Sallandıkça al yanaklar ballanır
Vay vay.
Ordu Türküsü

Ordu’nun dereleri
Aksa yukarı aksa
Vermem seni ellere
Ordu üstüme kalksa
Sürmelim Amman

Ordu’nun dereleri
Kara yosun bağlıyor
Kalk gidelim sevdiğim
Annem evde ağlıyor
Sürmelim aman.

Ey Mehmedim Mehmedim
Sarı tütün demedim
Beni sana geçmişler
Vallahi ben demedim
Sürmelim aman.

Loy loy loy bu dere uzar gider
Loy loy loy loy kenarın bozar gider
Loy loy loy loy zalim yârin sözleri
Loy loy loy loy bağrımı ezer gider

Loy loy loy loy bu derenin uzunu
Loy loy loy loy kıramadım buzunu
Loy loy loy loy aldım zalim kızını
Loy loy loy loy çekemedim nazını

Loy loy loy loy bu derenin kavağı
Loy loy loy loy bugün ben yâri gördüm
Loy loy loy loy elma gibi yanağı

Loy loy loy loy bu dere çoşar gider
Loy loy loy loy bendini aşar gider
Loy loy loy loy zalim yârdan ayrıldım
Loy loy loy loy gözyaşlarım taşar gider

-Bu Neşat ERTAŞ-

Ayva turuncu narım var
Benim ahuzarım var
Nasıl dertli olmayım
Bir hayırsız yârim var

Al elmayı ver narı
Ağlarım zarı zarı
Küstüm de gönderdim
İreyhan boylu yâri

Ayva turunç nar bende
Bahçe bende bar bende
Nasıl ağlamayım ben
Bir vefasız yâr bende

Ayva turunç neyleyim
Hâlimi arz eyleyim
Zaten bende talih yok
Ta ezelden böyleyim.

Su gelir güldür güldür
Gel de yâr beni güldür
Bir damlacık kanım akmaz
Öldürürsen sen öldür.
-Bayburt-

Baba ben derviş miyim?
Kürkümü giymiş miyim?
Ben sevem, eller ala
Baba ben ölmüşmüyem?

Ah limine limine
Can limine limine
Can limine limine

Odam kireçtir benim
Yüzüm güleçtir senin
Gel sarılıp yatalım
Tenin ilaçdır senin
Ah limine limine
Ah limine limine

Odam kireç tutmuyor
Kumunu katmayınca
Gönül rahat etmiyor
Sarılıp yatmayınca

Odamı kireç eyle
Yüzümü güleç eyle
Aşkından ölüyorum
Sevdiğim ilaç eyle
Ah limine limine
Can limine limine

BU

Çok güzeldir Ankara’nın kirazı
Donda gider bu kirazın birazı
Artık daha çekemem acı sözü
Haremi zalim güzel haremi
Sen koydun bu yüreğime veremi
Sen açtın bu sinemdeki yâremi
-Âşık Veysel’den-

Dünyada tükenmez Murat varım
Ne alanı gördüm ne Murat gördüm
Dünyada tükenmez lezzet varmış
Ne bir lezzet gördüm, ne bir tat gördüm
Ey ey sevdiğim

Yâr mı der gelip dünyada kalan
Gülüp baştan başa Muradın alan
Ölüm gerçek dünyada her şeyi yalan
Her yolun sonunda bir feryâd gördüm
Ey sevdiğim

Daracıkta sokakta yâre kavuştum
Yâr aşağı ben yukarı savuştum
Yâre bir gül verdim yâr ile barıştım
Bir tanecik bu dert yaralar beni

Oy beni beni ceylanım beni
Sürmedim sefanı neyleyim seni.

Irmak kenarında yayılan atlar
Yârimin yanında gezmesin yâdlar
Mezarım üstünde beş karış otlar
Bitmeyince gönül yârdan ayrılmaz

Oy benim ceylanım beni
Sürmedim sefanı neyleyeyim seni.

Karanfil Suyu Neyler

Karanfil suyu neyler
Güzel kokuyu neyler
İki baş bir yastıkda
O göz uyku mu neyler

Karanfilim susuzum
Kaç gündür uykusuzum
Varsan yârin yanına
Elim durmaz huysuzum

Sürmeli Bey’den

Bu dağlar kömürdendir
Giden gün ömürdendir
Feleğin bir kuşu var
Pençeleri demirdendir.

Leyla mı yâr Leyla mı
Mevlâm yazmış fermanı
Ya benim canımı al
Ya ver bana dermanı

Bu yo Pasin’e gider
Döner Terme’me gider
Şurda bir garip ölmüş
Kuşlar yaşına gider

Öyle mi yâr öyle mi
Mevlâm yazmış fermanı
Ya benim canımı al
Yar ver derde dermanı
Sende mi terk eyledin sende mi yâr sende mi

-Musa EROĞLU-Mersin-

Şu dağların yükseğine erseler
Lâle sünbül mor menekşe derseler

Bir güzeli bir çirkine verseler
Güzel ağlar çirkin güler bir zaman

Yükseğine çıkdım şahin yuvası
İndim enginine Avşar Ovası
Kabul olur güzellerin duâsı
Hakk’dan sevdiğini diler bir zaman

Uzayıp gidiyor Avşar Ovası
Uzak kaldı nazlı yârin arası
Artık gitmiyor gönül yarası
Mevlâm dermanını salar bir zaman.
-Âşık Hilmi ŞAHBALLI’dan-

Gurbetin tadı kaçtı al beni götür beni
Sinemde yara aşdı al beni götür be
Sılama getir beni al beni beni götür be

Ben nerde köyüm nerde?
Sağlamdım düşdüm derde
Ölürsem koyman burada
Al beni götür beni
Evime yetir beni.

Şahballı cana yetdi
Hasretim cana yetdi
Hasret cana yetdi
Yıllar su gibi bitdi
Hasretim burnumda tütdü
Al beni götür beni
Sılama yetir beni.

-Erzincan Türküsü-

Keklik gibi kanadımı süzmedim
Murad alıp doya doya gezmedim
Bu kara yazıyı kendim yazmadım
Alnıma yazılmış bu kara yazı
Gönül ey ey sebebim ey

Yüce dağ başından indiremedim
Çifde bülbülleri konduramadım
O yâri yüzüme güldüremedim

Alnıma yazılmış bu kara yazı
Kaderi böyle imiş saçlarım bağı
Gönül ey ey sebebim ey.
-Kenan ŞAVKLI Asker Arkadaşım…-

Uzun Hava

Ala geyik gibi boyun sallarsın
Keman çalıp yollarımı bakarsın
Bana derler neden gülmez ağlarsın
Felek güldürmezse nasıl güleyim

Nöbet şekerimi ezenim yoktur
İnce tülbentlerden süzenim yoktur
Neyleyeyim sarayı, neyleyeyim köşkü
Salınıp içinde gezenim yoktur
Yâr yoktur yâr yoktur yâr yoktur..

Mendilimde tuz taşı
Gezerim dağı taşı
Başkasın da bulamam
Yâr, yâr, yâr, yâr..
Yârim güzeller başı.

Mendilimde kare var
Yüreğimde yâre var
Ne ben öldüm kurtuldum
Ne bu derde çare
Yâr, yâr, yâr..

Mendilim karelidir.
Sevdiğim buralıdır.
Tabib yaram elleme yâr yâr
Yüreğim yârelidir
Yâr yâr..
Sarı Recep-Kastamonu-

Bağlamanın düğümü
İsterler öldüğümü
Sağ yanım yastık ister
Sol yanım sevdiğimi
Uy anman Amman bağlamamız
Yandım doğrusu.

Amman anman bağlamanın telleri
Açıldı mı yaylaların gülleri

Yaylaya gidesice
Gülleri solasıca
Ah yaman güzelleşmiş
Koynuma giresice

Çerkez kızı kınalar yakmış
Ah sarılaydım o incecik beline
Bağlam iki telden zilden ötüyor zilden
Sen sarıl boğazımdan ben sarılayım belden.
-Aliye Akkılıç söylerdi-

Bu tepe gülü tepe
Neni de yârim neni
Kar yağar sere serpe
Neni de yârim neni

Geldim yâr uyumuş
Neni de yârim neni
Eğer gönlüm olursa alam
Götürem eve.

Altunu bozdurayım
Nenni de yârim neni
Gerdana diz direyim
Nenni de yârim neni
İpek mendil diyesin
Nenni de yârim neni

Cebimde gezdireyim
Neni de yârim neni.

Altınsın alay değil
Gümüşdür kalay değil
Kınamayın ahbaplar
Nenni de yârim neni
Sevdadır kolay değil.

-Hüseynî Şarkı-

Sensizliğe söylendi bütün şarkılar
Sen yoksun diye ağladı bütün rüzgarlar
Nerede o günler o mutluluklar
Özledim özledim gel yağmur gözlüm.
-Karacaoğlan-

Dinle sana bir nasihat edeyim
Hatırdan gönülden geçici olma
Yiğidin başına bir hâl gelince
Onu yâd ellere acıcı olma
Ha leyli ha leyli ha canlar ey

Meclisde ârif ol kelamı dinle
El iki söylerse sen de bir söyle
Elinden geldikçe sen iyilik eyle
Darılıp da başa kakıcı olma.
Ha leylim.

El Ârifdir yoklar senin pendini
Dağıtırlar tuzağını fendini
Enginlerde otur gözet kendini
Kati yükseklerden ucucu olma

Karacaoğlan söyler sözün başarır
Aşkın deryasını boydan aşırır
Seni bir Meclisde hâcil düşürür
Kötülerle konup göcücü olma.
-Yozgat-

Akkoyun meler gelir
Dağları deler gelir
Hakikatli yâr olan
Uykuyu böler gelir.

Akkoyun karakoyun
Duyun komşular duyun
Ben bu dertten ölürsem
Adımı dertli koyun ey.
-Malatya Necati Coşkun-

Karanfil ocak ocak
Gülüm var kucak kucak
Ellerin gülü açmış
Benim gülüm tomurcak
Hop nennayi nennayi
Güzel kız senin için
Aman terk edeyim dünyayı

Karanfil eker misin?
Bal ile şeker misin?
Bana ettiklerini,
Sen olsan çeker misin?
Hop Ninnayi Nınnayi
Yavrum gel oynayı oynayı
Güzel başın için
Aman terk ederim dünyayı.
-Neşat ERTAŞ-

Dağlar başı karlı olur
Âşıklar efkârlı olur
Attın gurbet ellere
Böyle seven yâr mi olur?

Dağlar başı karlıdır
Âşıklar efkârlıdır
Ben sevdim o sevdi
Böyle hayin var mıdır?
-Rahmetli Annem Çok Söylerdi-

Eyvah ben gülmedim
Gülden düşdüm ölmedim
Yârim senle gezmesi
Sefa imiş bilmedim
Şerfem sen yakdın beni.

Penceresi parmaklı
Mendili ben de saklı
İstedim de vermedin
Şerfem sen yakdın beni
Kızın çok mu kıymetli
Şerfem sen yakdın beni
-Rahmetli Annem Babam Söylerdi-

Haticem

Gel çıkalım dağlara dağlar olsun evimiz
Haticem dağlar olsun evimiz
Gürgen yapracıkları olsun kiremitimiz
Her gürgenden bir yaprak Haticem olsun kiremitimiz..

Çok güzelsin maşallah Haticem
Nazar ederler billah Haticem
Kavuşuruz inşallah Haticem
Kavuşuruz inşallah Haticem..

Kaynar kazan taşmaz mı Haticem?
Bu dağdan yol aşmaz mı Haticem? -Rahmetli Annem Babam Söylerdi-

Haticem

Gel çıkalım dağlara dağlar olsun evimiz
Haticem dağlar olsun evimiz
Gürgen yapracıkları olsun kiremitimiz
Her gürgenden bir yaprak Haticem olsun kiremitimiz..

Çok güzelsin maşallah Haticem
Nazar ederler billah Haticem
Kavuşuruz inşallah Haticem
Kavuşuruz inşallah Haticem..

Kaynar kazan taşmaz mı Haticem?
Bu dağdan yol aşmaz mı Haticem?
Melûl melûl ağlama Haticem
Ayrılan kavuşmaz mı Haticem?
Ayrılan kavuşmaz mı?

Kaynar kazan taşmaz mı Haticem?
Bu dağdan yol aşmaz mı Haticem?
Garip garip ağlama Haticem
Ayrılan kavuşmaz mı?

Melûl melûl ağlama Haticem
Ayrılan kavuşmaz mı Haticem?
Ayrılan kavuşmaz mı?

Kaynar kazan taşmaz mı Haticem?
Bu dağdan yol aşmaz mı Haticem?
Garip garip ağlama Haticem
Ayrılan kavuşmaz mı?

 

Bu dereler buz bağladı
Avcılar iz bağlardı
Beni bir gelin vurdu
Yaramı kız bağladı

Derelerin uzunu
Kıramadın buzunu
Aldım Çerkez kızını
Çekemedim nazını

Derelerin oylumu
Eğri koydun boynumu
Yine göresim geldi
Güzel fidan boylumu

-Erzurum-

Hey ağalar hangi derde yanayım
Yitirdim aslımı gören olmadı
Pervane gibi yandım tutuşdum
Yandım alevimi alan olmadı.

Kerem eder ben bu elden giderim
Ağlayıp yakmakmış benim kaderim

Hakk’dan emir gelmiş buna derim
Aslıhan gibi de yanan olmadı.

Zap suyu derin akardı
Hep sinem mi sinem mi?
Can alır yürek yakarda
Hep sinem mi sinem mi?
Ben sevem eller ala da
Hop sinem mi sinemi?
Bana da kimler baka da
Hop sinem mi sinem mi?
-Ankara-

Su akıyor akıyor daşların arasından
Eğil bir yol öpeyim kaşlarının arasından

Oğlan Mayılim oğlan
Ben sana Kayılım oğlan
Eniştem bana pişt demiş
Yalan aslanım yalan

Kar yağıyor abamı giyeceğim
Kocakarı alıp da ana mı diyeceğim
Kar yağıyor yağıyor abamı giyeceğim

-Sürmeli Bey ile Ağabeyi Ârif Bey-

Ârif:
Kardeşim ne yatar Çukurova’da
Aman aman ,aman aman.
Kardeş kalk gidelim sılaya doğru
Aman aman, aman aman.
Kardeş seni koyup gitmem burada
Aman aman ,aman aman.

Sürmeli:
Sürmeli gitmem kardeş gitmem sıla düzüne
Huri kızı olsa bakmam yüzüne
Mahsuz selam söyle elin kızına
Sıla bir gurbet elde bir bana, bir bana.

Ârif:
Çukurova’da yanar yakar öd olur
Yaz gelince sineği can kurt olur
Sen gitmesen yüreğime dert olur
Kardeş kalk gidelim Sivas’a doğru

Sürmeli:
Kardeş odalarda dağları mı var?
Gülü mor sünbüllü bağlarımı var
Bana kardeş diye ağların mı var?
Sıla ile gurbet bir oldu bana bir oldu bana

Not.: Bu öykülü deyiş çok uzundur. Burada yer kalmadı.
Süpürgesi yoncadan
Gayet belli inceden
Ben seni sakınırım
Yerdeki karıncadan

Kız şaşırdın beni
Aşka düşürdün beni
Aşk adamı ağlatır
Dert adamı söyletir

Süpürgesi saz olur
Güller açar yaz olur
Yâr ben sana gül demem
Gülün ömrü az olur

Yokuşda yoruldun mu?
Sözüme darıldın mı?
Ben sana yâr diyeli
Duyunca sarıldın mı?

A kız şaşırdın beni
Aşka düşürdün beni
Aşk adamı ağlatır
Dertli dertli söyletir
-Konya-

Şu zelvenin ufak tefek taşları
Anam anam, anam anam.
Akıtdım gözümden kanlı yaşları
Anam anam, anam anam
Keman olmuş şu yârimin kaşları
Anam anam, anam anam.

Şu zelveyi gece gezdim görmedim
Anam anam, anam anam
Karlı buzlu sular işdim doymadım
Anam anam, anam anam
Yedi kurşun yedim yine ölmedim
Anam anam, anam anam.

Op kara lelli lelli lelli leli lelli le
İş kara lelli lelli lelli yâr

Şu zelvenin etrafı metris
Metriste telli kurşun atarız
Anman anman, anman anman
İki kardeş bir mapusda yatarız
Anman anman, anman anman
Hop kara lelli lelli lelli lelli yâr

-Neşat ERTAŞ-Kırşehir-

Aman alyanak allanıyor
Aman top zülüf sallanıyor
Güldükçe bayılıyor

Aman oyar geçmiş karşıma
Aman dal gibi sallanıyor

Aman etme bana bu nazı
Aman gel bize bazı bazı
Aman kız seni alırdım
Aman olsaydı baban razı

Aman alyanak penpe penpe
Aman sevdan uyandı bende
Aman sevdiğim çok güzelsin
Aman eşin yokdur cihanda

Aman etme bana bu nazı
Aman gel bize bazı bazı
Aman yâr ben seni alırdım
Aman olsaydı baban razı.
Çok Güzel

Gel dedinde gelmedin mi?
Kıymetini bilmedin mi?
Gözlerin akan yaşı
Dudağınla silmedin mi?

Suçum neydi söyle bana
Ağlıyorum yan yana
Sen aşkımı istemişdin
Ben canımı verdim sana

Güzel yanıma geleydin
Suçum neyidi diyeydin
O sırmalı saçlarını
Kendi elimle öreydim.

-Sivas-Karacaoğlan’dan-

Gitme turnam gitme yollar ıraktır
Diloy diloy ırakdır diloy diloy
Şu yabancı eller bana durakdır
Diloy diloy, ah diloy diloy
Ayrılık elinden dertlerim çoktur
O yâr vurdu şu sineme ak benim
Diloy diloy, dur namı.
Durak gökyüzünde bölüktür bölük
Ayrık elinden ciğerim delik
Önü muhabbetde sonu ayrılık
Depreşdirmen eski yaram, çok benim
Diloy diloy çok benim diloy diloy

Gittim gurbet ele geri dönülmez
Kim ölüp de kim kaldığı bilinmez
Ölsem gurbet elde gözüm yumulmaz
Diloy diloy
Anam atam bir ağlarım yok benim
Diloy diloy ah yok benim diloy diloy
-Nesimî’den-

Şu dünyanın devranına
Şu dünyanın devranına
Şu dünyanın devranına
Aldanma gönül aldanma
Anlı şanlı kervanına
Aldanma gönül aldanma

Bilir misin neden nesin?
Bir gün kesilir nefesin
Bir gün çürür can kafesin
Aldanma gönül aldanma

Bilir misin neden nesin?
Birgün kesilir nefesin
Evden barkdan gececeksin
Aldanma gönül aldanma

Ecel taşın içeceksin
Maldan mülkden gececeksin
Ne ekdinse biçeceksin
Aldanma gönül aldanma

-Neşat ERTAŞ-Kırşehir-

Bu sevda olmasaydı
Gönüle dolmasaydı
Dünya neye yarardı
Güzeli olmasaydı

Nar tanesi tanesi
Sevdiğim merdanesi
Güzellerin içinde de
Sevdiğim bir tanesi

Bu sevda ömür gürüdür
Has bahçenin gülüdür
Sevmeyeni neyleyeyim
Sevenim sevgilidir

O yâr zülfünü tarar
Gönül yârini arar
Bu dünyada sevmeyen
Ahirette neye yarar
-Kütahya Türküsü-

Gidin bulutlar gidin
Yârime selâm edin
Yârim uykuda ise
Uykusunu haram edin

Giderse uğur ola
Düz ova yolun ola
Benden başka seversen
İki gözün kör ola
-Âşık Hilmi ŞAHBALLI’dan-

Dost zannetme etrafı
Herkes Türk’e düşmandır
Sıkı tutalım biz safı
Âlem Türk’e düşmandır

Şerefli bir gemi ile
Açılmışız denize
Bu gemi batmamalı
Dönelim kendimize

Kürd’ü, Lazı, Çerkezi
Hepsi sevgi merkezi
Uyanık olmalıyız
Bölmek isterler bizi

Sevgide düzen birlik
Birlikdeki güzellik
Tek kurtuluş çaremiz
Birlik ve beraberlik
Meşeler güvermiş
Varsın güversin
Söyleyin huysuza durmasın gelsin
Anam vay gelsin
Kötüye varmasın
Asılsın ölsün
Kötü adamın var ömrünü yok eder
Gelin yok eder

Ah bilemedim yaylanızın yolunu gelin
Saçın uzun bağlasınlar kolumu gelin kolumu
Zalim annen seni bana vermese
Ah yemin olsun keseceğim yolunu gelin yolunu
-Rahmetli Özcan AVANOĞLU Söyler-

Sabah ilen kalktım sütü pişirdim
Sütün kaymağın yâr yâr yere taşırdım
Burçak tarlasında aklım şaşırdım
Aman da kızlar ne zor imiş burçak yolması
Burçak tarlasına yâr yâr gelin olması

Elimi salladım değdi de dikene
İntizar ederim yâr yâr burçak ekene
İlahi kaynana ömrün tükene
Aman da kızlar ne zor imiş burçak yolması
Burçak tarlasında yâr yâr gelin olması
-Nevin AKYOL Güzel Söylerdi-14.09.2006-

Yastığım kuş tüyünden
Kır kız sevdim köyümden
O kız beni terk etti
Ölüyorum derdinden
Vayle vayle vayle

Sözlerinde durmuyor
Hiç hâlimi sormuyor
Aşk mektupları bende
Yüzünü göndermiyor
Vayle vayle vayle vayle

-Âşık Hilmi ŞAHBALLI-

Gelin bulalım barışı
Ağlatmayın çocukları
Gelin durdurun savaşı
Ağlatmayın çocukları

Doğup anasız ölmesin
Bizleri zalim bilmesin
Yetim ve öksüz kalmasın
Ağlatmayın çocukları

Hastalanmış yok ilacı
Filistin’de dinmez sancı
Karabağ’da feryat acı
Ağlatmayın çocukları

İsmail de ses eyledi
İbrahim de süs eyledi
Nemrut bile pes eyledi
Ağlatmayın çocukları
-Âşık Garip-

Gurbet ellerde bir hâl gelse başıma
Acep nice olur işi garibin
Gelen olmaz giden olmaz yanına
Akar gözlerinin yaşı garibin

Bacım yok ki gelsin hâlime baksın
Annem yok ki yaksın yıksın yaş döksün
Kardeşim yok ki mezarıma taş diksin
Bir çalıdır mezar taşı garibin

Garip nere varsa gülmüyor yüzü
Nemlidir yakası yaşlıdır gözü
Âşıklar edemez garip iki sözü
Sığar mı dünyaya başı garibin
Deryayı gözyaşı garibin
-Âşık Hilmi ŞAHBALLI’dan-

Patlamaya hazır volkan gibiyim
Bir kılıncım beni sana götürür
Sırtından vurulmuş ceylan gibiyim
Ayaklarım beni sana götürür

-Bülent,Ablan-Trabzon-

Yeni yaptım evimi, donatmadım odamı
Yedirip içirmiyor bu sevdalık adamı

Çıktım kara yemişe, ne yedumda ne bişe
Çıksana kapılara kara gözlü Ayşe

Derenin kıyıları, ata vurdum yuları
Vurdu mu sana yavrum, sevdalık uykuları

İn dereye dereye karşıdan geç
Benim gibi seversen al bohçanı bana kaç
-Malatya-

Aşağıdan gelir omuz omuza
Çiğdem de karışmış anman anman güle, nergize
Benden selâm olsun o vefâsıza
Baba bayramınız mübarek ola
Kirve bayramınız mübarek ola.

Duvara yaslandım sigaram içem
Yağlı kurşun gelir ben nere kaçam
Kanadım yoktur havada uçam
Baba bayramınız mübarek ola
Kirve bayramınız mübarek ola

Pınara indim bir su içmeye
Yağlı kurşun gelir ciğer deşmeye
Kanadım yok uçup kaçmaya.

-Neşat ERTAŞ’dan-

SUDA OYNUYOR BALIK

Suda balık oynuyor, suda balık oynuyor
Canım sana kaynıyor, canım sana kaynıyor
Düşdüm merhametsize, düşdüm merhametsize
Hiç hâlimden bilmiyor, hiç hâlimden bilmiyor

Leyli leyli köylü kızı sen allar giy, ben kırmızı
Çıkalım dağlar başına, sen gül topla, ben nergizi
Köylü kızı tan yıldızı, güzel kaşı, gözü

Suda balık yan gider, suda balık yan gider
Açma yaram kan gider, açma yaram kan gider
Açma güzel sineni, açma güzel sineni
Cahilim aklım gider, cahilim aklım gider

Leyli leyli köylü kızı, leyli leyli köylü kızı
Sen allar giy, ben kırmızı
Çıkalım dağlar başına, sen gül topla, ben nergizi.

Kara kaşlar, elâ gözler sende var
Sen de var..
Yorulmadık deli gönül ben de var
Anman anman

Yedi yıldır derde derman aradım
Aradım
Demedin ki derde derman bende var
Anman anman

Çorum ile Sungurlu’nun arası arası
Yakdı beni kaşlarının karası
Anman anman…
Ben de Hançer ben de gönül yarası
Yarası
Vermem seni yâd ellere ellere
Anman anman
Sarı kız da tek tek vurur zillere
Anman anman..

-Hüsamettin ŞUBAŞI-

Bahçeye gel ki görem
He küley he küley
Kurban hey…
El uzatki gül verem belâlım
Aramızda dağlar var
He küley he küley
Ben sana nasıl erem
Şen küley şen küley,
Kurban hey…

Bahçede nar şirindir
He küley, he küley
Kurban hey
Bahçede nar şirindir
Ne anadır, ne baba
Hepsinden yâr şirindir
He küley, he küley
Kurban hey.
-Yozgat-

İlenger Attım Bağa

İlenger atdım bağa
Gitti değdi yaprağa
Kız ben seni almasam
Yâr ben seni almasam
Girmem kara toprağa.

Aman aman neler var
Ellerde güzeller var
Gel gidelim bahçeye
Toplanacak güller var.

Pınardan su içtim yâr
Bakır kabı seçtim yâr
Sen benden geçdin yâr
Ben de senden geçtim yâr

İlengerin kalayı
Geçti kızlar alayı
Her adam yâr mı sever?
Onun da var kolayı.
Tokat Yaylarını Yaylıyamadım

Tokat yaylasını yaylıyamadım
Divane gönlümü ana meyliyemedim
Hamdi gardaşıma söyliyemedim
Vurma zalim vurma vurma kuma yarası
Bura kavga yeri değil, sokak arası

Tokat yaylasında lâleler biter
Tokat bağlarında anam bülbüller öter
Bu sefer ki ayrılık ölümden beter
Dördüncü ayrılık ölüme gider
Yüreğime vurdu zalim kuma yarası

Yüce dağ başında harman olur mu?
Ayrılık derdinin var mı çaresi?
Ayrılık derdine derman olur mu?
Kumayı vuranda anam iman olur mu?
Acı dil yarasının anam yoktur çaresi..

Çiçek Dağı

Çiçek dağı var mı sana zararım
Yâr yitirdim uğrun uğrun ararım
Üç güne koymuştum kavlı kararım
Bugün yârdan ayrılalı beş gündür
Ey ey ömrüm ey ey

Hana girdim han değil
Penceresi cam değil
Bugün ben yârı gördüm
Ölürsem de gam değil

Çiçek dağı sen de ceylan kışlamaz
Felek peşimize düşdü bizi başlamaz
Gönül kalesine gülle işlemez
Yıkar bir muannet acı söz
Ey ey ömrüm ey ey
Yine mi ömrüme ben yandım ey aman

Gel benim hacı yârim
Başımın tacı yârim
Eller bana acımaz
Sen olsun acı yârim..

Çiçek dağı çiçeklerin ne güzel
Gece gündüz içinde aslanlar gezer
Bu kara yazıyı alnımda yazar

-Gümüşhane Türküsü-

Katipler oturmuş yazıya bakmaz
Yazıya bakmak
Herkes sevdiğini dilden bırakmaz
Hey Allah’dan korkmaz kuldan utanmaz
Gönül defterinden sildin mi beni

Dağ başına karlar yağdı üşümedin mi
Üşümedin mi?
Sen bu işin sonunu düşünmedin mi?
Düşünmedin mi?

Böyle miydi güzel bana sözünüz
Böyle çürük müydü sizin özünüz
Ben çekmiştim cevri cefa nazınız

Hey Allah’dan korkmaz kuldan utanmaz
Gönül defterinden beni niçin sildiniz?
Bana cehrettiniz elle güldünüz
Onulmaz deftere beni beni saldınız
İflah olmasın zalim ahım aldınız

-Ankara-Hacı Taşan’dan-

Menekşe Koymuşlar Adını

Menekşe koymuşlar gülün adını
Almadım dünyadan ben muradımı
Ben ölürsem garip koyun adımı
Almadım dünyadan ben muradımı

Allar giymiş ne yakışır Ayşe’ye
Boyunu benzettim mor menekşeye
İnsaf et de bir kere gel köşeye
Almadım dünyadan ben muradımı

Ben Bir Güvercin Olsam

Yâr penceresine konsam
Yâr uykuya dalınca
Ben yâri seyre dalsam
Oy oy nenni de nenni
Derdim çok nenni de nenni

Güvercin vurdum kalkmaz
Kanı göl oldu akmaz
Bir ömrüm verdiğim
Dönüp yüzüme bakmaz

Of of nennide nenni
Derdim çok nennide neni

Güvercin havadır
Yavrusu yuvadır
Yâr beni yaraladı
Ellerim duâdadır

Oy neni nenni de nenni
Derdim çok nenni de nenni.

-Van-

Dildeban üstündeyim
Loy loy loy balım
Dal boyun kasdendayım
Erenler duâ edin
Loy loy loy loy loy balım
Ben Murad üstündeyim
Loy loy loy loy loy balım

Giderim Van’a doğru
Loy loy loy loy loy balım
Yolum İran’a doğru
Loy loy loy loy loy balım

Kes başım kanım aksın
Loy loy loy loy loy balım
Kadir bilene doğru
Loy loy loy loy loy balım
Kıymet bilene doğru
-Bir Erzincan Türküsü-

Dağları duman aldı
Gönlümü figân aldı
Azrail borçlu kaldım
Bir canım var yâr aldı
Oy dağlar oy dağlar
Oy dağlar oy dağlar oy

Dağlara dolu düşdü
İçimde yolum çeşdi
Elâm gözlüm gideli
Efkâr dağlardan aşdı

Canıma verdim yanımı
Toprak emdi kanımı
Oy dağlar oy dağlar oy
Azrail’e borçlu kaldım
Canımı o yâr aldı
O dağlar oy dağlar oy dağlar

-Van’dan-

Elinde oya gidiyor toya
Dudağı boya Menşûre hanım

Elinde mili bülbüldür dili
Mahlenin gülü Menşûre hanım

Elinde maşa gider ataşa
Kızlara paşa Menşûre hanım

Elinde darı ömrümün varı
Kimlerin yârı Menşûre hanım

Elinde kalem hayranı âlem
Yoluna ölem Menşûre hanım

Suda balık yan gider
Yandın amman amman amman
Açma yaramı kan gider
Yandım amman amman amman
Buna doktor neylesin
Ecel gelmiş can gider
Yandım amman amman amman

Şu başı duman oldu
Yandım amman amman amman
Hâllerim yaman oldu
Yandım amman amman amman
Bana dert açan güzel
Ellere derman oldu
Yaralıyım bana değme
Gel güzel gel gönlüm eyle

-Malatya’dan-

Kuyudan su çekerler tulum ilen
Kızı da gelin ederler zulüm ilen

Kuyudan su çekerler debbe ilen
Kızı da gelin ederler küpe ilen

Kuyudan su çekerler tuluğ ile
Kızı da gelin ederler davul ilen

Kuyudan su çekerler gülek ilen
Kıza da gelin ederler ipek ilen
Gümüşhane-

Katipler oturmuş yazıya bakmaz
Herkes sevdiğini dilden bırakmaz
Hey Allah’dan korkmaz, kuldan utanmaz
Gönül defterinden sildin mi beni

Dağ başına karlar yağdı üşümedin mi?
Sen bu işin sonunu düşünmedin mi?
Hey Allah’dan korkmaz, kuldan utanmaz
Gönül defterinden sildin mi beni?
Sildin mi beni?
-Âşık Karacaoğlan’dan-

Çıkdım yücesine seyran eyledim
Yâr ile gezdiğim yerler perişan
Firkat geldi dert eyledim ağladım
Bir ben değil bütün âlem perişan

Firkatin ucundan görünmez dağlar
Yitirmiş yavruyu ah çeker ağlar
Yıkılmış yakılmış viran bağlar
Bülbülün konduğu güller perişan

Dertli âşık dertli çalar sazını
Kara topraklara sürer yüzünü
Ben çekemem gayri onun nazını
Bozuktur perdeler teller perişan

-Sözlerini Çok Sevdiğim Türkü-

Bizim dağlar buradır, lehaydede lehayde
Gülü sıra sıradır can can yine can
Benim yürek yaradır, lehaydede lehayde
Güzeller başı gitdi, lehaydede lehayde
Gözüm ardı sırasır, can can yine

Bizim avlu büyükdür, lehaydede lehayde
İçi dolu geyikdir,lehydede lehayde
İnşallah kavuşuruz can can yine can
Kadir mevlâm büyükdür, lehaydede lehayde

-Kenan ŞAVKLI Söylerdi-

Ekin ekdim çöllere
Yoldurmadım ellere
Onbeşinde yâr sevdimde
Sezdirmedim ellere
Çit çit çit çit edene
Sar bedeni bedene
Dünya dolu yâr olsa
Alacağın bir tane

Ekin ekdim gül bitdi
Dalında bülbül ötdü
Ölmez olaydın bülbül
Yârim elimden gitdi
Çit çit çit eden edene
Sar bedeni bedene
Dünya dolu yâr olsa da
Alacağın bir tane

Ekine filiz derler
Güzele beyaz derler
Kime derdimi yansamda
Yana yana gez derler
-Âşık Feryâdî’nin-

Nazlı yârdan ayrılalı
Eller gamlı ben gamlı
Ceylanı küsmüş gelmemiş
Göller gamlı ben gamlıyım

Yokdur ben gibi gülmedik
Derdine derman bulmadık
Gölün ördeği gelmedik
Göller gamlı ben gamlıyım

Ne yaman sevda zor imiş
Ko derde neler var imiş
Ağaç bağında kurumuş
Dallar gamlı ben gamlıyım

Feryâdımın yandı özüm
Ah ettikçe çağlar gözüm
Bir köşeden aydım sazım
Teller gamlı ben gamlıyım

Böyledir dünyanın hâli
Yârdan ayrılanlar deli
Küsdürmüş dertli bülbülü
Güller gamlı ben gamlıyım

-Giresun-

Karanfil Eker misin?

Bal ile şeker misin?
Meramın sevmek değil
Kuru dil döker misin ?
Haydi sevdiğim haydi
Gözlerin beni baydı
Elin bir tanesine
Nasıl diyelim haydi

Karakoç boyanır mı?
Öpsem yâr uyanır mı?
Sen orada ben burada
Buna can dayanır mı?
Buna can dayanır mı?

Karşıdan gel göreyim
El uzat gül vereyim
Sende dudak bende yüz
Sen iste ben vereyim

Hayde sevdiğim hayde
Gözlerin beni haydi
Elin nişanlısına
Nasıl diyelim haydi
-Sivas’dan-

Ekin ekilen yere
Sapı dökülen yere
Can kurban canım kurban
Kakül dökülen yere
Suya gider bir gelin
Suyun yolları serin
Gördüm ayağı yalın
Tonbul sineli gelin

Süpürgesi yoncadan
Gayet beli inceden
Ben seni sakınırım da
Yerdeki karıncadan

Ak gelin topak gelin
Yaslanayım dizine
Yaslanayım dizine de
Bakam ala gözüne

İncecik gider tirmizin yolu
Vefâsız güzelin dikenli gülü
Zalim güzellerin acıdır dili
Çıkma gelin yaylayada yaz değil
Gelinik en…
Ağlatanlar az değil…
-Neşat ERTAŞ Söyler-Karacaoğlan’dan-

Elâ gözlerini sevdiğim dilber
Sana bir sözüm var diyemiyorum
Bilmem deli miyim mecnun gezerim
Sırrımı ellere veremiyorum

Al yanakdan aldıklarım azıkdır
Tarama zülfümü gönlüm bozuktur
Öksüzüm garibim bana yazıktır
Derdursuz koynuna giremiyorum

Şeker lebin tatlı dilin sevdiğim
El uzatıp gonca gülün derdiyim
Usûl boyun ince belin sardığım
Alışmış kollarım duramıyorum
Kırılsın kollarım duramıyorum
Urfa’nın Etrafı-

Urfa’nın etrafı etrafı dumanlı dağlar
Ciğerim yanıyor ane, gözlerim ağlar
Benim zalim derdim cihanı dağlar
Gezme ceylan bu dağlar da
Seni avlarlar anenden
Babandan yardan ayrı koyarlar

Urfa dağlarında gezer bir ceylan
Yavrusunu kayıp etmiş ağlıyor yaman
Cihanda derdime bulmadım derman
Gezme ceylan bu dağlarda
Seni avlarlar annenden babandan
Yârdan ayrı koyarlar

Ceylan senin gibi yüreğim yâre
Cihanda derdime anem
Bulmadım çare
Kimselerim yoktur, söylesin yâre

Urfa dağlarında naneler biter
Benim bir derdim var ölümden beter..
Kara kara kazanlar gelin gelin
Kara yazın yazanlar vay vay
Cennet yüzü görmesin vay vay
Aramızı bozanlar vay vay

A benim nazlı yârim yârim aman
Çorbası tuzlu yârim aman

Kirazdan kiraz devşir gelin gelin
Altında kahve pişir vay vay
Hep kahveyi içerken gelin gelin
Beni aklıma düşür vay vay

Bir taş attım alıca gelin gelin
Bir kuş vurdum delice vay vay
Yenile bir yâr sevdim gelin gelin
Gözleri sürmelice vay vay

A benim nazlı yârim Amman
Çorbası tuzlu yârim amman

-Uzun Hava-

Evlerinin önü kavak
Merhamet et hâlime bak
Elim kına yüzüm duvak
Oy oy bebeğim oy
Nerde kaldın çiçeğim oy

Bugün hava bulanıkdır
Yüreğim başı yanıkdır
Kınamayın arkadaşlar
Benim hâlime yazıkdır
-Karacaoğlan’dan-Kızım Hamiye Bu Türküyü Çok Severdi-

Gitme durmam gitme yollar ıraktır
Şu yabancı iller, bana duraktır
Diloy diloy diyor yâr diloy diloy
Şu vefâsız güzelden dertlerim çokdur

Geldim gurbet ele geri dönülmez
Kim ölüp de kim kaldığı bilinmez
Ölsem gurbet elde gözüm yumulmaz
Diloy diloy yumulmaz diloy diloy

Turnam gökyüzünde bölükdür bölük
Ayrılık elinden ciğerim delik
Önü muhabbet, sonu ayrılık
Anam atam bir ağlarım yok benim
Diloy diloy yok benim diloy diloy yok benim diloy
O yâr vurdu sineme ok benim,
Diloy diloy ok benim diloy diloy…
-Urfa’dan-

Urfalıyım gülmedim
Ben yârime gül dedim
Yanağında gül açmış
Birini bana ver dedim

Urfalıyım ahdım çok
Yâr gönlünde tahtım yok
Yâr yanağına ben dolmuş
Bir ben kadar bahtım yok

Urfalıyam dağlıyam
Bahçeliyem bağlıyam
Sevgilimden ayrıldım
Yürekden yaralıyam

Urfalıyam ağam ben
Dertlere ortağam ben
Yârime selâm olsun
Ölmemişem sağam ben
-Erzurum’dan-Bayburt-

Bir sandığım vardır sırmadan telden
Bir çift yavrum vardır gülden kanadı
Bir yavrum vardır goncadan gülden
Nasıl ayrılayım gül yüzlü yârdan
Sene kardaş sene ille bu sene yârdan
Gidene gelmeye bu kötü sene
İşde böyle böyle hâl böyle böyle
Bir yani Erzincan mermer Bayburdu
Yıkılsın düşmanın tahtı ile yurdu

Nur olasın annem beni doğurdu
Vurun gardaş vurun gelen düşmandır
Düşmanın gayesi gözyaşı, kandır
Uğradığı yerler, yıkık virandır.

Vatan müdafaası şerefdir şandır
Vatanını seven makbûl insandır
-Maraş’dan-

Turnam nerden gelişin aslı Maraş’dan
Kanadın ıslanmış yağmurdan, yaşdan
Turnam korkmaz mısın alıcı kuşdan
Aman eyleşmeyin gidin Turnalar
Benden yâre selâm edin Turnalar…
El zanneder ben deliyim
Dost bağının bülbülüyüm
Ben o yârin meftunuyum
Aman…Aman…
Gönül sabreyle sabreyle
Mevlânın muradı böyle

Gül idim sarardım soldum
Yana yana ben gül oldum
Ben o yâra meftun oldum
Anman…Anman…
Gönül sabreyle sabreyle
Mevlânın muradı böyle

-Musa EROĞLU-Mersin-Mut-

Kurban olam seni doğuran anaya
Süt vermişler senin gibi Suna’ya
Vay vay

Ah aman aman
Çokca da içtim
Kafalarım duman
-Ali Ekber Çiçek-Erzincan-

Deli gönül niçin böyle yanarsın
Ölem yanarsın ölem yanarsın
Senin dert çekecek hâlin mi kaldı?
Ölem hâlin mi kaldı?

Deli gönül hangi dala konarsın?
Ölem konarsın
Senin tutunacak dalın mı kaldı ölem?
Dalın mı kaldı?

-Güzel Makamlı Dertli Türkü-

Karşıda kıza kurban
Vay lele lele vay lele
Terlemiş yüze kurban
Kız göynüm senin ömrüm
Terlemiş kaş arası
Vay lele lele
Kaş kara göze kurban

Değirmen boş dolanır
Vay lele lele le
Suyu sarhoş dolanır
Kız göynüm kız göynüm senin ömrün
Yâr bir kuşak göndermiş
Vay lele lele beş dolanır.

Karşıda kuş olurur
Vay lele lele vay lele lele le
Kuş kuşa yem götür
Kız göynüm senin ömrün
Evvel ki şen gönülde
Şimdi baykuş oturur
Kız göynüm senin ömrün
-Âşık Emrah’dan-Yıldıray ÇINAR Söyler-

Bâd-ı sabah selâm selâm söyle o yâre
Mübarek hâtırı hoş mudur nedir?
Yitirdim yârimi bulamam çare
Mestane gözleri yaş mıdır nedir?

O nazlı canana uğrasa yollar
Şekerden tatlıdır yârdaki diller
Kınalı parmaklar o güzel eller
Yârin meclisinde anam anam oturan canlar
Hesap ettim aylar yıllar beş midir nedir?

Emrah eder gam bülbülüm kafesde
Benim arzuhalim yâr yâr söyleyin dosta
Kendim gurbet elde gönlüm sılada
Gitmiyor kervanım kış mıdır nedir?
-Şarkı-

Beklerim erken seni yâr
Güller açarken seni
Gel gidelim bahçeye yâr
Sen gül topla ben seni
Aman aman aman aman
Hâlim yaman ey
Sivaslı Halil Söyler-Malatyalı Fahri’den-

Ezim ezim eziliyor yüreğim
Ben ağlarım doktor ağlar dert ağlar
Çok yalvardım kabul olmaz dileyim
Ben ağlarım doktor ağlar dert ağlar
Lâleli Sünbüllü oy oy oy oy
Ah ne güzel bağlar

Telgrafın direkleri dört olur
Sen ağlama yüreğime dert olur
Bir tel çektim Diyarbekir Vali’ye
Aynı gelir Perşembe’ye, Salı’ya
Halay

Çekin halay dizilsin
Elâ gözler süzülsün ellerin yâri
Halaya girmeyin ömrümün
Vurun boynu üzülsün varı

Suya indim içmeye
İçip eve geçmeye
Bakdım ki yâr geliyor
Kanatlandım uçmaya

Tutam ellerin tutam
Ben yâre nasıl yetem
Bu uzun gecelerde
Yalnız nasıl yatam

-Erzurumlu Emrah’dan-

Amman uykudan uyanmış
Gözleri bir hoş
Dedim yâr bayram mı?
Söyledi söyledi yok yok

Ak ellerin boğum boğum
Kınalı dedim yar bayramı
Söyledi söyledi yok yok

Dedim gider misin? Dedi yolumdur
Dedim Emrah nendir? Dedi kölemdir
Dedim satar mısın? Dedi yoh yoh

Dedim kalem nedir? Dedi kaşımdır
Dedim inci nedir? Dedi dişimdir
Dedim onbeş nedir? Dedi yaşımdır
Dedim artık var mı? Söyledi söyledi yoh yoh

-Erzincan-

Bağa indim üzüme
Diken battı dizime
Keşke inmez olaydım
Yâr göründü gözüme

Hep nenni nenni nenni
Canım da çok sevdi seni

Güzellerden güzelsin
Ne edâlı gezersin
Açma beyaz gerdanı
Ben hastayım üzersin
Hop nenni nenni de

Kaleden indim ancak
Nidem nidem nidem yâr
Elimde yeşil sancak
Garibem ben yâre gidem

Ne kız oldum ne gelin
Nidem nidem nidem yâr
Ateşe yandım ancak
Garibem yâre gidem

Kalenin üstü direk
Nidem nidem nidem yâr
Suyu nerden indirek
Garibem yâre gidem ben

On beş altın vereyim
Nidem nidem nidem yâr
Cuhadan yaptır yelek
Garibem yâre gidem

Kaleden iniş mi olur?
Nidem nidem nidem yâr
Ham demir gümüş mü olur?
Garibem yâre gidem ben
Kaleden indim ancak
Nidem nidem nidem yâr
Elimde yeşil sancak
Garibem ben yâre gideyim
Ne kız oldum ne gelin
Nidem nidem nidem yâr
Ateşe yandım ancak
Garibem yâre gidem ben

Kalenin üstü direk
Nidem nidem nidem yâr
Suyu nerden indirek,
Garibem yâre gidem ben
Onbeş altın vereyim
Nidem nidem nidem yâr
Çuhadan yaptır yelek
Garibem yâre gidem ben

Kaleden iniş mi olur
Nidem nidem nidem yâr
Ham demir gümüş mü olur
Garibem yâre gidem ben

-Kars-Âşık Rüstem ALYANSOĞLU-Çok Manidar-

Buna dertli dünya derler
Böyle gelmiş böyle gider
Terse savurma harmanı
Dane bir gün yele gider
Yele gider yele gider
Taneler yele gider

Gariplere kimse bakmaz
Tarlasının suyu akmaz
Kız çocuğu ocak yakmaz
Büyür büyür ele gider
Ele gider ele gider
Büyür büyür ele gider

Âşıkların deyişleri
Akar gözünün yaşları
Uçtu gönlümün kuşları-Kars-Âşık Rüstem ALYANSOĞLU-Çok Manidar-

Buna dertli dünya derler
Böyle gelmiş böyle gider
Terse savurma harmanı
Dane bir gün yele gider
Yele gider yele gider
Taneler yele gider

Gariplere kimse bakmaz
Tarlasının suyu akmaz
Kız çocuğu ocak yakmaz
Büyür büyür ele gider
Ele gider ele gider
Büyür büyür ele gider

Âşıkların deyişleri
Akar gözünün yaşları
Uçtu gönlümün kuşları
Her biri bir dala gider

-Kayseri’den-

Dağdan yuvarlandı kayalarımız
Anman anman
Kamile yoğruldu mayalarımız
N’ola taş doğraydı analarımız

Mektupların dizime
Kaküllerin yüzüme
Nedim de darıldın
Hiç bakmıyon yüzüme

Çarşıdan aldırdım allı yaşmağım
Kayseri’nin bir yarısı düşmanım
Ben de güzel olduğuma pişmanım
Başını koy dizime
Yandım şirin sözüne
Ne dedim de darıldın
Hiç bakmıyon yüzüme

-Sarıkamış-

Sarıkamış yayları, kız düğmeli
Düğmeli yâr düğmeli düğmeli
Yayılır koyunları, kız düğmeli
Yâr düğmeli, kız düğmeli, düğmeli
Gidiyorum yârime ,kız düğmeli
Yâr düğmeli, kız düğmeli düğmeli
Elimdedir fermanı, kız düğmeli düğmeli
Yâr düğmeli düğmeli

Sarıkamış’ın armanı, kız düğmeli düğmeli,
Yâr düğmeli düğmeli…
Verir derde dermanı, kız düğmeli düğmeli
Sevdiğimi alacam, kız düğmeli düğmeli
Elimdedir fermanı, kız düğmeli düğmeli
Kız düğmeli düğmeli..
Giderken bize uğra,
Kebabı köze doğra,
Diloy loy diloy loy
Benden başka seversen
Dermansız derde uğra
Diloy loy diloy loy

Bahçe yolu boylarım
Güle hizmet eylerim
Sevdiği versinler
Başka yârı neylerim
Diloy loy diloy loy

Dağda kavak olmasa
Yaprakları solmasa
Yâr yanıma gelince
Beş gün sabah olmasa
Diley ley diley ley

Bülbül küçücük bir kuşdur
Seher ötüşü ne hoşdur
Bülbül on bir ay sarhoştur.
-Gesi Bağları-Kayseri-

Gesi bağlarında bir top gülüm var
Hey Allah’dan korkmaz
Sana bana ölüm var
Ölüm var da bu gençlikde zulüm var

Atma anam atma beni dağlar ardına
Kimselerim yokdur kimim yansın derdime

Gesi bağlarında dolanıyorum
Yitirdim yârimi anam aranıyorum
Bir çift selâmına güveniyorum

Atma anam atma beni dağlar ardına
Kimseler yanmasın anam yansın derdime

Gesi bağlarından gelsin geçilsin
Kurulsun masallar rakı konyak içilsin
Herkes sevdiğini alsın çekilsin
Atma anam atma beni dağlar ardını
-Burdur-Sümer EZGÜ-

İlimonum sulandı
Yine gönlüm bulandı
Kırılanı kollarım
Yâr boynuna dolandı

İlimonum çiçeğim çiğneyim
Bir yol verin geçeyim
O yâr bana darılmış
Avular mı içeyim?

İlimonum bulayım
Gitme kurban olayım
O yâr bana darılmış
Nasıl gönlüm alayım
-Muhlis Akarsudan-

Kârlı dağlar kârını almış kârınan
Kaç gün oldu gülüyüz yârınan
Bir merhametli komşu yoğurmuş
Bizi barışdıra nazlı yârınan
Dağlar yaz gelsin
Söylen tez gelsin
-Uzun Hava-

Mor keçeyi boyamadım
Bu sevdaya doyamadım
Sevdiğim seni çok sevdim
Utandım da diyemedim.
-Erciş-Uzun Hava-

Her sabah her sabah gel-geç buradan
Oğul ayrılmışım kaşı gözü karadan
Oğul bizi kavuştursun yaradan
Oğul elin ayrılığı üç-beş gün sürer
Oğul bizim ayrılmamız hayli bir zaman
Yâr eğlen eğlen dur ben de gelem

Başına bağlamış karalı yazma
Sevgilim salınıp yüreğim ezme
Oğul ben sana demedim mi?
El ile gezme

El ile gezersen ar gelir bana
Yâr eylen eylen dur ben de gelem
Beraber gidem.

-Çok Hoşuma Giden Türkü-

Çıktım yola tarlaya
O yâri yollamaya
Yâr kırandan aşınca
Başladım ağlamaya.

-Zaralı Halil SÖYLER’DEN-

Kaşların karasına vay lele vay lele
Gül koydum arasına
Yâr yandım ben vurgunum ey

Seni merhem diyorlar vay lele vay
Sinemin yarasına vay lele vay le

Kaşların ince mince vay lele vay le
Ölürüm görmeyince yâr yandım ben vurgunum
Ben senden ayrılamamam vay lele vay le
Kabire girmeyince yâr yandım
Ben vurgunum
-Samsun’dan-

Suların akışına
Ben yandım bakışına
Seni melhem diyorlar
Sinemim yarasına

Oy ninnoşum ninnoşum
Ben sana vurulmuşum
Eller almış yârimi
Ben yârsızım birhoşum

Sular durulur derler
Güzel sorulur derler
Yâri gönlünde ara
Arayan bulur derler

Ey ninnoşum ninnoşum
Ben sana vurulmuşum
Eller almış yârimi
Ben yârsızım bir hoşum
-Refik BAŞARAN’dan-ÜRGÜP-

Elinde süt küleyi
Kardan beyaz bileyi
Acep kabul olur mu yâr elinden yâr
Genç kızların dileği
Vur ellerim vur…

Yâr elinden yâr
Odada yeşil minder
Bana gonca gül gönder
Bu yatış yatış değil
Yâr elinden yâr
Yâr yüzün bana dönder
Vur ellerim vur

Gel yâr bağa gidelim
Gül yaprağa gidelim
Sen yağmur ol ben bulut
Yağa yağa gidelim
Vur ellerim vur

Eyinin başı bayır
Mevlâ meyini kayır
Eyin kızın almasam
Yanarım cayır cayır
Vur ellerim vur
-Pınar-Nurettin DADALOĞLU Söylerdi-

Pınara varmadın mı?
Su alıp gelmedin mi?
Seni zalimin kızı
Hiç benim olmadın mı?

Oy gelin gelin gelin
Yandırdın beni gelin
Bir tomurcuk gül idim
Öldürdün beni gelin
Soldurdun beni gelin

Bu pınar eşme pınar
Derdime deşme pınar
Yârim suya gelirse
Su ver söyleşme pınar
Bensiz söyleşme pınar

Ey gelin gelin gelin
Yandırdın beni gelin
Bir tomurcuk gül iken
Soldurdun beni gelin
-ÂŞIK DEYİŞİ-

Azrail göğsüme çöktüğü zaman
Kırılır yanlara kol yavaş yavaş
Mevlâm nasip etsin din ile iman
Döner mi yarabbi dil yavaş yavaş

Bir gün olur öldüğümü duyarlar
İyi kötü elbisemi soyarlar
Yuyup yıkayıp tabuta koyarlar
Tutan salacamdan el yavaş yavaş
-Halil TAŞKIN Söyler-

Bir yâr sevdim Sivaslı
Hem güzel hem de nazlı
Sarılıp öpüyordum ben bazı bazı

Güm güm güm ile
Gül vereyim al hele
Gel yanıma gel hele
Azgın dilin kurumuş
Su vereyim iç hele

Eviniz yokuşdadır
Pullu yazma başdadır
Seni sevdim seveli
Bu gönül ateşdedir

Güm güm güm ile
Gel yanıma gel hele
Ağzın dilin kurumuş
Su vereyim iç hele

-Mardin Türküsü-

Bahar geldi, gül açtı
Bülbül yuvadan uçtu
Yâr yâr yâr diyâr yâr yâr diyâr
Yâr yâr diyâr yâr
Bu benim cahil gönlüm
Başıma neler açtı yâr
Yâr yâr diyâr yâr diyâr
Yâr diyâr diyâr

Seherin vakti geçti
Sinemi yaktı geçti yâr
Yâr yâr diyâr yâr

Hazırlanmış gitmeye
Yüzüme bak adı geçti yâr
Esmerin beli gibi
Gezerim deli gibi yâr

Yârin kokusu gelir
Baharın gülü gibi yâr
Yâr yâr diyâr yâr yâr diyâr
Yâr yâr diyâr yâr.
-Mektup-Sivas’dan-

Mektup benden selâm söyle sılâya
Söyle benim için eller ağlasın ey
Gözü yaşlı düştüm gurbet ellere oy oy
Uzaktır aramız yollar ağlasın ey
Ne zalim gurbet elleri oy

Bu nasıl kuş imiş yuva yapmamış
Yaptığı yuvayı tamam etmemiş
Sanki benim derdim az gelmiş
Bir de derdime dert ekledin felek
Oy oy oy
Yıkılası dağlar oy.

-Âşık Karacaoğlan-

Çıktım yücesine seyran eyledim
Yâr ile gezdiğim yerler perişan

Bir fıkrat geldi de coştum ağladım
Bir değil bütün Âlem perişan
O gün kokladığım güller perişan
Bütün Âlem perişan.
Fırkatin ucundan görünmez dağlar
Yârinden oy böyle mi ağlar
Çekilmiş bülbülü bozulmuş bağlar
Bülbülün konduğu güller perişan
Yârinden ağlayan böyle mi ağlar?
-Konya-

Yaylalar içinde Erzurum yayla
Şehirler içinde Konya’dır Konya.
Osmanı vurdular, şen olsun dün

Yandım mahpushane yandım
Senin elinden
Bana gül vermedin Gonca gülünden

Çıkar çıkar parmaklıktan bakarım
Konya seni ateşlere yakarım
Birgün olura şu Mapustan çıkarım.

Yandım Mahpushane yandım
Senin elinden,
Bir bir gül vermedin Gonca gülünden
-Âşık Veli AYDIN’dan-

Suya düşeli gülümüz
Ötmüyor bülbülümüz
Sen orada, ben burada.
Geçti cahil ömrümüz
Hanım kızlar kızlar
Vuruldum yaram sızlar.

Fındık fıstık olur mu?
Ateş yastık olur mu?
Sen orada ben burada
Böyle dostluk olur mu?

Hanım kızlar, kızlar,
Vuruldum yaram sızlar
Soyunmuş suda yüzer
Beyaz gerdanlı kızlar.

Kestirdin kakülleri,
Yana deyiyor yana

KESDİRDİN KAKÜLLERİ

Yana değiyor yana
Yana değiyor yana
Yârimin bak işleri,
Cana değiyor cana.
Hanım kızlar kızlar
Vuruldum yara sızlar
Soyunmuş suda yüzer
Beyaz gerdanlı kızlar
-Yurttan Sesler-

Aşlamayı aşladım Amman Amman
Ağlamaya başladım yâr ben.

Senin aşkından Amman
Hayde işi-gücü boşladım Amman

Haydi bu kadar naz ettiğin yeter
Haydi aşkından oldum , oldum beter
Aman şimdi horozlar öter.

Atmacayı vurdular
Haydi…Kanadını kırdılar
Ben böyle olmaz idim
Bana tuzak kurdular.

-Yurttan Sesler-

Aşlamayı aşladım amman Amman
Ağlamaya başladım
Yâr ben senin aşkından Amman
Hayde işi-gücü boşladım Amman

Haydi bu kadar naz ettiğin yeter
Haydi aşkından oldum oldum beter
Aman şimdi horozlar öter

Atmacayı vurdular
Haydi…Kanadını kırdılar
Ben böyle olmaz idim
Bana tuzak kurdular.
-Nermin-Kayseri-

Sevenin gönlünde ümit yoğ ise
Sevmek neye yarar, aşk neye yarar?
-Saadettin KAYNAK’dan Şarkı-

Gemim gelir dolaşır
Ak Deniz’de yük taşır
Akdeniz bizim deniz
Olmaya çok yaraşır

Denizleri al demiri vira vira vay
Dolaşalım limanları sıra sıra vay

Gemim geliyor başdan
Yelkenleri kumaştan
Akdeniz bizim deniz
Dolaşacağım başdan

Gemimim gediler durmadan
Halatları sırmadan
Ayyıldızlı bayrağım
Dalgalanır armadan
Denizleri al demiri vira vira vay
Dolaşalım limanları sıra sıra vay

-Uzun Hava-

Gide gide vardım ben Karataş’a
Yazılanlar gelir bu garip başa
Benden selâm olsun bacı-kardeşe
Kardeş bayramınız mübarek olsun
Dostlar bayramınız mübarek olsun

Bu benim başımda anam yaşdadır yaş
Gurbet ellerinde anam gönlüm çok hasta
Selâmlar yazdırdım sevgili dosta
Dostlar bayramınız mübarek olsun.

Yeşil ipek bükene ipek olacaktı
Ağlayıp yaş dökene
Mevlâm sabırlar versin
Gizli sevda çekene.

Elinde şamdan
Bakıyor camdan
Ah benim sevdiğim
Geçiyor yoldan.
-Kerkük Türküsü-

Kalenin burcuna taş ben olaydım
Gelene geçene yoldaş olaydım
Bacısı güzele ben eş olaydım
Atma bu taşları ben yaralıyım
Elâlem al giymiş, ben karalıyım

Kalenin dibinde ekerler darı
Ekerler, biçerler ederler zarı
Beni âşık etti güzelin biri
Ekerler, biçerler, oynarlar barı.

Atma bu taşları ben yaralıyım
Eller al giyinmiş ben karalıyım.
-Uzun Hava-Erzincan-

Şu yüce dağları duman kaplamış
Yine mi gurbette kara haber var?
Seher vakti burada kimler ağlamış?
Çimenler üstünde gözyaşları var

Dost olan belli olur böyle günlerde
Gözüme çekildi bir siyah perde
Gurbet ellerde tutuldum derde
Yine mi gurbette kara haber var?

Anam beni kaldırmışsın atmışsın
Gökden uçan turnalara katmışsın
Bilinmeyen pazarlarda satmışsın
Şimdi anam anam deyip ağlarım
Ağlarım da karaları bağlarım.

-Âşık Dertli’den-

Gökyüzünde bölük bölük turnalar
Nerededir meskeniniz eliniz?
Bir name yazayım yâre götürün ey!
Uğrar ise bizim ile yolunuz
Uğrar ise dost eline yolunuz.

-Neşat ERTAŞ-Kırşehir-

Suda balık oynuyor
Canım sana kaynıyor
Düştüm merhametsize
Hiç hâlimden bilmiyor
Hiç hâlimden bilmiyor

Leyli leyli Türkmen kızı
Sen allar giy ben kırmızı
Yine doğdun tan yıldızı
Çıkalım dağlar başına
Sen gül topla ben nergizi

Suda balık yan gider,
Suda balık yan gider,
Açma yaram kan gider
Açma yaram kan gider
Açma beyaz sineni
Âşığım aklım gider

Leyli leyli Türkmen kızı
Sen allar giy ben nergizi
Çıkalım dağlar başına
Sen gül topla, ben nergiziz
-Çok anlamlı, çok manidar şarkı-

Senden bana fayda yok bilirim ey gül
Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül
Can bildiğim yâr bana olmuş el
Gül yağını eller sürünür, çatlasa bülbül.

-Hüseynî Şarkı-

Yüce dağ başında yatmış uyumuş
Elâ gözlerini uyku bürümüş
Evvel küçük idi şimdi büyümüş
Oy beni beni yâr beni beni
Sar beni beni
Sürmedim safanı neyleyeyim seni?

Yüce dağ başında bir tutam çiçek
Ne kadar methetsem o kadar gerçek
Getir hamayiller yeminle içek
Senden başka yâr sevmedim küçücek
Oy beni beni yâr beni beni
Sürmedim safanı neyleyeyim seni?

-Bayan Bedia AKARTÜRK Güzel Söyler-

Gayri dayanamam ben bu hasrete
Ya beni de götür ya sen de gitme
Sökül gurbet elden gel memlekete
Ya beni de götür ya sen de gitme

Yâr bağrıma vurdu kızgın dağları
Virân koydu bahçeleri, bağları
Hüseyinim geçiyor gençlik çağları
Ya beni de götür, ya sen de gitme.
-Köroğlu Asker Geldi-

Tabur tabur dizildi
Asker geldi, tabur tabur dizildi
Alnımıza kara yazı yazıldı
Tüfenk icat oldu mertlik bozuldu
Eğri kılınç kında paslanmalıdır
Hey hey Yine de hey hey

Köroğlu düşer mi yine şanından
Kendi şanından
Ayırır çoğunu er meydanından
Kırat köpüğünden düşman
Kırat köpüğünden düşman kanından
Çevrem dolup şalvar ıslanmalıdır, ıslanmalıdır.
Hey hey Yine de hey hey

Benden selâm olsun Bolu Beği’ne
Çıkıp şu dağlara seslenmelidir
Tüfek icat oldu dünya değişti
Bolu Beği artık uslanmalıdır
-Karacaoğlan’dan-Tunceli-

Şu yalan dünyaya geldim geleli
Tas tas içtim avuları sağ iken
Kahbe felek vermez benim muradım
Yandım gitdim ala karlı dağ iken
Hey can dağ iken

Aradılar bir tenha buldular
Yaslandılar sıvkalarım kırdılar
Yaz bahar ayında ateş verdiler
Viran oldum mor sünbüllü bağ iken
Hey can bağ iken

Karacaoğlan der ki bakın hâlime
Ömrümün yarısı gitti talana
Suâl eylen bizden evvel gelene
Kim varmış biz burada yoğ iken
Hey can yoğ iken
-Köroğlu-Karslı Âşık Dursun GEYLANÎ-

Mert dayanır, namert kaçar
Meydan gümbür gümbürlenir
Şahlar şahı divan açar
Meydan gümbür gümbürlenir

Yiğit kendini övende
Toplar menzili dövende
Kılıç kalkana deyende
Meydan gümbür gümbürlenir

Yavriii ey
Top attılar kal’asından
Hak saklasın belâsından
Köroğlu’nun narasından
Meydan gümbür gümbürlenir
-Erzincan-

Altın tasda bulgurum
Yazmalı gelin yaralı
Yâr ben sana vurgunum
Yaralı gelin başı paralı gelin
Eğil bir yol öpeyim yâr yâr
Yoldan geldim yorgunum
Yaralı gelin, başı paralı gelin.
-Adana-

Gide gide bir söğüde dayandım dayandım
O söğüdün dallarına boyandım
Gelin boyandım
Ben o yâre dağlar kadar güvendim
Güvendim
Güvendiğim dallar elime geldi
Elime geldi

Ölem ben ölem ben
Kurban olam ağzındaki dile ben
Gelin dile ben

Gelin seni alır dağlara kaçarım kaçar
Yüce dağ başında çadır açarım
Çadırın içine güller saçarım

Ölem ben ölem ben
Kurban olam ağzındaki dile ben
Gelin dile ben.
-Recep KIRICI’dan Bayburt Türküsü-

Giydim çarıklarımı
Gel bağla bağlarını
Terk ettim gidiyorum
Bayburdun dağlarını

Ağam Tarınınayn ay
Paşam Tarınına ay nay
Güzel Tarina niy nay.

Havluya koydum desti
Gelen yan vurdu geçti
Emmim kızı Muhannet
Benim de vaktim geçti.

Ağam Tarinaninay, paşam Tarinaninay nay
Yosmam Tarininay..
-Kars Türküsü-

Taşa çaldım namusumu arımı
Suna can arımı Suna can
Kim ağlatmış kömür gözlü yâri mi?
Suna can yâri mi?

Geze geze yolum düştü çimene
Suna can çimene
Ben ölürsem bu can benim
Kime ne Suna can kime ne?
-Bayburt Türküsü-Recep KIRICI-

Hey gül dalı gül dalı
Oldum sana sevdalı
Gördüğüm günden beri
Sinem aşkınla dağlı

Güzel ağlatma beni
Yabana atma beni
Ben senin aşığınım
Bir pula satma beni

Bahçe bezik değil mi?
Yürek ezik değil mi?
Ben sevdim eller aldı
Bana yazık değil mi?
-Bayburt Türküleri-

Bayburt kalesinde tabakam kaldı
Ey şen ol Bayburt, vay şen ol Bayburt
Şen ol sen de nem kaldı
Yeleğim dikildi düğmeler kaldı
Yazıldı teskerem üç günüm kaldı
Bayburt kalesinde tabancam kaldı
Şen ol Bayburt, şen ol sen de, nem kaldı.
Elbisem dikildi düğmeler kaldı.

Bayburt kalesinde mendilim kaldı
Şen ol Bayburt şen ol sen de nem kaldı
Yazıldı teskerem üç günüm kaldı
Bayburt Kalesi’nde kunduram kaldı.
-Uzun Hava-Ali Ekber ÇİÇEK Söyler-

Yâr içerden yâr içerden
Oğul çıkmıyor yâr içerden
Oğul gözüm kapında kaldı
Oğul çıkmıyor yâr içerden
Yeter ağlattın beni

Gül dil meze yanak meze
Oğul dil meze gerdan meze
Oğul dil meze dudak meze

Oğul bizmezdim gönül verdim
Oğul ben bir Kadir bilmeze
Yeter ağlattın beni
Kara bağlattın beni

Sular gibi çağladım
Yanık yanık ağladım
Oğul hercai vefasıza
Nerden gönül bağladım?
Yeter ağlattın beni
-Amasyalı Seyyid AL Söyler-

Bağa gel, bostana gel
Dile gel, destana gel
Hiç bahenen yok ise
Yalandan hastalan gel

Bağına girmiş gibi
Gülünü dermiş gibi
Sevdim de alamadım
Oldum düş görmüş gibi

Bağ ayrı, bostan ayrı
Dil ayrı, destan ayrı
İnsanoğlu yaşar mı ley li ley
Kalsa nefesten ayrı leyli leyli
Bostanın bademleri
Ağam yâr canım nine yâr
Çevirin gidenleri
Ağam yâr, paşam yâr, nine yâr

Vurun vurun öldürün
Yâri terk edenleri

Bostanın başı dağlar ağam yâr, paşam yâr, ninne yâr
Çevresi yeşil bağlar
Ağam yâr, canım yâr, nine yâr
Yârim gitdi gurbete
Ağam yâr, paşam yâr, nine yâr
Gözlerim durmaz ağlar
Ağam yâr, paşam yâr, ninne yâr
-Bayburtlu Yusuf KIRICI Söylerdi-

Yoğurt koydum dolaba ellere vay
Bugün başım kalaba bugün başım kalaba ellere vay
O yâr küsmüş gidiyor ellere vay
Yıkılası Halep’e, yıkılası Halep’e ellere vay

Ellere cicam cicam ellere vay
Giyin penbe şalvarı
Sallansın sacakları yerlere vay

Kalaylı tas yoğurdu ellere vay
Seni kimler doğurdu
Seni kimler doğurdu ellere vay
Seni doğuran anne ellere vay
Kız balınan mı yoğurdu?
Kız balınan mı yoğurdu?
Kız balınan mı yoğurdu ellere vay
Giyin penbe şalvarı sallanır sacakları
Yerlere vay…
-Âşık Veysel’den-Zafer GÜNDOĞDU Söyler-

Güzelliğin on para etmez
Şu bendeki aşk olmasa
Eğlenecek yer bulamam
Gönüldeki köşk olmasa

Tabirin sığmaz kaleme
Aşkın dermandır yâreme
İsmi yayılmaz âleme
Âşıklarda meşk olmasa

Senden aldım bu feryadı
Buyumuş dünyanın tadı
Anılmazdı Veysel adı
O sana âşık olmasa
-Bir URFA Türküsü-

Ay doğar sini sini loy
Ben sevdim birisini
Cellat boynumu vursa loy
Söylemem doğrusunu
Nidem yârsız nidem
Nerelere gidem
Ben Urfa’yı terk edem

Ay doğar bedir Allah oy
Bu sevda nedir Allah
Ya benim muradım ver loy
Ya beni öldür Allah
Nidem yârsız nidem
Nerelere gidem
Ben Urfa’yı terk edem.
-Karacaoğlan’dan-

Bir güzel götürdü beni has bahçeye
Gördüm o bahçenin gülleri bir hoş
Yağmur yağar yerin, serin baş eder
Sallanır selvinin dalları bir hoş
Ley ley ley leyli leylam leylam

Çıkar yücelerde yumak yuvarlar leyli
İner düz ovada şahin kovalar leyli
Değmeyin Sunama beyler acalar leyli
Yâr bade doldurur elleri bir hoş
Leyli leyli leylam leylam

Gül yârim oturmuş zerbabı üstüne
Hiç bakmıyor a saçıma
Yaz gelince çayır çimen üstüne
Gül yanım geziyor belleri bir hoş
Leyli leyli leyli leylam leylam
-Çok Güzel-

Yine şafak söktü Sunam uyanmaz
Hasret çeken gönül derde dayanmaz
Çağırırım Sunam sonradan açmaz
Uyan Sunam uyan derin uykudan

Bunca gurbet gezdim yâr senin için
Niçin bana küsdün el sözü için
Dilerim Allah’dan sızlasın için
Uyan Sunam uyan derin uykudan
Kara kara kazanlar gelin gelin
Kara yazı yazanlar vay vay
Cennet yüzü görmesin vay vay
Aramızı bozanlar vay vay

A benim nazlı yazrim vay vay
Çorbası tuzlu yârim vay vay

Kirazdan kiraz devşir gelin gelin
Altında kahve pişir vay vay
Her kahveyi içtikce gelin gelin
Beni aklına düşür vay vay

Bir taş attım alıca gelin gelin
Bir kuş vurdum delice vay vay
Yenile bir yâr sevdim gelin gelin
Gözlerin sürmelice vay vay

A benim nazlı yârim vay vay
Çorbası tuzlu yârim anman
-Nurettin ÇAMLIDAĞ Güzel Söyler-

Kebabın tuzu gibi aman
Melerim kuzu gibi vay vay
Ben seni çok severim aman
Gönül yıldızı gibi vay vay

Al bizi odalara koy efendim
Üstümüze altın kilit vur efendim
Ne var bunda darılacak efendim
Kebabı köze doğra anman
Geçerken bize uğra anman vay vay
Benden başka seversen anman
Bilinmez derde uğra anman

Al bizi odalara koy efendim
Üstümüze altın kilit vur efendim
Ne var bunda darılacak a efendim
Gözünü sevdiğim seyran çıkmış
Yüzünü sevdiğim seyrana çıkmış
Salınıp gezdiği yerler ah çeker, selâma durmuş
Ömrüm ömrüm ömrüm
Lâleler sünbüller güller ah çeker
Yüzünü sevdiğim seyrana çıkmış
Yüzünü sevdiğim seyrana çıkmış.
Bülbül idim felek dilim lâl etdi hanım lâl etdi
Kadir mevlâm bir kötüye kul etdi hanım kul etdi
Benim ahım çokları kül etdi hanım kül etdi
Yaklaşmayın ataşıma yanarsız hanım yanarsız
Yine gam yükünün kervanı geldi
Çekemem bu derdi de yavrum bölek senle
Derdim bin bir idi bin beş yüz oldu
Çekemem bu derdi de yavrum bölek senle

Bağımıza gazel düşdü de güz oldu yavrum
Geçdi o vakitler ne de tez oldu
Yâr aşkından yandı bağrım köz oldu
Çekemem bu derdi de yavrum bölek senle
-Malatya’dan-Uzun Hava-Gülşen ALTUNDAN-

Yoncalığın ince yolu
Gide gide kavuşuyor
Ömer’i vuran zalimler
İşte şurdan savuşuyor

Öle öle bacın öle
Ölmeyecek ne gün göre

Öle öle bacın öle
Dinmez hiç kalbimde acın

Ergen emmim oğlu ergen
Yoncalıklar olmuş sergen
Kimsesi yok mu garibin
Üzerine atsan yorgan

Öle öle bacın öle
Ölmeye de ne gün göre
Kime kin ettin de giydin alları
Yakın iken ırak ettin yolları
Mihnet ile yetirdiğin gülleri
Vardın gittin bir kötüye yoldurdun

Sen beni sevseydin arar bulurdun
Zülfünü gerdane tarar dururdun
Madem güzel ayrılmakdı muradın
Niçin beni ateşlere yandırdın

Hicranî der ki bakın hâlime
Yâr beni bağladı zülfün teline
Elime ermez oldu kisbı karıma
Çünkü gülyüzlümü elden aldırdım
Gel senle danışalım sevgilim
Danışan dağları aşarmış aşar
Danışmadan yola çıkarsa kişi
Yanılıp yollarda şaşar mı şaşar

Cahilden uzak ol âlime yakın
Alınma sözüme gücenme sakın
Hisse al sözümden gücenme sakın
Hasmın karıncaysa merdane takın
Ummadık taş başa düşer mi düşer

Alici kuşların ömrü az olur
Akbaba zararsız yaşar mı yaşar
İrfanî der ki buda böyle olur
Kişi ettiğini kendisi bulur
Hasmın karıncaysa bile
Merdane takın
Ummadık taş başa düşer mi düşer
İrfanî der ki buda böyle olur
Kişi ettiğini el ile bulur
Yırtıcı kuşların ömrü az olur
Akbaba zararsız yaşar mı yaşar
Giyinmiş kuşanmış yayladan gelir
Bize bu ayrılık mevlâdan gelir
Sevdiğim su almış pınardan gelir
Aman Ayşem yaman Ayşem
Dağlar başı duman Ayşem
Dağlar başı duman olsun
Seni burada komam Ayşem
-Bir Fethiye Türküsü-

Yaylanın gülü hoş olur
Yolları dik yokuş olur
Köyüne hasret kalanlar
Havada uçan kuş olur
Yârine hasret kalanlar
Havada uçan kuş olur

Yazmasın takmış beline
Desdisin almış eline
Yaşmaksız suya gidenler
Söz olur elin diline

Akdağın başı dumandır
Yaylanın gülü çemendir
Yarı gurbete giden gelinin
Hasretten hâli yamandır.
-Âşık Veysel’den-
Güzelliğin on para etmez
Şu bendeki aşk olmasa
Eğlenecek yer bulamam
Gönüldeki köşk olmasa

Kim okurdu kim yazardı
Bu düğümü kim çözerdi
Koyun kurt ile gezerdi
Fikir başka başka olmasa

Tabirin sığmaz kaleme
Aşkın dermandır yâreme
İsmi yayılmaz âleme
Âşılarda meşk olmasa

Senden aldım bu feryadı
Bu imiş dünyanın tadı
Anılmazdı Veysel adı
O sana âşık olmasa..
-Dertli Kadim BERGEN’den-

Kimse bilsin istemem ağlarken güldüğümü
Ben herkesten saklarım
Yaşarken öldüğümü
Benim bu hayatımda karlar fırtınalar var.
Aşkın kanunu yazsam yeniden
Benim ümitlerim yel alır gider
Kimi beni sever gönülden
Kimi senin gibi yel olur gider

Her yılın bir yazı bir kışı vardır
Her yolun bir sonu bir başı vardır
Her aşkın sonunda gözyaşı vardır
Akar damla damla sel olur gider

Ne olur anla beni
Koma bu canla beni
Sinemde yaralar çok
Acıma dağla beni
-Mevlid Dede’nin Türküsü-

allı gelin dağ başını yol eder
Ördek gelir subaşını yol eder
İki güzel pencereden el eder
Birin alsam alsam birin intizar eder

Alamadım yârdan ben muradımı
Allı gelin paçaların yaş gibi
Yakdın beni kara kara taş gibi
Kötü kocan sanki sana eş gibi
Alamadım yardan ben muradımı
Ben muradımı

Bu derenin başı ardıç ağacı
O yârda bulunur gönül ilacı
Zalim annen seni bana vermezse
Sen bana kardeş de ben sana bacı
Alamadım yârdan ben muradımı
Ben muradımı
Vücudun şehrini seyran eyledim
Bulunmaz cihanda bir eşin dilber
Candan başka elde yoktur sermayem
O da sana kurban olsun can dilber

Nice âşıkların sendedir meyli
Dolaştım bir zaman yoruldum hayli
Bir Leyla gelmiş cihana bir de sen leyli
Bir de sen dilber can dilber
Yüce dağ başında yanar bir ışık
Boyuna hayranım yüzüne âşık
Gelemem sevdiğim yollar dolaşık
Ey nazlım nazlım elleri sazlım
Bülbül avazlım

Yüce dağ başında lâleler susuz
Anne ben cahilem duramam yarsız
Başım alıp gitsem gurbet ellere
Nereye gideyim yurtsuz yuvasız
Oy nazlım nazlım
Elleri sazlım bülbül avazlım
-Gülşen ALTUN Söyler-

Asalet bir altın idi pul oldu
Türlü bedenlere esvap çul oldu
İmanın yarısı keseden geçer
Kimi pula kimi kula kul oldu

Asalet altındı şimdi pul oldu
Türlü bedenlere esvap çul oldu
İmanın yarısı keseden geçer
Kimi pula kimi kula kul oldu.
Ey Habibim, senden başka ya ben kime yalvarayım?
Yunus gibi düştüm aşka
Başka kime yalvarayım?
-Ege Türküsü-

Hatcam

Denizin dibinde demirden evler
Hatcam çıkmış pencereye ay gibi parlar
Hatcamın kapısında pınarlar harlar
Hatcam çıkmış pencereye nur gibi parlar

Hatcam çıkmış pencereye ay gibi parlar
Ben hatcamı kaybettim dumanlı dağlar
Gözlerimin pınarları sel gibi çağlar
Yükseklere karlar yağmış alçaklara buz
Gel sarıl bakalım ince belli kız

Onu onu onu onu onu onuna
Ben de yandım Hatcam’ın mor fisdana

Hozan tarlalara ekin ekilmez
Yağmur yağmayınca kökü sökülmez
Bu gurbet ellerde kahır çekilmez
Yükseklere kar yağdı alçaklara buz
Gel sarılalım yatalım ince belli kız
-Gülşen KUTLU’dan-

Fırsat elde iken bir amel kazan
Gül cemalin birgün solsa gerektir
Zevke uyup da tapma dünyaya
Dünya malı burada kalsa gerekdir

Yarın Hakk’ın divanına varılır
İlahi mahkeme suâl sorulur
Nizam terazisi tartar kurulur
Orda haklı hakk’ın alsa gerekdir.
-Pınarın Başından Ufak Taş Gelir-

Pınar’ın başından ufak taş gelir emataş
Sen ağlama gözlerinden yaş gelir
Emo suya gitmiş eli boş gelir

Oy güzel güzel
Salınır gezer
Bağrımı ezer

Pınarın başına yağan karmola
Salına salına gelen yârmola
Benim emam şimdi ellerin mola

Oy güzel güzel
Salınır gezer
Bağrımı ezer.
Dam başında duran kız
Bayram geldi donan kız
Bayram kurbansız olmaz
Ben de sana kurban kız

Çıktım yola tarlaya
O yâri yollamaya
Yâr Kur’an’dan aşınca
Başladım ağlamaya
-Âşık Karacaoğlan’dan-

Şu yalan dünyaya geldim geleli
Tas tas
Tas tas içtim ağuları sağ iken

Kahbe felek vermez benim muradım
Viran oldum mor sünbüllü bağ iken

Aradılar bir tenhada buldular
Yaslandılar şıvkalarım kırdılar
Yaz bahar ayında ateş verdiler
Yandım gittim ala karlı dağ iken

Karacaoğlan der ki bakın halime
Ömrümün yarısı gitti talana
Suâl eylen bizden evvel gelene
Kim varmış biz burada yoğ iken
Ak meleğim göç eylemiş yurdundan
-Âşık Mahsunî’den-

Gücenme ey sofu baba kardeş
Biz âşığız gördeyiliz
Ver bir selâm al merhaba
İkiliğe yâr değiliz

Hudey hudey meyhaneci
Şarabın bugün çok acı
İnsan bir Kabe misali
Gören derviş seven hacı

Gider kul Mahsunî gider
Gider dostu tavaf eder
Benim bildiğim bu kadar
Cahile uyar değiliz

Hudey hudey meyhaneci
Şarabın bugün çok acı
İnsan bir Kabe misali
Gören derviş seven hacı
Karşıda harar durur
Karşıda harar durur
Zülfünü tarar durur
Züfünü tarar durur
Kızın gönlü olursa
Kızın gönlü olursa
Oğlanı arar durur
Oğlanı arar durur

Uy nenni nenni nenni
Dost nenni nenni nenni
Sevdalım yaktın beni
Güzelim yakdın beni

Karşıda kuzu yerler
Karşıda kuzu yerler
Biz de gitsek ne derler
Biz de gitsek ne derler
Otursak bile yesek
Otursak bile yesek
Şu şunu sevmiş derler
Şu şunu sevmiş derler
Oy nenni nenni nenni
-Ömer ŞAN Söylüyor-

Taze karlar yağmış karın üstüne
Bülbül figan eder gülün üstüne
Dediler ki senin yârin el almış
Daha iflah etmem bunun üstüne
Bunun üstüne bunun üstüne

Biçmeye gidiyor elinde orak
Tarlası gevremiş yolları ırak
O yâri gördükçe alıyor merak
Hayini gördükçe basıyor merak
Daha iflah olmam bunun üstüne
Bunun üstüne bunun üstüne

Yine güz geldi de hava soğudu
Benim nazlı yârda meylim soğudu
Benim başka sevdiceğim yoğ idi
Yârdan başka sevdiceğim yoğ idi
Ben karalar giydim bunun üstüne
Bunun üstüne bunun üstüne
-Konya Türküsü-

Hop terelelli terelelli bekliyor
İş terelelli terelelli yâr
Şu Sille’yi gece geçtim görmedim
Anman anman anman anman
Acı-tatlı sular içtim ölmedim
Anman anman anman anman

Şu Sille’nin etrafı Metris anman
Anman anman anman anman
Metris’e telli kurşun atarız anman
Anman anman anman anman
İki gardaş bir orduya yeteriz anman

Hop terellli lelli lelli yâr
İş tereli telli lelli lelli yâr

Şu Sille’nin ufak-tefek taşları anman
Anman anman anman anman
Keman olmuş o yârimin kaşları anman
Akıtdım gözlerimden kanlı yaşları
Hop tereli lelli lelli lelli yâr
-Âşık YOKSİLİ’den-Dil Yarası-

Yaramazdan da yaramaz
Dil yarası dil yarası
Doktorlar bile saramaz
Dil yarası dil yarası

Hem acıdır hem tatlıdır
Hem basittir hem kutludur
Sabrı bile çatlatır
Dil yarası dil yarası

Bazen dünya değerinde
Bazen döner kuz yerinde
Yoksilin ciğerinde
Dil yarası dil yarası
Hele de şu el yarası
-Çay Benim Çeşme Benim-

Çay benim çeşme benim
Aman derdimi deşme benim
Hakikatli yâr isen
Aman önümden geçme benim

Al yazmam dalda kaldı
Mendilim dalda kaldı
Aman gözlerim yolda kaldı
Yıkılasın meyhane
Aman sarhoşum nerde kaldı?
Sanki hazan değmiş ömrüm bağına
Yaprağım dökmeye başladı tek tek
Daha doyamadan gençlik çağına
Dört eller sim başımda kışladı tek tek

Dostluk için sürüm sürüm süründüm
Ne yüzümü döndüm ne de erindim
Düşenin dostu yoğ imiş bilirdim
Gardaşlarım bile başladı tek tek
Garip yoksulluğum sararıp soldum

Meğer boşa imiş yorulduklarım
Tatlı dillerinde vurulduklarım
Zehirli yılanmış sarıldıklarım
Gardaşlarım bile taşladı tek tek
Garip yoksulluğum sardım soldum
Kahırlanma insanoğlu
Ölmemeye çare mi var?
Her açan bir gonca güldür
Solmamaya çare mi var?

Oğul dinlemiyor ata
Dilinden düşmüyor hata
Bindirirler ağaç ata
Gitmemeye çare mi var?
-Karslı Âşık-

Albayrağın Gölgesinde

Yer bulamaz hiçbir zillet
Şehidlerin ülkesinde
Hür yaşarız bütün millet
Albayrağın gölgesinde

Harp çıkınca çoşarız biz
Hakk yolunda koşarız biz
Her engeli aşarız biz
Albayrağın gölgesinde

Ne güzeldir bu toprak taş
Ne tatlıdır bu ekmek aş
Gel olalım sarmaş dolaş
Albayrağın gölgesinde

Şahlanır da kazı erler
Titremez mi gökler yerler
Kazanmışız ne zaferler
Albayrağın gölgesinde

Akıtarak kanımızı
Yükseltiriz şanımızı
Vereceğiz canımızı
Albayrağın gölgesinde
-Hanaylar Yaptırdım Yüceden-

Hanaylar yaptırdım yüceden yüce yüce
İçinde yatmadım üç gün üç gece
Kurbanlar keseyim gördüm gece
Konma bülbül konma çeşme başına
Şu gençlikte neler geldi başıma

Hanaylar yaptırdım döşetemedim
Kahbe felek ile baş edemedim
Çifte kumruları eş edemedim
Konma bülbül konma dalım yok benim
Hâlimden bilecek yârim yok benim
-Şehriban Gül Söyler-

Bütün dünya sizin olsun
Bir dost bir post yeter bana
Atlas libas senin olsun
Bir dost bir post yeter bana

Beyler tahtından inerler
Ayaksız ata binerler
Toprağa koyup dönerler
Bir dost bir post yeter bana
-Elazığ Türküsü-Nevin AKOL-

Adam ağlatan oldum
Yürek dağlatan oldum
Evvel baş bağlar idim
Şimdi bağlatan oldum

Turan Ağbey
Yanarım duman tütmez
Sevda serimden gitmez
Senin bana ettiğini
Gavur insana etmez
Turan Ağbey
Zülüf kısa yüz örtmez

Dağlara ektim ekin
Kaybettim elimdekin
Ne dostum ne düşmanım
Olmasın benim gibin
Turan Ağbey
Güzel yanıma geleydin
Sana dargınım diyeydin
Tel tel olan saçlarını
Kendi elimle öreydim

Suçum neydi söyle bana
Ağlıyorum yana yana
Sen aşkımı istemiştin
Ben aşkımı verdim sana
Ben canımı verdim sana

Gel dedin de gelmedim mi?
Kıymetini bilmedim mi?
Gözlerinden akan yaşı
Dudağımla silmedin mi?

Suçum neydi söyle bana
Ağlıyorum yana yana
Sen aşkımı istemiştin
Ben canımı verdim sana
FADİMEM

Şu dağların burcu musun?
Sen dilbilmez gürcü müsün?
Kurban olam sarı gelin
Sen kötünün harcı mısın?
Al Fadimem bal Fadimem
Yanakları gül Fadimem
Uyan uyan sabah oldu
Namazını kıl Fadimem
Evlerinin önü yoldur
Yoldan geçen karakoldur
Kurban olayım Fadimem
Gel destini bizden doldur
Kurban olayım sarı gelin
Gel destini bizden doldur

Al Fadimem bal Fadimem
Yanakları gül Fadimem
Uyan uyan sabah oldu
Namazını kıl Fadimem
-Güler DUMAN Söyler-

Dün gece rüyamda bir dergâh gördüm
Gül açılmış dikenleri har değil
Şikayet olmasın gül yüzlü yâre
Geldim geçtim eğlenecek yer değil

Karacaoğlan der gezelim yurtları
Söyleyelim başa gelen dertleri
Sevmeseydim senin gibi sertleri
Ah neyleyeyim akıl başa yâr değil
-Nureddin DADALOĞLU Söylerdi-

Pınara varmadın mı?
Su alıp gelmedin mi?
Seni zalimin kızı
Hiç benim olmadın mı?

Yandım sana ay gelin
Öldürdün beni gelin
Bir tomurcuk gül idim
Soldurdun beni gelin
Yandım sana ay gelin

Bu pınar eşme pınar
Derdimi deşme pınar
Yârim suya gelince
Bensiz konuşma pınar

Ay gelin gelin
Öldürdün beni gelin
Bir tomurcuk gül idim
Soldurdun beni gelin
Yandım sana ay gelin
-Âşık Metin’den-

Bu yıl ekinimiz ziyan oldu mu?
Kınalı parmaklar diken doldu mu?
Doğru söyle yaradanı seversen
Seni benden başka seven oldu mu?

Ara ver ara ver dağlar ara ver
Götür selamımı nazlı yâre ver
Turnam selâmımı getir yâre ver

Pınara vardım ki pınar kurumuş
Sevenlere bu ayrılık zor imiş
Bilse idim vefâsızı sevmezdim
En sonunda bu ayrılık var imiş

Ara ver ara ver dağlar ara ver
Götür selâmımı nazlı yâre ver

-Çok sever söylerim-
-Âşık Beyhanî’den-

Sabah ilen gül dalında
Ötme bülbül dertliyem oy oy
Ayrılmışım nazlı yârdan
Ötme bülbül dertliyem oy oy

Bülbül benzin neden sarı?
Ben ağlarım zarı zarı
Sende mi yitirdin yâri?
Ötme bülbül dertliyem oy oy

Beyhanîyim bağrım yara
Tecellim yok bahtım kara
Neden düştün ahuzara
Ötme bülbül dertliyem oy oy

Dertliyem oy oy dertliyem oy oy
-Gümüşhane Türküsü-Şehriban GÜL-

Gül Bahçesinden

Aşağıdan gelir aldıramadım
Gerdanı gerdana sardıramadım
Bir elimde kalem bir elimde divit
Bir yârin aklını kandıramadım
O yâri kendime döndüremedim

Aşağıdan gelir Kerem’in yâri
Taramış zülfünü vermiş tımarı
Ak göğsün üstünde zemzem pınarı
İçip susuzluğumu kandıramadım
Keklik uçtu bağa düştü
Güneş doğdu dağa düştü
Kurban olam allı gelin
Benim gönlüm sana düştü

Gelin olan suya gider
Sevdiğine çalım eder
Kurban olam sarı gelin
Çok severim aklım gider
Keklik uçtu bağa düştü
Güneş doğdu dağa düştü
Kurban olam allı gelin
Benim gönlüm sana düştü

Gelin olan suya gider
Sevdiğine çalım eder
Kurban olam sarı gelin
Çok severim aklım gider
Sevilmeden sevdim yine suçluyum
Dayanılmaz bir çile bu Allahım
Sevilmeden sevdim yine suçluyum
Dayanılmaz bir kader bu Allahım
Sevilmeden sevdim yine suçluyum

-Bergen Söyler-
-Çok Güzel Türkü-

İki kız gider düğüne
Boylarına kurban
Ben vurgunum büyüğüne
Huylarına kurban
Körolası anaları
Vermiyor ki sevdiğine
Huylarına hayran

Bu yılda geçirdik yazı
Boylarına kurban
Zalim anan vermez kızı
Huylarına kurban
Her dertler çekilir amma
Boylarına kurban
Çekilmiyor ana nazı
Huylarına hayran.
Dilek Ağacına Mendil Bağladım
Aşk bağında çiçek verirsin diye
Sen de benim gibi candan sevesin diye

Yürü bre Çiçek Dağı
Sende suna boylum kaldı
Hep kuşların dönüm çağı
Bülbülün goncası soldu

Bakarım ki yâr gelecek
Yarama merhem olacak
Mısır’a sultan olacak.
Karacaoğlan’dan Elif’ine-

İncecikten bir kar yağar
Tozar elif elif diye
Deli gönül abdal olmuş
Gezer elif elif diye

Elif’in uğru nakışlı
Yavru balaban bakışlı
Yayla çiçeği kokuşlu
Kokar elif elif diye.

Evlerinin önü çardak
Elif’in elinde bardak
Sanki yeşil başlı ördek
Yüzer elif elif diye..

Elif kaşlarını çatar
Gamzesi sineme batar
Ak elleri kalem tutar
Yazar elif elif diye

Karacaoğlan eymeleri
Gönül sevmez deymeleri
İliklemiş düğmeleri
Çözer elif elif diye
-Güler DUMAN Söyler-

Bir insan ömrünü neye vermeli?
Yolda kalan kabir dost yüzen devir
Savrulup gidiyor ömür dediğin
Yolda kalan kabir yürüyen devir

Dışı eli yakar içi de seni beni
Sana eklenmeli sözün öncesi
Ayrılık gününün gör dereleri
Bölünüp gidiyor ömür dediğin
-Çok Güzel Bir Türkü-Ahmet YAMACI-

Ortacada evimiz
Yere düştü serimiz
Bu sevdanın uğruna
Şehid olsun birimiz

Aya bak yıldıza bak
Suya giden kıza bak
Kız Allah’ın seversen
Dönde bir yol bize bak

Gökte yıldız ellidir
Ellisi de bellidir
Yâri güzel olanlar
Gözlerinden bellidir.
Bağışla sevdiğim Hakk’ı seversen
Gel ağlatma beni eller içinde
Vay vay vay vay
Ne elmadır ne de nar, ne de nar
Gönül çeker ahuzar ahuzar
Her derdin çaresi var nazlı yâr,
Benim ki de senin yâr, sensin yâr

Yârim zülfün taramış taramış
Benim bahtım kararmış kararmış
Hasta mısın sevdiğim nazlı yâr?
Neden benzin sararmış sararmış?
-Muhlis AKARSU’dan-

Karlı dağlar karın almış karınan
Kaç yıl oldu küsüğüm yârınan
Bir merhametli komşu yoğumuş
Bizi barıştırsın nazlı yarınan
Dağlar yaz gelsin söylen tez gelsin.

Dedim yâre gidem tutmaz dizlerim
Ağlam akdan yâr yoluna gözlerim
Ağlasana ey muhannet gözlerim
Belki daha yâri görebilmesin
Dağlar yaz gelsin söylen tez gelsin.
-Burhan ÇAÇAN’ın Türküsü-

Ben bu dertten ölürsem merhem olma yâr
Tarama yâr tarama
Yâr zülüfün tarama
Zülüfünden bir tel ver
İlaç olsun yarama

Gülende yâr gülende
Yâr yüzüme gülende
Aklımı baştan aldı
Yâr yüzüme gülende

Mendilimde kare var
Yüreğimde yâre var
Ne ben öldüm kurtuldum
Ne bu derde çare var..

Tandır yaktım terledim
Çıktım havas eyledim
-Âşık Davut SULARİ-

Kibriğin kaşıma değdiği zaman
Bekletme sevdiğim vur beni vur
Şafağın sevdası söktüğü zaman
Diyârdan diyâra sür beni beni

Saçların rüzgarı da tel tel biçende
Dudağım dilinden şerbet içende
Gönlümde uykularda ateş saçanda
Bekletme sevdiğim vur beni beni

Ölümden korkup da ikrar getiren
Güller arasında da diken bilinen
Yârimi alıp da giden o tren
Görünce hatırla yâr beni beni
Ölünce hatırla yâr beni beni
-Güler DUMAN’dan-

Erik ağacı çift aça
Telli telli telican tellican
Kız yanakların ballı can
Kollarını dolanıp saça

Erik ağacı kurula
Telli telli tellican
Dibinde su durula
Tel tel tellican
Kız yanakların ballıca
Ben güzel ona derim
Sevdiğine sarıla

Erik ağacı turuncu
Yaprakları narıncı
Kız beni göre seveli
Vallah olmuşum sarıncı.
Kız ben seni seveli
Vallah olmuşum sarıncı.
Dama Attım Değnekleri
-Çok severim, çok söylerim-

Dama attım değnekleri yâr döne döne
Kırdı geçti leylekleri yâr döne döne
Sakarlı’dan bir kız sevdim yâr yana
Yaktı gitti yürekleri yâr yana yana

Dağ başında bağ olur mu yâr döne döne döne
Kara günler ağ olur mu yâr döne döne döne
Komşu kızı sevenlerin yâr yana yana yana
Yüreğinde yağ olur mu yâr yana yana yana
Zulmet, der yaşında kapıldım sele
Girdim bir mekana camdan içeri
Safî tut gönlünü dalma hayale
Girdim bir mekana camdan içeri.

Değirmen başında vurdular beni
Kirli tütünlüğe oğul oğul oğul
Koydular beni, sardılar beni
Ölmeden kabire koydular beni

Atımı bağladım nar ağacına
Perçemin dolaştı oğul oğul oğul
Darağacına oğul oğul oğul
Benden selâm olsun oğul oğul oğul
Nazlı bacıma
O da nasıl dayanır oğul oğul oğul
Benim acıma.
-Refik BAŞARAN’dan-

Karşı bağda sıra sıra bademler
Otursun ağlasın yâri gidenler
Ne sen bana doydun ne de ben sana
Kör olsun gurbet eli icat edenler

Alıverin bağlamamı oymadan
Ben gidiyorum şu Ürgüb’e doymadan
Keklik olsam çalı dibi eşerdim
Zengin olsam yâr peşine düşerdim

Karşı bağda bademler olup duruyor
Yaprağı üstünde solup duruyor
Bir güzeli bir çirkine vermişler
Ağlamış gözyaşlarını silip duruyor

Yüce dağın bölük bölük karı var
Engin bağın ayvası var, narı var
Hep ellerin üç-beş tane yâri var
Bana bir güzeli çok mu gördünüz
Alıverin martinimi oymadan
Ben gidiyorum şu dünyama doymadan.
Yücelerden seyreyledim dostun ilini ilini
Sabreyledim kesemedim elin dilini dilini

Atıcım dermez gülleri
Yıkar gider hayalleri
Eser eser sam yelleri
Kırar dalını dalını.
-Ali Haydar GÜL Söylüyor, Çok yanık güzel söylüyor-

Erzurum’un dağları
Kadan alım gölen alım
Bu ayrılık bu efkar kadan olim
Gölen olim gölen olim
Hasta eder sağları
Kadan olim kölen olim kölen olim

Dertliyim yaralıyım kadan olim kalın olim
Allıyım karalıyım kadan olim kölen olim
Yârimi eller almış kadan olim kölen olim
Eli-kolu bağlıyım kadan olim kölen olim
-Güler DUMAN Söyler-

Gurbet elde baş yastığa gelince
Acep neye varır hâli garibin
Gelen olmaz giden olmaz yanına
Vay vay vay vay
Akar gözlerinin yaşı garibin

Garip nere varsa karadır yüzü
Nemlidir yakası yaşlıdır gözü
Âşikar edemez bir iki sözü
Her nereye varsa zordur işi garibin

Gurbet elde şu garibe kim baksın
Anası yok türlü derdini çeksin
Bacısı yok yaksın yıksın yaş döksün
Gardaşı yok mezarına taş diksin
Bir çalıdır mezartaşı garibin
Vay vay vay vay
Şiraz’a

Giderim Şiraz’a ben
Dayanamam naza ben
İnşallah kavuşurum
Gerdanî beyaza ben

Öyledir yâr öyledir
Şimdi zaman böyledir

Giderim Şiraz üstü
Mendilim suya düştü
Mendilimi alırken
Gönlüm bir kıza düştü.
-Bayburtlu Güler DUMAN’dan-

Bağışla sevdiğim Hakk’ı seversen
Vay vay vay vay
Gel ağlatma beni eller içinde
Vay vay vay vay
Hep bizi söyleşir şu devr-i âlem
Vay vay vay vay
Beni mecnun ettin eller içinde
Vay vay vay vay

Hasretin sineme yaralar aşdı
Vay vay vay vay
Kaybettim aklımı fikrim dolaştı
Vay vay vay vay
Aktı gözüm yaşı sele karıştı
Dost eline gider seller içinde
Vay vay vay vay
-Sivas-

Mor menekşe senden almış kokuyu rengini
Seninle açarmış dal yârim yârim
Baharda ayrılık gurbetin huyu
Yaş ol gözlerime dol yârim yârim

Savrulsun harmanda yârin eteği
Çıkarsın tandırdan sıcak keteği
Yağma olsun köyün balı peteği
Delin bana yeter bal yârim yârim

Gel otur şu sözüm yaz defterine
Bana sitem yazma selâm yerine
Gurbet zehrini takmış terime
Benim de bir canım al yârim yârim.
-Yine Güler DUMAN’dan-

Yüce dağların başında
Yüce dağların başında
Buram buram duman şimdi
Buram buram duman şimdi
Yâr sevmesi hoştur amma
Ayrılması yaman şimdi.

Şimdi kömür gözlüm çıkar
Çıkar da yollara bakar
Aşkı sevdan beni yakar
Boyu selvi fidan gibi

Kanberoğlu yâre vardım
Açılan güllerin derdim
Gelmeye kararı verdim
Sözüm oldu yalan şimdi.
-Bencileyin-

Bülbül idim zalim felek lâl etti
Hanım lâl etti Hanım lâl etti..
Kadir mevlâm kötülere kül etti
Benim ahım nicelerin gül etti
Hanım kül etti Hanım kül etti
Ahım alma Hanım sen de yanarsın
Hanım yanarsın canım yanarsın.

Sinem yara gözüm nemli
Kalbim yara gönlüm gamlı
Hep herkes yarınla mutlu
Bir ben miydim karagünlü?
-Erzincanlı Âşık Bey HÂKANÎ’den-

Düşünmeden niçin sevdim ben seni
Dertlerim içimde dal gibi oldu
Kırdım ümidimi perişan ettin
Eridi vücudum kül gibi oldu

Taze bir gül olsan dermek istemem
Yeter bu çileye girmek istemem
Seni yâd ellere sormak istemem
Canan dedikleri el gibi oldu

Dertli BEYHANÎ’yim gülme hâlime
Hayatımı verdim tek bir teline
Sen beni düşürdün aşkın seline
Ağlayan gözlerim sel gibi oldu
Bin cefalar etsen almam üstüme
Gayet şirin geldi dillerin dostum
Eğer başkasına gönül verirsen oy
Kış ola bağlana yolların dostum
Dostum dostum gelsene yârim

İlahi onmaya yârdan ayıran oy
Bahçede bülbüller ötüyor uyan oy
Kula gölge ise Allah’a ayan oy
Sen gideli gülmedim dostum dostum oy
-Çok Sevdiğim Türkü-

Nesini sorarsın düşkün hâlimin
Çoktan beri yatar hastadır gönül
Alışmış gurbete göçmüş ilinden
Abdala karışmış postadır gönül

Kişiye acepdir müşkülü tenmek
Pervanedir işi odlara yanmak
Çetin olur dostum senden ayrılmak
Karalar giyinmiş yasdadır gönül

Söyletmeyin Kul Mustafa deliyi
Pîrim Hünkâr Hacı Bektaş Velî’yi
Pîr elinden içirdiler doluyu…
Şimdi sarhoş olmuş hastadır gönül..
Dere kenarında taş ben olaydım
Elâ göz üstünde kaş ben olaydım
Senin gibi güzele eş ben olaydım
Nenni de nenni de nenni de nenni
Al kolun üstüne ürgüle beni.

Dere kenarından geçtim de geldim
Boyunu boyuma ölçtüm de geldim
Güzel güzel diye seçtim de geldim
Nenni de nenni de nenni de nenni
Al kolun üstüne ürgüle beni

Dere kenarında yayılan taylar
Var mı benim benim gibi emeği zayılar
Sılâda sevdiğim yolumu gözler.
Nenni de nenni de nenni de nendi
Al kolun üstüne ürgüle beni.
-Güler DUMAN Çok Güzel Söyler-

Esiyor gönlümde hasret yelleri
Bir boran misali, bir kış misali
Yine arzuladım ey dost o nazlı yâri
Bir hayal misali bir düş misali

Ne ettim neyledim netdimdi ben sana
Selâmı sabahı kestin sen bana
Acı sözler gelir ey dost değer bu cana
Bir kaya misali bir düş misali

Haram yiyen ummaz dünya malından
Ne yeşille pembe ne de alından
Bir gün bu can uçar ey dost gider dalından
Bir yaprak misali bir kuş misali.
Akşam olur karanlığa kalırsın
Derin derin hülyalara dalarsın
Beni koyup yâd ellere varırsın
Oy gelin gelin sevdalı gelin edalı gelin

Bülbül ne ötersin yuvan mı yoktur
Ayrık ateşimi sinemde çoktur
Vallahi güzellerin düşmanı çoktur
Oy gelin gelin oy yeni gelin öldürdün beni
Oy gelin gelin sevdalı gelin

Tereği toz olmuş dolabı duman
Vallah seviyorum yürekten inan
Ellerin yanında gördüğüm zaman
İster ölüm olsun ister ayrılık.
Oy gelin gelin sevdalı gelin
Oy gelin gelin oy yeni gelin.
Seher Yeli

Ayrılık ateşi kar etti cana
Seher yeli sevdiğimden bir haber
Selamun sebatın kutbi cihana
Seher yeli sevdiğimden bir haber

Gülüm Kareler

Bülbül gibi bağlamışım kareler
Ayrılık derdine yoktur çareler
Melhem kabul etmez ben de yâreler
Seher yeli sevdiğimden bir haber

Garibim kalmışım ıssız çöllerde
Yâr yâr çöllerde
Böyle dert bulunmaz gayr-ı kullarda
Gönlüm intizarda gözüm yollarda
Yâr yâr yollarda
Seher yeli sevdiğimden ne haber
Seher yeli sevdiğimden bir haber
-Âşık YOKSULÎ’den-

Sanki hazan değmiş ömrüm bağına
Yapraklarım dökmeye başladı tek tek
Daha doyamadan gençlik çağına
Dört mevsim başımda kışladı tek tek

Dostluğun için sürüm sürüm süründüm
Ne yüzümü döndüm, ne de erindim
Düşenin dostu yoğ imiş bilirdim
Gardaşlarım bile daşladı tek tek.

Meğer boşa imiş yorulduklarım
Tatlı dillerine vurulduklarım
Zehirli yılanmış sarıldıklarım

Öz gardaşım bile daşladı tek tek
Gardaşlarım bile başladı
-Âşık YOKSULÎ’den-

Sanki hazan değmiş ömrüm bağına
Yapraklarım dökmeye başladı tek tek
Daha doyamadan gençlik çağına
Dört mevsim başımda kışladı tek tek

Dostluğun için sürüm sürüm süründüm
Ne yüzümü döndüm, ne de erindim
Düşenin dostu yoğ imiş bilirdim
Gardaşlarım bile daşladı tek tek.

Meğer boşa imiş yorulduklarım
Tatlı dillerine vurulduklarım
Zehirli yılanmış sarıldıklarım

Öz gardaşım bile daşladı tek tek
Gardaşlarım bile başladı
-Meşhur Âşık Karacaoğlan’dan-

Elâ gözlerini sevdiğim dilber
Gidiyorum sizin olsun buralar
Ah ettikçe kara bağrım ezilir
Melhem olmaz sinemdeki yaralar

Şahin küçük amma vermez avını
Sen erittin yüreğimin yağını
Saraydım dostum usul boynunu
İster ise kollarımı kıralar

Karacaoğlan der ki hâlimiz nicedir
O yârin sevdası gönülden yücedir
Saraydım o yâri bâri bir gece
İster iseler kefenime saralar
-Âşık BEYHANÎ’den-Dertli BEYHANÎ’den-

Ayrı düştüm vatanımdan yurdumdan
Anlayan yok ahvalimden derdimden
Başım alıp diyâr diyâr dolaşsam
Gel gitme diyenim yoktur ardımdan

Ayrı düştüm vatanımdan kuş gibi
Annem babam gardaşım yokmuş gibi
Gönül bağım viran olmuş dökülmüş
Ötmüyor bülbülüm dut yemiş gibi.
-Refik BAŞARAN-

Merdivenin altına ağam yâr paşam yâr
Gel odama odama gel odama odama
Esastan bir yâr gibi ağam yâr paşam yâr
Naz edersin adama naz edersin adama

Sandık üstünde sandık
Baştan ayağı yandık
Sana gönül verdikse
İnsan evladı sandık.
-Belkıs AKKALE-Nesimî’den-

Şifa istemem zalimden
Razıyım ben hâlimden
Kolay mı gerçeği görmek
Dost bağından düller dermek
Şurda kalınsın değer vermek
Yeter huzurum kaçmasın.
Deli gönül yine ahuzar oldu
Gönlümün bağları sarardı soldu
Hayat çeşmemize hasret doldu
Sen de benim gibi gez Leyla Leyla
Gez Leyla Leyla gez Leyla Leyla

Hasretiyim gezdim gurbet ellerde
Aşkın ateşiyle dağda bellerde
Aşkın deryasında derin göllerde
Yetiş imdadıma tez Leyla Leyla
Tez Leyla leyla
Ne parlaşırsınız kar gibi gibi
Yüce dağ başında duran güzeller
Sizin sevdanıza düşdüm düşeli
Yanıyor yüreğim kor gibi gibi

Pınarın başında duran güzeller
Ne parlaşırsınız kar gibi gibi
Sizin sevdanıza düşdüm düşeli
Yanıyor yüreğim kor gibi gibi

Yüce dağ başında duran güzeller
Parlıyor yüzünüz kar gibi gibi

Karacaoğlan der ki ya ben niderim
İkrarı verdim ikarım giderim
İkrarsız dilberi ya ben niderim
Gel gitme sevdiğim der gibi gibi
-Âşık FERRAHÎ’den-

Lale sümbül bağına vay beni
Çıksam yârin dağına vay beni
Melhemin bende bende
Sürem yürek yağına vay beni

Hayde gülüm nay beni
Çok severim ben seni vay beni

Ben FERRAHÎ neyleyeyim
Dilim durmaz söyleyim vay beni
Gövsün Tekir Yaylası
Ben orada yaylayım vay beni.
-Belkıs AKKALE-

Bu dünyanın devranına
Aldanma gönül aldanma
Anlı şanlı kervanına
Aldanma gönül aldanma
Güldürür yüze devranı
Bulaman derde dermanı
Aldanma gönül aldanma
Bilir misin neden nesin?
Bir gün kesilecek sesin
Çürür cisminle kafesin
Aldanma gönül aldanma.
Cafer sözünü kısa kes
Menzil almaz damak nakes
Bir gün kesilecek nefes
Gelmişken ölüm cana
Hakdan yardım olsun sana
Ağlayanlar var yan yana
Aldanma gönül aldanma
Evden barktan geçeceksin
Ecel tasın içeceksin
Ne ekdinse biceceksin
Aldanma gönül aldanma.
Ne güzel yaratmış yâr yâr seni yaradan
İstemem esmesin yeller incidir
Güzelsin sevdiğim gülden goncadan
Uzanmasın sana yâr yâr eller incidir

Bağlarda limon ağacı
Çift gezer iki bacı
Bu derdi senden aldım
Sensin bunun ilacı vay

Kap oynatdın gözülen
Yaktın beni gözünen
Beni sana bağladın
İki güzel sözünen vay
-Âşık RUHSATÎ’den-

Daha senden gayri âşık mı yoktur
Nedir bu telaşın vay deli gönül
Neler geldi geçti Adem’den beri
Hesap et bunları say deli gönül

Bu fani dünyadan ümidini üz
İnanmasan işte Kabe yüz be yüz
Evin mezarlıkdır malın bir top bez
Topraklar başına vay deli gönül
Daha duymadınsa duy deli gönül

Gördüm iki kişi mezar eşiyor
Gam kasvet gelmiş boydan aşıyor
Çok yaşayan yüze kadar yaşıyor
Gel de bu rüyayı yor deli gönül.
-Hüsameddin SUBAŞI-

Gül dalına konmuş bülbül yavrusu
Ben o yâre dayanam doğrusu
Ben ne yaptım anan ile babana
Seni bana vermiyorlar doğrusu

Meri kekliyim nedir çektiğim
Dağlardan aşam yâre kavuşam

Irmak kenarında yosunlu taşlar
Yâre selâm söylen gökteki kuşlar
Söyleyin o yâre mektup yazmasın
Kapanmış yaralar yeniden başlar.
Meri kekliyim nedir çekdiğim
Dağlardan aşam yâre ulaşam.
-Güler DUMAN’dan-

Küstürdüm barışamam
Ayrıldım kavuşamam
Göz açtım seni gördüm
Yâd ile konuşamam.
Dert bende kare bende
İyolmaz yâre bende
Yuvasız kuşlar gibi
Olmuşum pare kente.

Ben garip eşim garip
Eşim yoldaşım garip
Öldüğüme gam yemem
Mezartaşım garip.

Dert bende kare bende
Eylenmez yâre bende
Yuvasız kuşlar gibi
Olmuşam pare kente.

Bu dağın ensesine
Uyandım yâr sesine
Yârim keklik ben avcı
Düşmüşem ensesine.

Dert bende kare bende
İyolmaz yâre bende
Yuvasız kuşlar gibi
Olmuşum parekente.
Kadir mevlâm senden bir dileğim var
Beni muhannete muhtaç eyleme
Yedi deryalara gark eyle sen de
Yine muhannete muhtaç eyleme

Muhannetin suyu bulanık akar
Akdığı yerleri sel gibi yıkar
Bir iyilik etmeden başına kakar
Beni muhannete muhtaç eyleme.
-Güler DUMAN-

Niçin ağlamayım, niçin gülmeyim
Deli gönül bir sevdaya bağlandı
Özü şirin sözü şirin bir yârin
Gamzesi yok kaşı yaya bağlandı

Yürüdükçe cıla verir özüne
Kudret sürmesin çekmiş gözüne
Taramış zülüfü dökmüş yüzüne
Zannedersem bulut Ay’a bağlandı

İRFANÎ’yim yeni buldum bir devlet
Sakın yâdlar ile eyleme ülfet
Eskiden kalmadı mihri muhabbet
Şimdi gönül taze yâre bağlandı
-Neşat ERTAŞ’dan-

Köprüden geçti gelin
Saçbağı düştü gelin
Yâr hâlden dil anlamaz ne çare
Eğil bir yol öpeyim dıloy loy
Gençliğim geçti gelindi loy loy
Söz anlamaz ne çare

Köprüden geçemiyom
Az doldur içemiyom diloy loy
Sen benden geçtin amma
Ben senden geçemiyom
Diloy loy söz anlamaz ne çare

Köprünün altı diken
Yakdın beni gül iken yâr hayda
Allah’da seni yaksın
Üç günlük gelin iken diloy diloy.
-Ârif SAĞ Söyler-

Şu diyâr-ı gurbet elde
Şen değil gönlüm şen değil
Ben hasretim gözüm yolda
Şen değil gönül şen değil
Şen değil gönül şen değil

Ben cismimi yaktım nara
Kimse bilmez kalbim yara
Tecellim yok bahtım kara
Şen değil gönl Geldim bu dünyaya murad almaya
Özümü meydanda gördüm sonradan
Zaman mahlukuna meylimi verdim
Sermayemden zarar gördüm sonradan

Geldi benim ile sevdi sevişdi
Al bade ver bade doldurdu içti
Sadık yârim diye yeminler içti
Özü çürük imiş duyduk sonradan

Şu zalimin acı acı sözleri
Geldi yaramıza bastı tuzları
Aşdı yaramıza bastı tuzları
Şu cahilin kara yüzleri
Durdukca kar etti cana sonradan
üm şen değil
Geldim bu dünyaya murad almaya
Özümü meydanda gördüm sonradan
Zaman mahlukuna meylimi verdim
Sermayemden zarar gördüm sonradan

Geldi benim ile sevdi sevişdi
Al bade ver bade doldurdu içti
Sadık yârim diye yeminler içti
Özü çürük imiş duyduk sonradan

Şu zalimin acı acı sözleri
Geldi yaramıza bastı tuzları
Aşdı yaramıza bastı tuzları
Şu cahilin kara yüzleri
Durdukca kar etti cana sonradan
Şu dağların başını yâr oy yâr oy
Yandım yâr ateşine yâr oy yâr

Gümüşhane Güzelleri

Dut dibine yaslanırlar
Cise ile ıslanırlar
Elma ile beslenirler
Gümüşhane güzelleri

İşleri var ellerinde
Altın kemer bellerinde
Şeker şerbet dillerinde
Gümüşhane güzelleri

İnce serpuş başlarında
Kalem oynar kaşlarında
On üç on dört yaşlarında
Gümüşhane güzelleri.
Dağlara Lâle Düşdü

Dağlara lâle düşdü
Güle velvele düşdü
Yüreğim ona yanar
Yâr elden ele düşdü

Dağdan kestim değnek
Ortası benek benek
Ben yârimi severim
El yâri neme gerek

Dağda biçtim ekini
Yitirdim eldekini
Her gelen benzim sorar
Bilmez kalbimdekini

Dağdan kestim değnek
Ortası benek benek
Ben yârimi severim
El yâri neme gerek
-Güler DUMAN-

Ahı da bu dert beni öldürür
İyi olmaz yaram dert dert üstüne
Öldürür de düşmanları güldürür
Gitdi şahım geldi gam gam üstüne

Tabiplerde şifa kaldı az kaldı
Yandı yürek kebab oldu göz kaldı
Zaman, hâl, ahvalden bilen az kaldı
Gitti şahım geldi gam gam üstüne

Her zaman ağladım bir dem gülmedim
Ahdedeydim gözyaşlarım silmeye silmedim
Silmeden usandım yaş yaş üstüne

N’oldu bana böyle ben de bilmedim
Her zaman ağladım bir dem gülmedim
Akdı gözyaşlarım daha silmedim
Silmeden usandım yaş yaş üstüne
Sevdalıyım ben bir cana sevdalı.
Sevdalıyım ben bir cana sevdalı
Bulunmaz emsali yoktur benzeri
Ne Şirin’dir ne Aslı dır ne de Leyla
Sevdalı sevdalı sevdalı sevdalı.

Bir esirim bir köleyim ben ona
Bu sevdalar benzer dağlar karına
Şavkı vurur yüce dağlar başına
Sevdalıyım ben bir cana sevdalı
Sevdalı sevdalı sevdalı sevdalı.
Bulunmaz emsali yoktur benzeri.

-Not.: Bu türküdeki ince manayı herkes anlayamaz-
Ahu gözlüm tut elimden
Vazgeçmeden emelimden
Aşkın beni temelinden
Yıkmadan gel yakmadan gel

Ahu gözlüm kaçma benden
Gönül vazgeçmiyor senden
Ecel tatlı canı tenden
Çekmeden gel çekmeden gel.
-Güler DUMAN Söyler-

Gel sevdiğim artık bir karar eyle
Kesme muhabbeti aralanmasın
Susadık dostluğa merhamet eyle
Aramızda dağlar sıralanmasın
Merhamet eyle

Siyah saçlarını örkementeyle
İstersen vur beni ister kul eyle
Bir ben değil bir de sen söyle
Kesme muhabbeti aralanmasın
-Karacaoğlan’dan-

Madem dilber meylin yok idi bende
Ezelinden ikrar vermeyeyidin
Muhabbettir güzelliğin nişanı
Bakıp uğrun uğrun gülmeyeydin

Siyah saçlarını eyleme perde
Beni sen düşürdün bu zalim derde
Ben kendi hâlimde durduğum yerde
Çağırıp berguzar vermeyeyeyidin

Karacaoğlan der ki ey mahi mestim
Kaşla göz edersin bana kasden
Severler güzeli darılma dostum
Darıldınsa güzel almayayaydın.
-Kızım Hamiye Çok Severdi-

Çektiğim cevri cefalar
Sevdiğim senden ötürü
İkrar iman gibidir
Sen de sev benden ötürü
Hû…

Alim dost velim dost
Hakk erenler giymiş post
İstemek biz atlas libası
Bize yeter Hırka post, Kani dost

Ben Pîrimi Hak bilirim..
-Güler DUMAN Söyler-

O LEYLİ LEYLİ

Dinleyelim dağ başında fıkanı
Görelim ne demiş leyli leyli
Uğra yâr yanıma eyle selamı
Daim ezberimiz bu leyli leyli

Felek çakmağını üstüme çaktı
Beni unulmaz derde bıraktı
Vücudum şehrini odlara yaktı
Yandım ateşlere su leyli leyli

Felek harbisini eyledi cengel
Ben murad almaya koymuyor engel
Ben yâre varmaya koymadı engel
Ölürsen sevgilim üstüme sen gel
Gözüm yaşı ile yu leyli leyli..
-Adıyamanlı Mehmet SESKE Söyler-

Yollar seni gide gide usandım
Ayağıma diken battı gül sandım
Ben de vefalı bir yâr sandım
De yürü yürü de muannit gelin
Ok vurdun sineme yaram çok derin

Kırmızılar giymiş alınan oynar
Hasbahçe içinde gül ilen oynar
Yâr beni bırakmış elinen oynar
Elinen oynayan yâri neyleyeyim
Ok vurdun sineme yaram çok derin
De yürü yürü de zalımın kızı
Esti acı poyraz ayırdı bizi.
-Erzurumlu Sinem Hanım’dan-

Bir dilim iki dilim üç dilim elma
Gel sarıl boynuma almasan alma

Eller gitdi gitdek vay Akpıra
Şimdiki rağbet kızlar vay çabunlara

Bir dilim iki dilim üç dilim elma
Gel sarıl boynuma almasan alma

Eller gitdi gitdik vay biberliğe
Şimdiki rağbet kızlar vay dilberliğe

Eller gitdi bizde gitdik vay karataşa
Şimdiki rağbet kızlar vay kalem kaşa

Bir dilim iki dilim üç dilim elma
Gel sarıl boynuma almasan alma
-Güler DUMAN-

Aldılar elimden kaşı karamı
O dost yok ki sara benim yaramı
Verseler istemem Bağdat Haramı
Benim meylim yine nazlı yârdadır
Çağırın o dostu başım dardadır

Meylimi vermişim yüce Mevlâya
Ararım derdime çare bulmaya bulmaya
Azrail gelse de canım almaya almaya
Benim meylim yine nazlı yârdadır
Yârdadır yâr dadır
Çağırın o dostu başım dardadır
Dardadır dardadır.
-Urfa Türküsü-

El zanneder ben deliyim
Dost bağının bülbülüyüm
Aman anman
Ben o yârin meftunuyum

Gönül sabreyle sabreyle
Mevlânın muradı böyle

Güldüm sarardım, soldum,aman aman
Yana yana ben gül oldum

Ben o yâre meftun oldum aman aman
Gönül sabreyle sabreyle
Mevlânın muradı böyle..
-Uzun Hava-Güler DUMAN-

Beri gel beri de boyu güzelim
Alma yanağında kaldı nazarım
Yol üstünde kazın benim mezarım
Yâr gelip geçtikce bana can gelir

Arkuanın yolu tozdur dumandır
Bizi böyle eden ahdır yamandır
Gidiyorum geleceğim gümandır
Ah aman aman
Gel kadan alım gel kurban olayım.
Hak beni yarattı Adem
Nur verdi kendi nurundan
Cihan bana etti sitem
Nenni nenni nenni
Nenni benim güzel yavrum nenni
Nenni benim küçük yavrum nenni.
-Muhlis AKARSU-

Bundan böyle nazlı nazlı yâre küskünüm
Yüzbin tabib gelse gelse yine iyolmam
Derdindir bu yaram kurtulmam gayri

Dünya dünya döndü döndü güldü hâlime
Kader kısmetimi verdi zalime
Bunca engel çıktı ey dost geldi yoluma
Derindir bu yaram iyolmam gayri

Bundan sonra nazlı nazlı yâre küskünüm
Verse de dünyayı konuşmam gayri
Yüzbin tabib gelse gelse derman eylese
İyi olmaz yaram kurtulmam gayri
Sürüne sürüne kapına geldim
Hâlimden bilecek yârim olsa idi

Urganım boynumda gezer dururum
Yârin divanında darım olsa idin

Sen ulu canansın ben de kulunum, kölenim
Dilerim kimseye varmaz zulümüm
Eğer sen Leyla isen ben de Mecnun

BEYHANÎ bilseydim derman olurdum
Cevherim olsa idi kervan olurdum
Elbette Mısır’a sultan olurdum
Yusuf Kenan gibi malım olsa idi
Yusuf Kenan gibi malım olsa idi
-Burhan ÇAÇAN-

Sarı kızın saçlarına hayran olam
Sarı kızın gözlerine kurban olam
-Hüsamettin SUBAŞI Söyler-Uzun Hava-

Oğul düşürdün derde beni
Oğul koydun çukurda beni

Oğul bu nasıl sadakatmış
Oğul yedirdin kurda beni
Bu nasıl dostlukmuş?

Oğul giderim Van’a doğru
Oğul yolum İran’a doğru
Oğul kes başım kanım aksın
Oğul kadir bilene doğru
Naçar elinden, hayin elinden vah vah..
-Burhan ÇAÇAN’dan-

CEMO

Kara taşa kara taşa
Yazın yazın kara taşa
Şu gurbet elde yad ellerde yâr
Neler geldi garip başa.

Aman Cemo, yetim Cemo
Yüzüne hasretim Cemo

Yara benden yara benden
Yâre selam söylen benden
Sinemde bu aşk yarası
Gitmiyor bu yara benden.

Men diyemem men diyemem
Ölürüm de men diyemem
Yanakda diş yeri var
Ben buna yâr diyemem
Aman Cemo dertli Cemo
Yüzüne hasretim Cemo..
Cevizin Yaprağı Dal Arasında

Cevizin yaprağı dal arasında
Güzeli severler bağ arasında
Üç-beş güzel bir araya gelmişler
Benim sevdiceğim yok arasında

Evlerinin önü zerdalı dalı
Pencereden gördüm kınalı eli, o beyaz eli
Benim sevdiceğim tomurak gülü
Sensiz lokmaları yiyemez oldum
Sensiz konaklara giremez oldum

-Sesim düzgün iken bu türküyü çok güzel okurdum-
-Yine Güler DUMAN’dan-

Yavrusun aldırmış bülbül misali
Konar daldan dala öterim böyle
Sineme ayrılık közü düşeli
Yanar ince ince tüterim böyle

Bilmem bu hançeri bana vuranı
Yitirmişim eşi dostu yâreni
Baykuş gibi mekan tuttum öreni
Virane yerlerde yatarım böyle

HİCRANÎ dert çeker kimin nesine
Kader beni salmış dert dünyasına
Salmışım gemiyi gam deryasına
Açılmaz yelkenler batarım böyle
Salmışım gemiyi kum deryasına
Açılmaz yelkenler batarım böyle.

-Çok Sevdiğim Türkü-
-Âşık BEYHANÎ’den-

Bir han köşesinde kalmışam hasta
Gözlerim kapıda kulağım seste
Kendim gurbet elde gönlüm sılada
Gelme ecel gelme üç gün ara ver
Al benim sevdamı götür yâre ver

Felek sen mi kaldın bana gülecek
Gözümün yaşını kimler silecek?
Dediler Kerem’e Aslı’n gelecek
Gelme ecel gelme gelme, üç gün ara ver
Al benim sevdamı götür yâre ver

Erzurum dağları duman ildedir
Aslı gelir diye gözüm yoldadır
Aslı hayin yârdır adam aldatır
Gelme ecel gelme gelme, üç gün ara ver
Al benim sevdamı götür yâre ver
-Yine Güler DUMAN’dan-

Gönlümün bahçesi sararmış solmuş
Ötmüyor bülbülüm gaflete dalmış
Kurumuş gülleri dikenler kalmış
Viraneye dönmüşüm vay beni vay
Oy beni beni, vay beni oy beni beni
Vah beni oy beni beni beni beni beni

Karanlık günlerin gündüze hasret
Yaşıyorum ömrüm sanki bir ahiret
Böyle yaşayamam ölürüm elbet
Ölmeden ölmüşüm vay beni beni
Oy beni beni vay beni oy beni beni
Vah beni oy beni beni beni beni beni

Bir garip Ayhan’ım gurbet ellerde
Bazen sahralarda bazen çöllerde
Sorarım Leylâ’mı esen yellerde
Mecnuna dönmüşüm vay beni beni
Oy beni vay beni oy beni vay beni
Vah beni beni beni beni beni.
-Uzun Hava-

Beri gel beri de boyu güzelim
Usul boylarında kaldı nazarım
Ağ aman aman kadam alayım
Ey sevdiğim ben de seni almasam
Mecnun olur şu çöllerde gezerim
Nasıl oldu bizi gurbet ele saldılar
Ah aman aman

Arkuvanın yolu tozdur dumandır
Bizi böyle eden ahdır amandır
Yârdan ayrılalı hayli zamandır
Habibim

Ey Habibim senden başka
Ya ben kime yalvarayım
Yunus gibi düştüm aşka
Başka kime yalvarayım yalvarayım

Gökte bulut oynayanda
Başda bey’in kaynağında
Senden imdat olmayanda
Ya ben kime yalvarayım
Başka kime yalvarayım

Ali’m der ki benim canım
Yaş yerine akar kanım
Sensin efendim sultanım
Ya ben kime yalvarayım
Başka kime yalvarayım
-Âşık BEYHANÎ’den-Güler DUMAN’dan-

Sürüne sürüne kapına geldim
Hâlimden bilecek yârim olsaydın
Urganım boynumda gezer dururum
Kadrimi bilecek yârim olsaydın, darım olsaydın
Urganım boynumda gezer dururdum
Hakk’ın divanında yârim olsaydın

BEYHANÎ bilseydim derman olurdum
Cevherim olsa idi kervan olurdum
Elbette Mısır’a sultan olurdum
Yusuf Kenan gibi malım olsaydı
Karanfil es dilidir
Saçbağı kesilidir
Yüzü dost kalbi düşman
Ben böyle dostu nedim.

Karanfilimi oyun
Oyun koynuma koyun
Toprak suya doymuyor
Ben sana nasıl doyum
İpek Mendil Dane Dane

İpek mendil dane dane
Yuydular serdiler güle
Ana Celal’ı yuydular
Başuçunda döne döne

Celal oy oy yavrum oy oy

Evlerinin önü arpa
Kırat gelir kırpa kırpa
Benim yavrum hastalanmış
Kuru yerde yata yata

Celal oy oy yavrum oy oy

Evlerinin önü yonca
Yonca kalkmış dam boyunca
Bu yoncayı kim bicecek?
Celal oğlan olmayınca

Celal oy oy yavrum oy oy
-İşte Sakarlı Böyle-Hâlimizi soran yoktur-22.01.2005-

Kalk gidelim deli gönül
Bizi burada bilen yoktur
Hâlimizi arzetmeye
Yanımıza gelen yoktur
Yanımıza gelen yoktur

Bir su içtim derin gölden
Hiç ayrılmam doğru yoldan
Ârif olan anlar telden
Cahillerden bilen yoktur
Cahillerden bilen yoktur

Pîr Sultanım konar göçer
Malını alana açar
Misafirler gelir geçer
Eylenip de kalan yoktur
Eylenip de kalan yoktur
-Âşık BEYHANÎ’den-

Bir han köşesinde kalmışım hasta
Gözlerim kapıda kulağım seste
Kendim gurbet elde gönlüm sılada
Gelme ecel gelme üç gün ara ver
Al benim sevdamı götür yâre ver

Felek sen mi kaldın bana gülecek
Akıtdın gözyaşı kimler silecek?
Dediler Kerem’e Aslı’n gelecek
Gelme ecel gelme üç gün ara ver
Al bu selamımı götür yâre ver

Erzurum dağları duman ildedir
Dediler Kerem’e Aslı yoldadır
Aslı hayin yârdır adam aldatır
Gelme ecel gelme üç gün ara ver
Al benim sevdamı götür yâre ver
-Bu türkünün tamamı yazılmamıştır-

Dost iki âşık bir araya gelmişler
Onlar birbirine meydan ederler
Üç-beş âşık bir araya gelmişler
Onlar birbirine meydan ederler

Dost dertli bu dertlere düşeli beri
Kimi geri çeker kimi ileri
-Çok Güzel Bir Türkü-

Pınarın başında destin varmış
A kız senin benden ayrı dostun varmış
Beni öldürmeye kasdın varmış
Söyle gelin söyle ayrılık günü
Söyle yârim söyle ayrılık sonu

Pınarın başında desti doldurur
Destinin kulpuna şahin kondurur
Kız senin bakışın adam öldürür
Söyle gelin söyle ayrılık sonu
Söyle yârim söyle muhabbet sonu

Karşıdan karşıya al yeşil dağlar
Bir yandan yana bahçeler bağlar
Gurbette hasretten geçmiyor aylar
Söyle gelin söyle ayrılık günü
Söyle yârim söyle ayrılık sonu
-Güler DUMAN-

Gözyaşlarım döndü sele
Elin ile siler misin?
Gidiyorum gurbet ele
İyi yolculuk diler misin?
Bana mektup yazar mısın?
Sarı saçlım sarı saçlım
Dudu dillim hilâl kaşlım

Acımadın gözyaşıma
Neler getirdin başıma
Gidiyorum yurt dışına
Yollarımı gözler misin?
Sarı saçlım sırma saçlım
Dudu dillim hilâl kaşlım
Dereler çağlar oldu
Gözlerim ağlar oldu
Bir Leyla’ya dost oldum
Meskenim dağlar oldu

Zalim ağlattın beni
Kara bağlattın beni
Dünyaya değişmezdim
Bir pula sattın beni

Ağlarım kandığıma
Kanıp aldandığıma
Dağlar taşlar dayanmaz
Benim dayandığıma

Dereler buz bağladı
Avcılar iz bağladı
Güzel kız vurdu beni
Bir güzel kız bağladı
-Güler DUMAN Söyler-

Yağma yağmur yağma akmasın seller
Yıkıp virâneye dönmesin evler
Seni sevdiğimi duymasın eller
Alam sazım çalam söylesin teller

Hasköyün başında esiyor yeller
Esme seher yeli solmasın güller
Seni sevdiğimi duymasın eller
Alam sazım çalam konuşsun teller
-Karacaoğlan’dan-

Bağlandım dertler yollarım kaldım çaresiz
Gayri bana dünya aralandı gel gel
Dirildi dertlerim artsız amansız
Üst üste dizildi sıralandı gel gel
Yavrum gel gel canım gel gel

Yâri görse idim haftada ayda oy
Sevip ayrılmadan ne buldun fayda
Azrail göğsümde canım haymayda
Yüreğimin başı yaralandı gel gel

Karacaoğlan der ki başa yazıldı
Tel tel oldu gözyaşlarım süzüldü oy
Kefenim biçildi kabrim kazıldı
Mezarıma toprak kürelendi gel gel
Yavrum gel gel kurban gel gel
-Güler DUMAN Söyler-

Bülbül halın-harın kalmaya
Niçin kondun harlıya
Benim gönlüm yoğ idi
Sebep sana kamlıya

Baba der ki bu handan
Asker kalktı bu handan
Vurun vurun öldürün
Ben de bıktım bu candan
-Munzur Dağı-Çok Güzel-

Munzur Dağı silelenmiş karınan
Aram açık usulboylu yarınan
Eller bayram eder nazlı yârınan
Benim günüm geçer ahuzar ile

Selvinin dalına yaslanmayasın
Yağan yağmurlarla ıslanmayasın
El kızı değil mi Azrail dostu
Yalan sözlerine aldanmayasın
-Güler DUMAN Söyler-

Hoynar hoynar tarlalarda darı var
Oyuk oyuk yeri var
Hoynar hoynar şimdi gelinlerin
Hoynar hoynar hafta bir yârı var

Çayına attım minder
Kız yüzün beri dönder
Eğer beni seversen
Ayda bir mektup gönder
Hoynar ayda bir mektup gönder

Hoynar ateş gülünü bekler
Hoynar bülbül dalını bekler
Hoynar yiğit olan bir yiğit
Hoynar kırk yıl yarını bekler
Bir yiğit sevdiğinin
Kırk yıl yolunu bekler
Erenler zehir getirin
Balınan öldürmen beni
Bağrıma diken batırıp
Gül ile öldürmen beni

Duygular dönüşdü söze
Yanık sevda işler öze
Dertli dertli vurup saza
Telinen öldürmen beni

Ben dertliyim dertsiz sanma
Engin uç çöplüğe dönme
Asın kesin yüzün anma
Dilinen öldürmen beni
-Âşık Davut SULARÎ’den-

Baktım şu cihanın tamaşasına
Hep lisanlar Alo Alo ‘Ali’ diyorlar
Yedi derya döndü gam şişesine
Hep lisanlar Alo Alo ‘Ali’ diyorlar

Herhangi bir millet alsa da
Telli telsiz telefonlar çalsa da..
Dilinen Öldürmen Beni

Erenler zehir getirin
Balınan öldürmen beni
Bağrıma diken batırın
Gül ilen öldürmen beni

Duygular dönüştü söze
Yandı yürek döndü köze
Yanık sevda işler öze
Telinen öldürmen beni

Bir aşktır düşdü özüme
Yanarım kendi közüme
Leyla görünüp gözüme
Çölinen öldürmen beni

Hüdayiyim daldım gama
Saldı beni demden deme
Asın kesin yüzün anma
Dilinen öldürmen beni
-Güler DUMAN Söyler-

Söyleyin canana durmasın gelsin
Ölürem ölürem vallah ölürem
Ölmeden gözlerim bir daha görsün
Ölürem ölürem vallah ölürem

Ararım canım seni heryerde
Düşürdün dermansız çaresiz derde
Hiç insaf yok imiş o hayin yârde
Ölürem ölürem vallah ölürem

Ateşi kararmış küllere döndüm
Akan boz bulanık sellere döndüm
Dalda hazan olmuş güllere döndüm
Ölürem ölürem vallah ölürem…
Gölbaşı

Gölbaşına vardım gülleri çokdur
Güzeller geliyor sevdiğim yoktur
Şalvarlı gelin edâlı gelin

Gölbaşına vardım tren duruyor
Annem beni gurbet ele yolluyor
Şalvarlı gelin fistanlı gelin edâlı gelin

Bu derenin ağacından burcundan
Bana gelsen ölür müydün acından
Şalvarlı gelin fistanlı gelin edalı gelin
-Bu Türküyü Çok Sevdim-

Ölüm arkam sıra gezme
Git dolanda bir zaman gel
Gurbet elde canım alma
Gel sılada borcumu öde

Şu dünyada boşa gezdim
Usandım canımdan bezdim
Şah Hüseyin’e rica yazdım
Kerbelâ’ya götür de gel

Avladığım kumru kazdır
Bu sitemler bana azdır
Vatanım Kangal Sivas’tır
Sar vatanım yanıma gel
Yastığı kuş tüyünden
Bir yâr sevdim köyünden
Sevdim de alamadım
Ölüyorum derdimden
Vay le vay le vay le

Evimin önü arpa
Kırat yer kırpa kırpa
Yeni bir yâr sevdim
Hem güzel hem körpe
Vay le vay le vay le

Bir yâr sevdim Mardin’den
Güzellerin merdinden
Kız ben seni seveli
Duramıyom derdinden
Vay le vay le vay le
-Güler DUMAN Söyler-

Bu yarayı senden aldım
Başka tabip sarmıyor ki
Issız bir çölde kaldım
Bir su veren olmuyor ki

Gözümden akıyor yaşım
Dertten kurtulmuyor başım
Uçtu gitti gönül kuşum
Dön desem de dönmüyor ki

Gece gündüz sazım çaldım
Ben bu derdi senden aldım
Dertlerimi bir bir yazdım
Vallahi canımdan bezdim
Kemal şimdi gülmüyor ki
Demirciler demir döver taç olur
Sevip sevip ayrılması güç olur
Ben gidersem senin hâlin nice olur?
Hanifem isyan senin aman annende
Ah hanifem kız senin hâlin aman yanemde
İsyan değil kız senin aşkın aman var bende

Şu dağların çiçekleri solmasın
Kavuşmamız kıyamete aman kalmasın
Seni benden ayıranlar anmasın
Ah Hanifem isyan senin aman annende
İsyan değil kız senin aman aşkın var bende
Hamamdan geliyor güzeller hası
Bürüğün altından görünür tası
Bu kimin kızıdır bu kimin nesi
Böyle güzel mi olur köylü kızında
Suya gider alyazmalı bir gelin
Bir gelin bir gelin bir gelin
Yaşmağında oyaların beş midir, beş midir, beş midir?
Nazar etmesinler kınalı elin vay elin
A beyaz elin vay elin vay elin
Kötü kocan sanki sana eş midir?
Eş midir, eş midir, eş midir, eş midir?

Al suyun suyun özünden
Dönme ikrarın sözünden
Kanlı yaş döktün gözümden
Yoksa gelin senin kalbin taş mıdır?
Taş mıdır, taş mıdır, taş mıdır?
İşte gidiyorum çeşm-i siyahım
Önümüze dağlar sıralansa da
Efkarım servetim servetim ahım
Kaderim önümde karalansa da
Karardıkca bahtım karalansa da

Bağladım canımı zülfün teline
Sen beni düşürdün elin diline
Güldün Mahsunî’nin garip hâline
Karardıkca bahtım karalansa da
Düşman elinde paralansa da..
Kapının önünde önlük dikiyor
Kapının önünde bahçe dik gör
Kapının önünde Kerman büküyor
Yürüdükçe ince beli büküyor
Dedim güzel sen kimlerin yârisin?
Söylemeden dolu gibi döküyor
Ölem döküyor anam döküyor

Saçları dökülmüş yüzüne perde
Senin için uğrattı bu zalim derde
Dedim güzel sevdiğin nerde?
Ah ettikçe ciğerimi söküyor
Ölem söküyor canım söküyor

Havayı kaplamış bir kara bulut
Verdiğim gülleri koynunda kurut
Hayırsız birinden sana fayda yok
Hayırsız biriymiş de onu unut
Ölem de onu unut canım de onu unut
-Güler DUMAN-

Can dediğim kardaşlarım
Birer birer yüz çevirdi
Lokma dostu kardeşlerim
Sende mi usandın benden sende mi sende mi?
Dost sende mi sende mi sende mi dost?
Sende mi sende mi dost? Sende mi sende mi dost?

Elimden su içen kuşlar
Buna şahit dağlar taşlar
Kan kardeşim can yoldaşlar
Sen de usandın benden
Sen de mi sen de mi sen de mi dost?
Sen de mi sen de mi sen de mi dost?

Can dediğim can kardaşlar
Sen de mi usandın benden sen de mi sen de mi?
Sen de mi dost?
Sen de mi sen de mi sen de mi dost?
Gurbet eller ne yaptınız?
Beni yalnız bıraktınız
Canımdan can kopardınız?
Beni yârsız bıraktınız?

Verin benim sevdiğimi
Verin benim bir tanemi

Bırakmaz size alırım
Ya ölür ya da kalırım
Sehpalarda sallanırım
Büyük harpler çıkarırım
Verin benim verdiğimi
Verin benim bir tanemi

Ben onsuz nasıl yaşarım
Öldürmez mi duygularım
Gaz döker kendim yakarım

Verin benim sevdiğimi
Verin benim bir tanemi

Ya ölür ya alırım
Sehpalarda sallanırım.
-Güler DUMAN Söyler-

Ölmeden sevdiğim kabrimi kazma
Belki bu derdime çare bulunur
Zaten kader vurmuş bir de sen vurma
Belki bu derdime çare bulunur
Felek bana vurmuş bir sen vurma
Belki bu derdime çare bulunur

Açtın yüreğimde derin yâreyi
Çıkardım alları giydim karaları
Gece gündüz çağırırım mevlâyı
Belki bu derdime çare bulunur

Acı sözlerinle bağırımı delme
Bu garip âşığın ahını alma
Bana cevredip de ellerle gülme
Belki bu derdim çare bulunur
-Güler DUMAN Söylüyor-Çok Hoş Bu-

Gurbet eller ne yaptınız?
Beni yârsız bıraktınız
Canımdan can kopardınız
Verin benim sevdiğimi
Verin benim bir tanemi

Bırakmam sizden alırım
Ya alırım ya ölürüm
Sehpalarda sallanırım
Verin benim sevdiğimi
Büyük harpler çıkarırım
Büyük savaş çıkarırım
Ben onsuz nasıl yaşarım

Ben onsuz nasıl yaşarım?
Öldürmez mi duygularım?
Gaz döker kendim yakarım
Verin benim bir tanemi
Verin benim sevdiğimi
Sevda sevda derler behey yârenler
Görmeyene bir acaip hâl olur
Varıp kız on yediye girince
Açılmadık bir tomurcuk gül olur

Onsekizden gayet yüksekten uçar
Ondokuzunda gözlerinden kan saçar
Yirmisinde sevdiğinden vazgeçer
Son deminde bir kötüye kul olur

Karacaoğlan der ki ey kaşı kara
Yüreğime açtın onulmaz yara
Açtın yüreğime onulmaz yara
Çok varıp gelirsen olmaz her yere
Ya muhabbet kalkar ya bir hâl olur
-Bir Trabzon Türküsü-

Bizim yayla düz gibi
Kış olunca buz gibi
Geldin elli yaşına
Duruyorsun kız gibi

Cenber cenber üstüne
Cenber bağlamaları
Yaktı götürdü beni
Yârin ağlamaları

Bizim yayla düz olur
Kış gelince buz olur
Gündüz gelme gece gel
Eller duyar söz olur.
Acem ellerinden misafir geldim
Yol bilmenem Sunam nerden gidiyom
Şöyle bir yol köyünüze uğradım
Diber kerem eyle konuk albeni
Saz ile söz ile hoş eyle beni
Sar beni sev beni yâr beni

Dolmamdım dağları bu yere düştüm
Yandım hasretinle odlara düştüm
Çaresi bulunmaz dertlere düşdüm
Dilber kerem eyle konuk al beni
Saz ile söz ile hoş eyle beni

Karacaoğlan der ki nasıl edeyim?
Beyaz gerdanını seyran edeyim
Kaldır gerdanı seyran edeyim
Sunam seni nere koyup gideyim
Dilber kerem eyle konuk al beni
Saz ile söz ile hoş eyle beni
Sar beni sev beni yâr beni
Dilber kerem eyle konuk al beni
Ölmeden sevdiğim kabrimi kazma
Belki bu derdime çare bulunur
Gül Menekşe

Gül menekşe senden almış kokuyu
Seninle açarmış dal yarım yarım
Baharda ayrılık gurbetin huyu
Yaş ol gözlerime dol yarım yarım

Savrulsun harmanda yârin eteği
Çıkarsın tandırdan sıcak keteyi
Yağma olsun köyün balı peteği
Dilin bana yeter bal yarım yarım

Gel otur şu sözü yaz defterine
Bana sitem yazma selam yerine
Gurbet zehrini katmış terine
Benim de bir canım al yarım yarım
-Uzun Hava-Güler DUMAN Söyler-

Yüce dağ başının bir yanı yoktur
Bir ince ses geldi sandım ki yârdır
O yârın yanağı kırmızı güldür
Sandım kan damlamış karın üstüne
Derin derelerin ince dumanı
Yârdan ümit vardır kesmem gümanı
İkimizin gün görecek zamanı
Vurdu zalim felek ayırdı bizi
Ah ah ayırdı bizi.
Dikkat..Dikkat..

Hayret verir insana geldiğimiz şu nokta
Bilgisayardan sonra robotlar var ufukda
Uydulu artık hayat hepsi iyi güzel de
Sallanıyor insanlık manevî bir boşlukta
Âşığım dağ gezerim
Bülbülüm bağ gezerim
Yüz yerden yüz yaram var
El sanır sağ gezerim

Uy uy demeye geldim
Yâri görmeye geldim
Yârim yaran nerende,
Melhem olmaya geldim

Eğer Ferhat olsaydım,
Kayaları yarardım…
-Makamı yani kaydesi çok hoşuma giden türkü-
Tokatlı bir âşıktan-

Düşünün hâlini darda kalanın
Darda kalanın
Gurbet eller ne yaptınız
Beni yalnız bıraktınız
Canımdan can kopardınız
Verin benim sevdiğimi
Ya ölür ya

Bırakmam sizden alırım
Ya ölür ya sallanırım ya ölürüm
Büyük savaş koparırım
Sehpalarda sallanırım
Ben onsuz nasıl yaşarım?

Ben sensiz nasıl yaşarım?
Öldürmez mi duygularım?
Gaz döker kendimi yakar
Verin benim sevdiğimi
Verin benim bir tanemi
Yürü Yalan Dünya Senden Usandım

Goncaydım dalında har ettin beni
Onulmaz derdime dermandır sandım
Kadir bilmeyene yâr ettin beni
Bağladım her yanı tor ettin beni

Firkatın derdine alışamadım
Kavim kardeşimle buluşamadım
Yalan dünya sana san çıkışamadım
Bağladın her yanım tor ettin beni

Uyku yok gözümde yatamaz oldum
Kutnu kumaşımı satamaz oldum
Cüda bülbül gibi ötemez oldum
Ah ile bülbüle zar ettin beni
Zar ettin beni
-Makamı Çok Güzel-

Düşünün hâlini harda kalanın
Düşünün hâlini harda kalanın
Derdim üstüne dert ekleyenim var
Nasıl bulacağım o nazlı yâri
Nasıl bulacağım o nazlı yâri
Memleketten haber bekleyenim var
Güvercin vurdum kalkmaz
Kanı sel oldu, göl oldu akmaz
Can verdim, ekmek verdim
Dönüp yüzüme bakmaz

Öyledir yâr öyledir
Aşkın beni söyletir
Almış yâri yanına
Türkü mani söyletir

Güvercin havadadır
Kuş uçmaz yuvadadır
Bir elim yâr elinde
Bir elim duâdadır..

Öyledir yâr öyledir
Aşkın beni söyletir
Almış yâri yanına
Türkü mani söyletir
Şimdi zaman böyledir

-Yunus EMRE’den-

Ben bu dağın ağacıyım
Hem tatlıyam hem acıyam
Ben mevlanın muhtacıyam
Gel gör beni aşk neyledi
Aşka giriftar eyledi

Beni bu dağda buldular
Garip olduğum bildiler
Saz yapıp içim oydular
Gel gör beni aşk neyledi
Aşka giriftar eyledi..
-Malatyalı Kemal ÇIĞRIK’dan-

Mevlam bir dert vermiş
Beraber derman vermiş
Bu tükenmez derdime
Neden ilaç vermemiş

Zalim ağlatma beni
Kara bağlatma beni
Böyle sızlatma beni

Diley diley ley diley ley
Diley ley diley ley

Mevlânın verdiği dert
Gündür gelir geçer
Aşka düşen yürekler
Aşka düşen yürekler
Yanar gül olur geçer
Diley diley yâr diley diley yâr
-Âşık RUHSATÎ’den-Çok Güzel-

Mecnun oldum gezdim Leyla dağında
Bülbül oldum ötdüm yârin bağında
Arzumanın kaldı gül dudağında
Aşkın bâdesini süz Leyla Leyla
Süz Leyla Leyla

Çok güzelsin şirinsin aklımı çeldin
Aklımı fikrimi başımdan aldın
Altın tas içinde bal kaymak oldun
Senin gibi güzel al Leyla az Leyla Leyla

Mahsunî geziyor gurbet ellerde
Bazen sahralarda bazen çöllerde
Aşkın deryasında derin göllerde
Yetiş imdadıma tez Leyla Leyla
Tez Leyla Leyla
-Mehmet ÖZBEK’ten-

Giderim dur diyen yok
Kebap oldum yiyen yok
Ayrılık gömleğini
Benden başka giyen yok

Kız niye niye niye
Öldüm yâr diye diye
Koynundaki güllerin
Ver birini ver hediye

Giderim bende bende
Bir arzum kaldı sende
Ayva gibi sarardım
Hiç insaf yok mu sende

Kız niye hanım niye
Öldüm yâr diye diye
Koynundaki güllerin
Ver birini ver hediye
-Makamı Çok Güzel-

Horoz havada horoz lele yâr
Sesi yuvada horoz lele yâr
Sabahtan erken öte lele yâr
Yâri uyara horoz lele yâr

Ah lele yâr lele yâr lele yâr
Muhabbet şirin yâr lele yâr
Beklerim ki gele yâr lele yâr
Usul boylu sevdiğim lele yâr
Şimdi nerede horoz lele yâr

Horozlar öter oldu lele yâr
Ayrılık yeter oldu lele yâr
Bu sefer ki ayrılık lele yâr
Ölümden beter oldu lele yâr

Ah lele yâr lele yâr lele yâr
Beklerim ki gele yâr lele yâr
Benim ile güle yâr lele yâr

Horoz ne bağırırsın lele yâr
Yârimi çağırırsın lele yâr
Garip garip ötersin lele yâr
Benden sevdalı mısın lele yâr
-Malatyalı Fahri KAYAHAN’dan-

-GERDANÎ Şarkı-

Şu dağları delmeli
Gül edip elemeli
İçerim kan gidiyor
Yârimi görmeyeli

Uy uy demeye geldim
Yâri görmeye geldim
Yârim yaran nerede
Merhem olmaya geldim

Bu dağın ensesine
Uyandım yâr sesine
El edip çağırsaydı
Giderdim ardı sıra

Uyu demeye geldim
Yâri görmeye geldim
Yârim yaran nerede
Merhem olmaya geldim

Dağlar dağladı beni
Gören ağladı beni
Ayırdı zalim felek
Derde bağladı beni
-Erçişli Âşık EMRAH’dan-

Bugün ben bir güzel gördüm
Bakar cennet sarayından
Kamaştı gözümün nuru
Onun hüsnü cemalinden

Salındı bahçeye girdi
Çiçekler selama durdu
Mor menekşe boyun eğdi
Gül kızardı hicabından

Bahçenin kapısı dağdır
Güllerde öten bülbüldür
Emrah da bir edna kuldur
Bağışla geç günahından

Bahçenin kapısın aşdım
Sanırsın cennete düşdüm
Öptüm sevdim hellaştim
Bûse aldım yanağından

YUSUFÎYE-İ TERME/TERME CEZAEVİ HÂTIRALARIM-Zabit GÜLTEKİN, Yayına Hazırlayan: İsmet GÜLTEKİN,www.millimefkure.com.’un Kültür Hizmeti-2014   Leave a comment

 

 

 

 

-Bir insana karşı en büyük günah!:
Nefret etmek değil, Ona kayıtsız davranmaktır.
İlgisizlik insaniyetsizliğin en büyük temelidir.-

Zabit Gültekin
Yusufîye-i Terme /
Terme Cezaevi Hâtıralarım
(“Hakk Kuvvetin Üstündedir”)

(Giriş.: 26.09.2001,Pazartesi – Çıkış.: 26.11.2002)
Yayına Hazırlayan: İsmet GÜLTEKİN
http://www.millimefkure.com.tr.

Kültür Yayınları-2014-

 

 

 

SÖZBAŞI:

Ben de “Terme’nin Çocuğu”ğum. Bir türkümüzde de dillendirildiği üzre; “Eğri olsam yay gibi/ Ellerinde tutarlar beni/ Doğru olsam ok gibi / Uzaklara atarlar beni..” Ben de “Terme’nin Çocuğu” olarak bu ‘kader’i hâlen yaşamakta olan biriyim. “Suçum Ne?”, demeyeceğim. Çünkü “insanlık tarihi”, “suçsuzların bile ne acılar tattığı tarih” olduğu şuurundayım. ‘Kadere inanırım ve kazaya da razıyım” elbette. Ekseriyetle “torpil değil adalet istedim..” “Adaletsiz bir dünya” da, hele de “hegemonik güç”ün sapına kadar “Adaletsiz” olduğu bir dünya’ da ‘adalet’ istemek nasıl bir şey ise?!
Yarım asra yakın ömrümde hiç hapis hayatı, cezaevi hayatı, “yusufiye hayatı” yaşamadım. Bu yaşımdan sonra yaşayabilir miyim, bilemiyorum..Doksan iki yaşına girmiş ve vefât etmiş nice “güzel adamları” bile “kodese tıkma”nın peşinde olan “küfür yobazı zihniyetler”in de farkındayım..
Ancak ailemden hapis-cezaevi-yusufîye hayatını bizzat yaşayanlar oldu. İlki, 12 Eylül 1980 Askerî Darbe sonrası, “our boys”ların, “bizim çocuklar”ın “darbesi” sonrası öğretmen de olan rahmetli Malik Ağbimin “Yusufiye-i Terme/Terme Cezaevi”nde bir hafta yattığını biliyorum. Mutlaka rahmetli Malik Ağbimin de tuttuğu “hatıratı” vardır amma henüz elime geçmedi.
Bir de Zabit Ağbim! Bu “Yusufiye-i Terme/Terme Cezaevi Hatıralarım” bizzat onun yazdığı “hatıralar” dan meydana geliyor.
Rahmetli Pederimin de bir haftalık “merdivenaltı”nda, bir “Yusufiye-i Terme” hatırasının da olduğunu biliyorum. Hususî sohbetlerinde bana anlatırdı ve asla hakkını da helâl etmeyeceğini söylerdi.
Hâlen hayatta olan Talip Ağbimin de jandarmalar tarafından elinin kelepçelendiğini de hatırlıyorum…
Ben, “Terme Cezaevi”ni, Türkiye’mizin her bir ‘cezaevi’ gibi “Yusuf Aleyhisselam”ın misali bir “Medrese-i Yusufîye”, “Yusufîye Medresesi” olarak görenlerdenim. Bu sebeple, “Terme Cezaevi” de, benim nazarımda “Terme Yusufîyesi”dir, “Yusufîye-i Terme”dir.
Rahmetli Pederimin vefâtı akabinde bir seneyi aşan süre “Terme Yusufîyesi”nde, “Yusufiye-i Terme”de, “Terme Cezaevi”nde yatmış olan Zabit Ağbim, belki de ömrünün en helâl günlerini de yaşadı. Çıkardığım “Terme Birlik MEFKÛRE-Birlik Olmadan Dirlik Olmaz” isimli yerel/mahallî gazetemde, “Bu Bir Zulümdür” diye “dosya” yazısı da yazmıştım. Aslında bu “hatırata” bu yazıyı da eklemek isterdim..
Hülâsa: “Zalimler için yaşasın cehennem!”, diyorum..
Sarıyer, 11.05.2014

Kardeşi: İsmet

Yayına Hazırlayan: İsmet GÜLTEKİN
e-mail.: metgultekin@hotmail.com
Web site: http://www.millimefkure.com
Bloglar: Terme Birlik Mefkure, Millî Mefkûre, Mefkûre Adamları
Facebook: facebook/İgltkn

 

 

 

 

 

Bu Not Defterini Bana gönderen Sevgili kardeşim,Değerli Öğretmen İsmet’e sonsuz teşekkür ediyorum..Allah(c.c.) Razı Olsun.
24.Eylül.2001 yılı Pazartesi günü saat 15’de Mahir Ağbim,Galip Ağbim olarak,Evden ayrıldım. Daha sonra Terme Stadyumun orada sivil polisler gelip, Emniyet’e geldim. İşlemlerimin tamamlanması için Hükûmet konağı savcılık kalemine geldim. Orada işlemler tamamlanıp Terme Cezaevine saat 18’de teslim oldum. Daha önceden Mahir Ağbeyimin ve Benim şahsen tanıdığım Cemal Şanlı Ağbeyimin yanına yatağımı yerleştirmiş oldum. Bana yardımcı oldular.Allah razı olsunlar…
Cezaevinde geçen ilk 40. günden sonra mümessil oldum. Az çok yaşantısını öğrendim. Sabahları ise Namazımı kılıp Babama, Anneme,Kardeşlerime Duâ ediyorum. Cenab-ı Allah kabul eder İnşallah. 1. Ekim. 2001 Pazartesi günü ilk kapalı ziyaret günüm oldu. Galip Ağbim, Mahir Ağbim ve İlhan Daldal ağbi ziyarete geldiler. Terme Cezaevinde 2. Ekim Salı günü Terme cezaevinde 8. günümdü.Tahsin Bodur, Enver Çimen Ağbi ziyaretime geldiler.
24.Eylül.2001 Pazartesi saat 18’den 3.Ekim.2001 Çarşamba gününe kadar Dokuz günlük sürede Cezaevi içerisindeki davranışları ve düşünceleri Açıklamak’da. Daha dikkatli olmak zorunda olduğumu anladım.27.Ekim Cumartesi günü TalipAğbim,Galip Ağbim, Mahir Ağbim ziyaretime geldiler. 29 Ekim’de ise Gülbahar yengem ve yeğenim Engin ve Serdar ziyaretime geldiler.
6.Kasım Salı günü Açık Ziyaret’de ise Cemal Ağbinin misafirleri ve Ali Ağbi ziyaretime geldiler. Galip ve Mahir Ağbim de geldiler.Kardeşim İsmet, bana Ajanda ve Kalem gönderdi.Ziyaretime gelmek istedi ama yeni gelen bir savcı izin vermemiş. Canı sağolsun. Emanetlerini aldım. Allah razı olsun. 6. Ekim, Salı günüm de dolmuş oldu. Şu anda Bu satırlarımı yazarken saat 18’i gösteriyordu. 7. Kasım, Çarşamba günü öğleden sonra saat 17.00 suları yanıma Teyzeoğlu Recep Keskin ve Kasım Keskin geldiler. Recep 1 aylık kısa dönem askerliği yaptığını, Evin emlâk borcunu yatırdığını söyledi. Bana ise yirmi milyon harçlık ve koka kola ve elma getirdi. 10 Kasım 2001 günü Almanya’ya gideceğini söyledi. Vedalaşıp ayrıldık.Allah razı olsunlar. Ayrıldık.
Sevgili Kardeşim,
Bu yazımda sana Cezaevi’nde geçen 24.Eylül-14.Kasım arası ziyarete gelen ve cezaevindeki yaşayış tarzında bir şeyler anlatmaya çalıştım. 14. Kasım, Çarşamba günü Terme Cumhuriyet Savcısı Ârif Bey ziyarete geldi. İsteklerimizi sordu. Ben de dosyam hakkımda bildiklerimi söyledi. Tam kesin cevap alamadım. Ama Mahir Ağbim yakın zamanlarda Ankara’ya gideceğini söyledi. Ben ise kendi şahsımda 2002 yılı Ocak Ayı 20’sine kadar sabretmeyi kendime yeğ tuttum. Her Cuma günleri Hastane doktoru gelip şikayetlerimizi soruyor ama ben şu elligünlük(50) süreçte Allahıma şükürler olsun bir rahatsızlığım olmadı. Akşamları voleybol oynuyoruz arkadaşlarla. Zaten Koğuş mümessili olduğum için biraz rahatım. Şu anda onaltı arkadaş var. Kimisi Esrar kaçakcılığından, diğerleri ise ufak-tefek suçlardan gelmişler. 14. Kasım. 2001 günü Terme Cezaevi’nde en fazla 14 ay ceza benim vardı. Bir arkadaşım daha geldi. Onun da 20 aylık cezası vardı. En ağır cezası olan iki arkadaş olduk. İşte kardeşim günler böyle geçiyor.
Elligünden beri Her sabah Namazımı kılıp sizlere, Rahmetli Babama, Anneme, Ağbeyime Duâ ediyorum. Allahım kabul eder İnşallah(Âmin)
15. Kasım Perşembe mübarek Ramazan ayının ilk gecesine kalkacağız. Mümessili olduğum 2. koğuşumda onaltı arkadaşımdan (11) tanesi mübarek orucumuzu tutacağız. Gerisi çeşitli hastalıklarından kaynaklandı. Allah kabul eylesin.
24. Kasım. 2001 Cumartesi günü ve ondan önceki Cuma gecesi rahmetli Babamı gördüm. Evin önündeki geçek kapısına yaslanmış gözyaşlarını silerken gördüm. Ben Her Sabah Namaz kılıp, Ailemizden vefat edenlere Cenab-ı Allahımızın rahmetini bol eylesin.(Âmin) , diye duâ ediyorum. Allahım kabul eylesin.
24. Kasım, Cumartesi günü ise eylence amacıyla oynadığım At yarışından Feridun Demirbaş(Genel Mümessil) arkadaşla At yarışı tutturdum. 186 milyon kazandık. Uzun zaman sonrası şansızlığımı kırdım. Cezaevi günlerim şu anda rahat, huzurlu gidiyor.
27. Kasım. 2001, Pazartesi günü, ziyaret günüme Galip Ağbim geldi. Biraz rahatsız olduğunu söyledi. Garajdaki sorunlar olduğunu Samsun Hattını Metro Turizm alacağını, bir hizipleşme olduğunu belirtti. Tabii biz ne kadar kayıtsız kalsak da ister istemez etkiliyor. Esasen Galip Ağbimin, İstanbul’a Talip ağbimin yanına gidip, doktora muayene olması lazım. Ağbimin durumu bana hiç sarmadı. Yani hoşuma gitmedi. Eve baktığını, geçmişini hatırlayıp, Rahmetli Anneme, babama, Malik Ağbime Kur’an-ı Kerim, Duâ ettiğini söyledi. Allah razı olsun. (Âmin) Ben de Terme Cezaevi’ne geleli 2 ay oldu. Her sabah namazımı kılıp, orucumu tuttum. Şans oyunlarından ise At yarışından 90 milyon aldım. Sportoto’dan ise (13) tutturdum. 27. Kasım. 2001 günü (Pazartesi) orucumu açtıktan sonra, her akşam olduğu gibi, haftalık harcamalarımızı mahkumlardan topladım.
11.Aralık. 2001 Salı gecesi mübarek Kadir Gecesi(Kandili) Namazımızı kılıp, Aileme, geçmişlerime duâ edip, Cenab-ı Allahımızdan af diledim. Rahmetli Babamı rüyamda gördüm. Tam geçek kapısına yaslanıp, gözyaşlarını sildiğini gördüm. Hayırdır inşallah.
Cezaevi’nde 29 Ekim 2001’de 2’ci koğuş sorumlusu olarak yaklaşık 35 gündür görev yaptım. Daha sonra 7 Aralık 2001 günü Koğuş değiştirip, Cezaevi Sorumlusu oldum. En büyük gücüm tecrübem ve iyi niyetim, olaylara olgun ve doğru-dürüst yaklaşmam oldu. Kimsenin kalbini kırmamaya çalıştım fakat Cezaevleri iyi niyet ve Dürüstlük kabul etmiyor. Kendi fizik gücünü, Arkadaş edinmesini bileceksin. her şeye hazır ve akıllı olacaksın. 11.Aralık. 2001 günü Jandarma Komutanı ,Savcı Bey ve askerler Arama yaptılar. Cezaevi’nde herhangi bir şey rastlanmadan gittiler tabii. Normal görevlerini yaptılar. Kendilerini ilgilendirir. Şu anda saat gece 02..10 suları, kanal D televizyonunda mevlüt dinlerken bunları yazıyorum. Gecemiz mübarek olsun Dostlar…
17.Aralık.2001 Pazartesi Ramazan Bayramının 2’ci günü idi. Yeğenim, Engin, kardeşim İsmet Hocam geldiler ve Mustafa dayım,Kadir ERGEN. Hepsi bir anda gelmiş oldular. Allah razı olsunlar…
Daha sonra Ârif Hoca geldi. Gazete söylemiştim, gönderdi. Ertan Bekgöz ve Erdem geldiler sağolsunlar..Erdoğan Hoca’nın ve Gülasın Hanım yengenin, Çerkez Osman dayının selamları olduğunu söylediler. Allah razı olsunlar… Kardeşim İsmet Hoca’nın iyi olduğunu gördüm. Yengenin doğum yapacağını söyledi. İnşallah hayırlısı ile kurtulur. Ramadan dayım selam göndermiş, yeğenim Kevser geldi. Allah razı olsun. Daha sonra Mahir Ağbim geldi. Lazların Bakkal Necati’nin problem oluşturduğunu söyledi, ağladı. Onun derdine bakacağız. 18 Aralık Salı günü ise Bayramın 3’üncü açık görüşü var. Galip Ağbim geldi, elini öpüp bayramlaştık. Daha sonra İsmet Hocam ve yeğenim Hasan Hüseyin ve yengem gelmişti. Yeğenimi sevdim. Allah razı olsunlar, geldiler. Daha sonra yeğenlerim Züleyha, Nurten, Yunus geldiler. Bana büyük moral verdiler. Allah razı olsunlar.. Mübarek bayramın üçüncü günü beni çok mutlu ettiler. Ramadan dayım ve yengem geldiler. Yaşar dayım, zelfi yengem selamlarını gönderdiler. Komşularda Fadime yengem de selamlarını gönderdiler..Allah razı olsunlar… Bayramın üçüncü günü de böyle geçmiş oldu. Herkes’den Allah razı olsun, diyorum. Ramazan Bayramı da böylece bitmiş oldu. Orucumuzu tuttum ve Namazımızı kıldım. Allahım kabul eder inşallah…
18 Aralık Salı gününü de bitirmiş oldum. Cezaevi’nde ilk bayramımızı da kutlamış oldum. Ayrıca dayı oğlu Kadir Ergen, yine dayı oğlu Ünye Kiraztepe Köyü Tarım Kredi Kooperatifi Müdürü Necati Ergen de geldiler.Allah razı olsun.
21 Aralık Cuma günü akşamı ise çok sevdiğim rahmetli Ağbeyim Öğretmen Malik Ağbimi rüyamda gördüm. Güzel giyinmiş, saç-sakal tıraşı olmuş hâlde beni yanaklarımdan öptü ve gitti.
Cenab-ı Allahım , büyük Allahım korusun Onu.
Derken 23 Aralık Pazar günü de dolmuş oldu. Cezaevi’de Cemal Şanlı Ağbimiz tahliye oldu. 4 aydan fazla cezasını bitirip Sabah 9’da Cezaevi’nden çıkmış oldular.
24 Aralık Pazartesi günü yeni bir hafta başlıyor. Hayırlı olur inşallah.
28 Aralık Cumartesi Açık Görüş vardı. Cemal Şanlı geldi. Allah razı olsun. 29 Aralık’da ise (28 ve 29) Aralık’da Ailemden kimse gelmedi. 31 Aralık Pazartesi günü Mahir Ağbim geldi. Cumartesi ve Pazar günleri Açık Görüş olduğunu ve gelmediğini söyledim. Ve ihtiyaçlarımı karşıladı. Daha sonra Kardeşim İsmet geldi. Bana müjdeli bir haberle geldi.Bir yeğenim daha dünyaya merhaba demişti. Cenab-ı Allahım uzun ömür Akıllı ve büyük insan olsun. İnşallah. İsmet Hocam’ı tebrik ettim ve ayrıldık. Allah razı olsun. 1 Ocak 2002 yılı da girmiş oldu. Öğleye doğru Mahir Ağbim geldi, onunla görüştük.
2 Ocak Salı günü ise kardeşim İsmet geldi. Bana gazete-dergi getirmişti. Çıkardığı derginin yazıişlerini bir başkasına devretmesini söyledim. O da düşündüğünü söyledi. Konuşmasından iş durumundan biraz şüphelendim. İnşallah işini bırakmaz. Yeğenimizin yanına daha gitmemiş. Beni hiç sarmadı. İşini bırakırsa çok üzülürüm. Çünkü ailemizde bir tane öğretmen kardeşim kaldı.
Daha sonra Galip Ağbim geldi. Tarlaya(Adaya) çorum ekeceğini söyledi. Ben de ek dedim. Daha sonra şans oyunlarını vereceğimi söyledim, geleceğim dedi, gelmedi. Sanırım beni ekeledi. Günler böyle geçerken 14 Ocak 2002 Pazartesi günü oldu. 12 Ocak Cumartesi günü ise Galip Ağbim ve Mahir Ağbim geldiler. Bana çeşitli yiyecekler ve 10(on) milyon para bıraktılar. 14 Ocak Pazartesi günü ise Kapalı Görüş günü idi. Galip Ağbim ve Mahir Ağbim geldiler. Allah razı olsunlar.. Mahir Ağbim bakkal Necati Öksüz’ün geleceğini söyledi.. Ben de hoş geldi, sefa geldi der, sağolasın derim dedim. Günler böyle geçerken Cezaevi’nde 110 günümü doldurmuş oldum. Şu anda Cezaevi’ne alıştım. Bakalım ceza süremin ne kadarını çekeceğim. Bekliyorum. 21 Ocak 2001 günü bir gün iki gece var iken Sayın Belediye Başkanıma şahsında maddî olarak istekde bulunmuştum. (Emekli Öğretmen Aydın Turan Amca ile) O da bana sekreteri Bahattin Akçay tarafından Cezaevi’ne Kaymakamlık Fak-Fun-Fon’undan yardım için dilekçe vermem gerektiğini söyledi. Çok zoruma gitmişti. Ben Belediye Başkanı’nın şahsında yardım istemişken O beni Fak-Fun-Fon’a gönderiyordu. Ben dilenci miyim terbiyesiz adam, sen beni bir kalemde silip atarken ve ben seni son kez yukarıdaki yazdıklarımla denemiş oldum. Son kez… Hesabım varsa geleceğini görmeyen şerefsiz Başkan’la var. Ulan benim şerefimle oynadın ve hâlâ düşüncen değişmedi.
Gardiyan Cemal Ağbi bana Pazartesi işini ben hallederim dedi. Ama ben Başkanın kendisine istekde bulundum. Hemen beni buradan Acilen Alsın, diyorum. Benim Fak-Fuk-Fon’una ihtiyacım yok. Başkanın kendisine,alakasına, ilgisine, şefkatine, dürüstlüğüne, cömertliğine, doğru olan insanlığına ihtiyacım vardı. Yoksa benim diğer şeylere ihtiyacım yoktu. Sırası gelecek ..
Ve 21 Ocak 2002 Pazartesi günü Cezaevi’nde Kapalı Görüş günü yapıldı. Cemal Şanlı Ağbeyle, Mahir Ağbim geldi. Cemal Şanlı ağbinin Hanımının selamı olduğunu ve ameliyat olduğunu söyledi. Oğlu Soner’in balığa İstanbul’a gittiğini söyledi. Mahir Ağbim ise hâlâ silahını alamadığını, Sivil Polislere ifade vereceğini söyledi. Sigara getirmişti. Öylece ayrılmıştık. Daha sonra Galip Ağbim ve yeğenim Mertcan geldiler. İhtiyaçlarımı karşılayıp ayrıldık. Hacı Ağbim üzüldü ve ağladı. Öylece ayrıldık. Daha sonra Belediye Başkanı’nın Sekreteri Arkadaşım Bahattin Akçay geldi. Belediye Başkanı’nın ellerinden öperim. Saygılarımı gönderdim. Ve arkadaşlara selamımı gönderdim. Ayrıldım.Bu ziyaret günüm de böylece geçmiş oldu. Allahıma şükürler olsun. Dostlar sağolsun.
22 Mart günü Kurban Bayramı günü. Termemizin Bürokrasileri ve Parti Başkanları ve Yalı Mahallesi muhtarı olan Ağbeyim geldiler ve bayramlaştık. 23-24 Mart’ta bayram dolayısıyla Açık Görüş’lerimiz vardı. Bu bayramda Kardeşim İsmet, Mustafa dayım, yeğenim Züleyha, Engin ve nişanlısı, Galip Ağbim, dayı oğlu Kadir ve damadı, Gülbahar yengem gelenlerden. Allah razı olsun. Arkadaşlarımdan Mustafa, Sezer, Necati, Erdal gelmek istediler ama zamanları olmadı. Olsun. Allah razı olsunlar. Cenab-ı Allahım onları ve cümlesini korusun.(Âmin) Böylece Mübarek Kurban Bayramını da geçirmiş olduk.
Yaşantımın iki bayramını Cezaevi’nde geçirmiş oldum. Bu benim yaşamak istememden kaynaklanan bir düşüncedir. Cezaevi’ne 24 Eylül-6 Mart gününe kadar (5) ay 10 günümü doldurmuş oldum. Yaklaşık (9) ayım daha var. 20 Mart’tan sonra açık hakkım doluyor. İnşallah hayırlısı ile Açık Cezaevi’ne giderim. İnşallah, ya da 13 gün içerisinde tahliye olurum. İnşallah. Ayın 20’sinw doğru yeğenim Tarık askere gidecek İnşallah yanıma gelir. Başka ne yazayım. Cenab-ı Allahım, önce Kardeşlerimden sonra seven dostlardan sağolsun. Aklıma gelmişken yazayım. Kardeşim İsmeti iyi görmem ve bir yeğenimin daha dünyaya gelmesi beni çok mutlu etti.
Şimdilik yazacaklarım bunlar. Henüz yazımı kapatmamışken ,Belediyeden Bahattin Akçay ve İsmet Ağbi bana içtenlikle ikinci defa bay bay çektiler. Sağolsunlar.Yarın, 7 Mart 2002 Perşembe gününe gireceğim. Hayırlı olur inşallah. Bir Cezaevi yaşantısı, bana yaşamı görmem açısından bulunmaz fırsat oldu. Bundan sonrası her şeyimle her şeye hazır olmam gerekiyor. Çünkü yaşam güzel ve anlamlı. Az daha unutuyordum, ziyaretime Değirmenci Dursun dayının oğlu, Hacı’dan uyağa (2) defa geldi. Allah razı olsun.
18 Mart Pazartesi günü Kapalı Görüş günümüz vardı. Hacı Galip Ağbim yanıma geldi. Allah razı olsun. Sayın Muhtarım 2’ci Hafta oldu ziyaretime gelmedi. Ona sonra bakacağız. Yeğenim Tarık Askere giderken yanıma uğramadı. Herhalde müsait olamadı. Belki dağıtımda gelir, gelmese de önemli değil. Öğreneceği çok şey var.Zaman gösterecek tavrını. Bizim Muhacir arkadaşlardan Edip ve Soner’in selamlarını aldım, sağolsunlar. Aslında onlara mektup yazmam gerek ama şimdilik dursun bakalım. Zaman bana kayıp gibi gözükse, kazanımın olduğu taraflarda var. Benim, Perihan yengem hiç gelmedi yanıma. Olsun. Kimseye kötü davranmam ve söylemem söz konusu olamaz. 26 Mart Pazartesi günü Kapalı Görüş var. O güne kadar bekliyorum.
2 Nisan Salı günü Açık Gör üş günüm vardı. Hacı Galip Ağbim, Mehmet Ergen ve Serdar Keskin yeğenim geldi. Allah razı olsunlar. Öğleden sonra ise Mahir Ağbim geldi. Allah razı olsunlar.. İhtiyaçlarımı karşıladılar. Ve ayrıldık. Devlet Memurluğumun Kurtuluşu için 23 Nisan 1999 tarihinden önce işlenen suçları Anayasa Mahkemesi yine kabul etti. Ama ben Cezaevi’ne girdiğim için ikinci kez memuriyetim yanmış oldu. Fakat Belediyeye tekrar başlayacağımdan eminim artık. Hacı Mahir Ağbim birkez daha üstüne basa basa söyledi. Allah razı olsun. Dostlardan bol bol selam aldım ve ben de gönderdim. Kızkardeşim Birsen’in geldiğini, iyi olduğunu söylediler Ağbimgil. Yalnız evin yanındaki taflan ağaçlarının açmadığını söyledi Ağbim bana. Babam üzüntülü gitmişti, onun için yorumu yapıldı. Cenab-ı Allahım Nur içinde yatırsın.(Âmin) İsmet Hocamı sordum, iyi olduğunu söyledi. Böylece günümüz bitti. Akşam Ezanından sonra Cezaevi kapalı kapanıp (5’inci) koğuşuma girdik. Allahım sabır versin. Mahkûmlara ve bana.(Âmin)
Günlerden 17 Nisan gecesi, Ben yine sıkıntı bir hâlde günlerim geçmeye başladı. Yalnız şurada biraz daha sabretmem gerekiyor. Ondan sonra tamamen rahat edeceğim inşallah. Şans oyunlarından tamamen sıfır .. Hayırlısı olur inşallah.
22 Nisan Pazartesi günü ise Kapalı Görüş günümüz idi. Öğleden sonra sayın muhtar Mahir Ağbim geldi. Dört(4) paket uzun 2001 sigara ile 10 milyon para bıraktı. Ben de yetmez dedim. 23 Nisan günü bırakacağını söyledi. Anladığım kadarı ile bana yapılan haksızlıktan bocalayıp durdu. Zaman her şeyi çözecek diyorum ben. Öylece ayrıldık. Ama tavırları da beni hiç sarmadı.Gerisini bilemem. Şu anda 7 ayım kaldı. Onu da bitireceğim ben. Fakat bazı şeyleri de çözüm, o şekilde çıkacağım. Bana yapılan kötülüklerden tamamen her şeyi öğrenip öyle çıkacağım inşallah buradan. Önümüzde Mayıs ayının ilk haftası Açık Görüş var. O güne kadar bekleyeceğim bazı şeyleri söylemek için.
Bu şiir, Evci Beldesinden Engin Kıl’dan Ağbim yazdırdı. 22.04.2002
= Arkadaşım=
Düştüm dillere ben,
Ben ettim, sen etme.
Dünya’da tek dostum ailem.

Yaktın beni bir Arkadaşa
Kötü ızdırap günlerimde
Vicdan Azabını ben değil
Sen yedirdin bitirdin.

Dostluk buy muydu Arkadaşım.
Benden önce ölürsen
En kötü günlerin
Benden sana selam olsun.
Arkadaşım.

Bugün günlerden 18 Mayıs Cumartesi. Cezaevi’nde Açık Görüş günümüzdü. Yanıma yeğenim Yunus ve Engin geldiler.Yalnız Engin yeğenim nüfus kağıdı olmadığı için Engin yeğenimle görüş yapamadım. Yunus yeğenim bana gazete ve bir paket Kısa Tekel 2000 sigarası ile beraber geldi. Allah razı olsunlar. Yarın ise 19 Mayıs 2002 günü olacak ve yine Açık Görüşümüz var. Allah kerimim olsun.
19 Mayıs Pazar günü ise yanıma İsmet Hocam ve yeğenim Hasan Hüseyin geldiler. Bana dondurma getirmişti. Yeğenim ve Kardeşimi iyi gördüm. Bana il içi tayin istediğini Terme, Çarşamba’yı tercih ettiğini söyledi. İnşallah hayırlı olur. Pazartesi günü bana gazete ve kalem getireceğini söyleyerek öğle görüşü böylece bitmiş oldu. Ayrıldık. Allah razı olsunlar. 20 Mayıs Pazartesi günü ise Kapalı ziyaret günümüzdü. İlk gelen yeğenim Engin oldu. Galip Ağbimin Ankara’ya hastaneye gittiğini söyledi. Oradan da İstanbul’a gittiğini söyledi. Pek bir şey anlamadım amma öyle olsun. Yeğenim Yunus’a , turşu ve marul, maydonaz söylemiştim. Gelmedi. Sayın Muhtarım da gelmedi. Önemli değil. 20 Mayıs Pazartesi günü de İsmet Hocam ve yeğenim Hasan Hüseyin geldiler. Kalem ve gazete getirip ayrıldılar. Böylece 20 Mayıs Pazartesi ise böylece bitmiş oldu. Mayıs Ayı da böylece bitirmiş oldum. Cezaevi’ne geleli Mayıs Ayı’nın da 24’de ise 8 ayımı bitirmiş oldum.
Haziran ayının ilk haftası ise (Salı) günü Açık Görüş’e kadar Eyvallah. Yasalara göre Temmuz Ayı’nda tamamen çıkacağım, televizyon söyledi.(20 Mayıs) akşamı. İnşallah hayırlısı olur. Cenab-ı Allahım yardımcımız olsun.(Âmin)
Önemli Not.: 23.Mayıs.2002,Perşembe
Saat 14.30 suları. Arkadaşlarla öğleden sonra voleybol sahasında (Pıtık) oyunu oynarken, telefon geldi haberi üzerine idareye gittim. Telefondaki kişi, Mahir Ağbimdi. Bana Cemal Şanlı ile kavga ettiğini ve gelen ziyaretçiyle görüşmeyeceğimi söyledi. Zaten görüşmem. Tabii Bütün Ailemize bir yanlış daha yapılmış oldu. Bilgimiz oldu.
27 Mayıs Pazartesi günü Kapalı Görüş günü idi. Sabahleyin ziyaretime yeğenim Engin geldi. Bana eşorfman gönderdi. Allah razı olsun. Daha sonra Galip Ağbim geldi. Bana harçlığımı Engin ile göndereceğini söyledi. Allah razı olsun. Mahir Ağbim yine gelmedi. Fark etmez. Kardeşim İsmet Dergi göndermişti, onları aldım. Bugünümüz de böyle geçmiş oldu. Allah razı olsunlar. Önümüzdeki Açık Görüş’de görüşmek üzere. Eyvallah.
17 Haziran Pazartesi günü Kapalı Görüş günü idi. Mahir Ağbim 3 paket tekel 2000 sigarası ve 10 milyon para ile geldi. Daha sonra ise Galip Ağbim 40 milyon para verdi. Allah razı olsun. Yeğenim Engin’in düğünü 9 Temmuz günü olacakmış. Hayırlı olur inşallah. Yalnız Talip Ağbim 8 aydan beri bana yardımcı olmadı. Cenab-ı Allah bilir. Benim Allah’a karşı yüzüm doğru. Şurada yaklaşık 5,5 ayım kaldı. İnsanlara daha iyi tanıdım. Ne yapacağımı çok iyi biliyorum.
2 Temmuz 2002 Salı günü ise Açık Görüş günümüzdü. Cezaevi’nde 9’uncu Ayımı bitirmiş oldum. Benden sonra 4 Açık Görüş’üm daha kaldı. İnşallah hayırlısı ile onu da bitireceğim.
Sabahleyin ziyaretime Galip Ağbim,yeğenim Nurten ve Engin gelmişlerdi. Allah razı olsunlar. İhtiyaçlarımı karşıladılar. Kardeşimin durumunun ise iyi olmadığını söyledi. Cenab-ı Allahım büyük, inşallah onun yakında açar. Yeğenim Engin ise 14 Temmuz’da düğünü olacağını söyledi. Allah mesut bahtiyar etsin. Öğleden sonra ise Erdoğan Bekgöz Hocam ve Ertan geldiler. Allah razı olsunlar. Yeğenim Gülay’ın bir erkek oğlu daha olduğunu söylediler. Gözünüz aydın olsun dedim. Selamları olduğunu söylediler. Allah razı olsunlar.. Hanım yengeye ve Osman dayıya çok çok selam söylemelerini söyledim. Ve öylece ayrıldık. Mahir Ağbim ve İsmet Hocam ziyaretime gelmediler. Zaten sayın muhtarın beni 2 aydan fazla beni aksattı. Önemli değil. Hayırlısı ile cezamı bitirip sivil hayata geçmek istiyorum. Bugünümüz de böyle geçti. Kaldı 4 Açık Görüş’üm . Allah yardımcım olsun.
7 Temmuz Pazartesi ise Kapalı Görüş’üme İsmet Hocam geldi. Allah razı olsun. Okulların tatile girdiğini tayininin çıkmadığını söyledi. Önemli değil dedi. Canı sağolsun. Bana ise 20 milyon para verdi. Allah razı olsun. Öylece ayrıldık.
15 Temmuz Pazartesi günü ise yeğenim Engin ve Yunus geldiler. Yeğenimin 14 Temmuz’da düğünü vardı. Allah hayırlı uğurlu eylesin. Talip Ağbimin ise geldiğini söyledi. Ama yanıma gelmedi. Canı sağolsun. Mahir Ağbim geldi. Bana sigara ve 25 milyon para verdi. Öylece ayrıldık.
Günlerim böylece geçip gidiyor. Allah hayırlısını eyler inşallah.
16 Temmuz Salı günü Ankara Yarış (At) Programından 796 Milyon Aldım.
22 Temmuz ‘da Kapalı Görüş günümüzdü. Kimse gelmedi. Yalnız 14 Temmuz’da yeğenim Engin’in düğünü vardı. Talip Ağbim, yengem ve yeğenlerim Dilek ve Melek ziyaretime gelmediler. Canları sağolsun. Böylece 1 Ağustos 2002 Çarşamba gününe de girmiş oldum. Beraber Koğuş’ta kaldığımız Mustafa Genç arkadaş tahliye olacak. Ona da geçmiş olsun diyorum. Benim ise 116 günüm kaldı. Dört(4) tane Açık Görüş’den sonra Kasım 26’da çıkıyorum inşallah. Bu hafta Pazartesi Kapalı; Salı günü ise Açık Görüş’ümüz var. Ondan sonra 3 tane Açık Görüş’üm… İnşallah daha erken çıkarım.
12 Ağustos Pazartesi günü Kapalı Ziyaret günü idi. Ziyaretime hiç beklemediğim anda Teyze oğlu Savaş Keskin ve Eyüp geldi. Sabah uçaktan indiğini yeni geldiğini, benim ziyaretime acilen görmek istediği için geldiğini söyledi. Allah razı olsun. Üç(3) haftalık izne geldiğini söyledi. O anda ondan istediğim gazete ve sigaramı bana gönderdi sağolsun. Ağbimlerden ve yeğenim Engin Bey ziyaretime gelmediler. 12 Ağustos’da böyle geçmiş oldu. Ağustos Ayı’ndan sonra 86 günüm kalıyor. İnşallah daha erken çıkarım. Şimdilik bu kadar.
17 Ağustos 2002 Cumartesi günü ise Kardeşim İsmet Hocam bana Armut getirdi. Kapıda Askere verip mahkûm arkadaşlardan birisi de ‘Zabit Gültekin, sana Armut geldi’ dedi. Allah razı olsun İsmet Hocamdan.
19 Ağustos Pazartesi günü ise Kapalı Görüş günümüz. Bakalım kimler gelecek!….
Cezaevi’ne 24.9.2001 günü geldim. 24 Ağustos’da tam 11 Ay 4 günüm dolmuş oldu. Eylül Ayı’nın ilk haftası Açık Görüş günümüz ve Ekim Ayı’nda bir Açık Görüş günümüz. Ve Kasım Ayı’nda Açık Görüş’ümü yapıp 23 gün sonra inşallah tahliye olacağım. Ve Allah bir daha nasip eylemesin. İnsanların hüsn-ü kuruntusuna 14 ay 3 günüm gitti. Allah Kerim(c.c.)..
Eylül Ayı’nın ilk haftası Açık Görüş günüm geldi. 3 Eylül 2002 Salı günü sabah 10’da, İhsan Hoca, Mehmet Ergen ve oğlu geldiler. İhsan Hoca, ‘Evde çocuklar bile soruyor; Zabit ağbi nerede?, diye.’ Allah razı olsunlar. Daha sonra İsmet Hocam ve yeğenim Hasan Hüseyin geldiler . Allah razı olsunlar. Daha sonra yeğenim Engin geldi. Galip Ağbimin öğleden sonra geleceğini söyledi. Öğleden sonra da Galip Ağbim geldi. Sebahattin Ağbim geldiler. Allah razı olsunlar. Bu Açık Görüş’mesini de böylece geçirmiş oldum. Kaldı 2 tane Açık Görüş’üm…Ekim ve Kasım.. Mahir Ağbim gelmedi..Ekim’de görüşmek üzere…
13 Eylül Perşembe günü Mahir Ağbim telefon etti. Rüyasında beni gördüğünü, kendisinin de izine ayrılacağını, biraz rahatsız olduğunu söyledi. Ben de rüyamda Polisleri gördüğümü söyledim. Hayır olur inşallah.. Öylece ayrıldık. 17. Pazartesi günü ziyaretçim gelmedi. Önemli değil. Bu yazımı yazarken 27 Eylül Cuma gününün gecesi saat 11.30 sularıydı. 28 Eylül’de, Cumartesi günü ve Pazar ve Pazartesi Kapalı Görüş günümüz . Ekim 1 itibari ile Açık Görüş günü olacak inşallah.
Ekim Açık Görüş’ümü yaptıktan sonra 55 günüm kalıyor. Kasım Açık Görüş’ümü yaptıktan sonra 25 günüm kalıyor. Hayırlısı ile bitireceğim inşallah. Yalnız bu arada Talip Ağbim ve yengem bu yazın Açık Görüş’üme gelmediler. Ben de onlara ona göre tavır alacağım. Şu anda 80-100 milyon arasında param var. İnşallah yeter. İş konusuna gelince tasa etmiyorum. Hiç, biryerlerde çalışırım herhalde. Kendimi kurtarmam lazım. Akıllı hareket etmem lazım. Kimseye güvenmemem lazım. Çok akıllı olmam lazım.
21Ekim Pazartesi Kapalı Görüş’üme göre yazıma devam edeceğim.
21 Ekim Pazartesi günü Kapalı Görüş günümüzdü. Öğleden önce yanıma yeğenim Engin geldi. İhtiyaçlarımı sordu. Öğleden sonra ise Galip Ağbim geldi, 30 milyon para aldım. Hal hatırımı sordu. Allah razı olsun. Daha sonra ise İsmet Hoca’mın Hanımı ve yeğenim Hasan Hüseyin geldi. Yengem 2 paket 2001 sigarası ve pasta getirmişti. İsmet Hoca’nın okulunun değiştiğini, Evi ise Hazma Çağlar’ın binasına taşındığını söyledi. İyi olduklarını söylediler. Asiye yengemin geldiğini, Anneannesinin hasta olduğunu, bu akşam İstanbul’a gideceğini söyledi. Yanıma gelmeden gittiler. Ona göre hareket etmem lazım. Şu anda ise 35 günüm kaldı. Gelenlerden Allah razı olsunlar.
Ekim 28 Ekim Pazartesi günü ziyaretime Perihan yengem geldi. Allah razı olsun. Galip Ağbim geldi. Allah razı olsunlar. 29 Ekim Salı günü ise ziyaretime Perihan yengem ve yeğenim Mertcan geldiler. Allah razı olsunlar. Daha sonra yeğenim Engin geldi. Mahallede düğün olduğunu söyledi. Evdekilerin selamının olduğunu söyledi. Kızkardeşim 28 Ekim Pazartesi geldi, sağolsun. Bana 3 dal Maltepe, Domates ve biber getirdi. Allah razı olsun. Salı günü Galip Ağbim geldi. İsmet Hoca’nın başka bir okula tayini çıktığını söyledim. Disiplin soruşturması açıldığını söyledim. İnşallah iyi olur. Durum beni hiç sarmadı. Allah Kerim diyorum. İsmet Hocam ziyaretime gelmedi. Amma önemli değil. Çocuğun morali bozuk. Disiplin soruşturması sonucunda inşallah iyi olur. Bu konu çok önemli biliyorum. Yarın Ay’ın 30’u Çarşamba. Önümüzdeki Salı yine Açık Görüş bekleyeceğim.
5 Kasım 2002 Salı günü Cezaevi’nde son Açık Görüş günüm idi. Sabahleyin ziyaretime yeğenim Engin geldi. Hüllelilerden fırıncı bir arkadaşım geldi. Allah razı olsunlar. Öğleden sonra ziyaretime Ramadan dayım, Karabey, Mahir Ağbim, Kasım Keskin geldiler. Allah razı olsunlar.
Bu son ziyaretimde beni yalnız bırakmadılar. İsmet Hocam da görevine gitmiş. Demirbaş ise Rasim Kani’ye İsmet Hoca için gerekeni söylemiş. Allah razı olsun. Bu Açık Ziyaret’im de böylece son buldu. Allahıma şükürler olsun.
Şu anda yazımı yazarken gecenin 12 sularıydı. Mübarek Ramazan Ayı’nın 7’inci Akşamı idi. Gitmeme ise 12 günüm kaldı. 26 Kasım sabahı inşallah hayırlısı ile çıkacağım. Yarın günlerden 13 Kasım Çarşamba. İki Pazartesi görüş, ikinci Pazartesi gecesinden sonra Salı sabahı çıkacağım.
18 Kasım Pazartesi günü Cezaevi’nde son hafta idi benim için. İki(2) yıl onbir(11) aylık cezamın, 14 ay 3 günümün son haftasına geldim artık. Allahıma şükürler olsun. Sağsalim bu yazımı bitirmiş oldum. Öğleden sonra ziyaretime Galip Ağbim geldi. Otuz(30) milyon para ve bir karton kısa 2001 sigara getirdi. Allah razı olsun. Artık son haftama girmiş oldum. Allahım Kerim olsun..
Cezaevi’min Son Gecesi’nde Mahir Ağbim Arkadaşlara kola, sigara, tatlı getirdi. Allah razı olsun.
26 Kasım tarihi tahliye olacağım. 14 ay 3 günüm Terme Cezaevi’nde bitmiş oldu.
24.09.2001’de girdim.
26.11. 2002’de çıkmış oldum.
Şu anda bu yazımı yazarken, Mübarek Kadir Gecesi’ni idrak etmiş oldum. Tüm Müslümanlara hayırlı uğurlu olsun. Cezaevi’nden çıkalı 6 gün oldu. Bu zaman içerisinde ev yanında uğraştım. Evin çatısında bulunan kiremitleri yeğenim Yunus ile yeniledik. Allah razı olsun. Evin şimdilik tahta döşeme işi ve boya işleri kaldı. Onları da en kısa zamanda yapacağım. Yeğenim Nurten aradı Kadir Gecesi. Geçmiş olsun dedi. Allah razı olsun. Mübarek Gece inşallah uğurlu ve hayırlı gelir. Bana ve tüm Müslümanlara. Yarın 2 Aralık Pazartesi. İnşallah hayırlı olur. Cezaevi’nden çıkalı 7’inci günümü doldurdum. Çevrem ve Ev durumu idare eder. Daha akıllı ve düşünceli olmam gerekiyor. Aynı zamanda açıkgöz…
12 Aralık Perşembe Akşamı bu yazımı yazarken Mübarek Ramazan Bayramı’nı geride bırakmış oldum. 26 Kasım 2002 Salı günü Cezaevi’nden çıktıktan sonra önce babamın, ağbimin mezar üstüne gittim. Daha sonra eve geldim. Yunus’la evin çatısını yaptık. Evi boyadım. 5 Kasım Ramazan Bayramına kadar evin yanının temizliğini yapmış oldum. Bayramda İsmet Hocam ve hanımı geldi. İsmet Hocam bana 20 milyon verdi. Allah razı olsun. Yeğenlerim Hacer, Emine, Engin ve Hanımı yanıma gelmediler. Ben de artık tavır koyacağım. Mübarek Ramazan Bayramı böylece geçmiş oldu.Yalnız yengelerim tavrı bana sarmadı. Onlar hâlâ şeytanî düşünceler..Yalnız muhtarım benim için tehlikeli oynadı. Sonra bakacağız. Şimdilik gündemde Talip Ağbimin yanında çalışan Edip kardeşimin düğünü olacak..Akşama sabaha Ağbeyim gelecek. Bakalım ne olacak. Şimdilik bu kadar..
14 Aralık Cumartesi akşamı Kasım Keskin ve Hanımı, Ali Kemal’lerden geldiler. Artık akraba oldular ya! Ama benim bunları psikoz yapmam gerekiyor. Mücadeleye devam. 15 Aralık Pazar günü çıkalı 19 gün olmuş oluyor.
15 Aralık Pazar günü İsmet Hocam ve Hanımı geldiler. Allah razı olsunlar. İsmet Hocam’dan 20 milyon aldım. Allah razı olsun. Şimdilik okul durumunun iyi olduğunu söyledi. Biraz bazı şeyler öğrenmiş oldu. Arasıra beni arayın dedi. Ben de haftada bir defa arayacağıma söz verdim. İnşallah daha fazla ararım. Onlara hurma topladım. Bir çuval odun verdim. Daha da veririm. Allah yolunu açık etsin. Pazartesi saat 1’de toplantısı olduğunu söyledi. Yolcu arabası ile mahalleden gönderdim.Allah yardımcımız olsun.(Âmin)
16 Aralık Pazartesi gecesi Gülbahar yengem, Mahir Ağbime yalan yanlış konuşmuş. Benim hemen cevabını vermeliyim. Vermeliyim ki, yanlış konuşmalarla beyin bulandırmasın. Artık bir netice zamanı geldi ve geçti bile. Eneci olduğu yeter bize. Daha fırsat vermemeliyim. Neticeyi ben son vermeliyim ki konuşmasın. Nankörlük yapmasın. Şerefsiz. Çok ciddî bir konu bu. Ve bu konu bir akşam sonra gündeme geldi. Olayı aynı şekilde anlatıp çare bulunmadı. Durumun bilindiği yeterli oldu.
14 Aralık Salı günü Sezai Çandır’la görüştüm. Durum değerlendirmesi yaptık. 15 Aralık Çarşamba günü görüşeceğimizi söyledi. Ayrıldık. Sonuç iyi olmadı.
6 Şubat Salı gecesi bu yazımı yazarken hiç de iyi değildi. Strese girdim. Toparlanmam lazım…
12 Şubat 2002 Salı günü bakkal Ahmet’e olan 100 milyon borcu Talip Ağbim kayıncısı Recep ile gönderdi. Ahmed’e teslim etti.
Ahmed’e sorduğumda parayı aldığını, Hesap’da 5-10 milyon yeni alış-veriş borcumuzun kaldığını söyledi. 12 Şubat Salı sabahı ise Birsen bana hesabın 46 milyon olduğunu söyledi. Aynı günün Akşam ise Ahmed’e konuyu aktardığımda bana kötü söyledi. Küfürlü konuştu, itiştik. ‘Sözlerine dikkat et’ dedim. Bir kenara not aldım.
13 Haziran Salı günü Sivaslılar Köyünden Sağır lakaplı Bektaş bana kahvede vurdu. 13 Haziran Salı sabahı 2005 günü, saat 7.45 suları. Bir kenara not aldım.
Terme Belediyesi’nde tekrar çalışmaya başlamam. 01. 05. 2003 yılı Perşembe günü su deposunun orada. Kamyonların bekçisi olarak başladım. Belediye Başkanı’nın emri ile iki görevli arkadaş. Vardiyeli olarak tutuyoruz. Buradaki ilk hâtâ yakalama pozisyonum. Çöp İşleri kepçesinin şöförü Mahmut’un, Vidanjör’den yaklaşık 4-5lt(14 Mayıs günü) mazot aldığını gördüm. Aynı hareketi 26 Mayıs Pazartesi sabahı da devam etti. “Neden alıyorsun?”, dediğim vakit, “yeterince mazot alınmadığı”ndan yakındı. Daha sonra aynı gün Seyit ve ben Başkan Yardımcısı Turan Bey ile nöbet konularında konuştuk. Bana mantıklı konuşmadı. Örneğin, “neye dayanarak nöbet tuttuğumuzu” söyledi. Hayret ettim. 27 Mayıs Salı günü nöbet konularını Seyit Bey ve ben, Personel Müdürü ile saat 4’de buluşup anlaşacağımızı söyleyerek ayrıldık.

 

NOT.: “Ağbim Zabit GÜLTEKİN’İN ‘TERME CEZAEVİ(TERME YUSUFÎYE) HÂTIRALARI”nın dizgisini bitirdim.
Silivri-Fenerköy, 12. Nisan. 2014-04

Bu ‘Proje’mi tasarladığım tarih: 05.02.2014(Terme)
Bu ‘Proje’min dizgisini tamamladığım tarih.: 12. Nisan. 2014(Silivri-Fenerköy)
Bu ‘Proje’me ekleme yapılacak yazım: “Terme Birlik MEFKÛRE” deki “Bu Bir Zulümdür” haber-yorum yazısı…(EKLE)

İsmet GÜLTEKİN